Kriz lobisi sevinmesin, zira bütçe açığının artması şart

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 13 Şubat 2009 15:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Süleyman Yaşar'ın yazısı/Taraf
Hazine eski Müsteşar Yardımcısı

Önce yardım iste, sonra bütçe açıldı de

Ocak ayı bütçe açığı geçen yılın aynı dönemine göre dört buçuk kat arttı. Bu artışı gören kriz lobisi dün zafer kazanmış gibi bir hava yarattı. Oysa kazandıkları bir zafer yok. Yaşanmakta olan dünya ekonomik kriziyle baş edebilmek için, ve de krizin insanların hayatı üzerindeki tahribatını hafifletebilmek için bütçe açığının artması şart. Aksi takdirde piyasadaki toplam talep hızla daralacağından ekonomi çok daha kötü durumlara düşebilir.

Yaşanan küresel krizde Türkiye'nin tek şansını sağlam kamu maliyesine ve bankacılık kesimine sahip olmak oluşturmuyor. Ayrıca 29 Mart'ta yerel seçimlerin yapılacak olması da Türkiye için bu krizde önemli bir şans oluyor. Yerel seçimlerde yedekleriyle beraber 500 bin kişinin seçileceği düşünülürse, hem bu göreve talip adayların seçim harcamaları hem de yerel yönetimlerin harcamalarındaki artış, küresel kriz şartlarına rağmen ekonominin durmasını önlüyor.

Parasını yaratıcılık ve rekabet ortamında çalışarak kazanan bir işadamı olan Cüneyt Solakoğlu, dün kendisiyle bir sohbetimizde, ?Yerel seçimler nedeniyle harcamalar olmasaydı, şimdi durum çok kötü olurdu. Yerel seçim harcamaları talep yaratarak ekonomiyi destekliyor? dedi. Solakoğlu'nun bu çarpıcı tespitine katılmamak mümkün değil.

Gelelim kriz lobisinin ?bütçe açığı' sevincine... ?Bütçe açığı arttı, mali disiplin bozuldu? diyorlar ve Türkiye'yi adeta dünya ekonomik krizinin merkezi gibi göstermeye çalışıyorlar ama, bütçe rakamlarını incelediğinizde durum hiç de onların söylediği gibi kötü değil. Bütçe harcamaları geçen yılın aynı dönemine göre arttı ancak toplam gelirler düşmedi aksine gelirler de yükseldi. Hatta faiz giderlerinde yüzde 11,7 oranında gerileme oldu. Bu da bize, düşen faiz oranları sonucunda Hazine'nin daha fazla borçlanarak bütçe açığını daha da arttırabileceğini, bu açılan bütçeyi finanse etme imkânına sahip olduğunu gösteriyor.

Bütçe harcamalarında artış kalemlerine gelince... Son verilere göre, Bütçe'den mahalli idarelere 1 milyar 203 milyon lira aktarılmış. Bunun yanında, Ekim 2008 tarihinden beri sosyal güvenlik primi işveren hissesinin 5 puanlık kısmını devlet ödemeyi üstlendiği için, 342 milyon lira Sosyal Güvenlik Kurumu'na gönderilmiş. Niye dersiniz?

Hatırlayın... Hükümet, ?yeni ekonomik paket açmadı? diye kendisini uzun süre eleştiren kriz lobisine cevaben işverenin sosyal güvenlik payını ödemek için sonunda bir paket açtı ve bütçeden fazla harcama yaptı. Kendilerinin yapması gereken bu ödemeleri dört aydır devletin sırtına yükleyenler şimdi ?bütçe açıldı? diye feryat ediyorlar.

Peki, bu küresel kriz şartlarında yapılması gereken ne? Dünya ekonomisinde şu anda hem deflasyon hem de resesyon yaşanıyor. Yani hem piyasada fiyatlar düşüyor hem de talep daralıyor. Bu tür deflasyona iktisat yazınında ?çirkin deflasyon? adı veriliyor. Çirkin deflasyona para politikası çare olamıyor. Çirkin deflasyonla mücadelenin tek yolu kamu harcamalarını arttırmaktan geçiyor. Bu nedenle bütün ülkeler iç taleplerini arttırmak için kamu harcamalarını arttırıyorlar, gelir vergilerini azaltıp bütçe açıklarını büyütüyorlar.

Türkiye'de gelir üzerinden alınan vergiler, toplam vergi gelirlerinin yüzde 30'unu oluşturduğundan vergileri azaltmak mümkün değil. O halde Türkiye'nin önünde tek çıkış var. Kamu harcamalarını arttıracak ve açılan bütçeyi düşen faizler üzerinden daha fazla borçlanıp kapatacak. Başka çıkar yol yok. Bu nedenle, bütçe açığının oluşmasından korkmadan bütçeyi revize edip açık hedefini ulusal gelirin yüzde 3'üne kadar yükseltmek gerekiyor.

Kriz lobisine bir kötü haber verelim. Özelleştirme İdaresi, Başkent Elektrik Dağıtım Şirketi'nin devrinin ardından, önceki gün de Sakarya Elektrik Dağıtım Şirketi'nin hisselerini AKCEZ konsorsiyumuna devredip 600 milyon dolar aldı. Bir ay içinde özelleştirme uygulamalarından 1 milyar 825 milyon dolar gelir elde edildi. Yani ocak ayı bütçe açığından çok daha fazla özelleştirme geliri elde edildi. Özelleştirme İdaresi bu gelirin 800 milyon dolarını 11 Şubat 2009'da Hazine'ye devretti.

Dünya ekonomik krizinde Türkiye hâlâ özelleştirme yapabiliyorsa, demek ki güvenilir bir ekonomik liman olmaya devam ediyor. Bunları da görmek lazım değil mi?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber