3 Konfederasyon Değerlendirdi: Toplu Görüşmelere Sendika Olarak Ne Kazandırdık?

Bu yıl 4'üncüsü gerçekleştirilen Toplu Görüşmeler yankısını hala sürdürmekteyken akıllarda yeni yeni oluşan ve cevaplanması gereken sorular belirmeye başladı? Peki neydi bu soru ? 1- Toplu Görüşme sürecine ilişkin değerlendirme, ve 2- Toplu Görüşme sürecinde sendika olarak biz ne kazandırdık? İşte, memurları temsil eden ve onlar için kanaat önderi sayılan Türkiye Kamu-Sen, Memur-Sen ve KESK olmak üzere üç büyük sendikanın sorulara yanıtı... Açıklamalara ulaşmak için tıklayınız.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 01 Eylül 2005 15:09, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

TÜRKİYE KAMU-SEN GENEL BAŞKANI BİRCAN AKYILDIZ'IN 2005 YILI TOPLU PAZARLIK SÜRECİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMESİ


15 gün süren yoğun ve meşakkatli bir toplu pazarlık süreci yaşadık. Bu süreçte kamuoyunun sağlıklı ve doğru bilgi alması noktasında elimizden gelni yapmaya çalıştık.

Kamu İşveren Kurulu ile kamu çalışanları arasında 4688 sayılı yasaya göre gerçekleştirilen toplu görüşmelerin son toplantısı 29 Ağustos Pazartesi günü gerçekleştirilmiştir. Yasanın öngördüğü şekilde 15 gün süren toplantılarda heyetler, toplam 5 kez bir araya gelmiş, oluşturulan komisyonlarda mali haklar, çalışma şartları, özelleştirme gibi alanlarda raporlar hazırlanarak, toplantının gündeminde değerlendirmeye sunulmuştur. 320 bin üyesi ile Türkiye Kamu-Sen en çok üyeye sahip konfederasyon olarak masaya, heyet başkanı sıfatıyla oturmuş; memurumuzun içinde bulunduğu durumu, sorunlarını, taleplerini ilgililere iletmiştir.

4688 sayılı yasanın öngördüğü şekilde 4 yıldır yapılmakta olan toplu pazarlıklarda bu yıl kamuoyunun da bildiği üzere bir ilk yaşanmıştır. Kamu İşveren Kurulu ve kamu çalışanları ilk kez ortak bir metnin altına imza atmışlar, uzlaşmaya varmışlardır.

Masada ortak bir mutabakat metninin imzalanmasının öneminin anlaşılması için daha önceki yıllarda yaşanan süreçleri hatırlamakta fayda görüyorum: Hükümet ile kamu çalışanları arasında önceki yıllarda yapılan toplu pazarlıkların hiçbirinde ortak bir mutabakat metni imzalanamamıştır. Tarafların masada uzlaşamaması nedeniyle Uzlaştırma Kurulu devreye girmiş, ancak siyasi irade yetkilileri nihai kararı bakanlar kurulu toplantısıyla verme tercihinde bulunmuşlardır.

Bu işleyiş üst üste 3 yıl boyunca bu şekilde gerçekleşmiş ve sonuçta 4688 sayılı yasaya göre kurulan toplu pazarlık masasında konfederasyonların taleplerini tam anlamıyla karşılayamadıkları görülmüştür. Kamuoyunda "Hükümet yine bildiğini okudu" yorumları yapılırken, toplu pazarlık masasının gereksiz olduğu kanısı oluşmaya başlamıştır.

İşte tam da bu noktada 3 yıl üst üste yaşadığımız bu verimsiz işleyişin ardından 4. yılda masanın ciddiyetinin ve öneminin bilinci içinde heyet başkanı olarak 15 Ağustos'ta toplu pazarlık sürecine başladık. Bizden gelecek en ufak bir haberi dört gözle bekleyen memurlara, toplu pazarlıkların ne denli önemli ve anlamlı olduğunu göstermek için gayret sarf ettik ve siyasi iradeden de masada samimiyet ve ciddiyet beklediğimizi ifade ettik.

15 günlük süreçte yapılan toplantılardan her biri Türkiye'de memur sendikacılığının gelişimi ve geleceği bakımından ciddi aşama olmuş, siyasi irade açısından da kamu çalışanlarının masada tanınması noktasında önemli bir sınav haline gelmiştir.

Sonuç itibariyle kamu çalışanları hükümet ile karşılıklı bir mutabakata imza atarak bir ilki gerçekleştirmişlerdir. Memur sendikacılığının grev ve toplu sözleşme hakkından mahrum olarak, en önemli ayağı eksik şekilde sürdürüldüğü ülkemizde bu gelişme, tarafların karşılıklı olarak birbirini dikkate aldığı ve önemsediği gerçeğini ortaya koymuştur. Ancak gelinen nokta henüz yolun başıdır. Kazanımlarımız isteklerimizi tam anlamıyla karşılamamaktadır, ancak siyasi kanat tek taraflı olarak bir tercih kullanma konumundan çıkartılmış, yapılacak düzenlemelerde talepleri göz önüne alır konuma getirilmiştir. Bu, olumlu bir gelişmedir. Nitekim, taleplerin ve tekliflerin sürekli revize edilmesi bu gerçeği doğrulamıştır. Hükümetin kamu çalışanlarının önüne getirdiği teklifin 1 katrilyon lira kadar artış sağlaması, sendikaların pazarlık etmelerinin sonucudur. Siyasi iradenin memurları muhatap alarak taahhüt altına girmesi, en önemlisi de bundan sonraki yıllarda eksik sac ayakları tamamlanarak uluslar arası normlarda bir işleyişin gerçekleşmesi ile grev ve toplu iş sözleşmesi hakkının tanınması sözünü vermesi, mutabakatın en önemli unsurudur.

Elbette kamu çalışanları mutabakat metninin bu anlamlı yönünden çok kazanımları noktasında bizden haber beklemektedirler. Varılan uzlaşmada öncelikle tüm kamu çalışanlarına yılın birinci ve ikinci aylarında verilmek üzere yüzde 2,5+2,5 oranında bir artış sağlanmıştır. Sendikaların talebiyle söz konusu oransal artışın yanında kamuda ücret adaletsizliğinin giderilmesi için denge tazminatı gündeme gelmiştir. Denge tazminatı konusunda da siyasi irade yetkilileri ve bizlerin taleplerinin karşılaştırılması sonucunda aylık 40+40 YTL formülüyle toplam 80 YTL'lik seyyanen zam sağlanmıştır. Bu oranın da toplu pazarlık süreci başlamadan önce hükümet yetkililerinin söylediği 300 YTL'ye varan dengesizliği ortadan kaldırmayacağı açıktır. Ancak; daha önce de belirttiğimiz gibi bu gün gelinen nokta bir başlangıçtır. Uzun yıllar sonunda ortaya çıkan dengesizliklerin bir gün içinde giderilmesini beklemenin doğru olmadığı kanaatini taşımaktayız.

Bizlerin bu mutabakata imza atmasının en önemli nedeni, siyasi iradenin Türkiye Kamu-Sen'in önerdiği çözüm yollarını prensipte kabul etmesidir. Ancak; talep ettiğimiz miktarlar arasında fark oluşmuştur. Sonuçta "denge tazminatı" fikrinin kabul edilmesi önemlidir. Önümüzdeki yıllarda bu tazminat rakamları artırılarak aradaki farkın kapatılması yönündeki çalışmalarımız sürecektir.

Ayrıca aile yardımı ödeneği gösterge rakamı 1250'den 1450'ye çıkarılarak, bordrolarda yaklaşık 9 YTL'lik bir iyileştirme elde edilmiş, ayrıca sendika aidatları nedeniyle reel kaybı olan sendikalı memurların mağduriyetinin giderilmesi sonucu doğmuştur. Kamu çalışanları sendikacılığının gelişmesi için anlamı bulunan 5 YTL'lik bir telafi bedeli kazanımı sağlanmıştır. Bu kazanç düşük ücret nedeniyle sendikal örgütlenmeden ürken memurları rahatlatacak, bundan sonraki yıllarda masada elimizi güçlendiren bir destek noktası oluşturacaktır. Dileğimiz kamu çalışanlarının önümüzdeki günlerde bu kazanım sayesinde mücadelemize katılarak, masada bizi yalnız bırakmamaları ve bu sayede daha büyük kazanımlar elde ederek memurumuzun yüzünü güldürmektir.

Toplu pazarlık sürecinde, hatırlanacağı gibi denge tazminatı dışında hükümet kamu çalışanlarına yıllık % 1,5 + 1,5 maaş artışı teklif etmişti. Hükümetin ilk teklifine göre; en düşük memur maaşı % 15; ortalama memur maaşı % 10, en yüksek memur maaşı ise % 3,02 oranında artacaktı. Verdiğimiz mücadele ve yaptığımız pazarlıklar sonunda; şu anda 541 YTL olan en düşük memur maaşı ücreti temmuz 2006 için aile yardımı hariç 649 YTL'ye yükselerek yüzde 20, aile yardımı dahil olmak dahil olmak üzere de 745 YTL'ye ulaşarak yüzde 19,4 artmış olacaktır.

Mevcut durumda 755 YTL olan ortalama memur maaşı, temmuz 2006 için aile yardımı hariç 853 YTL'ye çıkarak yüzde 13, aile yardımı dahil olmak üzere de 950 YTL'ye çıkarak yüzde 13,3 artmış olacaktır.

3 bin 407 YTL olan mevcut en yüksek memur maaşı ise temmuz 2006 için 3 bin 580 YTL'ye çıkarak yüzde 5,07, aile yardımı dahil olarak da 3 bin 676 YTL'ye gelerek yüzde 5,33 oranında artmış olacaktır.

Hatırlanacağı üzere hükümetin kamu çalışanlarına 2006 yılı için öngördüğü maaş artışının konsolide bütçeye getirdiği ek yük 2,7 katriyon TL idi. Bu süreç içinde yaşanan yoğun ve çetin pazarlıklar sonucunda imza altına aldığımız mali haklara yaklaşık 1,1 katriyon TL daha eklenmiştir.

Sonuç itibariyle Türkiye Kamu-Sen'in imzasını attığı mutabakat metni hükümetin getirdiği teklif üzerine ortalama memur maaşı için yıllık toplam net 300 YTL'lik bir kazanım yaratmıştır.

Denge tazminatından kimler, nasıl yararlanacak?

Kamuoyunda yer alan çeşitli haberler ve kamu çalışanlarından bizlere gelen telefonlardan özellikle 40+40 YTL formülüyle özetlenen denge tazminatından kimlerin, nasıl yararlanıp yararlanamayacağı konusunun net bir şekilde anlaşılmadığı ortaya çıkmıştır. Öncelikle belirtmek istiyorum ki, burada esas olan öncelikle hiçbir şekilde ek ödeme alamayan memurlardır. Maliye Bakanlığı verilerine göre 1 milyon 800 bin memurdan 1 milyon 377 bini bu konumdadır ve 40 + 40 YTL'lik denge tazminatından yararlanmaları öngörülmektedir.

Maliye Bakanlığı verilerine göre 1 milyon 377 bin olan söz konusu memurların tespiti için de mutabakat metninde var olduğu üzere, konfederasyon temsilcilerinin de yer alacağı bir komisyon oluşturularak, kimlerin seyyanen zamdan yararlanacağı belirlenecektir. Denge tazminatı için ayrılan yaklaşık 1 katrilyon TL tutarındaki kaynak, bu tazminattan faydalanacak olanların sayısının belirlenmesiyle birlikte dağıtılacaktır. Buna göre 40 + 40 olarak ifade edilen denge tazminatı miktarının belirlenenin üzerinde uygulanma ihtimali bulunmaktadır. Şu aşamada başta öğretmenler, polisler ve her hangi bir ek ödeme almayan kamu çalışanları olmak üzere 1 milyon 377 bin memurun bu kapsama girdiği bize Maliye bakanlığının sunduğu bir veridir.

Ayrıca 399 sayılı Kanun Hükmünde kararnameye tabi personelin ücret skalasına ilişkin ayarlamalar ile sosyal yardımlar konusunda kamu idareleri tarafından çalışma yapılması kararlaştırılmıştır. Genel bütçeyi ilgilendiren bu konunun çözüme kavuşturulması için yoğun bir çalışma yapılacaktır.

Buna göre sözleşmeli personelin ücret tabanlarının kendi kurumları tarafından belirlenebilmesi ve sosyal yardımlardan faydalanabilmesi gündeme gelmiştir. Çalışmalarımız bu konunun da bir an önce talebimiz doğrultusunda gerçekleştirilmesi yönünde yoğunlaşacaktır.

Şu ana kadar sadece toplu pazarlık masasından çıkan mali haklar konusu üzerinde konuştuk. Ancak yapılan toplantılarda oluşturulan komisyonların oldukça önemli ve çalışanları yakından ilgilendiren tespitleri de mutabakat metninde yer aldı ve imza altına alındı. Yetkili sendika genel başkanları kendi hizmet kollarında yaşanan sıkıntıları Kamu İşveren Kurulu'na aktardı ve bunlar da komisyon raporlarında değerlendirilerek, mutabakata eklendi. Bu metinler üzerinde çalışma şartlarını ilgilendiren konularda çalışma yapılması kararlaştırıldı.

Bu kapsamda daha önce özellikle 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Kanun'un 22 maddesine göre yapılan nakillerde çeşitli nedenlerle ortaya çıkan ücret düşüklüğü ve hak kayıplarının önlenmesi için Maliye Bakanlığı'nca çalışma yapılmasının komisyonda karara bağlanmış olması önemli bir noktadır. Söz konusu kanuna göre yapılan nakillerde eş durumunun dikkate alınması için idari kararlar alınması da yine özelleştirme nedeniyle nakil olan çalışanların önemli bir sorununu çözüm noktasına getirmiştir.

Ayrıca, oluşan bu komisyonlar yine kadın çalışanların sorunları konusunda, başta pozitif ayrımcılığı ayrımcılık sayılmaması ve eş durumundan tayin gibi konular başta olmak üzere çalışacaklardır. Geçen yıl da gündeme gelen sicil affı konusunda, araştırma görevlileri ile öğretim elemanlarının sorunları ile din görevlilerinin ve köy ebelerinin çalışma şartlarının belirlenmesi gibi çalışma sorunlarıyla ilgili olarak da komisyonlar önümüzdeki süreçte çalışmaya devam edeceklerdir.

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in önerisi ile bu yılki toplu pazarlık masasında hükümetin üzerinde çalıştığı Kamu Personeli Kanun Tasarısı taslağı gündeme gelmiştir. Türkiye Kamu-Sen olarak bize verilen taslak metninde 4. bölümün eksik olduğu bilgisini Sayın Bakan'a ilettik ve eksik bölümü istedik. Burada Türkiye Kamu-Sen olarak iş güvencesini içermeyen, toplu sözleşme ve grevi düzenlemeyen, memur kavramı yerine içinin nasıl doldurulacağı netleştirilmeyen bir kamu personeli tanımına karşı çıktığımızı açıkladık ve bu görüşümüz de mutabakat metninde yerini aldı. Yine kamu reformu kapsamında sunulan bir diğer tasarı olan Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası tasarılarıyla ilgili olarak da olumsuz görüşümüzü beyan ederek, tasarıların geri çekilmesini istedik. Önümüzdeki günlerin bu tasarıların tartışılması açısından yoğun bir süreç olacağı kanaatindeyiz ve AR-GE birimimiz başta olmak üzere bu konular üzerinde kapsamlı araştırmalar yürütmekteyiz.


Son olarak belirtmek istediğim bir başka husus da şudur: 15 Ağustos'ta başlayan toplu görüşmeler 4688 sayılı yasanın çizdiği çerçevede yapılır. Yasa kamu çalışanları ile Kamu İşveren Kurulunu eşit taraflar olarak tanımlamaktadır. Ancak bu kanuna ilişkin uygulamaya dönük yönetmelik Kamu İşveren Kurulu Başkanını aynı zamanda da toplantının başkanı olarak tanımlar. Türkiye Kamu-Sen bu çelişkili durumun çözülmesi ve oturum şeklinin de eşit taraflar kapsamında uygulanması amacıyla ilgili yönetmeliğin iptali için Danıştay'da hukuki bir süreç başlatmıştır.

Başta da söylediğim üzere bu yıl toplu pazarlık süreci her yılkinden farklı olarak mutabakatla sonuçlanmıştır. Açık yüreklilikle söylüyorum ki; kazanımlarımız kamu çalışanlarının sorunlarını çözecek düzeyde değildir. Ancak atılan adımlar ve maaş bordrolarına eklenen denge tazminatı ve aidat telafi bedeli gibi kalemler önümüzdeki yıllarda işimizi kolaylaştıracak ve daha büyük kazanımların önünü açacaktır. Henüz kısa bir geçmişi olan memur sendikacılığında yolun başındayız , işe yeni başlıyoruz ve hedef grevli toplu sözleşmeli siyaset hakkı ve yönetime katılma haklarını içeren sendikal hakların kazanımıdır. İşimiz çok, yolumuz uzun ve çetindir. Önemli bir atlama taşı daha yakalanmıştır. Çok çalışacağız ve mutlaka kazanacağız.

Hepinize katılımlarınızdan dolayı teşekkür ediyor, bundan sonraki süreçte de kamu çalışanları ile ilgili gelişmelerde bir arada olmamız dileğiyle saygılar sunuyorum.

TOPLU PAZARLIKLARDA TÜRKİYE KAMU-SEN NE KAZANDIRDI?
(TEMMUZ AYI MAAŞLARI İTİBARI İLE)


. MEVCUT DURUM HÜKÜMETİN TEKLİFİ HÜKÜMETİN ARTIŞ ORANI MUTABAKAT MUTABAKATA GÖRE ARTIŞ ORANI
. Aile yardımı hariç Aile yardımı dahil Aile yardımı hariç Aile yardımı dahil Aile yardımı hariç Aile yardımı dahil Aile yardımı hariç Aile yardımı dahil Aile yardımı hariç Aile yardımı dahil
En düşük memur maaşı
541
624
637
723
% 17,7
% 15,8
649
745
% 20
% 19,4
Ortalama memur maaşı
755
838
838
923
% 11
% 10,14
853
950
% 13
% 13,3
En yüksek memur maaşı
3.407
3.490
3.510
3.595
% 3,02
% 3
3.580
3.676
% 5,07
% 5,33


KESK GENEL BAŞKANI İSMAİL HAKKI TOMBUL'UN 2005 YILI TOPLU PAZARLIK SÜRECİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMESİ

Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen görüşmelerin sonucunda yeni bir aşamaya geldik. Konfederasyonumuzun öngörüleri, bu görüşme döneminde bir kez daha doğrulandı. Ne yazık ki görüşme sonuçları, kamu emekçilerinin ve emeklilerin beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Hükümet, taleplerimiz karşısında başını kuma gömmeye devam etmiş, toplu sözleşme ve grev hakkımızı uygulamamakta direnmiş ve de IMF'nin çizdiği sınırları aşamamıştır. Özellikle, altışar aylık ücret zamlarının yüzde 2.5 ile sınırlı tutulması, hem hükümet hem de buna onay verenler açısından tam bir fiyaskodur.

Aylardır hükümete çağrı yapıyoruz. Anayasa'nın 90. maddesinin ve ILO sözleşmelerinin gereğini yerine getirin; toplu sözleşme çağrısı yapın. Ancak hükümet, toplu sözleşme ve grev hakkımız için Anayasa değişikliği yapılması gerektiği konusunda inat ediyor. Bu kör inadın hiçbir hukuki dayanağı, hiçbir somut gerekçesi yok. Hükümet, Anayasa değişikliği bahanesiyle topu taca atıyor ve toplu sözleşme hakkımızı uygulamaktan kaçarak, son sözü yine kendisi söylemek istiyor. Başbakan Yardımcısı Sayın Şahin, toplu sözleşme hakkımızın tanınacağını, ancak sendikaların kendilerine "güven" vermesi gerektiğini söylüyor. Mücadele tarihimiz ortadadır; KESK, hükümete "güven" vermez, kamu emekçilerine güven vermeyi tercih eder. Hükümete güven veren sendikalarla varılacak her türlü mutabakatın, bugünkünden farklı olmayacağı da çok açıktır.

Biz, önerilerimizin alınmakla yetinildiği, taleplerimizin karşılanmadığı, hiçbir bağlayıcılığı ve yaptırımı olmayan toplu görüşme sistemini kabul etmiyoruz. İşte bu yüzden mücadelemizi 15 günlük görüşme süresiyle sınırlamadık. Görüşmeler masada bitse bile, haklı ve meşru taleplerimiz için mücadele programımız devam ediyor.

Sonbahar aylarında devam edecek mücadele gündemimizde;

1- Kamu personel rejimi değişiklikleri,

2-Sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasa tasarısı,

3-2006 yılı bütçesi ve kamu emekçilerinin diğer bütün sorunları var.

Biz, kış uykusunda değiliz, bazı kesimlere de uyanmalarını tavsiye ederiz.

Konfederasyonumuzun ısrarlarıyla, bu yıl yapılan görüşmelerin gündemine özelleştirme ve özelleştirilen kurumlarda çalışanların sorunları, istihdamda kadın-erkek eşitliği, disiplin cezaları ve sicil affı, emeklilik ve sağlık hakları, işkollarının özgün sorunları, sendikal ve demokratik haklar gibi çalışma koşullarını ilgilendiren her türlü husus alındı. Birçok konu, kurulan komisyonlarda tartışılarak, rapor haline getirildi. Taleplerimiz raporlarda yer buldu, ancak hayata geçmesi için mücadele etmekten başka bir çözüm yolu görünmüyor.

Yine Başbakanla yapılan görüşmelerde, eğitim öğretim tazminatından faydalanamayan eğitim işkolundaki bütün emekçilerin bu haktan faydalanması gerektiği, belediyelerle toplusözleşme yapan Tüm Bel-Sen sendikamızın bu hakkının çeşitli gerekçelerle engellenmesi sorunu, Sağlık Bakanlığı'nda uygulanan performansa dayalı döner sermaye uygulamasının sağlığı paralı hale getirdiği ve sağlık emekçileri arasında ücret adaletsizliği yarattığı gibi hususlar iletildi. Sayın Başbakan bu konularda adım atılacağına ilişkin taahhütte bulundu. Bu taahhütlerin 2004 mutabakatının akıbetine uğramaması için taleplerimizin takipçisi olacağız.

Konfederasyonumuzun şerh koyduğu 6'şar aylık ücret zammı ile yan ödemeler konusunda ise, hükümetin rakamlarla kamuoyuna yanlış bilgilendirdiğini belirtmek isterim. Hükümet, aile ve çocuk yardımı ile birlikte kamu emekçisinin en düşük ücretinin Temmuz ayında 750 YTL olacağını açıklamıştır. Bu rakam kamuoyuna en düşük kamu emekçisinin ücreti olarak yansıyor. Oysa şu anda 52 YTL olan ve çalışmayan eş için ödenen aile yardımından yalnızca 675 bin kişi faydalanmaktadır. Yine çocuk yardımı alan çocuk sayısı 1 milyon 594 bindir.

Dolayısıyla en düşük ücret alan kamu emekçisinin eline geçen bugün için 542 YTL'dir. Ek ödeme ve % 2,5+%2,5'luk artışla Temmuz ayında eline geçecek olan miktar ise sadece 649 YTL olacaktır. Oysa Konfederasyonumuz, en az ücret alan kamu emekçisinin temel ücretinin DİE'nin belirlediği Türkiye ortalaması hane halkı geliri olan 880 YTL olmasını önermiştir. Eğer hükümet teklifini artırsaydı, Konfederasyonumuz en az ücretin 800 YTL düzeyinde belirlenmesi konusunda anlaşmaya varabilecekti. Tabii ki bu ücretin, emekliliğe yansıması koşuluyla.

Hükümet katsayıları etkilemeyen, emekliliğe ve vergi kesintisine tabi olmayan ek ödemeleri ücret artışı diye göstermeye çalışmaktadır. Oysa bütçede bile ücretler ile ek ödemeler ayrı kalemlerde gösterilmektedir. Hükümet kendisine maliyeti az olan ek ödeme ile, önerdiği sefalet ücretini gizlemekte, emekliyi ise açlığa mahkum etmektedir.

Hükümetin gerçek ücret artışı önerisi ilk altı ay için %2.5, ikinci altı ay için %2.5' tur. Bunun ücretlere yansıması ise en düşük ücretli kamu emekçisine ilk altı ay 14, ikinci altı ay 27 YTL'dir.

İlk altı ay 40 YTL, ikinci altı ay 40 YTL önerisi maaşa yansımayan ek ödemedir. Ek ödemeler emekliliğe yansımamakta, dolayısıyla hükümete maliyeti düşük bir artış biçimidir.

Ücret adaletsizliğinin sorumlusu kamu emekçileri değildir. 40+40'lık artış bunu gidermek için yetersizdir. 1 milyon 885 bin kamu emekçisinden sadece 1 milyon 377 bin kişiyi etkileyeceği için bu kalem ücret artışından bağımsız değerlendirilmelidir.

Diğer yandan hükümet taleplerimizde yer alan başta kira yardımı olmak üzere, çocuk yardımı, ulaşım ve yiyecek yardımı gibi sosyal haklardaki taleplerimizi de yok saymıştır.

Sonuçta hükümetin kamu emekçilerine ayırdığı gerçek miktar, sadece 2,4 katrilyondur. Çünkü hiç zam yapılmadan bile 1,4 katrilyonluk kaynak gerekmektedir. Bu neredeyse hükümetin bir aylık faiz dışı fazla ödemesidir. Konfederasyonumuzun bütün kaynak önermelerine rağmen hükümet, çözüm üretecek bir düzenleme yapmaktan kaçınmıştır. Bizce sorun, kaynak sorunu değil tercihler sorunudur. Ve AKP hükümeti bu tercihiyle, kamu emekçilerinden bir kez daha olumsuz sicil almıştır.

Konfederasyonumuz, 5 maddelik mutabakat metninin 3 maddesine şerh koymuş; aile yardımı ödeneği gösterge rakamının artırılması ile 399 Sayılı KHK'ye tabi sözleşmeli personelin ücret skalasına ilişkin ayarlamalar ile sosyal yardımlar konusunda ilgili kamu idareleri tarafından çalışma yapılması maddelerini kabul etmiştir. Konfederasyonumuz talepleri ve şerh koyduğu maddelere ilişkin olarak 1 Eylül Perşembe günü Uzlaştırma Kurulu'na başvuracaktır.

Şerh koyduğumuz maddelerden biri de T. Kamu-Sen'in önerisiyle gündeme gelen ve Memur-Sen ile hükümet tarafından da kabul edilen "sendika üyesi olan personele, sendika aidatlarından kaynaklanan kayıplarını telafi amacıyla aylık 5 YTL ilave ödeme yapılmasını sağlayacak düzenlemeye gidilmesi" maddesidir. Bu madde açık bir biçimde sendika aidatlarının devlet tarafından ödenmesini önermektedir. Biz, her dönemde devletten bağımsız bir sendikal anlayış yürüttük. Hiçbir dönemde hükümetlerin payandası olmadık. Bu madde, sendikaların bağımsızlığına gölge düşüren, devlet sendikacılığını teşvik eden, dar "ücret sendikacılığını" esas alan ve toplu sözleşme anlayışını yok sayan bir maddedir. Devlet bağışıyla güçlenebileceğini sananlar yanılıyorlar. Sendikal hareketin güçlenmesinin yolu, örgütlenmekten ve mücadeleden geçer.

Konfederasyonumuz, görüşmeler boyunca neredeyse her gün kamu işyerleri önünde kitlesel açıklamalar yapmış, demokratik tepkilerini ifade etmiş ve taleplerini kamuoyu ile paylaşmıştır. Ne yazık ki, kamu emekçilerinin demokratik tepkileri Başbakanlık önünde polisin şiddet içeren müdahalesiyle karşılaşmıştır. Polisin biber gazı kullanarak yaptığı saldırının öncesinde Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in tehdit içeren ifadelerini de dikkatle değerlendirmek gerekir. Bütün toplumsal kesimlerin demokratik tepkilerini özgürce ifade edebilmeleri, eylem, gösteri ve yürüyüş yapabilmeleri ve bunun da devlet tarafından güvence altında olması, demokrasinin bir gereğidir. Başta siyasiler, buna uygun davranma sorumluluğu ile karşı karşıyadır.

KESK'in görüşme döneminde ortaya koyduğu demokratik tepkiler ve mesajlar, siyasi irade tarafından iyi kavranmalıdır. Çünkü bunların, önümüzdeki aylarda gündeme gelecek geniş çaplı ve kitlesel eylemlerin habercisi olduğu unutulmamalıdır.


MEMUR -SEN GENEL BAŞKANI AHMET AKSU'NUN 2005 YILI TOPLU PAZARLIK SÜRECİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMESİ


Diyanet-Sen iş kolunda aldığı yetki ile toplu görüşmelere katılan Memur-Sen, bu yıl ilk defa masada uzlaşmayla varılmasını önemsemektedir. Memur-Sen 2005 yılı toplu görüşmelerinde masaya en düşük memur maaşı 950 YTL olsun teklifiyle gelmiştir. Kamu İşveren Kurulu'nun 2.5+2.5 teklifi üzerine daha önceki 8.2 katrilyonluk teklifimizi revize ederek memurlar için ayrılan ilave payın 5 katrilyon lira yükseltilmesini talep edilmiştir.

Toplu görüşmeler öncesi ücretler konusunda hükümetten talep ettiğimiz artışı maalesef alamadık. Mutabakata varılan rakam istediğimiz bir rakam değildi, beklentilerin altındadır. Ancak rakamların yükseltilmesine bakarsak bu memur sendikacılığının bir başarısıdır. Sağlanan mutabakatla IMF programının dışına çıkılmıştır. Bu yıl ilk defa imzalanan "mutabakat metni" ile ilk defa enflasyonun üzerinde bir kazanım elde edilmiştir. Bu gerçeğinde göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu zam oranı beklentilere cevap veremese de ciddi bir rakamdır. Fakat ne yazık ki düşük maaş alan memur yine geçim sıkıntısı darboğazından kurtulamamıştır. Özellikle sosyal konularla mutabakatın sağlanması ve bunun için komisyon çalışmaları sürdürülmesini önemsiyoruz. Grev ve toplu sözleşme konusunda verilen taahhüdü önemsiyoruz.

TOPLU PAZARLIKLARDA MEMUR-SEN NE KAZANDIRDI?

Bu yıl 4. yapılan toplu görüşme masasında kamu çalışanlarını temsil eden Memur-Sen, eylem ve faaliyetleriyle bu konunun hep gündemde kalmasını sağlamış ve bunda başarılı olmuştur. Nitekim toplu görüşmenin ilk günlerinden itibaren kamu görevlilerinin haklarının korunması için mücadele eden Memur-Sen, kamu çalışanlarının haklarını almak için çözümden yana kavgacı olmayan uzlaşmaya önem veren bir tavır sergileyerek, hedeflediklerinin birçoğunu gerçekleştirmiştir.

Kamu İşveren Kurulu'nun teklif ettiği rakamın üzerinde bir rakamda uzlaşma sağlanması bir başarıdır. Sendikalı memura ayda 5 milyon aidat ödenmesi sendikalı olanların (aidat verenlerin) daha az maaş alarak cezalandırılmasının önüne geçilmesi bir başarıdır. Bu konuda bazı sendikalarla aynı şekilde düşünmüyoruz. Bu meblağ devletin verdiği bir destek değil memura ait olan miktarın içinden verilen bir meblağdır. Ayrıca 2004 yılı toplu görüşmelerinde imzalanan 50 maddelik mutabakat metninin uygulanmayan 37 maddesinin uygulanmasına dair Kamu İşveren Kurulu'ndan imzalı taahhüt aldık. Bu metnin altına sadece Memur-Sen imza atmıştır. Diğer konfederasyonlar atmamıştır. Biz bunun takipçisi olacağız. Bütün bunlar Memur-Sen'in toplu görüşmelerde elde ettiği başarı sayesinde gerçekleşmiştir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber