Birinci yılında Türk Ceza Kanunu...

Haber Giriş : 01 Haziran 2006 12:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Tam yıl önce bugün yürürlüğe girmişti. Sanırım ki bu ceza yasası oluşturulmaya başlayana değin, işi yargıya düşmeyenler dışında, ülkede bir ceza kanunu olduğunu bilenlerin sayısı çok azdı. Ceza kanunu denilince sanki suç işlemeyenleri ilgilendirmezmiş gibi geliyordu. Oysa orada 80 yıldır duran bir ceza kanunu vardı ve dolaylı dolaysız hepimizin yaşamını etkiliyordu. Araba sürerken, yolda yürürken, işimizi yapar ya da yapmazken olabilecek şeylerde bilmemiz gerekiyordu. Toplumsal ilişkilerimizde, başka insanlarla olan sorunlarımızda bilmemiz gerekiyordu. Hatta çocuklarımız için, başlarına gelecekler için, onları koruyabilmemiz için haberimiz olması gerekiyordu.

Devamlı yakındığımız, ülkemizde olmasından utandığımız kadına yönelik şiddet, cinsel saldırı, töreye sığınarak işlenen cinayetler gibi gündemlerle nasıl baş edeceğimizin bir yönünü bilmek için de ceza kanununa gerek vardı. Tüm bunları öğrenmemiz için yeni ceza kanunu yapılması gerekiyormuş.

Eşitlik adına önemli adımlar

Çalışmalarla birlikte hepimiz öğrenmeye başladık. Başladık ama kimimiz 1 Haziran'a değin sesimizi çıkartmadık, bir şey yapmadık. Oysa sivil toplum örgütlerinin ülke yazgısında ne denli etkin olabileceğinin somut örneği bu süreçte yaşandı. Kadın örgütleri hem örgütlü çalışmanın önemini, hem de çalışılırsa etkin olabileceğini gösterdi.

Hepsi olmasa da, hala yetersizlikler olsa da, bazı istenmeyen maddeler kanunda sırıtsa da, kadınların korunması ve eşitlik adına en azından ceza yönünden önemli adımlar atıldı.

Çocuklar için, çalışanlar kadınlar için çalışanlar kadar örgütlü ve kararlı değildi. Ama kadın ve çocuğun yadsınamaz birlikteliği çocuklar için de önemli adımlar atılmasını sağladı. Son zamanlarda çok yakındığımız, çocuklarımızı nasıl koruyacağımız konusunda endişe duyduğumuz pornografi, çocuk tacizi gibi önemli konularda, biz koruyamadığımızda en azından suçluların ağır cezalar almasını sağlayacak değişimler yapıldı. Eksikler ve yanlışlarla birlikte. Daha kanun çıkmadan beni ilgilendiren kısımlarına yani çocuklara ilişkin kısımlara itirazımı yapmış ve yazmıştım.

***

Yeni Türk Ceza Kanunu, tüm bu sorunların yasal kapsamlarını ve çözüm için gerekli düzenlemelerin çoğunu yerine getiriyor görünmektedir. " Reşit olmayanla cinsel ilişki " başlığını taşıyan 104. madde, bir çocuk ve genç psikiyatrisi uzmanı ve anne olarak beni rahatsız etti. Madde 104-Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, 15 yaşını bitirmiş olan çocuklarla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel ilişki kurma yaşı gittikçe düşüyor ve ergen gebelikleri artıyor. Bu önemli ve değişmesi gereken bir gerçek ve tüm dünyanın çözmeye çalıştığı bir sorundur. Gençlere cinsel bilgiler vererek, aileleri eğiterek tüm dünya bu sorunu çözmeye çalışıyor. Bir yandan yayınlar, pornografi, filmler gençleri erken cinsel deneyime itiyor. Durum bu şekildeyken, 15-18 yaş arasında olan bir kız ve erkek cebir, tehdit ve hile olmaksızın, yani kendi istekleriyle cinsel ilişkide bulunduğunda, şikayet üzerine, bu gençlerden, muhtemelen erkek olanın 6 ay-2 yıl arası hapis cezası ile cezalandırılması bu sorunu engelleyecek midir?

***

Bir çeşit cinsiyet ayrımcılığı yapmış, kız çocuklarının daha erken olgunlaştığı bilimsel gerçeği ile erkek çocuktan aynı yaşta olmalarına karşın erkek olduğu için daha "olgun ve akıllı" olmasını beklemiş ve cinsler arası eşitlik yasalarına karşı gelmiş olmaz mıyız? 15-18 yaş arası bir genci, yaptığımız yanlış eğitimle erken yaşta, yine kendisi gibi yanlış eğitim almış kız arkadaşıyla, her iki tarafın isteği sonucu cinsel ilişkide bulunmaktan dolayı, okulundan, işinden, ailesinden yani yaşamını olumlu hale getirebilecek her şeyden kopartmak doğru mudur?

Ve ileride gerçek suçlar işlemesini öğrenebileceği, olumsuz alışkanlıklar edinebileceği, toplumdan kopacağı hapishaneye göndererek hangi sorunu engellemiş olacağımızın doğru yanıtını bulamadım.

1 gün gazeteleri okusunlar

Bu maddenin kaldırılmasının erken cinsel ilişkiyi teşvik olacağını savunanlar olabilir. Bunu savunanların sadece 1 gün için gazete okumalarını, film seyretmelerini, bazı edebi eser olarak yayımlanan kitapları gözden geçirmelerini, basında topluma örnek diye sunulan "ünlüleri" izlemelerini öneririm. Eğer kontrol edebileceğimiz şeyleri yeterince kontrol edemediğimiz, eğitimi iyi veremediğimiz için, bunları düzeltmek yerine, bir gencin yaşantısını olumsuz olarak değiştirmenin olayı çözebileceğine inançları devam ederse, bu madde aynen kalabilir. Ya da bu maddeyi değiştirip, zor olan yöntem seçilebilir.

Aslında tasarıda yer alan müstehcenlik ve fuhuşa ilişkin maddeler bu konuda atılmış güzel adımlar olarak görünmektedir.

"Müstehcenlik maddesinde yer alan sanatsal ve edebi eserlerin sınırlarının uzmanlarca belirlenmesi, olumluluğu artıracaktır."

Şimdi bakıyorum da yazdığım düşüncelerde de, olaylarda da, maddede de değişiklik olmamış. 80 yıldır farkında değilken, 1 yıl önce günlük yaşamımıza birden Türk Ceza Kanunu girdi. Yenilikleri kabullenmek zordur. Bu yenilikler yaşamınızda aktifse, yani onları mutlaka öğrenmek ve uygulamak zorundaysanız, hissettiğiniz başka zorluktur.

Yeniden öğrenmek, alışkanlıkları değiştirmek, bilgilerinizi tazelemek zor gelir. Değişiklik sizi etkiliyor ama olayın içinde değilseniz, diğerlerinin söylediklerine kalır yargınız. Kimi " Çok iyi der " rahatlarsınız, Kimi " Çok kötü " der korkarsınız. Her konuda olduğu gibi, yeniyi öğrenmekte de yazgınızı başkalarının ellerine bırakırsanız gerçeğe ulaşamaz, yeniyi anlayamaz ve eskiyi istersiniz. Korkunuz eskiden olan yakınmalarınızı unutturur size.

Öğrenmeye direndikçe değişime direnir ve daha özgür olmak isterken geçmişin tutsağı olursunuz. Bu nedenle bir yeniliğin eleştirilmesi, tartışılması gerçekten değişim getirdiğini gösterir. Tek anlayamadığım, birçok farklı görevli ya da görevsiz kişinin sık sık "yeni kanununla suçların aydınlatılamayacağına" ilişkin açıklamaları oluyor. Her olaydan sonra yapılan bu açıklamalar, bir öğretim üyesi olarak bana çalışmayan ve ertesi gün kendisini "Elektrikler kesikti" diye savunan öğrencileri hatırlatıyor.

Biz mi fark etmiyorduk!

Çünkü bunu söyleyen öğrencilerin elektrikler kesilmediği zaman da çalışmadıklarını bildiğimden hafifçe gülümsüyor ve kendi kendime soruyorum: 1 yıl öncesine değin işlenen her suçun faili yakalanıyor ve sorun yoktu da biz mi fark etmiyorduk? Yenilik yapabilmek ilerlemek demektir. Hiçbir yenilik ve gelişme tam olamaz. Olsa ilerleme durur.

Bizleri koruyacak, daha ileri götürecek kanunlara ihtiyacımız var. Cezalar suçları durduramaz ama gereklidir. Önemli olan daha fazla ceza vermek değil, suçu engelleyici önlemleri alabilmek ve buna rağmen suç işlenirse gerekli ve yeterli cezayı verebilmektir. Daha iyisi ve daha yeterlisi için sivil toplumun gücünü anlayarak, yenilikleri kabullenip, özümseyerek, eleştirmekten çok değişimin içinde olarak hep birlikte çalışmalıyız.

Prof.Dr.Bengi SEMERCİ / Takvim

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber