İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Bürokrasi fetişizmi ya da sınırsız güç vehminin kaynağı

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 03 Ağustos 2014 10:17, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bürokrasi fetişizmi ya da sınırsız güç vehminin kaynağı

Bürokrasi öyle bir güç üzerine oturmuştur ki bunu ancak bürokrasinin hışmına uğrayanlar bilir. Bazen bu hışma gariban bir memur bazen bir iş adamı, bazen de bir vatandaş uğrar. Bugünlerde bürokrasinin nasıl bir terör estirdiği ve nasıl bir manüpülasyon yaptığı ortaya çıkmaya başladı.

Başbakan veya Adalet Bakanı yargı bürokrasisini muhatap alarak açıklama yapıyorsa burada ya bürokratın gücünden bahsedilebilir ya da siyasetin çaresizliğinden. Kararlarıyla konuşması gereken bir bürokrat Başbakan'ı hedef alarak açıklama ya da tehdit yapıyorsa bu bürokratın sırtını dayadığı bir güç var demektir. Çünkü, maişet derdinde olan bir bürokrat efelik yapamaz, sadece görevini yapar.

17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinden sonra özellikle yargı ve emniyet bürokrasisinde garip davranışlar belirmeye başladı. Özellikle Balyoz ve Ergenekon süreçlerinde Himenleşen yargı bürokrasisi üst perde muhatap alınma alışkanlığının verdiği kibirle ne oldum delisine dönmüştü. İşte bu alışkanlık, üst perdeden davranış bozukluğunun temelinde yatan saiklerden birisiydi. Diğer bir ifadeyle kamu gücü kişisel güç gibi algılanıyor ve mesleğin gerekleri doğrultusunda sağlanan imtiyazlar bürokratı güç sarhoşu haline getirebiliyor.

Bürokratın şımarması bitişini hızlandırır

Bürokrat olarak öyle bir iş yapıyorsunuz ki darbe teşebbüsünde (Balyoz ve Ergenekon) bulunanları içeri tıkıyor ve Başbakan'ın geleceğini kurtararak iltifatına mazhar oluyorsunuz. İşte bu bürokrat ben neymişim diyerek elindeki kamu gücünü kendi gücü zannederek şımarabilir. Halbuki adı üstünde kamu gücü, yani kamuya ait bir güç ve bürokrat bu gücün emanetçisi.

Öyle bürokratlarımız var ki bunların güç sarhoşu olmamaları mümkün değildir. Hem muhatapları Başbakan ve bakanlar hem de kamunun üst düzey bürokratları. Ellerindeki kamu gücü sayesinde olanaklar, önünden deniz olup akıyor. Şayet bürokrat, bunların kendinden menkul olduğu aymazlığına düşerse işte o zaman vay haline.

Birde işin tersinden bakarsak gerçek daha iyi anlaşılır. Geçmişin kudretli bürokratlarının kamu gücü ellerinden gidince oturacak masa bulamaz hale geldiklerinin görülmesi ibret almak isteyenler açısından yeterlidir. Hele makam araçları, sekreterler, temsil ödenekleri ve bütün kamu gücünün türevi imkanlar bir anda hayal olursa, arayan ve soranlar bir anda kesilirse Allah korusun psikolojik travmalar dahi yaşanabilir. Bu listeyi uzatabilirsiniz ama yeterince anlaşıldı diye düşünüyorum.

Kamu gücü öyle sarhoş edici bir güçtür ki bazen bir iddianameye bazen de bir karara dönüşebiliyor. Yazılan bir iddianame birilerinin kabusu olabiliyor veya verilen bir karar birilerinin hayat düzenini alt üst edebiliyor. Bu güç değil de nedir? Hele hele polis destekli bir ihbar mektubuyla en itibarlı adamların hayatları zehir edilebilir. Bu anlattıklarım öyle olağanüstü şeyler olmayıp birçoğumuzun gündelik yaşadıkları vakayı adiyeden şeylerdir.

Eğer bir bürokrat elindeki kamu gücünün sihrine kapılarak haddini aşıyor ve üst perdeden Başbakan'a ayar çekmeye kalkışıyorsa Mesnevi'de anlatılan sineğin durumuna düşmüş demektir.

Gelelim çok konuşan bürokratlara

Bürokrasinin gücü bazen bürokratı çok konuşma heveslisi yapar. Şöhretin afet olduğunu bilen bir gelenekten gelen bürokratların normalde bu vartaya düşmemesi beklenir. Ama nefs-i emmare bazen bürokratı konuşma şehvetine müptela eder. Çünkü, tanınmak, önemli olduğunu duyurmak, daha da önemlisi şöhret tutkusu çok konuşturabilir. İyi de, kamu gücüyle gelen şöhretin biranda star olup da sönen ve kaybolan yalancı artistlerin durumuna düşüreceğini bilmek gerekmez mi?

Eğer bürokrat siyasiler gibi davranmaya başlar ve elindeki kamu gücünü farklı saiklerle kullanmaya yeltenirse başkasının elindeki kamu gücüne toslayabilir.

HSYK üyesi İbrahim Okur niçin çok konuşuyor?

Ahmet Ünlü'nün yazısının devamını okumak için tıklayınız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber