11-12 Şubat 2004 tarihlerinde yapılan II. Türkiye Araştırma Görevlileri Platformu Toplantısı sonuç bildirgesi

Haber Giriş : 09 Mart 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

11-12 Şubat 2004 tarihlerinde yapılan II. Türkiye Araştırma Görevlileri Platformu Toplantısı sonuç bildirgesi


Memurlar.net'te yayınlanmasını istediğiniz yazı ve görüşlerinizi [email protected]'e iletebilirsiniz.


II. TÜRKİYE ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİ PLATFORMU
SONUÇ BİLDİRGESİ
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi - 11-12 Şubat 2004

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde 11-12 Şubat 2004 tarihlerinde düzenlenen II. Türkiye Araştırma Görevlileri Platformu Toplantısı'na Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Araştırma Görevlisi Temsilciliği Kurulu tarafından, 52 devlet üniversitesinin araştırma görevlisi temsilcileri davet edilmiş, bu üniversitelerin 33'ünü temsil eden 130 araştırma görevlisi platform toplantılarına katılmıştır. (Ek 1)

11-12 Şubat 2004 tarihlerinde yapılan II. Türkiye Araştırma Görevlileri Platformu Toplantısında, araştırma görevlileri ile ilgili çeşitli konular görüşülmüş ve aşağıdaki sonuç kararlar alınmıştır.

1. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda ve 21.01.2004 tarihli 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun tasarısı taslağında, araştırma görevlileri ile ilgili hiçbir yeni tanımlamanın yapılmadığı görülmektedir.
Üniversiteler Arası Kurul'un (ÜAK) 11.12.2003'de hazırlamış olduğu yasa taslağındaki 2 maddenin tanımlar kısmında ise araştırma görevlisi , " Öğretim üyesi yetiştirilmek üzere lisansüstü eğitim verilen ve/veya eğitim-öğretim ve araştırmada görevlendirilen akademik öğretim elemanı " biçiminde tanımlanmıştır.
ÜAK'un hazırlamış olduğu taslaktaki araştırma görevlisi tanımı ilke olarak benimsenmiştir. Ancak, farklı üniversitelerde farklı şekillerde uygulanmakta olan 33/a (fakülte kadrosu) maddesi ve 50/d (enstitü kadrosu) maddelerinin mevcut uygulama biçimleriyle öğretim üyesi yetiştirilmesi amacına hizmet etmekten çok uzak olduğu kanısı hakimdir. Özellikle 50/d maddesinin ileride büyük yasal sorunlar doğurabilecek olan ve serbest piyasaya insan gücü yetiştirme amacına hizmet eder nitelikte bir uygulama olduğu sonucuna varılmıştır.

2. 21.01.2004 tarihli 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun tasarısı taslağında ve Üniversiteler Arası Kurul'un (ÜAK) 11.12.2003'de hazırlamış olduğu yasa taslağında, araştırma görevlilerinin üniversite senatosu ve fakülte kuruluna temsilci bulundurmasından söz edilmektedir. Oysaki bu kurullarda temsil ve oy hakkı verilen temsilcinin, aynı durumdaki öğrenci temsilciliğinin ilgili yasa taslağında tanımlamasının yapılmış olmasına rağmen, araştırma görevlisi temsilciliği olarak bu tasarılarda tanımlama yapılmamıştır. Bu nedenle tanımlaması olmayan bir mekanizmanın işletilmesi çeşitli yorumlara açık olabileceğinden gelecekte sıkıntılar yaşanması olasıdır.
İlgili yasada tüm üniversitelerde böyle bir oluşumun yasal garanti altına alınması, araştırma görevlisi temsilciliğinin seçiminin, yapısının, süresinin, görev ve sorumluluklarının neler olması gerektiğinin yoruma açık olmadan belirtilmesi bir zorunluluktur. Ayrıca, Türkiye'deki tüm üniversite araştırma görevlisi temsilcilerinin katılımıyla oluşacak ve yükseköğretim üst kuruluşları tarafından muhatap kabul edilecek bir organizasyonun (Konsey/Birlik) yasal mevzuatta yer almasının gerekliliği de vurgulanmaktadır.

3. Üniversitelere araştırma görevlisi alımına ilişkin olarak çeşitli haksız spekülasyonlar yaratılmaktadır. Bu nedenle çeşitli çevrelerce merkezi bir sınavın yapılması önerilmektedir. Her ne kadar merkezi sınavların sonuçlarının doğruluğu tartışılsa da böyle bir merkezi sınavın yapılması ve bu sınavın referans kabul edilmesi ilke olarak benimsenebilir. Ancak yüzlerce farklı bilim ve anabilim dalını ilgilendiren böyle bir merkezi sınavın yapılmasının zorluğu da bilinen bir gerçektir. Buna rağmen, bu tür bir sınavdan alınacak belirli bir baraj puanın sınavlarda referans kabul edilerek, araştırma görevlisi alımının mevcut şekliyle üniversitelere bırakılması bilimsel ve üniversite özerkliğiyle de bağdaşan bir sonuç olacaktır.

4. Lisansüstü eğitime girişte önkoşul olarak kabul edilen Lisansüstü Eğitime Giriş Sınavının (LES), amacına uygun bir sınav olmadığı, bilimsel ve sanatsal yeterlilikleri ölçmede doğru sonuç vermediği kanısı, uygulamanın başlangıcından bugüne artarak gelmiştir. Bu nedenle yukarıda da bahsedildiği gibi, bu tür merkezi sınavların birebir ilgili bilim ve anabilim dallarını ölçer nitelikte olması zorunludur. LES gibi bir sınavla bir akademisyenin heykel yapma ya da mimari bir proje çizme yeterliliğini ölçmenin ne kadar doğru olduğu tartışılmaya açıktır.

5. Bilindiği gibi 2547 sayılı kanuna 23.05.1997 tarihli 22997 sayılı resmi gazetede 35. maddeye ek olarak yayınlanan "Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkındaki Yönetmelik" esaslarına göre, ilgili tarihten itibaren tavizsiz uygulama başlatılmıştı. Bu nedenle hem görevlendirmeyi yapan hem de görevlendirmenin yapıldığı üniversiteler açısından çeşitli sıkıntıların yaşandığı bilinmektedir. 21.01.2004 tarihli 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun tasarısı taslağında ve Üniversiteler Arası Kurul'un (ÜAK) 11.12.2003'de hazırlamış olduğu yasa taslağında da benzer maddelerin olduğu dikkat çekmektedir. Yalnız uygulamanın, şu anki uygulamayla benzerlik derecesinin nasıl olacağı belli olmadığından endişeler oluşmaktadır. İlgili yasa taslaklarının, uygulamada yaşanan sorunları çözmede başarılı olacağı yönünde kuşkular mevcuttur.

6. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa göre yardımcı doçentliğe atanma koşullarında herhangi bir merkezi dil sınavından ( muhtemelen ÜDS ya da KPDS ) söz edilmezken, 21.01.2004 tarihli 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun tasarısı taslağında ve Üniversiteler Arası Kurul'un (ÜAK) 11.12.2003'de hazırlamış olduğu yasa taslağında merkezi dil sınavının yapılması gerektiği vurgulanmaktadır. Her ne kadar merkezi dil sınavının yapılması ve yardımcı doçentliğe atanmada baraj kriteri olması yerine referans kabul edilmesi benimsense de özellikle gelişmekte olan üniversitelerin durumları göz önüne alınarak üniversitelerin kendi koşulları içerisinde atamayı yapmaları sağlanmalıdır. Zaten şu an itibariyle tüm üniversiteler yardımcı doçentliğe atanma koşullarını kendi üniversitelerinin koşullarını düşünerek ölçütlendirmişlerdir. Yabancı dil ölçütünü bu ölçütlerin dışında tutarak merkezileştirmek üniversitelerin kendi koşullarını görmezlikten gelmek olacaktır. Gerçekte üniversitelerdeki sorun, yardımcı doçentliğe atama koşullarından değil, üniversitelerin kullanımında yeter sayıda yardımcı doçentlik kadrosunun olmamasından kaynaklanmaktadır. Eğer üniversitelere yeter sayıda ilgili kadrolar sağlanırsa, üniversitelerin zaten koymuş oldukları kriterler anlamında bir sıkıntı yaşamaları söz konusu olamaz.
Üniversiteler Arası Kurul'un (ÜAK) 11.12.2003'de hazırlamış olduğu yasa taslağında doçentliğe yükseltilme ölçütlerinden birisi olarak, yardımcı doçentlik kadrosunda en az üç yıl çalışılmış olma koşulu aranmaktadır. Bu uygulama kadro sıkıntısı nedeniyle yardımcı doçentlik kadrosuna atanamayan, ama doçentlik için benimsenen diğer koşulları yerine getiren yardımcı doçentleri mağdur edebileceğinden, taslağın bu bakış açısıyla yeniden gözden geçirilmesi yararlı olacaktır.

7. Yüksek lisans programı olup ta doktora programı olmayan bilim dalları vardır. Bu bilim dallarında yüksek lisans yapan araştırma görevlileri ilgili bilim ve anabilim dallarında doktora yapamadıklarından dolayı, farklı veya yakın bilim ve anabilim dallarına yönelmek zorunda kalmaktadırlar. Bu nedenle ilgili bilim ve anabilim dallarındaki yüksek lisans ve doktora programları, yaşanan mağduriyetleri giderici yönde yeniden düzenlenmelidir.

8. Tezsiz yüksek lisans yapanlar ve/veya doğrudan doktora programına başlayanlar için bazı üniversitelerin atama veya yükseltme kriterlerine koydukları yüksek lisans tezinden yayın yapmış olma koşulu, sözü geçen araştırma görevlileri için ileride sorun olabileceğinden, ilgili şartların bu koşullarda olanlar dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Üniversitelerde öğretmen yetiştirme amacıyla yürütülen tezsiz yüksek lisans programlarının, gerçekten yüksek lisans programlarından beklenen bilimselliği karşılayıp karşılamadığı tartışılabilir bir gerçek olarak görülmektedir. Bu programlarda en azından ismi bağlamında yeniden düzenlemeye gidilmesi bu açıdan zorunludur.

9. Üniversitelerdeki akademisyenlerden en az belli bir baraj niteliğinde bile olsa bir yabancı dil bilgisinin olması beklenmektedir. Ancak üniversitelerin ve üniversitelerdeki araştırma görevlilerinin koşulları birbirine eşit olmadığından, bazı üniversiteler ve araştırma görevlileri aleyhine gelişmeler olabilmektedir. Bu nedenle üniversitelerin araştırma görevlilerinden bekledikleri dil yeterliliklerini kazandırma yönünde, araştırma görevlilerine destekleyici programlar uygulaması beklenir.

10. Eğitim süresi 5 yıl ve üstü olan lisans programlarından mezun olan erkek araştırma görevlileri, mezuniyetlerinin hemen devamında yüksek lisans programına başlama sürecinde, Milli Savunma Bakanlığı'nın lisans düzeyini 4 yıl kabul etmesi ve 4 yılın üzerindeki süreyi bir üst öğrenim olan yüksek lisansa eşdeğer tutması nedeniyle yüksek lisans programına başlayamamaktadırlar. Ayrıca çeşitli dönemlerde çeşitli kurumların geçerli gerekçe sunmaları şartıyla, Milli Savunma Bakanlığı ile imzaladıkları protokol çerçevesinde, erkek personellerinin kendi kurumlarında geçirdikleri hizmet süresini, askerlik hizmet süresine sayarak askerlik hizmetlerini tamamladıkları bilinmektedir. Benzer gerekçe ile Yükseköğretim Kurulu ve Milli Savunma Bakanlığı arasında oluşturulacak bir protokol çerçevesinde, en azından temel askerlik eğitimini aldıktan sonra kendi kurumlarında veya eşdeğer başka bir kurumda askerlik hizmetlerini tamamlama olanağı sunulmasının, hem araştırma görevlilerine hem de üniversitelere daha fazla yarar sağlayacağı düşünülmektedir.

11. Daha önce kamuoyuna yansıyan çeşitli kanun taslaklarında, sosyal güvenlik açısından koruyucu hiçbir önlem almadan araştırma görevliliği süresi (yüksek lisans için üç yıl, doktora için altı yıl olmak üzere) dokuz yıl ile sınırlandırılmıştı. Ancak, yukarıda sözü geçen her iki taslakta böyle bir kısıtlayıcı hükmün bulunmaması araştırma görevlileri tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır. Süre kısıtlaması bilimsel yayın kalitesini düşürebileceği gibi, sosyal güvenlik açısından yaşanabilecek sorunlara ilave olarak öğretim üyesi yetiştirebilme olanağını da tamamen ortadan kaldırabilecektir.

12. Avrupa Birliğine giriş sürecinde ülkemiz üniversitelerinin Erasmus ve Sokrates Programlarından yeterince yararlanabilmesi için, üniversiteler bünyesinde araştırma görevlilerinin yoğun olarak katılımını sağlayan proje gruplarının oluşturulması gerekmektedir. Geleceğin öğretim üyesi olan araştırma görevlilerinin bu tür projelerden destek alabilmeleri hem üniversiteleri açısından hem de kendilerinin bilimsel gelişimleri açısından son derece önemlidir.

13. Doktora düzeyindeki araştırma görevlilerini de kapsayan, Yükseköğretim Kurulunun kararı gereğince uygulanan gelişim ve öğrenme ve öğretimi planlama ve değerlendirme derslerinin amacına uygun olarak yürütülmediği anlaşılmaktadır. Geleceğin öğretim üyesi olacak olan araştırma görevlilerinin bu dersleri gerektiğince almaları son derece önemlidir. Ancak farklı üniversitelerde farklı uygulamalardan kaynaklanan sıkıntıların olduğu da bir gerçektir. Bu nedenle ders içeriklerinin beklentileri karşılar nitelikte uygulamaya dönük hale getirilmesi gereklidir. Bu, geleceğin bilim insanlarının nitelikli birer öğretim üyesi olmasının garantisi gibi olacaktır.

14. Sağlık Bilimlerinde çalışan araştırma görevlilerinin Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS), Devlet Hastaneleri ve Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) Hastanelerine uzman doktor olarak atanmaları ile ilgili yaşanan sorunlara yönelik, ilgili bakanlıklarla görüşmelerin yürütülmesi için bir alt komisyonun oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca yurtdışından alınan tıpta uzmanlık unvanlarına, Türkiye'de denklik verilmesinde, Türkiye'den bu unvanı alanlar aleyhine eşitsizlikler olabilmektedir. Bu nedenle eşitsizliğin giderilebilmesi için denklik konusunda daha seçici ve titiz davranılması gerekmektedir.

15. Yoksulluk sınırı ile açlık sınırı arasında maaş almakta olan araştırma görevlilerinin ekonomik sıkıntılarının giderilmesine yönelik herhangi bir girişim bulunmamaktadır. Mesleği, bir istihdam politikası aracı olarak görmeyen araştırma görevlileri, mesleğe giriş ve yükseltilme kriterlerinin zorlaştırılmasına paralel olarak bilimsel çalışma yapabilecek bir gelir düzeyinin sağlanmasının da zorunlu olduğu görüşündedirler. Buradaki beklenti ülkenin genel koşullarını göz ardı etmek değil, mesleğin asgari koşullarda yürütülmesini sağlayıcı bir ekonomik standardın sağlanmasıdır.

16. Birincisi İstanbul Üniversitesi, ikincisi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi tarafından düzenlenen Türkiye Araştırma Görevlileri Platformu'nun üçüncüsünün de yaz döneminde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tarafından düzenlenmesine karar verilmiştir. Üçüncü toplantıda, şimdiye kadar alınan mesafelerin değerlendirilmesine, çalışma usul ve esaslarının yeniden gözden geçirilmesine karar verilmiştir.

Yukarıdaki onaltı maddede özetlenen görüşler, II. Türkiye Araştırma Görevlileri Platformu toplantısına katılan üniversite araştırma görevlisi temsilcilerinin görüşleridir.

Türkiye Araştırma Görevlileri Platformu Adına Dönem Başkanı
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Araştırma Görevlisi Temsilcisi
Arş. Gör. Gökhan KILIÇ


Ek 1: Toplantıya araştırma görevlisi temsilcisi gönderen üniversitelerin listesi

1. Abant İzzet Baysal Üniversitesi
2. Adnan Menderes Üniversitesi
3. Afyon Kocatepe Üniversitesi
4. Akdeniz Üniversitesi
5. Anadolu Üniversitesi
6. Ankara Üniversitesi
7. Balıkesir Üniversitesi
8. Celal Bayar Üniversitesi
9. Cumhuriyet Üniversitesi
10. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
11. Dicle Üniversitesi
12. Dumlupınar Üniversitesi
13. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
14. Fırat Üniversitesi
15. Gazi Üniversitesi
16. Gaziantep Üniversitesi
17. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü
18. İnönü Üniversitesi
19. İstanbul Üniversitesi
20. İstanbul Teknik Üniversitesi
21. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü
22. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
23. Mersin Üniversitesi
24. Mimar Sinan Üniversitesi
25. Mustafa Kemal Üniversitesi
26. Ondokuz Mayıs Üniversitesi
27. Orta Doğu Teknik Üniversitesi
28. Pamukkale Üniversitesi
29. Selçuk Üniversitesi
30. Süleyman Demirel Üniversitesi
31. Yıldız Teknik Üniversitesi
32. Yüzüncü Yıl Üniversitesi
33. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber