Bitkisel yağ ithalat artışının önüne geçilemez mi?

Bitkisel yağda dışa bağımlılık artarken bu bitkilerin üretimine ve Ar-Ge çalışmalarına gereken önem veriliyor mu? Bu alanda ayçiçeğinden başka alternatifimiz yok mu? Dağ - taş ayçiçeği yetiştirsek sorun çözülür mü? Ülkemizin her yerinde ayçiçeği yetiştirilebilir mi? Rakamlar ne söylüyor? İlgililer çözümün neresinde? Alternatif yağ bitkileri olan kanola, aspir ve diğer yağlı bitkiler doğru değerlendiriliyor mu?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 31 Temmuz 2019 09:46, Son Güncelleme : 31 Temmuz 2019 09:51
Bitkisel yağ ithalat artışının önüne geçilemez mi?

Yağlı tohumlu bitkiler hem beslenmede hem sanayi de önemli

Yağlı tohumlu bitkiler çok yönlü kullanım alanlarına sahip olmaları nedeniyle asrın harika bitkileri olarak bilinmektedirler. İnsan beslenmesi için gereksinim duyulan yağların büyük bir kısmı (%93) bitkisel kökenli yağlardan karşılanmaktadır. Aynı zamanda, yağlı tohumlar, sanayi sektöründe de önemli bir hammadde kaynağıdır. Bu nedenlerle yağlı tohumlu bitkiler tarımın olmazsa olmazları arasındadır.

Bitkisel yağlar, ithalatçılar için yağlı kapı mı?

Bitkisel yağlar, yağlı tohum ve türevleri ithalatı yıllık 4 milyar doları aştı, yani her yıl 4-4,5 milyar dolar sadece bitkisel yağ ve türevleri için para ödüyoruz. Yıllık yağ bitkileri ve türevlerine ödediğimiz döviz petrolden sonra geliyor.

Toplam yıllık bitkisel yağ üretimimiz 1 milyon tona yaklaştı. Ancak yıllık yağ tüketimimiz de 2 milyon tona yaklaştı.

Mevcut şartlarda arz talebi karşılamadığı için ortaya çıkan üretim açığını ithalat yoluyla kapatmaya çalışıyoruz.

Yağlı tohumlardan elde edilen Biyoyakıtta Yunanistan'ı geçecek kapasitemiz var ama gerisindeyiz.

İthalata olan bağımlılık bitkisel yağ sektöründe de hızla artıyor. Bu alanda yabancı çiftçilerin ve ithalatçıların dışında kazanan yok!

Bugün için ülkemizde toplam ekilebilen alanlar içerisinde yağlı tohumlu bitkilerin payı sadece %4 gibi düşük bir oranda iken, bu değer AB ülkelerinde %30 civarındadır.

Buğdayın ülkemizde ekilebilen tarım alanındaki payı %20'dir. Bunun %4'ü yağlı tohumlu bitkilere kaydırılsa ülkemizin bitkisel yağ sorunu çözülür. Buğday için kalan %16 rakamı da, doğru çeşit ve ekim yöntemi uygulanırsa yeterlidir.

Ülkemizde, Zeytinyağını ayrı tutarsak, yağlı tohumlu bitkilerde başı çeken ayçiçeğidir. Bunun yanında alternatif olarak, düşük miktarda aspir, kanola ve soya üretimi yapılmaktadır. Yemeklik yağ ihtiyacımızın %85'ini ayçiçeğinden karşılıyoruz. Ama ayçiçeği ekim alanları iklim ve sulama imkanlarından dolayı kısıtlıdır. Ayçiçeği çeşitlerimiz kaliteli olsa da yetiştirme imkanlarından ve üretilenlerin bir kısmının ihraç edilmesinden dolayı ithalatı kapatacak veya azaltacak nitelikte değildir. Bu durumda alternatif yağ bitkileri olan, soya, aspir, kolza ve diğer yağlı tohumlu bitkilerin üretimine ve ıslahına önem vermekten başka seçenek kalmıyor.

Bitkisel üretimde Islahçı Hakkı fitnesi

Yıllardır gündem oluşturduğu halde bir türlü doğru uygulamanın ortaya çıkarılamadığı ya da çıkarılmak istenmediği ıslahçı hakkı uygulamasının buğday hariç tüm diğer bitkilerin üretiminde ciddi bir dezavantaj teşkil ettiği ifade edilmektedir.

Mevzuatta geçen "ıslahçı hakkı" denen ödemenin uygulamasının yanlışlığı bir yana, buğdayda en sıradan bir çeşidi ıslah eden bir buğday ıslahçısı, yağ bitkilerinde en kaliteli çeşidi ıslah eden yağ bitkileri ıslahçısından kat kat daha fazla ıslahçı payı almaktadır. Hatta yağ bitkilerinde bir kaç istisna hariç ıslahçı hakkı ödemesi yoktur denebilir. Aslında buğday haricinde bütün bitki çeşitlerinde ıslahçıların durumu aynıdır. Bu haksızlık artık kanıksanmıştır. Ancak ülke ekonomisinin durumu da ortadadır. Bu haksızlık sadece ıslahçıyla sınırlı kalmamakta ülkenin ekonomisine de yansımaktadır.

Araştırmacıların ve ıslahçıların büyük çoğunluğu buğday ıslahı ile ilgili alanlarda çalışmaya veya o alanda görünmeye özen ve önem verdikleri için diğer alanlar ihmal edilmektedir. Sadece yağ bitkileri alanında 4 milyar dolar ithalatın içerisinde bu uygulamanın da payı vardır.

Şu anki anlayışla bu açığın kapatılması mümkün görülmemekte hatta bu aranın daha da açılma riski öngörülmektedir. Diğer bitkilerdeki açığında bu anlamda ayrıca değerlendirilmesi mümkündür. Islahçı hakkı bu yönüyle ülkenin üretim ve kaliteli çeşit geliştirme dengesini bozmaktadır. Islahçı hakkı payı, çeşit ıslah etme bazında değerlendirilmelidir. Bu tür handikaplara yol açanların tarımda hala söz sahibi olması, tarım şurasını yönlendirme pozisyonunda olması, ülke tarımının nereye gideceğinin de işaretidir.

Yağlı tohumlu bitkiler stratejik bitkiler grubuna gerçekçi bir şekilde alınmalıdır

Hammaddede dışa bağımlılığın önüne geçilmesi için ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerin stratejik ürün kabul edilmesi ve ayçiçeğinin yanında diğer yağlı tohumlu bitkilerin üretiminin artırılması gerekmektedir. Bunun için Türkiye'de yağlı tohumlu bitkiler stratejik ürün kabul edilmeli ve mutlaka hem kaliteli, hem de verimli yerli çeşit geliştirmek için ıslah çalışmalarının ciddi manada destek verilmelidir.

Akademisyenler, araştırmacılar yayın telaşından kafayı kaldırıp yağ bitkileri ıslahına, Ar-Ge'ye zaman ayırmalıdır. Elinde yetki bulunanlar bu ıslah çalışmalarına destek vermelidir.

Bu alanda çalışan tarım firmaları ellerini taşın altına sokmalı ve yabancı çeşit ve ürün getirmekten vazgeçmelidir. Bosna Hersek'ten, eski ata toprağı diyerek yağlı tohumlu bitki ithali yaparak mutlu olmak geçici bir mutluluktur.

Ayçiçeğinden başka yağ bitkisi yokmuş gibi her seferinde ayçiçeğini gündeme getirmek havanda su dövmektir. Çünkü Ayçiçeği ülkemizde yetiştirilebileceği alanların hemen hemen hepsinde yetiştirilmektedir. Ayçiçeği yetiştirilen alanlar artık pik yapmış durumdadır. Bu alanda alternatif yağlı tohumlu bitkiler öne çıkarılmalı, ıslahı desteklenmeli, üreticiye ve tüketiciye benimsetme planları yapılmalıdır.

Yemeklik bitkisel yağ için, ayçiçeğinden başka yağlı tohumlu bitkilerin araştırılmasına ve geliştirilmesine, dünya ölçeğine uygun bir şekilde, gidilmediği için;

- Yıllık 4,5 milyar dolar sadece yemeklik yağ bitkisi alanında döviz ödenmektedir. Dövizle geldiği için olması gereken fiyatın üzerinde satılmakta ve iyi para kazandırdığı için de bu alanda taklit ve tağşiş de gittikçe artmaktadır.

- Alternatif yağlı tohumlu bitkiler, yeterince önemsenmemektedir. Önemsenmeli, geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.

- Tekdüze çalışmalarla tarım gelişmez. Çok yönlü ve alternatifli, entegre çalışmalar, tarımda zorunludur. Yetkililer bu alanlarda çalışanları eşit ve adil muhatap almalı, kişilerin inisiyatifine bırakılmayacak bir sistem geliştirmelidir.

- Her yıl yaklaşık 3,5 milyon hektar alan nadasa bırakılmaktadır. En azından bu alanların bir kısmında, toprağı yormayan, hatta toprağın toparlanmasında katkısı olan ve fazla su istemeyen yağlı tohumlu bitkiler yetiştirilerek ülkemizin bitkisel yağ açığına ciddi katkı sağlanabilir.

- İnsan beslenmesinde yağ bitkilerinin önemi ortada olduğu halde, her yıl 4-4,5 milyar dolar döviz kaybımız olduğu halde, ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerin ekim alanı, arpanın ekim alanının üçte biri oranındadır. Bu da sistemli ve dengeli bir ekim alanı belirleme düzenimizin olmadığını göstermektedir.

- Yağlı tohumlu bitkiler, et ve süt verimine katkısı fazla olan küspesinin yem olarak hayvancılıkta kullanılmakta olduğu bitkilerdir. Eğer alternatifleriyle birlikte yağ bitkisi ekim alanı artırılırsa, bu sayede yem ihtiyacına katkı sağlanmanın yanında yem fiyatlarının düşmesine de katkı sağlayacağından hayvancılığın gelişmesine ciddi katkısı olacaktır.

- Ülkenin ihtiyacını dengeli ve düzenli bir şekilde belirlemek yerine, hangi firma, hangi bitkiden çok kazanıyorsa onu dayatıyor, bürokrasi de bu duruma yetkin karşılık veremiyor. Bir sonraki yıl ihmal edilen diğer bitki popüler oluyor. Bu sefer üreticiler ona yöneliyor. Dengeli ve ayarlı bir üretim sistemi oluşturulmayınca bu sefer suçlu aranıyor.

Tarım ekonomisi bölümünün ve kurumlarının ne işe yaradığını henüz kimse çözebilmiş değil. Üç beş anketin, kes kopyala yapıştır raporların dışında sahada etkisi olmayan bir birim. Bu alanda, ekonomik analizleri sahayla birleştirmekten aciz bir memuriyet sürdürülmekte. Belli bir kaç bitki hariç ekonomik çalışma ve analiz işlemleri yüzeyselliği aşamamış görünüyor. Dolayısıyla bu alanın iptal edilmesi, her birimin kendi ekonomik analizini kendisinin yapması ve en sonunda tüm birimlerin ekonomik analizleri ortak bir platformda birleştirerek uygulama için karar alınması, en gerçekçi olanıdır. Bu gerçekleştiği takdirde sahadaki durum daha net görünecektir. Karar verme ve uygulama daha kolaylaşacaktır.

Sinekten yağ çıkarma imkanı varsa onu bile yapmamız gerekirken, alternatiflerin aranması, bulunması ve değerlendirilmesi gerekirken, belli bitkilerin ve belli alışkanlıkların ve tekdüze yaklaşımların kıskacından kurtulamıyoruz.

Bu olumsuz tabloyu değiştirmemiz mümkün mü? Evet mümkün! Beşer, onar yıllık ıslah programları, üretim modelleri, alternatif yağ bitkileri, bölgesel ekim deseni, pazarlama ve kaliteyi artırma çalışmalarını doğru ve zamanında yaparsak, ıslahçı ve üretici eğitimini tekelleşmiş zihniyetten kurtarır ve gereken desteği verirsek, bu alanda basit saplantılarla bloke olmuş beyinleri, bilgi ve tecrübe yetersizliğine rağmen kapasitesinin üstünde yetki verilenleri aşabilirsek başarırız.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber