Adli tıp, raporunu kapalı zarf içinde savcıya gönderecek

Haber Giriş : 24 Ağustos 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Türkiye, insan hakları karnesinin en kırık notlarından biri olan işkenceyi önlemek için atağa geçti. Adli Tıp Kurumu, bu doğrultuda prosedürünü ve ekipmanlarını yeniledi, personelini eğitti

Bilimsel metotlarla en karmaşık cinayetleri bile aydınlatan 'beyaz gömlekli dedektifler', AB'ye uyum süreci kapsamında işkenceye savaş açtı. Türkiye'nin, AİHM en çok işkence nedeniyle tazminata mahkum olması üzerine harekete geçen Adli Tıp Kurumu, eksik soruşturma ve Adli Tıp raporlarından kaynaklanan hataları gidermek için bünyesinde bir dizi reform yaptı. Laboratuvarlar geliştirildi ve tesislerdeki eksikler giderildi.

2500 PERSONELE EĞİTİM

1999 yılında Türk bilim adamlarının öncülüğünde oluşturulan ve BM tarafından resmi statü kazandırılan 'İstanbul Protokolü'nün uygulanması için çalışmalar tamamlandı. Böylece işkence mağdurlarına uygulanacak uluslararası 'Adli Rapor' kriterlerini kapsayan 'İstanbul Protokolü'ne kurum bünyesinde resmi işlerlik kazandırıldı.

Kurum, kamu hastanelerindeki 2 bin 500 doktor ve sağlık personeline eğitim verdi. Ayrıca eğitimin Türkiye geneline yayılması için her bölgede bir merkez oluşturulacak ve adli muayene yapacak doktorlar, 'işkence teşhisi' eğitiminden geçecek.

Adli Tıp Kurumu Başkanı Keramettin Kurt, çalışmaların ardından AİHM'e giden işkence dosyalarının azalacağı iddiasında. Daha önce işkence gören birçok vatandaşın eğitimsiz doktorların elinden çıkan raporlar nedeniyle mağdur olduğunu vurgulayan Kurt, 'İnsanlara işkence gördükleri halde, sağlam raporu verilmiş. Artık, işkence tam anlamıyla tespit edilebilecek' dedi.

KAPALI ZARF

Türkiye'deki işkence raporlarına yönelik tartışmaları da bitirecek çalışmalar yaptıklarını dile getiren Kurt, hastanelerdeki muayene odalarına demir parmaklık yerleştirildiğini, 17 ilçenin adliye binalarındaki muayene odalarının hastanelere taşındığını anlattı. Kurt, en önemli problemlerden biri olan raporların standartlaştırılarak kapalı zarfla savcıya ulaştırılmasını sağladıklarını belirtti. Muayene odalarına polis ya da jandarma girmemesi için de tedbir aldıklarını anlatan Kurt, kapalı zarf uygulaması ile polis veya jandarmanın muayenenin ayrıntılarından haberdar olmasını engellediklerini kaydetti. Kurt, böylece Adli Tıp personeli üzerindeki baskıyı kaldıracaklarını kaydetti.

GÖZDEN KAÇIYOR

Adli muayene konusunda eğitim görmemiş bir doktorun, vücuduna elektrik verilmiş bir kişiyi tam muayene edemeyeceğini dile getiren Kurt, 'Elektrik verilen yerde, küçücük iz oluşur. Doktorun gözünden kaçabilir. Aynı şekilde, kum torbası kullanılarak, vücutta darp izi önlenir. Biz, verdiğimiz eğitimlerde, 'her türlü işkence vakasının nasıl tespit edileceğini' detaylı olarak anlatıyoruz' diye konuştu.

GÖRÜNMEYEN İŞKENCE YOKTUR

İzmirli Prof. Dr. Veli Lök'ün bulduğu teknik sayesinde, vücuduna elektrik verilen bir kişi, ultrasonik tetkiklerle ve böbreğindeki kanamadan tespit edebiliyor. Kum torbası ile dövülen veya falakaya yatırılan bir kişinin, midesinde, ciğerlerinde ve ayaklarındaki tahribat da işkenceyi ele veriyor. 'Lök tekniği' sayesinde, kılcal damarlardaki tahribatlar yıllar sonra bile ortaya çıkartılabiliyor.

Akşam

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber