MEB, kurmaylarına görgü dersi verdi

Haber Giriş : 07 Ocak 2005 12:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Emekli büyükelçi, şair, ressam ve "Görgüsüzlük Çağı" isimli kitabın yazarı Yüksel Söylemez, Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlarına 'görgü' dersi verdi.

Milli Eğitim Bakanlığı Başöğretmen Salonu'nda düzenlenen söyleşide emekli büyükelçi Söylemez, önce görgüyle protokol kurallarının tanımını yaparak, iki terim arasındaki ayrıma dikkat çekti ve insanların hangi ortamlarda nasıl davranması gerektiği konusuna açıklık getirdi. Söyleşi sonrasında bürokratların sorularını da yanıtlayan Söylemez, protokol kurallarını ilk uygulayanların Osmanlılar olduğunu ve Birleşmiş Milletler (BM) protokol genel müdürünün de bir Türk olduğunu hatırlattı.

Söylemez, dünyaya ilk kez protokolü Osmanlıların uygulayarak örnek olduğunu söyledi. Söyleşi sırasında kimi bürokratlar günlük yaşantıda karşılaşılan davranışlar hakkında sorular yöneltirken, kimileri de bu düşüncelere katılmadığını ifade etti.

Söylemez, Türk toplumunun özür dilemeyi bilmediğini, selamlaşmadığını ve 'lütfen' kelimesini kullanmadığını belirterek, bürokratlara "Milli Eğitim Bakanlığı işaret fişeğini atmaya var mısınız? Bu konuda ulusal bir seferberlik başlatmamız gerekiyor. Ne olur müfredata 'Görgü Kuralları'na ilişkin bir bölüm koyun. Haftada bir iki saat öğrencilere görgü dersi verin" dedi. Söylemez, 10 yıllık bir zaman diliminde Kültür Bakanlığı'nın ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu ulusal seferberliği sonuçlandırmasını ve toplumun tamamına görgü kurallarını benimsetmesini umduğunu söyledi.

"TOKALAŞIRKEN MUHATABINIZA GÜVEN HİSSİ VERMELİSİNİZ"

"Siz bir günde kaç kez 'Özür dilerim', 'Teşekkür ederim' cümlelerini kullanıyorsunuz" diye soran Söylemez, bürokratlardan, "Yeterince" yanıtını aldı. Bunun üzerine Söylemez, "O zaman benim kitabımı okumaya ihtiyacınız yok, sizleri tenzih ediyorum" derken bürokratların çoğu ise özür dilemek ve teşekkür etmek kelimelerini günlük hayatta sık kullanılmadığı noktasında birleştiler. "Artık saygısız bir toplum olduk, kimse kimseye saygı göstermiyor" diye sitem eden Söylemez, "Biz el sıkışmasını bile bilmiyoruz. Türkiye de en iyi tokalaşan kimdir biliyor musunuz? Yaşar Yakış. Onun elini asla unutamazsınız. Elinizi güzelce kavrar ve sıkar. Yanınızda ve güvenilir olduğunu hissettirir" diye konuştu. Söylemez, gerektirdiği şekilde el sıkışmada karşı tarafa güven duygusu verildiğinin altını çizerek, bürokratlara muhataplarına böyle davranmalarını öğütledi. Emekli Büyükelçi Söylemez, konuşması sırasında başkonsolosluk yaptığı Londra'dan da örnek vererek, "İngiltere'de toplu taşıma araçlarında şoförler durmadan teşekkür ederler. Bu bir nezaket kuralıdır. Ancak asgari nezaket kurallarında Türkiye'nin çok gerilerde kaldığını düşünüyorum" diye konuştu.

Ömrünün büyük bir bölümünü yurt dışında geçiren, emekli olduktan sonra yaşamının geri kalanını kitap yazıp, konferanslara katılarak Ankara'da geçiren Söylemez, yaşadığı ilginç olayları da anlattı. Ankara- Kızılay'da yürürken kendisine genç bir adamın sert bir şekilde çarptığını söyleyen Söylemez, "Çarptı ve arkasına dönüp, duvara mı sütuna mı çarptım diye uzun uzun baktı. Özür dilemesini bekledim; ancak boşuna beklemişim" dedi.

"TÜRKLER ÖZÜR DİLEMEYİ 'AŞAĞILANMAK' SANIYOR"

"Türkler özür dilemiyor. Özür dilemeyi aşağılanmak olarak görüyorlar" diyen Söylemez, görgü kurallarına yönelik en önemli üç maddeyi ise, "teşekkür etmek, özür dilemek ve tebessüm etmek" olarak sıraladı. Tebessümün, başarının anahtarı olduğuna dikkat çeken Söylemez, "Çok başarılı ve asık suratlı birindense, sadece başarılı, aynı zamanda güler yüzlü ve sosyal olan kişiler her zaman daha fazla tercih edilirler" değerlendirmesinde bulundu. Kapıdan geçmenin bile bir adabı olduğunu anlatan Söylemez, Türkiye'de kendini aydın sayan kişilerin bile kapıdan geçmesini bilmediklerini kaydetti. Bir kapıdan geçilirken arkaya bakılması gerektiğini dile getiren Söylemez, geride kalana kapının tutulmasının önemli olduğunu vurguladı. Söylemez, kendisine kapı tutulan insanın da teşekkür etmeyi ihmal etmemesi gerektiğini sözlerine ekledi. Söylemez, öğrencilik döneminde karnelerin sonlarında "Hal ve Gidiş" diye bir madde olduğunu ve bu bölüme öğretmenlerin hep iyi not verdiğini, kötü not alanın olmadığını anlatarak, "Ancak işin aslı bu değildir" diye konuştu.

Cep telefonuyla konuşma adabının da oldukça önemli bir konu olduğuna dikkat çeken Söylemez, önemli toplantı ve görüşmelerde cep telefonlarının kapatılması gerektiğini vurguladı. Telefon konuşmalarında da ciddi sorunlar olduğunu belirten Söylemez, "Türkiye'de telefonda yüzde 90 yanlış bir başlangıçla karşı karşıya kalırsınız. Oysa olay çok basittir. Önce kendinizi tanıtır, sonra kiminle görüşmek istediğinizi nazik bir dille belirtirsiniz" dedi. Söylemez, Türkiye'de telefon açan insanın önce karşısındakine, "Ali orada mı?" diye sorduğunu, kendini tanıtmadan nezaketsizlik örneği sergilediğini ifade etti.

"NE KADAR AB'LİYİZ?"

Türkiye'nin, önüne AB gibi bir çıta koyduğunu bürokratlara hatırlatan Söylemez, görgü kuralları konusunda herkesin kendisini gözden geçirmesi gerektiğini vurguladı.

Söylemez, bürokratlara "Bir Avrupalı gibi mi davranıyorsunuz, kendiniz görün ve değerlendirin" diyerek şu soruları yöneltti:

"- Aynı bina içinde tanımadığınız kişilere yanından geçerken gülümsüyor ve selam veriyor musunuz?

- Tanımadığınız kişilere 'sen' mi yoksa 'siz' mi diye hitap edersiniz?

- Hiç dikkat ettiniz mi, gün boyu kaç kez 'lütfen', 'rica ederim', 'teşekkür ederim' diyorsunuz?

- Bir kapıdan içeri girerken arkanıza bakıyor musunuz? Gelen varsa kapıyı tutuyor musunuz?

- Yol boş ve araç trafiği durmuş; ama trafik lambasında kırmızı ışık yanıyor, geçer mi yoksa yeşil ışığı mı beklersiniz? Demem odur ki gerçek gelişimin zihinsel, ruhsal bir görgüden geçtiğini kabul edip yola öyle devam etmeli."

iha

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber