Anayasa Mahkemesi, 1997 tarihli kararın gerekçesini bugün yazdı

Haber Giriş : 13 Ocak 2005 12:15, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

AŞAĞIDAKİ KARAR 1997 TARİHLİ OLMASINA RAĞMEN BUGÜNKÜ RESMİ GAZETEDE YAYIMLANMIŞTIR.


Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 1996/56

Karar Sayısı : 1997/58

Karar Günü : 24.6.1997

İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Mümtaz SOYSAL, Önder SAV ve 114 Milletvekili

İPTAL DAVASININ KONUSU : 1.8.1996 günlü ve 4160 sayılı ?26.5.1927 Tarih ve 1050 Sayılı, 14.7.1965 Tarih ve 657 Sayılı, 16.8.1961 Tarih ve 351 Sayılı, 29.8.1977 Tarih ve 2108 Sayılı, 4.11.1981 Tarih ve 2547 Sayılı, 23.5.1928 Tarih ve 1322 Sayılı, 9.11.1983 Tarih ve 2946 Sayılı ve 11.11.1986 Tarih ve 3320 Sayılı Kanunların Bazı Hükümlerinde Değişiklik Yapılması ve Bazı Hükümlerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun?un, Anayasa'nın 2., 6., 7., 11., 21., 42., 49., 57., 73., 127., 130., 153. ve 161. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemidir.

I - İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ

Yürürlüğün durdurulması istemini de içeren dava dilekçesi şöyledir:

?GİRİŞ

4160 sayılı ?26.5.1927 Tarih ve 1050 Sayılı, 14.7.1965 Tarih ve 657 Sayılı, 16.8.1961 Tarih ve 351 Sayılı, 29.8.1977 Tarih ve 1322 Sayılı, 9.11.1983 Tarih ve 2946 Sayılı ve 11.11.1986 Tarih ve 3320 Sayılı Kanunların Bazı Hükümlerinde Değişiklik Yapılması ve Bazı Hükümlerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun? 5 Ağustos 1996 günlü Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Yasa hakkında söylenecek ilk söz, yasanın Anayasa Mahkemesi kararını geçersiz kılmak amacıyla çıkarılmış olduğudur.

Bilindiği gibi, 4139 sayılı 1996 Malî Yılı Bütçe Kanunu'nun kimi maddeleri hakkında açılan iptal davası sonrasında, Anayasa Mahkemesi 17.7.1996 gün ve K:YD 1996/5-1 sayılı kararıyla bazı maddeler hakkında yürürlüğü durdurmuştur.

Bu yasanın ağırlıkla, sözkonusu Anayasa Mahkemesi kararında yer alan hükümlere yeniden geçerlilik kazandırmaya yönelik olduğu o kadar belirgindir ki, yürürlük maddesinde, kimi maddelerin yürürlük tarihi, Anayasa Mahkemesi'nin ?yürürlüğü durdurma? kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihe kadar götürülmüştür.

?Hukukun üstünlüğüne ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağına? dair and içmiş milletvekillerinden oluşan yasama organından açıkça Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması için yasa çıkarılması, ülkemiz adına utanç vericidir. Dilekçemiz bu utancın giderilmesi yolunda ayrı bir önem taşımaktadır.

4160 sayılı Yasa'nın Anayasa'ya aykırı yönleri aşağıda ayrıntıyla açıklanmıştır.

1- YASA'NIN TÜMÜNÜN ANAYASA'NIN 153., 2. ve 11. MADDELERİ İLE BAŞLANGIÇ BÖLÜMÜNE AYKIRILIK NEDENLERİ

Anayasa'nın 161. maddesine göre ?Devletin ve kamu iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapılır? ve ?Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.?

Devletin harcamaları kuşkusuz, gelirler ile orantılı olacaktır ve Türkiye son yıllarda giderek artan biçimde bütçesi açık veren bir devlettir.

Gelir sorunu, tasarrufu artırma veya yeni kaynaklar yaratma yerine, bütçe dışı kaynaklara el atılarak çözülmeye çalışılmıştır. Başlangıçta, bütçe açıklarında kullanılmaması için, Anayasal sınırları zorlayarak, bütçe ve Sayıştay denetimi dışında kurulan fonlar bile, bu yaklaşımdan kendini kurtaramamış ve son olarak da döner sermaye gelirlerinin bütçeye dahil edilmesi yoluna gidilmiştir.

Yukarıda aktarılan Anayasa'nın 161. maddesinin son derece açık hükmü nedeniyle, fonların, döner sermayelerin vb. gelir kalemlerinin ilgili yasalarında yapılması gereken değişikliklerin, Bütçe Yasasında yapılması gibi bir kolaycılık, her seferinde Anayasa Mahkemesi'nden dönmüş ve Anayasa Mahkemesi kararlarında, bu tür düzenlemelerin ancak kendi yasalarında yapılabileceğini, bütçe yasası ile diğer yasalarda değişiklik yapılamayacağını açıkça belirtmiştir.

4139 sayılı 1996 Malî Yılı Bütçe Kanunu'nda da, benzeri düzenlemeler vardır ve Anayasa Mahkemesi, daha önceki bütçe yasalarında da yer alıp, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ya da hem yürürlüğü durdurulup, hem iptal edilen kimi düzenlemelerin, 4139 sayılı Yasa'da da yer alması üzerine ?Anayasa'nın 153. maddesine aykırılığı açık . (olduğu için) yürürlüğün durdurulmasına karar? vermiştir.

E. 1996/23, K: 1996/5-1 Yürürlüğü Durdurma sayılı ve 17.7.1996 tarihli bu kararın Resmî Gazete'de yayımlanma, dolayısıyla yürürlük tarihi, 19.7.1996'dır. Ancak ne acıdır ki, iptali istenen yasa, aynı düzenlemeleri bir kez daha yapmış ve yürürlük tarihini de 19.7.1996 olarak belirlemiştir. Bu, doğrudan Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulanamaz hale getirme demektir.

Ancak, Anayasa hukukumuz ve parlamento tarihimiz açısından acıklı olan, yasa tasarısının TBMM'de görüşülmesi sırasında bunun defalarca ?itiraf? edilmesidir. Bunlardan koalisyon partileri ile muhalefete ait üç örnek aşağıda sunulmuştur:

?Tasarı... bu gibi konulardaki Bütçe Kanununun iptalinden (yürürlüğün durdurulması kastediliyor olmalı) kaynaklanan boşlukları doldurmaktadır (RP Grubu adına Konya Mv. Mustafa ÜNALDI, İncelenmemiş Tutanak, 85. Birleşim 1.8.1996, Giriş:11 Sayfa 11.).

?Burada, önce, Hükümete teşekkür etmek istiyorum: çünkü, bütçe kanunlarında yer alması uygun görülmeyen hükümler, Anayasa Mahkemesi'nin engeline takılmıştır. Şimdi, Hükümet ne yapacaktır? Yani ?Bütçe kanunundaki bu hükümleri uygulamıyorum' diye bir mazeretler bütçeyi devam ettirilemez; bu itibarla Anayasa Mahkemesi tarafından yaratılan bir boşluğu böyle bir kanunla doldurmak mecburiyetindedir, yapılan iş budur. (...) 1996 Bütçesinde yer alan bu hükümlerin pek çoğunu, daha önceki yıllarda hükümetler kararnamelerle ifa etmişlerdir; yani demek istiyorum ki, 1996 yılında uygulanan bu bütçe kanununa bu hükümler konulmasaydı; Bakanlar Kurulu, kararnamelerle bu amaca yönelik düzenlemeler yapabilir ve hedefe varabilirdi; ama Maliye Bakanlığı, bu sene, 1996 yılı Bütçesinde, Hazinenin de, Planlamanın da katıldığı bir görüşle, bunları bütçe kanununa bir hüküm olarak getirmiştir; ama bunlar Anayasa Mahkemesinin ?bütçe kanunlarında yer alması gereken hükümler şundan ibaret olacaktır' hükmü dolayısıyla engeline takılmıştır. (...) Bu yasa hukuki bir boşluğu doldurmaktadır. (...) Benim bütün maliyecilik hayatımda gördüğüm pek çok hüküm vardır ki, bu hüküm, yıl içerisinde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş veya yürürlüğü durdurulmuş; ama, gelecek yıl bütçe kanununda da, yine aynen tekrar edilmiştir.? (Şahsı adına A. Aykon DOĞAN, DYP - Isparta Mv. İncelenmemiş Tutanak, 85. Birleşim, 1.8.1996, Giriş: 11, Sayfa 12-13.)

?Eğer, biraz, bunun detayları hakkında bilgi vermek gerekirse Anayasa Mahkemesinin yürütmeyi (yürürlüğü olacak) durdurma kararı dolayısıyla, döner sermaye gelirlerinden bütçeye aktarılacak 13 trilyon lira, fon gelirlerinden bütçeye aktarılacak net 145 trilyon lira ve nihayet, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının hasılatlarından yine bütçeye aktarılması öngörülmüş olan 56 trilyon lira olmak üzere, toplam 214 trilyon liralık bir kaynağın bütçeye aktarılması imkanı ortadan kalkmış oluyor idi, şimdi, bu düzenlemeyle, bu kayıpların, daha doğrusu, bütçeye akımların önlenmesi giderilmiş ve doğru bir yaklaşımla bu tasarı getirilmiştir? (ANAP Grubu adına Samsun Mv. Biltekin ÖZDEMİR, İncelenmemiş Tutanak, 85. Birleşim, 1.8.1996, Giriş:11, Sayfa 10.).

TBMM'deki görüşmeler sırasında, diğer muhalefet temsilcileri, tasarının asıl amacının Anayasa Mahkemesi kararının uygulanamaz hale getirilmesi olduğunu ileri sürmüşlerdir ve bunları belki ?yorum? olarak değerlendirmek mümkündür; ama, iktidar temsilcileri ile Plan ve Bütçe Komisyonu'nun bir önceki başkanı ve tasarının mimarlarından ANAP temsilcisinin sözleri düzenlemenin gerçek amacını bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır: Bu yasanın amacı, Anayasa Mahkemesi'nin E:1996/23, K: 1996/5-1 Yürürlüğü Durdurma sayılı ve 17.7.1996 tarihli kararını, uygulanamaz hale getirmektir. Oysa, yürürlüğü durdurma kararının temel gerekçelerinden biri, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının uygulanabilir olmasını sağlamaktır.

Anayasa'nın 153. maddesi son derece açıktır: ?Anayasa Mahkemesi kararları ... yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.?

Yasama organının, bir Anayasa Mahkemesi kararını uygulanamaz hale getirmek için yasa çıkarması, Anayasa'nın 153. maddesine, 11. maddesine, Başlangıç bölümünün 3. ve 4. fıkralarına ve 2. maddedeki hukuk devleti ilkesine aykırıdır.

Çünkü, Anayasa'nın 11. maddesine göre, Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Buna karşın yasama organı, Anayasa'nın 153. maddesine aykırı hareket etmiştir.

Başlangıç bölümünün 3. fıkrasına göre, egemenliği ulus adına kullanmaya yetkili hiçbir kişi ya da kuruluş, Anayasa'da öngörülen hukuk düzeninin dışına çıkamayacağı halde, yasama organı çıkmış ve yetkisini Anayasal bir yargı organının kararlarını uygulamamak için kullanmıştır.

Başlangıç bölümünün 4. fıkrasına göre kuvvetler ayrımı, devlet organları arasında üstünlük sırası anlamına gelmediği, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü olduğu halde, yasama organı, kendisini yargı organının üstünde görmüş ve onun kararlarını uygulamamak için yasa çıkarmıştır.

Belirtilen nedenlerle 4160 sayılı Yasanın tümünün iptali istenmektedir.

2 - 4160 SAYILI YASA'NIN 1. MADDESİNİN ANAYASA'YA AYKIRILIK NEDENLERİ

İptali istenen yasanın 1. maddesiyle 26.5.1927 tarih ve 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu'na 4 ek madde eklenmiştir.

a) Ek Madde 8'in Anayasa'ya Aykırılığı

Ek Madde 8, kanun, kanun hükmünde kararname, yönetmelik ve diğer mevzuatla kurulmuş olan fonların gelirlerinin tümünü ortak bir hesapta toplamayı, yıllık bütçe yasaları ile hangi fonların bütçeye dahil edileceğinin belirlenmesini, kapsam dışında bırakılan fonların gelirlerinden, bütçe dışında bırakılmalarına karşın Maliye Bakanı ve Hazineden sorumlu Bakanın teklifi ve Başbakan'ın onayıyla kesinti yapılmasını öngörmektedir ve daha önce 1995 Bütçe Kanunu'nda yer almış ve ?kanun ve kanun hükmünde kararnameler ile kurulmuş fonlar yönünden? iptal edilmiş, bu yıl da hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilmiştir. Bu kez, 4139 sayılı Yasa'da kapsam dışı bırakılan Özelleştirme Fonu da kapsama alınmıştır.

Bu kez düzenleme, bundan sonraki bütçe yasalarını da kapsayacak biçimde bir yetki devrini öngörmektedir. Oysa Anayasa'nın 161. maddesine göre nasıl, bütçe yasaları yıllık yapılır ve bunlara bütçe ile ilgili olmayan hükümler konulamazsa, herhangi bir yasa ile de, ondan sonraki tüm yıllarda TBMM'nin iradesini sınırlayacak bir düzenleme getirilemez. Maddenin 2. fıkrasının ilk tümcesi ?Yılları bütçe kanunları ile hangi fonların bütçe kapsamına dahil edeceği belli edilir? demektedir.

İfade olarak Türkçe'ye ?aykırı? bu cümle, içerik olarak da Anayasa'ya aykırıdır. Çünkü, gelecek yılların bütçe yasaları için, ?yasama organına zorunluluk? getirmektedir. Bu yasama yetkisinin devri demektir ve Anayasa'nın 7. maddesine aykırıdır.

Bu tür değişikliklerin, ilgili yasalarda teker teker yapılması zorunludur. Ancak, 1050 sayılı Yasa'ya eklenen Ek Madde 8 ile tüm fonlar bu yasa kapsamına ve dolayısıyla bütçe kapsamına alınmaktadır. Oysa fonların kurulmasına ilişkin yasaların çoğunda, ?1050 Sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun uygulanmayacağı? hükmü vardır. Ek Madde 8 bu açıdan fonların kendi yasalarıyla da çelişmektedir. Ek Madde 8'in 5. paragrafına göre, ?Tüm fonlar hizmet ve harcamalarını kendi mevzuatlarında yer alan esas ve usullere göre yürüt?ecektir ama, gelirleri açısından kendi yasalarındaki hükmün aksine 1050 sayılı Yasa'ya tabi olacaklardır.

Ek Madde 8'in 6. fıkrası ile de, tüm fon yasalarında başka bir değişiklik daha yapılmakta ve fon gelirlerinin tahsil, takip, gelir kaydı, muhasebeleştirilmesi ve denetim süre, esas ve usullerini belirleme yetkisi Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığına bırakılmaktadır.

Sonuçta Ek Madde 8 ile öyle bir düzenleme yapılmaktadır ki, bir süre sonra fonların yönetilmesi olanaksız, hangi durumlarda hangi yasa kurallarının uygulanacağı içinden çıkılamaz, bir duruma gelecektir.

Ancak, tüm bunlardan daha önemlisi, bu madde ile fon gelirleri üzerinden alınmak üzere yeni bir vergi getiriliyor olmasıdır. Anayasa'nın 73. maddesine göre, ?Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler yasayla konulur? Bütçe yasasının bir vergi yasası olmadığı ve bütçe yasası ile vergi konulamayacağı Anayasa Mahkemesi kararlarına da geçmiş bir husus olduğuna göre, bütçe yasaları ile vergi anlamına gelecek böyle bir düzenleme yapılması Anayasa'nın 73. maddesi ile çelişir.

Böyle bir vergi konulabilir olsa bile, Anayasa'nın 73. maddesinin son fıkrasına göre, ?Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi (ancak), Bakanlar Kuruluna verilebilir.? Ek Madde 8'in 4. fıkrasında ise, bu yetki Maliye Bakanı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine Başbakan'a verilmektedir ki, bu da Anayasa'ya aykırıdır.

Ayrıca, ?Yürürlük? maddesine göre bu madde, Anayasa Mahkemesi'nin ?yürürlüğü durdurma? kararından itibaren uygulanacak, yani onu geçersiz kılacak ve Anayasa'ya aykırı uygulama sürecektir.

Bu düzenlemelerin tümünün ?acil ihtiyaçlar?dan kaynaklandığı ileri sürülebilir ama, hukuk devleti, mazereti ve gerekçesi her ne olursa olsun, bir an bile hukuk düzeni ve Anayasa dışına çıkmayan devlet demektir: Yürütme organı da, mazeret değil, çözüm üreten yerdir ve bu çözümler hiçbir biçimde Anayasa'nın dışına çıkamaz.

Yasa tasarısının TBMM'de görüşülmesi sırasında getirilen açıklamalar için söylenebilecek tek şey ?özrün kabahatten de büyük olduğu?dur. Daha önce defalarca Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildiği biline biline, aynı düzenlemeler bir kez daha getirilmektedir ki, bu, Anayasa'ya karşı suçtur. Ancak, bu suçun ortadan kaldırılması, ve hukuk devletinin korunması görevi, yine Anayasa Mahkemesi'ne düşmüştür.

Bu noktada son olarak aktarılacak olan, Ek Madde 8'in görüşülmesi sırasında, Plan ve Bütçe Komisyonu'nun, ?Anayasa'ya Aykırılık Önergesi?ne, önce katıldığını, daha sonra içtüzüğe göre görüşmelere katılamayacak olmasına karşın oturumu yöneten TBMM Başkanvekilinin müdahalesi üzerine katılmadığını belirtmiş olmasıdır.

İlgili bölüm ?İncelenmemiş? tutanaklarda ?aynen? şöyledir:

?BAŞKAN - Şimdi, önergeleri aykırılık derecelerine göre okutup, işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 86 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanunlarında Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının l. maddesinin, Anayasa'ya aykırı olduğu için, aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Yalçın GÜRTAN (Samsun) ve arkadaşları.

86 sıra sayılı Yasa Tasarısının l inci maddesi ile 26.5.1927? tarih ve 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununa eklenen ek madde 8'in birinci fıkrası, yasa teklifinden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) -Katılıyoruz.

BAŞKAN - Katılamazsınız... Anayasaya aykırılık önergesi...

NİHAT MATKAP - Katıldı Başkan.

H.ULUÇ GÜRKAN (Ankara) - Katıldı, bitti...

BAŞKAN - Efendim, olur mu canım ... Şimdi...

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) - Reddetti...

BAŞKAN - Efendim, şimdi, zaten, Anayasaya aykırılık...

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın arkadaşım, aslında, ben, komisyon başkanına fuzulî de, yani, bunu daha önce ben yaptım; fakat denildi ki, her halukaârda sorulsun. Zaten, İçtüzüğe göre, eğer, komisyon, bir yasa tasarısı veya teklifinin maddesini Anayasaya aykırı görürse, öncelikle reddeder. Komisyonun buna katılması mümkün değil.

MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) - Sayın Başkan, katılıyoruz dedi.

BAŞKAN-Yok efendim...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, Komisyon üyeleri katılıyor, size ne?...

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılamazsınız efendim...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Hayır, katıldı...

BAŞKAN - O zaman niye getirdiniz bu metni buraya...

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) - Reddetti efendim...

BAŞKAN- Efendim, efendim...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sana ne ya ?katılıyoruz? dedi...

BAŞKAN - Allah Allah... Olur mu canım...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Komisyonun takdirine niye karşı çıkıyorsunuz?...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyon, burada, hatalı ifade kullanıyorsa... Ben kendisine hatırlatıyorum.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Nereden biliyorsunuz, hatalı olduğunu...

BAŞKAN - Yine, katılacaksa, o zaman, bunu metinden çıkarmamız lazım...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) -Efendim, burası eğitim merkezi değil ki...

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz?

NİHAT MATKAP (Hatay) - Komisyon katılıyor, sana ne... (Gürültüler)

BAŞKAN - Anlamıyorum bir dakika efendim...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sayın Başkan, Komisyon Başkanı ?katılıyoruz? dediği zaman, siz, düzeltemezsiniz.

BAŞKAN - Rica ediyorum... Şimdi, arkadaşımız, yanlış ifade edebilir Sayın Topçu...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Görüşmelere katılamazsınız...

BAŞKAN - Ben görüşmelere katılmıyorum efendim, İçtüzük hükmü açık...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sayın Başkan, Komisyon Başkanı ?katılıyoruz? dediği zaman, siz, düzeltemezsiniz, burası eğitim yeri değil...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Komisyon dilediği gibi takdir eder...

BAŞKAN - Efendim, bakın...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Burası eğitim yeri değil...

BAŞKAN - Sayın Topçu, İçtüzüğümüze göre...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Katılıyoruz dediği zaman...

BAŞKAN - Bir dakika efendim ... Bir dakika (Gürültüler)

Eğer, Anayasaya aykırıysa, buraya rapor getiremez...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İyi ya, çeker geriye...

BAŞKAN - Canım, arkadaşımız yanlış anladı...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ne münasebet, kendi çekecek belki, ne biliyorsun?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim... Efendim açık, mikrofona konuşun...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Olur mu öyle şey...

BAŞKAN - Mikrofon açık, siz konuşun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) -Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyormuş efendim, yanlış anlamış... (Gülüşmeler)

NİHAT MATKAP (Hatay) - Meclisi idare eden kişi görüşmelere katılamaz.

BAŞKAN - Sayın arkadaşlar, rica ederim, insanlar yanlış anlamaz mı bir şeyi... Sayın Hükümet?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Katılmıyoruz

BAŞKAN- Peki efendim... önerge sahibi...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sayın Başkan, bir dakikanızı rica ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, bir dakika şey...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Siz, buradan, geçmişte, bunların itirazını çok yaptınız. Şimdi, dönüp de kendi itiraz ettiğiniz işi uygulamaya kalkarsanız, sizi ayıplarlar...

BAŞKAN- Yok... Efendim, bakın...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Siz idare edin komisyonu...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) -Efendim, Sayın Başkan, açıklama yapayım, çok önerge verildiği için... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Burası eğitim yeri mi Sayın Başkan?...

BAŞKAN - Hayır, gerekçesini belirtecek efendim.

NİHAT MATKAP (Hatay) -Hayır, konuyu, komisyon takdir etti.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) -Önergeler içerisinde yanlış anlaşıldığından, katıldıklarımız var, katılmadıklarımız var... Anayasaya aykırı olan bu önergeye katılmamız, elbette mümkün değildir.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Gayet açık... Anayasaya aykırı...

BAŞKAN - Sayın Topçu, insanlar yanlış anlayabilir efendim... Rica ediyorum... Siz, hayatınızda hiçbir şeyi yanlış anlamaz mısınız?

YAŞAR TOPÇU (Sinop) -Ne münasebet efendim...

BAŞKAN - Efendim, önerge sahibi konuşmak mı istiyor, gerekçesinin okunmasını mı istiyor (DYP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, keyfi uygulama yapıyorsunuz...

BAŞKAN - Sayın Yalçın Gürkan, buradalar mı efendim?..

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Okul mu açtık?!

BAŞKAN- Sayın Temizel, siz mi konuşacaksınız?..

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Evet -Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) - Sayın Başkan, tutumunuz hakkında konuşmama müsaade eder misiniz?

BAŞKAN - Sayın Soysal, arkadaşımız yanlış anlamış. Önergeleri karıştırmış birbirine efendim (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Nesini yanlış anlamış canım?!.

BAŞKAN- Olur mu canım... Rica ediyorum... Allah Allah...

NİHAT MATKAP (Hatay) - İçtüzüğün 64 üncü maddesine bir bakar mısınız lütfen...

BAŞKAN- Tamam, bakıyorum...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Siz, görüşmelere katılabilir misiniz? Komisyonun görüşlerine karışamazsınız.

BAŞKAN - Ben katılmıyorum efendim. Ben görüşmeye katılmadım ki, Komisyon Başkanını ikaz ettim. (DYP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

NİHAT MATKAP-Hayır, etmediniz...

BAŞKAN - Ettim efendim. (Gürültüler)

Sayın arkadaşlarımız, hadi neyse, ben bir hata yaptım. Tamam, bir hata ettim; ne yapalım şimdi, söyleyin bakalım hadi. (Gülüşmeler, alkışlar)

Buyurun Sayın Temizel.

Sayın Zekeriya Temizel, önergenizi izah eder misiniz...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Siz, şu tavrınızı izah eder misiniz Sayın Başkan?

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - 14 kişi toplanmış kabul edeceğim diye, siz niye itiraz ediyorsunuz ?!..

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) - Tutumunuz hakkında bir iki cümle söylememe müsaade eder misiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın Soysal, rica ediyorum... Tamam, hatayı ben üzerime alıyorum, ikaz etmemem lazımdı... (DYP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kabul edeceğim diye 14 kişi toplanmış...

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) - Sayın Başkan, bu saatten sonra siz dahi hata yapıyorsunuz, şu Meclis hata yapmaz mı... Bu saatten sonra sağlıklı bir görüşme olmuyor...

BAŞKAN - Peki efendim... Özür dilerim... Hata yaptığım için özür diliyorum Genel Kuruldan; yani, özür dilemek benden, kabul etmek de sizden arkadaşlar. Rica ediyorum... (Alkışlar)?

b) Ek Madde 9'un Anayasa'ya Aykırılığı

4160 sayılı Yasa ile 1050 sayılı Yasa'ya eklenen Ek Madde 9, genel bütçeye dahil dairelere ve katma bütçeli idarelere bağlı döner sermaye işletmelerine (iş yurtları ve benzeri kuruluşlar dahil) aylık gayri hasılatının yüzde 10'u, genel ve katma bütçeli idarelere bağlı hastanelerin döner sermayeli işletmelerine yüzde 9'u oranında ?genel bütçeye irad kaydedilmek? ibaresiyle ?vergi? getirmekte ve Maliye Bakanına bu vergi oranını üç katına kadar artırma yetkisi vermektedir.

Bu madde de, doğrudan Anayasa Mahkemesi kararlarını geçersiz hale getirmeye yöneliktir ve bir ?vergi? olduğu her fıkrasından bellidir. Maliye Bakanına, bu verginin yüzde otuzuna kadar olan bölümünü tahakkukunda, geriye kalan kısmını da tahsilinde ödettirmek, gerektiğinde ek süre vermek için yetki tanınmış, ayrıca zamanında ödenmemesi durumunda ?ceza? öngörülmüştür.

Maliye Bakanı, dilediği, döner sermayeli işletmeyi tasfiye edebilecek, dilediklerini birleştirebilecek veya bir başka döner sermayeli işletmeye devredilmesine karar verebilecektir.

Ayrıca son fıkra ile döner sermayeli işletmelerin kurulmasına ilişkin tüm özel yasalara da gönderme yapılmış ve özel yasalarında 1050 sayılı Yasa'ya tabi olmayacağı belirtilen döner sermayeli işletmeler de, bu kapsama alınmıştır.

Bu değişikliklerin ilgili yasalarında yapılması gerektiği, daha önceki Anayasa Mahkemesi kararlarında yer almışken ve yasama organınca da bilinirken, böylesine ?genel? bir düzenleme ile bir çırpıda tüm döner sermayeli işletmeleri 1050 sayılı Yasa kapsamına almaya çalışmak, dilekçemizin başından beri sık sık dile getirmek zorunda kaldığımız ?hukuku ve mahkeme kararlarını ciddiye almama?, ?biz yaparız olur? ya da ?Anayasa Mahkemesi yeni bir karar verene kadar uygulasak yeter? anlayışının yeni, ama alışılması olanaksız örneklerinden biridir.

Anayasa'nın 73. maddesine göre, vergi ancak yasayla konabilir. Bu düzenlemenin, ?genel? bir yasaya konulacak bir hükümle ?kalıcı? ve süresiz yetki devri içerecek biçimde yapılması hem 73. madde, hem de 7. madde açısından Anayasa'ya aykırıdır. 73. madde, yasama organının kime, hangi durumda yetki devredebileceğini göstermiştir ve bu Bakanlar Kurulundan başkası olamaz. Bu noktada, yürütme organının altında bir bakana yetki devredilmesi Anayasa'yla bağdaşmaz.

Üstelik, Maliye Bakanlığına tanınan yetki, ?keyfi? olarak uygulanmaya da elverişlidir. Ek süre tanınabilecek ?zorunlu haller? nelerdir? Bakanlık, bunu neye göre belirleyecektir? İta amirleri ile saymanlar, gecikme zamlarından yarı yarıya kişisel olarak sorumlu tutulduğuna, ek süre verme yetkisi Bakanlığa tanındığına ve ek süre vermek için öngörülen ?zorunlu haller?de tanımlanmadığına göre, ?keyfi uygulamalar?ın önüne nasıl geçilecektir? Tüm bu hukuksal karmaşalara yol açmamak için, belirsiz hususların, doğrudan yasama organı tarafından ?nesnel? olarak düzenlenmesi zorunludur.

Ayrıca, Ek Madde 9, 4139 sayılı Yasa'nın 30. maddesi ile yetkiler artırılmakla birlikte, ?amaç? açısından ?özdeş?tir ve hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilmiştir. 4160 sayılı Yasa'nın ?Yürürlük? maddesine göre, Ek Madde 9 da, yürürlüğü durdurma kararından itibaren uygulanacaktır, yani, Anayasa Mahkemesi kararını geçersiz kılacaktır.

Ek Madde 9, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulanamaz hale getirdiği için Anayasa'nın 153., 11. ve ?hukuk devleti?ni düzenleyen 2. maddeleri, Başlangıç Bölümünün 3. ve 4 paragrafları ile de çelişmektedir.

Başlangıç bölümünün 3. fıkrasına göre, egemenliği ulus adına kullanmaya yetkili hiçbir kişi ya da kuruluş, Anayasa'da öngörülen hukuk düzeninin dışına çıkamayacağı halde, yasama organı çıkmış ve yetkisini Anayasal bir yargı organının kararlarını uygulamamak için kullanmıştır.

Aynı biçimde, Başlangıç bölümünün 4. fıkrasına göre kuvvetler ayrımı, devlet organları arasında üstünlük sırası anlamına gelmediği, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü olduğu halde, yasama organı, kendisini yargı organının üstünde görmüş ve onun kararlarını uygulamamak için yasa çıkarmıştır.

c) Ek Madde 10'nun Anayasa'ya Aykırılığı

?EK MADDE 10.- İlgili yıl bütçe kanunları ile çeşitli kanunlarla genel bütçe gelirlerinden kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılması öngörülen paraların kanuni oran ve miktarları o mâli yıl içinde yeniden belirlenebilir.?

Ek Madde 10, Anayasa'nın 161. madde hükmünü geçersiz kılmaya, doğrudan Anayasa'yı değiştirmeye yönelik bir maddedir ve Anayasa'nın 11. maddesini geçersiz kılma anlamına geldiği için, 1960 öncesi Türkiye'sindeki TBMM uygulamalarını anımsatmaktadır.

Bilindiği gibi, genel bütçe gelirlerinden kamu kurum ve kuruluşlarına pay aktarılır ve bunların oranları çeşitli yasalarla belirlenmiştir. Ek Madde 10, değişik yasalarla belirlenmiş bu oranları değiştirme, hatta o yıl için hiç pay ayırmama yetkisini içermektedir.

Bu yasalar, TBMM tarafından, uzun tartışmalar sonucu çıkarılmış, ayrı ayrı yasalardır ve Anayasa gereği, bütçe yasası ile diğer yasalarda değişiklik yapılamaz. Düzenleme, TBMM'ye Anayasa'nın 161. maddesindeki bu hükmün aleyhine bir yetki tanımaktadır.

Ancak, TBMM'nin yetkileri Anayasa'da belirlenmiştir ve Yasama organına, Anayasa dışında, yasa ya da başka bir metinle yetki verilemez, yetkileri azaltılamaz.

Ek Madde 10 hakkında, Anayasa'ya aykırılık iddiası, atıfta bulunulan yasaların düzenlediği alanlara göre, değişik maddelere dayandırılabilir.

Örneğin, bu madde kapsamındaki yasalardan biri, 2380 sayılı Yerel Yönetimlere Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun'dur. Yerel yönetimlerin, mali olanaklarının sınırlanması, hem Anayasa'nın 127. maddesine, hem de Türkiye bu alanda bir uluslararası sözleşme olan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı usulüne göre yürürlüğe koyduğu için, Anayasa'nın 90. maddesine aykırı olacaktır.

Ancak, Ek Madde 10, özellikle Anayasa'nın bir hükmünü uygulanamaz hale getireceği için Anayasanın Başlangıç bölümünün 3. ve 4. fıkraları ile 2. maddesine, 11. maddesine, hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağını düzenleyen 6. maddesine aykırıdır.

Aynı zamanda bu yasa, bu zamana kadar yıllık bütçe yasaları ile gerçekleştirmek istenip, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen düzenlemelerin, bir daha bu engele takılmadan yapılabilmesine yöneliktir. Ancak, böyle bir düzenlemenin kendisi doğrudan Anayasa'ya aykırıdır.

Aynı konuda peşpeşe gelen iptal kararlarından sonra, doğru olan yasama organının Anayasa kuralları ile Anayasa Mahkemesi kararlarına uyması ve bu konuda daha özenli davranmasıdır. Ancak, nedense, tam tersi yaşanmakta ve yasama organında çoğunluğu elinde bulunduranların, Anayasa Mahkemesi'nin olmadığı 1960'tan önceki dönemleri anımsatan yasaları çıkarmaya çalıştığı anlaşılmaktadır.

Bu madde, bunun en güzel örneğidir. Ancak, unutulan şudur ki, Anayasa ile tanınmamış bir yetkiyi, yasa ile tanımak olanaksızdır.

d) Ek Madde 11'in Anayasa'ya Aykırılığı

?EK MADDE 11.- Baraj, liman, havalimanı, enerji santrali, tesis gibi taşınmaz mal ve sair varlıklar kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının gayrisafi hâsılatlarından, bu kullanım karşılığı olarak belirli bir oran dahilinde bir bedel tahsil edilerek genel bütçeye irat kaydedilir.

Hangi kurum ve kuruluşlardan ne oranda pay alınacağı her yıl bütçe kanunları ile tespit edilir.

Bu payların takip, tahsil ve denetimine ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı yetkilidir.?

Ek Madde 11, daha önce 8. madde ile fonlara, 9. madde ile döner sermayeli işletmelere konan vergiyi bu kez, baraj, liman, havalimanı, enerji santrali, tesis gibi taşınmaz mal ve diğer varlıkları kullanan kurum ve kuruluşlara getirmektedir.

Kimi ülkelerde ?kullanıcının ücretleri? adıyla kavramlaştırılmış, kimin hangi hizmete ne ödeyeceğinin önceden belli olduğu ve bu nedenle ilgili kurum ve kuruluşlarının önceden planlarını yapabildikleri sistemlerin uygulandığı bilinmektedir.

Ancak, madde, alt ve üst sınırı olmayan, ?kaydedebilir? ibaresi nedeniyle, aksini de içeren ve bu nedenle belirsizliğin en üst sınıra vardığı bir düzenlemedir.

Ayrıca, baraj, liman, havaalanı, elektrik santrali gibi, herkesçe aynı şekilde yorumlanacak varlıklara; herkesin farklı anlayıp, farklı yorumlayacağı bu nedenle, bütçe gereksinimlerine göre yorumu yıldan yıla genişleyip daralacak ?tesis? de eklenmiştir. Hukuk devleti somut kurallar gerektirir. Yasa çıkartmak, bütün yetkilerin bir elde toplanıp, yürütmenin gerektiği zaman gereksinimlerine göre karar vermesi demek değildir.

Kamu kurum ve kuruluşlarının, birbirlerinden aldıkları hizmetlerin karşılığını ödemeleri, belirli ve standart bir tarifeyi gerektirir. Düzenleme, bu hizmetin karşılığında alınacak bedeli belirlemeden gayrisafi hasılat üzerinden rastgele bir oran belirleme yetkisi vermesi yetmiyormuş gibi, bunların ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılmasını da güvenceye almamıştır.

Görünürde haklı bir nedenden kaynaklanan düzenleme, yalnızca bütçe için bir kaynak biçiminde düzenlenmiş, bu hizmeti veren kuruluşların tahsil edilen bedellerden alacağı karşılığına ilişkin hiçbir kayıt getirmemiştir.

1. fıkranın sonundaki ?belirli bir oran? nedir, kim belirleyecektir, niçin hizmeti veren kuruluşa değil de, genel bütçeye irat kaydedilecektir?

Devletin ve KİT'ler dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, ancak, bütçe yasası ile TBMM tarafından belirlenebileceğine ve 1996 yılı bütçesinde ilgili kuruluşlar için böyle bir harcama kalemi konulmadığına göre, bu düzenlemenin Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından 1996 yılında uygulanması zaten Anayasa'ya aykırıdır.

Ancak Anayasa'ya aykırılık bununla da kalmamakta ve Ek Madde 11, bundan sonraki bütçe yasaları için yasama organını bağlayacak biçimde sınır koymakta ve yürütmeyi yasama organının önüne geçirmektedir.

Çünkü Ek Madde 11'in birinci fıkrasına göre, bu kullanım karşılığında belirli bir oran karşılığında tahsil edilen bedel, genel bütçeye irad ?kaydedilebilir?; aynı maddenin 3. fıkrasına göre Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının kararına göre kaydedilmeye de bilir.

Buna karşın düzenlemedeki ifadeye göre, yasama organının böyle bir yetkisi yoktur ve 2. fıkraya göre hangi kurum ve kuruluşlardan ne oranda pay alınacağını yasama organı, her yıl belirlemek zorundadır.

Böyle bir düzenlemenin hukuk devletinde ve parlamenter sistemde yeri yoktur. Yürütme organı, yasamanın önüne geçemez ve Anayasa'da olmayan bir yetki, yasa ile yürütme organının bile altında, bir bakanlık ile bir müsteşarlığa tanınamaz.

Bu nedenle Ek Madde 11, Anayasa'nın 161., 7., 6. 2. maddelerine ve Başlangıç bölümüne aykırıdır.

3 - 2. MADDENİN ANAYASA'YA AYKIRILIĞI

4160 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na iki ek madde eklenmiştir.

a) Ek madde 34'ün Anayasa'ya Aykırılığı

Madde şöyledir:

Yurtdışı Eğitim Masraflarının Tahsili

EK MADDE 34.- İlgili kanunlara göre; öğrenim yapmak, yetiştirilmek, eğitilmek, bilgilerini artırmak, staj yapmak veya benzeri bir nedenle geçici süreli görevlendirilmek suretiyle, üç ay veya daha fazla süre ile yurtdışına gönderilen kamu personeli yurtdışında bulundukları sürenin iki katı kadar mecburi hizmetle yükümlüdürler. Bu şekilde yurtdışına gönderilecek personelden, örneği Maliye Bakanlığı tarafından ?Yüklenme Senedi ile Muteber İmzalı Müteselsil Kefalet Senedi' alınır.

Anılan personelin mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmeden veya tamamlamadan görevinden ayrılması, müstafi sayılması ya da bir ceza ile görevine son verilmesi halinde, kendileri için kurumlarınca fiilen döviz olarak yapılmış her türlü masraflar aynı döviz cins ve miktarı üzerinden borçlandırılır. Döviz borcu toplamından mecburi hizmetin tamamlanan kısmı için hesaplanan miktar indirilir. Hesaplanan borç miktarı, ilgilinin durumu ve ödettirilecek meblağ dikkate alınarak azami beş yıla kadar taksitlendirilir. Borç miktarı ilgili tarafından Türk Lirası ile ödenir ve yapılan ödeme miktarı tahsil tarihindeki T.C. Merkez Bankasınca tespit ve ilan edilen efektif satış kuru üzerinden dövize çevrilerek yukarıda belirlenen şekilde hesaplanan döviz borcundan mahsup edilir.

İlgilinin eğitimdeki başarısızlığı veya kendi kusuru nedeniyle yurtdışından geri çağrılması ya da verilen süreyi tamamlayıp başarısız olarak dönmesi durumunda da, ilgili için fiilen döviz olarak yapılmış olan her türlü masrafların tamamı aynı esaslara göre ödettirilir.

30.4.1992 tarih ve 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 19'uncu maddesine 492 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen (ı) bendi kapsamında bulunanlar hakkında üçüncü fıkra hükmü, 8.4.1929 tarih ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun ve diğer kanun hükümleri uyarınca yurtdışına gönderilen öğrenciler hakkında bu madde hükümleri uygulanır.

Kendi imkanları ile yurtdışında öğrenim gören öğrenciler bu madde hükmünün dışındadır.?

Düzenlemede, tek Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunulan nokta, tazminatın tahsil tarihinde ?efektif satış kuru? üzerinden alınmasının öngörülmesidir.

Yasanın TBMM'de görüşülmesi sırasında da dile getirildiği gibi, ?efektif döviz kuru? nakit dövizin taşınmasındaki masrafların karşılanabilmesi amacıyla yüksektir. Oysa, yurt dışında okuyanlar için verilen kredilerde böyle bir masraf yoktur, çünkü havaleler banka aracılığıyla yapılmaktadır. Bu nedenle ?efektif? sözcüğünün iptali istenmektedir.

Kuşkusuz hukuk devleti, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtildiği gibi ?adalet anlayışı içinde?ki devlettir ve bu nedenle ülke için yetiştirdiği öğrencilerine bir tüccar gibi davranamaz. krediyi geri alırken, verdiği kurallar içinde geri alır.

Bu nedenle ?efektif? sözcüğünün, Anayasa'nın 2. maddesindeki ?adalet anlayışı içindeki... hukuk Devleti?ne aykırı olduğu için iptali istenmektedir.

b) Ek Madde 35'in Anayasa'ya Aykırılığı

4160 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na eklenen Ek Madde 35 şöyledir:

?Yurt İçinde Okutulan Öğrencilerin Mecburi Hizmet Yükümlülüğü

EK MADDE 35.- Kamu kurum ve kuruluşları tarafından personel kanunları ve diğer özel kanunlarda yer alan hükümlere göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren okutulacak öğrencilere mecburi hizmet yükümlülüğü getirilemez.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mecburi hizmet karşılığı okutulmakta olan öğrenciler, mezuniyetlerinden veya memuriyete atanmalarından sonra kurumlarından mecburi hizmet yükümlülüğünün kaldırılmasını talep edebilirler. Bu takdirde başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın, mecburi hizmet yükümlülüğü ve tazminat borçları (1.1.1995 tarihinden önce mecburi hizmet yükümlülüğünü ihlal edenlerin borçları dahil) ortadan kalkar.

Yurtdışında okutulanlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından okutulanlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.?

Ek Madde 35 ile, devletin yurt içinde okuttuğu okullardaki öğrencilerin mecburi hizmet yükümlülüğü, hem de geriye yönelik olarak (1.1.1995'ten itibaren) kaldırılmaktadır.

Kaldırılış gerekçesi ise, devletin bu kişilere iş yaratmakta zorlanması ve personel giderlerinin artmasıdır. Oysa, bu okullar, Anayasa'nın 42. maddesinin 7. fıkrasındaki maddi olanaksız içindeki öğrencilerin öğrenimlerim sürdürebilmeleri için devlete verilen görev gereğince açılmış okullardır.

Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti, ?sosyal? bir devlettir. Nasıl devlet, maddi olanaksızlık içindeki başarılı öğrencilerinin öğrenimlerini sürdürebilmeleri için gerekli yardımı yapmak zorundaysa, daha sonra aldıkları eğitim çerçevesinde bunlara iş de vermek zorundadır. Bu hem sözkonusu öğrenciler için devletten aldıklarını geriye ödeme yoludur, hem de devletin Anayasa'nın 49. maddesinde belirlenen ?işsizliği önlemeye elverişli bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alma? görevinin bir sonucudur.

Bu kapsamda yapılacaklar, Anayasa'nın 65. maddesinde, ?devletin sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek, mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir? hükmü ile de çelişmez.

Çünkü, 65. maddedeki ?mali kaynakların yeterliliği? ibaresi, tek başına ele alınıp, devletin Anayasa ile verilmiş görevlerden aşama aşama çekilmesine gerekçe olacak biçimde yorumlanamaz. Aksi takdirde, bugün yurt içinde okuttuğu öğrencilere iş verme yükümlülüğünden kurtulmaya çalışan devlet, aynı kaynakların yetersizliğini ileri sürüp, yarın maddi olanaksızlık içindeki başarılı öğrencileri okutmaktan da vazgeçmeye kalkabilir.

Yurtiçinde okutulan öğrencilerin zorunlu hizmet yükümlülüğü, yalnızca ?gelir-gider? dengesine indirilebilecek bir ?hesap? konusu değildir. Bu, maddi olanaksızlık içindeki öğrencilerin, devletten aldıklarını, ?devlette? çalışarak değil, ?devlete? çalışarak ödemeleri anlamına gelir ve bu noktada devlet ekonomik nedenleri öne sürerek, bu insanlara iş vermekten vazgeçemez.

Çünkü, bu uygulamanın öğrenciler tarafından seçim nedeni, aynı zamanda, maddi olanaksızlık içinde okuyup bir yerleri bitirse bile, iş bulamayacağı korkusudur. ?Başarılı? öğrencileri bu biçimde devlet hem okutmakta, hem de iş olanağı yaratmaktadır.

Bu uygulama, aynı zamanda ?sosyal devlet?in de bir gereğidir. Türkiye'de son yıllarda unutturulmak için çok çaba gösterilmesine ve aykırı uygulamalar yaygınlaştırılmasına karşın, Türkiye hâlâ bir sosyal devlettir ve bu uygulamadan vazgeçemez.

4 - 4160 SAYILI YASA'NIN 3. MADDESİNİN ANAYASA'YA AYKIRILIĞI

4160 sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 16. maddesi başlığı ile birlikte değiştirilmiş ve 4139 sayılı Yasa hakkında verilen yürürlüğü durdurma kararının da uygulanamaz hale getirilmesi amaçlanmıştır.

Yüksek öğrenim öğrencilerine verilen kredilerin koşullarının ağırlaştırılmasına yönelik bu düzenlemenin, Anayasa Mahkemesi'nce ?yürürlüğü durdurulan? 4139 sayılı Yasa'nın 60. maddesindeki düzenlemeden çok az farkı vardır.

4139 sayılı Yasa'nın 60. maddesinin 2. fıkrasında sırayla ?bir? ve ?iki? yıl olarak öngörülen geri ödeme süreleri iki ve dört yıl olarak değiştirilmiştir.

Maddenin,

4. fıkrası, 4139 sayılı Yasa'nın 60. maddesinin (b) bendinin 3. alt bendi ile;

5. fıkrası, 4139 sayılı Yasa'nın 60. maddesinin (b) bendinin 4. alt bendi ile;

7. fıkrası, 4139 sayılı Yasa'nın 60. maddesinin (b) bendinin 6. alt bendinin ilk cümlesi ile aynı,

6. fıkrası, 4139 sayılı Yasa'nın 60. maddesinin (b) bendinin 6. alt bendinin ikinci cümlesi özdeştir.

8. ve 9. fıkralar yeni eklenmiştir.

a) l. ve 2. fıkraların Anayasa'ya aykırılığı

4160 sayılı Yasa'nın 3. maddesinin, 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 16. maddesinde değişiklik yapan ilk iki fıkrası şöyledir:

Kredi Borcunun Tespiti ve Ödenmesi ile Kredi Teminatı

MADDE 16.- Yüksek Öğrenim ve Kredi Yurtlar Kurumundan, öğrenim kredisi alan öğrencilerin borcu, öğrenim kredilerinin verildiği tarihten öğrenim süresi bitimine kadar geçen sürede veya herhangi bir sebeple kredisinin kesildiği tarihe kadar öğrenim kredisi olarak verilen miktarlara, Devlet İstatistik Enstitüsünün toplam eşya fiyat endeksindeki artışlar uygulanarak hesaplanacak miktarın ilave edilmesi suretiyle tespit edilir.

Öğrenci borcunu, öğretim gördüğü öğretim kurumunun normal öğretim süresinin bitiminden itibaren iki yıl (öğrencinin lisansüstü eğitim yapması halinde dört yıl) sonra başlamak üzere, kredi aldığı sürenin yarısı kadar sürede ve üçer aylık dönemler halinde Kuruma ödemek zorundadır.

Düzenleme ile kredilere DİE toptan eşya fiyatları oranında yıllık faiz getirilmekte, bir sonraki fıkrada da ödeme süresi kısaltılmaktadır.

Madde, devleti de, tüccar olarak görmeye ve göstermeye çalışan zihniyetinin yeni bir ürünüdür. Anayasa'nın 42. maddesinde yalnızca ilköğretimin ?parasız? olduğunun belirtilmesi, Anayasakoyucunun orta ve yükseköğretimin ille ?paralı? olmasını istediği anlamına gelmez. Gerçi, Anayasa Mahkemesi, ?yüksek öğretimin paralı? olduğuna ilişkin yasa maddesini, Anayasa'ya aykırı bulmamıştır ama, bu karar, Anayasa'nın 130. maddesindeki ?Devletin yapacağı yardımları? ortadan kaldırır türde yorumlanamaz.

Kuşkusuz, yükseköğrenim görenler ?güçleri? oranında, masraflara katılacaklar ve 130. maddedeki ?harçlar?ı da yine ?güçleri? oranında ödeyeceklerdir, ancak bu madde kapsamındaki öğrenciler, devletin zaten özel koşullar arayıp, bu krediye gereksinimi olduğunu belirlediği gelir gruplarındandır. Devletin kendi neden olduğu enflasyonun bedelini, öğrenciden alması da hiçbir hukuksal temele oturtulamaz.

Ayrıca devletin yardım yapması Anayasal bir zorunluluktur. Bunun yasa ile düzenlenmesi, yasa ile yardımdan vazgeçilebileceği anlamına gelmez.

Anayasa'nın 2. maddesindeki ?adalet anlayışı içindeki sosyal devlet? kuralı açısından konuya yaklaşıldığında ise, enflasyon oranı uygulaması, bu ilke ile hiçbir biçimde bağdaştırılamaz. Çünkü, bu kredi ?ticari? bir kredi değil, ?sosyal? bir kredidir. Aldığı kredi ile maddi olanakları sınırlı öğrenci, ek gelirler elde etmemekte, sadece çok sınırlı, zorunlu gereksinimlerini karşılamaya çalışmaktadır. Tutar açısından ele alındığında kredinin bu giderleri karşılamaya bile yetmediği de bilinmektedir. Devlet, bu tür yardımları gerektiğinde ?karşılıksız? bile yapabilir. Anayasa'nın 42. maddesi de, maddi olanaksızlık içindeki öğrencilerin ?öğrenimleri sürdürebilmeleri? amacıyla burs ve başka yollarla yardım etmesini öngörmüştür.

Buna ek olarak, devletin istimlâk vb. gibi borçlarında yıllık faizini çok düşük uyguladığı bilinmektedir. Bu tür borçlarına düşük faiz uygulayan devlet, Anayasa ile kendisine görev olarak verilmiş ?sosyal? amaçlı yardımlarda da kuşkusuz ölçüt olarak, en fazla bunu kullanabilir.

Bu nedenle 4160 sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle değiştirilen 351 sayılı Yasa'nın 16. maddesinin 1. fıkrası, Anayasa'nın 2., 42. ve 130. maddesine aykırıdır.

İkinci fıkrada ise, krediyi geri ödeme süresi, alınan sürenin yarısı ile sınırlanmıştır. Bu durumda, alınan para yıllık enflasyon oranında faizle, yarı sürede geri alınacaktır. Yani devlet 4 yılda 4 birim kredi verdiği bir öğrenciden, ortalama yıllık yüzde yetmiş enflasyonla, iki yılda 6,8 birim olarak geri alacaktır (1,7x4=6,8)

Bu noktada, kredi alan öğrencilerin, maddi olanaklarının sınırlı olduğuna devletçe karar verilen öğrenciler olduğunu yinelemekte yarar vardır.

Sonuç olarak 2. fıkra da, 1. fıkrada belirtilen nedenlerle, Anayasa'nın 2., 42. ve 130. maddelerine aykırıdır.

b) 3. fıkranın Anayasa'ya Aykırılığı

?Ancak, sağlık sebepleri dışında kendi isteği ile öğrenim kurumunu bırakan veya herhangi bir sebeple öğrenim kurumundan çıkarılan öğrenciler öğretim kurumu ile ilişiğinin kesildiği tarihten itibaren bir yıl sonra başlamak üzere ve bir yıl içinde borçlarını öder.?

Bu fıkranın Anayasa'ya aykırılık nedenlerinin de, önceki iki fıkradan farkı yoktur. Üstelik, bu madde kapsamındaki öğrenciler, şu veya bu nedenle yüksek öğrenimi tamamlayamamış, belki de yeniden başlamak zorunda olan öğrencilerdir. Kredi bağlandığına göre, devletçe belirlenen maddi olanaksızlık durumu devam etmektedir. Bu durumda, fıkranın, yükseköğrenime devam etmeme koşulunu araması ve tespitini istemesi beklenirken, yeniden yüksek öğrenime başlayanlar da aynı konuma sokulmuştur

1. ve 2. fıkradaki aykırılık nedenleriyle, Anayasa'nın 2., 42. ve 130. maddelerine aykırı ?bir yıl sonra başlamak üzere ve bir yıl içinde ?ibaresinin iptali, bu ibarelerin iptali fıkrayı uygulanamaz duruma sokacağı için tümünün iptali istenmektedir.

c) 4. ve 5. Fıkraların Anayasa'ya Aykırılığı

4160 sayılı Yasa'nın 3. maddesinin, 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 16. maddesinde değişiklik yapan 4. fıkra şöyledir:

?Endeks uygulamasında, kredi borçlarının geri ödenmesine ve taksitlendirilmesine ilişkin esas ve usulleri belirlemeye, öğrencilerin borçlarından birinci fıkraya göre hesaplanan endeks artışından ilave edilen miktarın % 50'sine kadar indirim yapmaya Kurum Yönetim Kurulu yetkilidir.?

Anayasa'nın 130. maddesine göre, ?Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkeler .kanunla düzenlenir?. İptali istenen hüküm ise, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yönetim Kuruluna endeks artışından eklenen miktarın yüzde ellisine kadar indirim yetkisi vermekte, ama bu indirimin neye göre yapılacağını, bir başka deyişle ?ilkeleri?ni belirlememektedir. Yasa ile düzenleme, yasa ile yetkilendirme anlamına gelmez. Yasakoyucunun, Anayasa'nın verdiği yetki doğrultusunda, konuyu ayrıntısıyla düzenlemeden yetki devretmesi, Anayasa'nın 7. maddesine aykırıdır. Bu nedenle fıkranın iptali istenmektedir.

?İndirim uygulandıktan sonra öğrencilerin ödeyecekleri bakiye kredi borcu; öğrencilerin eğitim süresince kurumdan aldığı toplam kredi miktarının 3 katını geçemez. ? hükmünü getiren 5. fıkra da, doğrudan 4. fıkra ile bağlantılıdır ve 4. fıkranın iptali, bir sonraki fıkranın uygulanmasına gerek bırakmayacağı için, iptali durumunda bir sonraki fıkranın da iptali istenmektedir.

5 - 5. MADDENİN ANAYASA'YA AYKIRILIĞI

4160 sayılı Yasa'nın 5. maddesiyle çeşitli kanun veya kanun hükmünde kararnamelerin kimi maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Madde öylesine ?gayriciddi?dir ve öylesine ?alelacele? hazırlanmıştır ki, kimi bendlerinde, kaldırılan yasa maddeleri bile sayılmamış ve ?genel? bir ifade ile yetinilmiştir. Temel ekseni, devletin sosyal amaçlı giderlerini kısmak ve akla gelebilecek her geliri bütçeye dahil edebilmektir.

Madde ile daha önce Anayasa'ya aykırılığı izah edilen Ek Madde 8'in uygulanabilmesi için hangi kanun ya da kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması gerektiği bile incelenmeden, ?kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin 1 inci madde ile 1050 sayılı Kanuna eklenen Ek 8 inci maddeye aykırı hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır? demekle yetinilmiştir.

a) (b) bendinin Anayasa'ya aykırılığı:

4.11.1981 tarih ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 50'nci maddesinin (c) bendi, lisansüstü öğretim yapan öğrencilerden harç alınmayacağına ilişkindir. Bu hükmün kaldırılması, devleti, tüccar zihniyeti ile yönetip, bulunabilen her kaynağı bütçeye dahil etme anlayışına uygundur. Ama, Anayasa'nın 2. maddesindeki sosyal devlet anlayışına aykırıdır.

Sosyal devlet, en başta, devletin bazı hizmetleri ?görev? olarak yapmasını ve kamu yararını öncelikle gözetmesini gerektirir.

b) (c) bendinin Anayasa'ya aykırılığı

23.5.1928 tarih ve 1322 sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanun'un 7. maddesinin ilk fıkrası; yasa, tüzük ve diğer metinlerin yeterli miktar basılmış örneklerinin merkezdeki dairelere dağıtılmak üzere Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünce doğrudan doğruya TBMM üyelerine, bakanlıklara ve Genel Kurmay Başkanlığına;

İkinci fıkrası da, vilayet ilçe ve bucaklardaki daire ve makamlara dağıtılmak üzere kanun ve nizamnamelerin yeterli miktarda basılmış nüshalarının ilgili müdürlükçe doğrudan doğruya vilayetlere gönderileceğine ilişkindir.

(c) bendi ile bu hüküm kaldırılmıştır. Devleti devlet yapan unsurların en başında, devlet daireleri arasındaki bilgi alışverişi gelir. Bu hüküm ile bakanlıklar ve taşra teşkilatı birbirinden habersiz hale gelecektir ki, sonucu merkezi devletin zayıflamasına kadar varabilir.

Metnin kaldırılma gerekçesinde, sözkonusu evrakın Müdürlükçe doğrudan ve parasız gönderilmesinin öngörüldüğü ve uygulama olanağı bulunmadığı belirtilmiştir. Bu gerekçe, bile bu dilekçinin birçok bölümünde yinelenmek zorunda kalınan bir ?anlayış?ı çok kısa biçimde özetlemektedir. Bir kez daha belirtmek zorunludur ki, devlet tüccar değildir ve görev ve hizmetlerini ille bir ücret karşılığında yapması gerekmez

Sözkonusu metinler, hukuksal metinlerdir ve hukuk devletinde hukuksal bilgi akışı, paraya bağlanamaz ya da parasızlık bahane edilerek durdurulamaz. Bu Anayasa'nın 21. maddesine aykırıdır.

c) (d) bendinin Anayasa'ya aykırılığı

Bu bent ile, 9.11.1983 tarih ve 2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu'nun 6'ncı maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

Sözkonusu madde, aynı yasanın 3. maddesinde belirtilen konutların bakım, onarım ve yönetiminin Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikte belirtilen esaslara göre, kurumlarınca yapılmasını ve bunun için gerekli ödeneğin her yıl kurum bütçelerine konmasını öngörmüştür.

4139 sayılı 1996 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nda, 1996 mali yılında uygulanmayacak hükümler arasında sayılan bu maddenin şimdi tümüyle kaldırıldığı görülmektedir. Kuşkusuz, kamu konutlarının bakımı devletin görevleri arasındadır ve bunun için bütçeye ödenek konulması zorunluluktur.

Kamu konutları arasında öncelikle lojmanlar vardır. Yurdun çeşitli yörelerinde görev yapan başta öğretmenler olmak üzere her sınıftan memur, bu lojmanlara muhtaçtır. Bu hükmün getirilmesinin ardında, lojmanların satılması niyeti vardır ama, bu, sosyal devlet ilkesine ve Anayasa'nın 57. maddesindeki ?Devlet, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır? hükmüne aykırıdır. Devletin konut gereksinimini karşılama görevini yerine getirmesinin yollarından biri de, kamuda çalışanlara konut tahsis etmesi ve bunların bakımını yapmasıdır. Bu lojmanlardan kimlerin hangi koşullarla yararlanacağı ayrıca belirlenebilir ama, bu görevden tümüyle vazgeçilemez.

d) (e) bendinin Anayasa'ya aykırılığı

16.8.1961 tarih ve 351 sayılı Yüksek Öğretim ve Kredi Yurtlar Kurumu Kanunu'nun 15. ve 18'inci maddelerinin kaldırılmasına ilişkin hüküm, bu yasanın 4. maddesiyle, yüksek öğrenim kredilerin koşullarının ağırlaştırılması hükmüne paralel olarak getirilmiştir.

1996 Mali Yılı Bütçe Yasası'nda 1996 yılı için uygulanmaması öngörülen hükümler, şimdi tümüyle kaldırılmaktadır ve kredilerden faiz alınmaması, ödeme süresi gibi düzenlemeleri içermektedir.

Anayasa'nın, 42,. maddesi ile devlete verilen maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacıyla burs ve başka yollarla, devletin gerekli yardımı yapacağı hükmüne, 130. maddedeki devlet yardımı ilkesine ve 2. maddedeki sosyal devlet ilkesine aykırıdır.

Ayrıca, 4. maddenin iptali durumunda, bu hükmün de iptali gerekir.

e) (f) bendinin Anayasa'ya aykırılığı

Kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin, l'inci madde ile 1050 sayılı Kanuna eklenen Ek 8'inci maddeye aykırı hükümlerinin kaldırılmasını öngören bu bent, hem yasa yapma tekniğine, hem de genel hukuk kurallarına aykırıdır.

Ek Madde 8 ile yapılan değişikliğin Anayasa'ya aykırı olduğu yetmiyormuş gibi, en azından yasa yapma tekniği açısından teker teker belirtilmesi gereken kaldırılan hükümler bile sıralanmamış, genel bir ifade ile yetinilmiştir.

Bu biçim, yasanın asıl amacının, bir an önce ve ne pahasına olursa olsun kaynak bulmak olduğunu göstermektedir ve ne yazıktır ki, kimileri bu uğurda asgari hukuk normlarını bile yitirmiştir.

Türkiye, bir hukuk devletidir ve hukuk devleti, akçal kaygılar uğruna, hukukun çiğnenmesine izin vermez. Hukuk, sadece yasa çıkarmak ve o yasaya dilediği hükmü koymak değildir. Hukuk, herşeyden önce bir kurallar bütünüdür ve bu kurallara en başta uyması gereken yasama organıdır. Bu hüküm Anayasa'nın 2. maddesine aykırıdır.

f) (g) bendinin Anayasa'ya aykırılığı

11.11.1986 tarihli ve 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanunun 3'üncü maddesi, aynı yasanın aradığı koşulları taşıyanlara yapılacak yardım miktarlarını gösteren, bunların artırılması için Bakanlar Kuruluna yetki veren, yardımla ilgili işlemlere KDV hariç her türlü vergi, resim ve harç için istisna getiren ve ayrıca geri ödemelerin gelir ve kurumlar vergisi matrahından indirilmesini öngören bir maddedir.

1996 Mali Yılı Bütçe Yasası'nda 1996 mali yılı için uygulanmaması öngörülen hükümler arasındayken, şimdi tümüyle kaldırılmıştır.

Maddenin amacı, memurlar ve işçiler ile bunların emeklilerine, devletin konut edinmede yardım etmesidir. Kaldırılması, Anayasa'nın 57. maddesine aykırıdır. Çünkü, Anayasa, devletin konut gereksinimi karşılayacak önlemleri almasını, ayrıca toplu konut girişimlerini desteklemesini emretmiştir.

Madde, ayrıca Türkiye'nin sosyal bir devlet olduğunu belirten 2. maddeye de aykırıdır. Devlet, olanaklarının sınırlılığını bahane ederek, toplumsal görevlerini aksatamaz, bunlardan vazgeçemez.

6 - GEÇİCİ MADDE l'İN ANAYASA'YA AYKIRILIĞI

Madde şöyledir:

?Bu Kanunun 1'inci maddesi ile 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununa eklenen ek 11'inci madde gereğince; baraj, liman, havalimanı, enerji santrali, tesis gibi taşınmaz mal ve sair varlıkları kullanan kamu kurum ve kuruluşların gayrisafi hâsılatlarında, bu kullanıma karşılık olmak üzere 1996 Mali Yılında hangi kurum ve kuruluşlardan ne oranda pay alınacağının tespitine Maliye Bakanı yetkilidir.?

Düzenleme ile daha önce Anayasa'ya aykırılık itirazında bulunulan ve Anayasa'ya aykırılık gerekçeleri sunulan Ek Madde 11'in 1996 yılında uygulanması için Maliye Bakanına yetki verilmektedir.

Ek Madde 11'in iptali, bu maddenin de iptalini gerektirecektir.

7 - 6. MADDENİN ANAYASA'YA AYKIRILIĞI

İptali istenen yasanın her maddesine sinen hukuku hiçe sayma tavrı, yürürlük maddesinde katmerlenmiş ve yasanın Anayasa Mahkemesi kararının geçersiz kılmaya yönelik olduğu apaçık ortaya çıkmıştır:

6. madde;

Bu Kanunun;

a) 1'inci maddesi ile 1050 sayılı Kanuna eklenen Ek 8 ve 9'uncu maddeler,

b) 2'nci maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen ek 35'inci madde,

c) 3'üncü maddesi ile 5'inci maddesinin (a) ve (e) fıkraları, Hükümleri(nin) 19.7.1996 tarihinden,

d) Diğer hükümleri(nin) yayımı tarihinden,

Geçerli olmak üzere yürürlüğe girmesini öngörmüştür.

Yasaların geriye yürümesi, bir istisnadır ve yasadan yararlanan lehine bir durum yaratma veya çok büyük bir toplumsal çıkar gereği olabilir. Oysa burada, bir hak kaybı? vardır.

Örneğin, 1996 Mali Yılı Bütçe Yasası ile yüksek öğrenim kredisi koşullarının ağırlaştırılmasını öngören madde hakkında, yürürlüğü durdurma kararı verilmiştir ama, bu maddenin (c) bendi, uygulamayı 19.7.1996 tarihine kadar geri götürerek, Anayasa Mahkemesi kararını geçersiz kılmaktadır.

Ek Madde 8 ve Ek Madde 9 da, 1996 Mali Yılı Bütçe Yasası'nda, yürürlüğü durdurulan hükümleri, kararın geçerlilik tarihinden itibaren yeniden uygulamaya sokmaktadır. Bu doğrudan Anayasa'nın 153. maddesine aykırıdır. Bu nedenle 6. maddenin (a), (b) ve (c) bendlerinin iptali istenmektedir.

YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ

4160 sayılı Yasa, 4139 sayılı 1996 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nun hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilen hükümlerini, yeniden yürürlüğe sokmakta ve böylelikle Anayasa Mahkemesi kararlarını geçersiz kılarak, bir Anayasa suçu işlemektedir.

1996 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nun Anayasal denetimi sırasında Anayasa Mahkemesi, daha önceki bütçe yasalarında yer alıp iptal kararı verilen hükümler hakkında, ?Anayasa'nın 153. maddesine aykırılığı açık kuralları? için yürürlüğü durdurma kararı vermiştir.

Aynı nedenle bu yasanın Anayasa'nın 153. maddesine aykırılığı açık olan :

1- 4160 sayılı Yasa'nın 1. maddesindeki Ek Madde, 8 ve Ek Madde 9, 3. maddesi ve 6. maddesinin (a), (b) ve (c) bendleri için yürürlüğün durdurulması kararı verilmesi,

2 - Anayasa'ya aykırılığı dilekçemizde ayrıntısıyla izah edilen 4160 sayılı Yasa'nın tümü için yürürlüğün durdurulması kararı verilmesi istenmektedir.

SONUÇ VE İSTEM

Yukarıda belirtilen nedenlerle

1- Yasanın tümü için yürürlüğün durdurulması,

2- Yasanın tümü için iptal kararı verilmesini dileriz.?

II- YASA METİNLERİ

A- İptali İstenilen Yasa Kuralları

4160 sayılı Yasa'nın iptali istenilen kuralları şöyledir:

1- ?MADDE 1.- 26.5.1927 tarih ve 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununa aşağıdaki ek maddeler ilave edilmiştir.

Fonların Ödenek ve Gelirleri

EK MADDE 8.- Kanun, kanun hükmünde kararname, yönetmelik ve diğer mevzuatla kurulmuş olan fonların her türlü gelirleri Hazine adına açılan bir müşterek fon hesabında toplanır.

Yılları bütçe kanunları ile hangi fonların bütçe kapsamına dahil edileceği belli edilir. Bütçe kapsamı içine alınan fonlar hizmetlerini bütçenin (A) cetveline konulan ödeneklerle yerine getirirler. Bunların gelirleri genel bütçe geliri olarak (B) cetveline gelir kaydedilir. Ancak bu gelirlerden kredi ana para geri dönüşleri, kredi faizleri, borçlanma ve satış hâsılatı ile üniversite araştırma fonlarının döner sermayeden aldıkları paylar bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmeden doğrudan müşterek fon hesabından ilgili fonun gider hesabına aktarılır.

Kapsam dışında bırakılan fonların gelirleri ve harcamaları bütçe ile ilişkilendirilmez. Ancak, bunların müşterek fon hesabında toplanan gelirlerinden Maliye Bakanı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın birlikle teklifi üzerine Başbakanın onayı ile belirlenecek oran ve miktarlarda kesinti yapılarak genel bütçeye gelir kaydedilebilir.

Tüm fonlar hizmet ve harcamalarını kendi mevzuatlarında yer alan esas ve usullere göre yürütürler.

Fon gelirlerinin tahsili, takibi, gelir kaydı, muhasebeleştirilmesi ve denetimine ilişkin süre, esas ve usuller Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığınca müştereken tespit edilir.


Kanun ve kanun hükmünde kararname ile kurulanlar hariç olmak üzere, hizmet alanı kalmayan fonlar Maliye Bakanı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakan onayı ile tasfiye edilebilir. Bunların tasfiyesine ilişkin her türlü düzenlemeleri yapmaya Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

Döner Sermaye Gelirleri

EK MADDE 9.- Genel bütçeye dahil dairelere ve katma bütçeli idarelere bağlı döner sermayeli işletmelerin (iş yurtları ve benzeri kuruluşlar dahil) aylık gayrisafi hâsılatının % 10'u (genel ve katma bütçeli daire ve idarelere bağlı hastanelerin döner sermayeli işletmeleri için % 9'u) en geç ertesi ayın 20'sine kadar genel bütçeye irat kaydedilmek üzere ilgili saymanlıklara yatırılır. Zorunlu hallerde Maliye Bakanlığınca ek süre verilebilir.

Bu şekilde hesaplanan tutarın % 30'una kadar olan kısmının hâsılatın tahakkukunda, kalan kısmının da tahsilinde ödettirilmesine Maliye Bakanı yetkilidir.

Yıl sonu kârları ile aylık gayrisafi hâsılat özerinden genel bütçeye aktarılacak miktarlar zamanında yatırılmadığı takdirde, 6183 sayılı Kanundaki usullere göre, yıllık % 12 zamlı olarak tahsil edilir. Hesaplanan zam, döner sermayelerin ita amiri ve saymanlıklarından yarı yarıya alınır. Ancak, Maliye Bakanlığınca verilmiş ek süreler için zam uygulanmaz.

Genel bütçeye dahil dairelere ve katma bütçeli idarelere bağlı döner sermayeli işletmelerden gerekli görülenlerin birleştirilmesine, devredilmesine ve tasfiye edilmesine Maliye Bakanı yetkilidir.

Döner sermayeli işletmelerin aylık gayrisafi hâsılatından irat kaydedilecek oranı, % 30'a kadar yükseltmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Genel bütçeye dahil dairelerin ve katma bütçeli idarelerin, özel kanunlarında bu Kanuna tabi olmayacağı belirtilen döner sermaye isletmeleri hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.

EK MADDE l0.- İlgili yıl bütçe kanunları ile çeşitli kanunlarla genel bütçe gelirlerinden kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılması öngörülen paraların kanunî oran ve miktarları o malî yıl için yeniden belirlenebilir.

EK MADDE 11.- Baraj, liman, havalimanı enerji santralı, tesis gibi taşınmaz mal ve sair varlıklar kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının gayrisafi hâsılatlarından, bu kullanım karşılığı olarak belirli bir oran dahilinde bir bedel tahsil edilerek genel bütçeye irat

kaydedilebilir.

Hangi kurum ve kuruluşlardan ne oranda pay alınacağı her yıl bütçe kanunları ile tespit edilir.

Bu payların takip, tahsil ve denetimine ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı yetkilidir.?

2- ?MADDE 2.- 14.7.1965 tarih ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa aşağıdaki ek maddeler ilave edilmiştir.

Yurtdışı Eğitim Masraflarının Tahsili

EK MADDE 34.- ilgili kanunlarına göre; öğrenim yapmak, yetiştirilmek, eğitilmek, bilgilerini artırmak, staj yapmak veya benzeri bir nedenle geçici süreli görevlendirilmek suretiyle, üç ay veya daha fazla süre ile yurtdışına gönderilen kamu personeli yurtdışında bulundukları sürenin iki katı kadar mecburi hizmetle yükümlüdürler. Bu şekilde yurt dışına gönderilecek personelden, örneği Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanmış ?Yüklenme Senedi ile Muteber imzalı Müteselsil Kefelet Senedi? alınır.

Anılan personelin mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmeden veya tamamlamadan görevinden ayrılması, müstafi sayılması ya da bir ceza ile görevine son verilmesi halinde, kendileri için kurumlarınca fiilen döviz olarak yapılmış olan her türlü masraflar aynı döviz cins ve miktarı üzerinden borçlandırılır. Döviz borcu toplamından mecburi hizmetin tamamlanan kısmı için hesaplanan miktar indirilir. Hesaplanan borç miktarı, ilgilinin durumu ve ödettirilecek meblağ dikkate alınarak azamî beş yıla kadar taksitlendirilebilir. Borç miktarı ilgili tarafından Türk Lirası ile ödenir ve yapılan ödeme miktarı tahsil tarihindeki T. C. Merkez Bankasınca tespit ve ilan edilen efektif satış kuru üzerinden dövize çevrilerek yukarıda belirlenen şekilde hesaplanan döviz borcundan mahsup edilir.

İlgilinin eğitimdeki başarısızlığı veya kendi kusuru nedeniyle yurtdışından geri çağrılması ya da verilen sureyi tamamlayıp başarısız olarak dönmesi durumunda da, ilgili için fiilen döviz olarak yapılmış olan her türlü masrafların tamamı aynı esaslara göre ödettirilir.

30.4.1992 tarih ve 3797 saydı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri hakkında Kanunun 19 uncu maddesine 492 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen (ı) bendi kapsamında bulunanlar hakkında üçüncü fıkra hükmü, 8.4.1929 tarih ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun ve diğer kanun hükümleri uyarınca yurtdışına gönderilen öğrenciler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.

Kendi imkânları ile yurtdışında öğrenim gören öğrenciler bu madde hükmünün dışındadır.

Yurt İçinde Okutulan Öğrencilerin Mecburi Hizmet Yükümlülüğü

EK MADDE 35.- Kamu kurum ve kuruluşları tarafından personel kanunları ve diğer özel kanunlarda yer alan hükümlere göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren okutulacak yeni öğrencilere mecburi hizmet yükümlülüğü getirilemez.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mecburi hizmet karşılığı okutulmakta olan öğrenciler, mezuniyetlerinden veya memuriyete atanmalarından sonra kurumlarından mecburi hizmet yükümlülüğünün kaldırılmasını talep edebilirler. Bu takdirde başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın, mecburi hizmet yükümlülüğü ve tazminat borçları (1.1.1995 tarihinden önce mecburî hizmet yükümlülüğünü ihlal edenlerin borçları dahil) ortadan kalkar

Yurtdışında okutulanlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından okutulanlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.?

3- ?MADDE 3.- 16.8.1961 Tarih ve 351 Sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kuruma Kanununun 16 ncı maddesi madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Kredi Borcunun Tespiti ve Ödenmesi ile Kredi Teminatı

MADDE 16.- Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumundan, öğrenim kredisi alan öğrencilerin borcu, öğrenim kredilerinin verildiği tarihten öğrenim süresi bitimine kadar geçen sürede veya herhangi bir sebeple kredisinin kesildiği tarihe kadar öğrenim kredisi olarak verilen miktarlara, Devlet İstatistik Enstitüsünün toptan eşya fiyat endeksindeki artışlar uygulanarak hesaplanacak miktarı ilave edilmesi suretiyle tespit edilir.

Öğrenci, borcunu, öğrenim gördüğü öğretim kurumunun normal öğrenim süresinin bitiminden itibaren iki yıl (öğrencinin lisansüstü eğitim yapması halinde dört yıl) sonra başlamak üzere, kredi aldığı sürenin yarısı kadar sürede ve üçer aylık dönemler halinde Kuruma ödemek zorundadır.

Ancak, sağlık sebepleri dışında kendi isteği ile öğretim kurumunu bırakan veya herhangi bir sebeple öğretim kurumundan çıkarılan öğrenciler öğretim kurumu ile ilişiğinin kesildiği tarihten itibaren bir yıl sonra başlamak üzere ve bir yıl içinde borçlarını öder.

Endeks uygulamasına, kredi borçlarının geri ödenmesine ve taksitlendirilmesine ilişkin esas ve usulleri belirlemeye, öğrencilerin borçlarından birinci fıkraya göre hesaplanan endeks artışından ilave edilen miktarın % 50'sine kadar indirim yapmaya Kurum Yönetim Kurulu yetkilidir.

İndirim uygulandıktan sonra öğrencilerin ödeyecekleri bakiye kredi borcu; öğrencilerin eğitim süresince Kurumdan aldığı toplam kredi miktarının 3 katını geçemez.

Öğrencinin tabi olacağı mükellefiyetler öğrencilerden alınacak taahhüt senedinde ayrıca belirtilir. Düzenlenen taahhüt senetlerinde krediyi alacak öğrencinin, öğrencinin reşit olmaması halinde ise öğrenci ile birlikte veli veya vasisinin borçlu sıfatıyla imzası yeterli olup, ayrıca kefil aranmaz.

Öğrencilere kredi verilmesi ve gerektiğinde kredinin kesilmesi ile ilgili hususlar yönetmeliklerle düzenlenir.

Kamu kurumları ve özel kurumlarda görev alanların borç taksitleri bu kurumlarca ilgililere ödenecek aylıklardan kesilerek Kuruma yatırılır.

Maddî ve hukukî nedenlerle takibinde yarar bulunmayan ve yılları bütçe kanunlarında gösterilen miktarları aşmayan kredi borçları terkin edilir.?

4- ?MADDE 4.- 4.11.1981 tarih ve 2547 sayılı Kanunun Ek 18 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Yapılacak Yardım: Devlet yardımının miktarı katma bütçeli Devlet Yükseköğretim Kurumlarına o yıl tahsis edilen toplam bütçe ödeneklerinin örgün öğrenci sayısına bölünmesi ile elde edilen miktarın ilgili vakıf yükseköğretim kurumunda okuyan öğrenci sayısıyla çarpılmasıyla bulunacak meblağın yarısını geçemez. Vakıf üniversiteleri merkezleri dışındaki illerde yükseköğretim kurumları kurabilirler.?

Yürürlükten Kaldırılan Hükümler.

5- ?MADDE 5.- a) 29.8.1977 tarih ve 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının 2 nci maddesi,

b) 4.11.1981 tarih ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 50 nci maddesinin (c) bendi,

c) 23.5.1928 tarih ve 1322 sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanunun 7 nci maddesi,

d) 9.11.1983 tarih ve 2946 sayılı Kamu Konutları Kanununun 6 ncı maddesi,

e) 16.8.1961 tarih ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kanununun 15 ve 18 inci maddeleri,

f) Kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin 1 inci madde ile 1050 sayılı Kanuna eklenen Ek 8 inci maddeye aykırı hükümleri,

g) 11.11.1986 tarihli ve 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi,

Yürürlükten kaldırılmıştır.

GECİÇİ MADDE 1.- Bu Kanunun 1 inci maddesi ile 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununa eklenen ek 11 inci madde gereğince; baraj, liman, havalimanı, enerji santralı, tesis gibi taşınmaz mal ve sair varlıkları kullanan kamu kurum ve kuruluşların gayrisafi hâsılatlarından, bu kullanıma karşılık olmak üzere 1996 Malî Yılında hangi kurum ve kuruluşlardan ne oranda pay alınacağının tespitine Maliye Bakanı yetkilidir.?

6- ?MADDE 6.- Bu Kanunun;

a) 1 inci maddesi ile 1050 sayılı Kanuna eklenen ek 8 ve 9 uncu maddeler,

b) 2 nci maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen ek 35 inci madde,

c) 3 üncü maddesi ile 5 inci maddesinin (a) ve (e) fıkraları,

Hükümleri 19.7.1996 tarihinden,

d) Diğer hükümleri yayımı tarihinden,

Geçerli olmak üzere yürürlüğe girer.?

7- ?MADDE 7.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.?

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

İptal isteminin gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:

1- ?Başlangıç'ın üçüncü ve dördüncü fıkraları;

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;?

2- ?MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.?

3- ?MADDE 6.- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.

Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.

Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.?

4- ?MADDE 7.- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.?

5- ?MADDE 11.- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.?

6- ?MADDE 21.- Kimsenin konutuna dokunulamaz. Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz.?

7- ?MADDE 42.- Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.

Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.

Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.

İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.

Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.

Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.

Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.

Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tâbi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.?

8- ?MADDE 49.- Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.

Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır.

Devlet, işçi - işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır.?

9- ?MADDE 57.- Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.?

10- ?MADDE 73.- Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.

Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.

Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.

Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.?

11- ?MADDE 127.- Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.

Mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.

Mahallî idarelerin seçimleri, 67 nci maddedeki esaslara göre beş yılda bir yapılır. Ancak, milletvekili genel veya ara seçiminden önceki veya sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahallî idareler organlarına veya bu organların üyelerine ilişkin genel veya ara seçimler milletvekili genel veya ara seçimleriyle birlikte yapılır. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir.

Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.

Merkezi idare, mahallî idareler üzerinde, mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idarî vesayet yetkisine sahiptir.

Mahallî idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile, kendi aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezi idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır.

12- ?MADDE 130.- Çağdaş eğitim ? öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insangücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim - öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.

Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tâbi yükseköğretim kurumları kurulabilir.

Kanun, üniversitelerin ülke sathına dengeli bir biçimde yayılmasını gözetir.

Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler. Ancak, bu yetki, Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunma serbestliği vermez.

Üniversiteler ve bunlara bağlı birimler, Devletin gözetimi ve denetimi altında olup, güvenlik hizmetleri Devletçe sağlanır.

Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır.

Üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanları; Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar.

Üniversitelerin hazırladığı bütçeler; Yükseköğretim Kurulunca tetkik ve onaylandıktan sonra Millî Eğitim Bakanlığına sunulur ve genel ve katma bütçelerin bağlı olduğu esaslara uygun olarak işleme tâbi tutularak yürürlüğe konulur ve denetlenir.

Yükseköğretim kurumlarının kuruluş ve organları ile işleyişleri ve bunların seçimleri, görev, yetki ve sorumlulukları üniversiteler üzerinde Devletin gözetim ve denetim hakkını kullanma usulleri, öğretim elemanlarının görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri, öğretim elemanı yetiştirme, üniversitelerin ve öğretim elemanlarının kamu kuruluşları ve diğer kurumlar ile ilişkileri, öğretim düzeyleri ve süreleri, yükseköğretime giriş, devam ve alınacak harçlar, Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkeler, disiplin ve ceza işleri, malî işler, özlük hakları, öğretim elemanlarının uyacakları koşullar, üniversitelerarası ihtiyaçlara göre öğretim elemanlarının görevlendirilmesi, öğrenimin ve öğretimin hürriyet ve teminat içinde ve çağdaş bilim ve teknoloji gereklerine göre yürütülmesi, Yükseköğretim Kuruluna ve üniversitelere Devletin sağladığı malî kaynakların kullanılması kanunla düzenlenir.

Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, malî ve idarî konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tâbidir.?

13- ?MADDE 153.- Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.

Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareket­le, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.

Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı huku­kî boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.

İptal kararları geriye yürümez.

Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.?

14- ?MADDE 161.- Devletin ve kamu iktisadî teşebbüsleri dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapı­lır.

Malî yıl başlangıcı ile genel ve katma bütçe1erin nası1 hazırlanacağı ve uygulanacağı kanunla belirlenir.

Kanun, kalkınma planları ile ilgili yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süre ve usuller koya­bilir.

Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.?

III- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Yekta Güngör ÖZDEN, Ahmet Necdet SEZER, Samia AKBULUT, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL, Mustafa YAKUPOĞLU, Nurettin TURAN ve Fulya KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 3.9.1996 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin bu konudaki rapor geldiğinde ele alınmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.

IV- ESASIN İNCELENMESİ

Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A- Yasa'nın Anayasa'nın 153. Maddesi Yönünden İncelenmesi

Dava dilekçesinde, daha önce bütçe yasalarının Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen kurallarının, yeniden yasalaştırılarak iptal kararının uygulanamaz duruma getirildiği, bu durumun Anayasa'nın 2., 11. ve 153. maddelerine aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile yönetim makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı öngörülmüştür. Bu kural gereğince Yasama Organı, yapacağı yeni düzenlemelerde daha önce aynı konuda verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını gözönünde bulundurmak, bu kararları etkisiz bırakacak biçimde yeni yasa çıkarmamak ve Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen kuralları tekrar yasalaştırmamak yükümlüğündedir. Üstelik, yasama organı, kararların yalnız sonuçları ile değil bir bütünlük içinde gerekçeleri ile de bağlıdır. Çünkü, kararlar gerekçeleriyle genel olarak yasama işlemlerini değerlendirme ölçütlerini içerirler ve yasama etkinliklerini yönlendirme işlevi de görürler. Bu nedenle yasama organı, yasa çıkarırken iptal edilen yasalara ilişkin kararların sonuçları ile birlikte gerekçelerini de gözönünde bulundurmak zorundadır. İptal edilen yasalarla sözcükler ayrı da olsa aynı doğrultu, içerik ya da nitelikte yeni yasa çıkarılmaması gerekir. Bir yasanın Anayasa'nın 153. maddesine aykırılığından söz edilebilmesi ve iptal edilen önceki yasayla aynı ya da benzer nitelikte olup olmadığının saptanabilmesi için öncelikle, aralarında özdeşlik, anlam ve kapsam ile nitelik ve teknik içerik yönlerinden benzerlik olup olmadığı incelenmelidir.

1991, 1993, 1995 ve 1996 Malî Yılı Bütçe Yasalarında yer alan ancak, bütçeyle ilgisi bulunmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen kuralların öz yönünden Anayasa'ya uygunluk denetimi yapılmamış, bu tür düzenlemelerin ilgili yasaların konusu olacağı, iptal kararında belirtilmiştir. Bu nedenle, daha önce belirtilen gerekçeyle iptal edilen söz konusu kuralların bir bütçe yasası ile yeniden düzenlenmesi halinde Anayasa'nın 153. maddesine aykırılık oluşacağı açıktır.

Oysa bir bütçe yasası olmayan 4160 sayılı Yasa'da düzenlenen konular, kimi yıllara ilişkin bütçe yasalarında yer alan ancak bütçeyle ilgisi bulunmaması nedeniyle iptal edilen kurallar olup, bunların daha önce öz yönünden Anayasa'ya uygunluk denetimi de yapılmadığından dava konusu yasa kurallarında Anayasa'nın 153. dolayısıyla 2. ve 11. maddelerine aykırılık bulunmamaktadır.

İptal isteminin reddi gerekir.

B- Yasa'nın 1. Maddesinin İncelenmesi

Yasa'nın 1. maddesiyle 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu'na 8., 9., 10. ve 11. maddeler eklenmiştir.

1- Ek Madde 8'in İncelenmesi

Dava dilekçesinde, yıllık bütçe yasaları ile hangi fonların bütçeye dahil edileceğinin belirlenmesinin gelecek yıllara ilişkin bütçelerde yer alacak konularda yasama organına zorunluluk getirmesi nedeniyle yetki devri olduğu, bu durumun Anayasa'nın 7. maddesiyle bağdaşmadığı, müşterek fon hesabında toplanan gelirlerden Maliye Bakanı ve Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan'ın birlikte teklifi üzerine Başbakan'ın onayı ile belirlenecek oran ve miktarlarda kesinti yapılarak genel bütçeye gelir kaydedilmesi Anayasa'nın 73. maddesinde belirtilen vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülük kapsamında olduğundan, buna ilişkin yukarı ve aşağı sınırların belirlenerek bu sınırlar içinde ancak Bakanlar Kurulu'nun yetkilendirilebileceği oysa, iptali istenen kuralla Başbakan'ın yetkilendirilmesinin Anayasa'nın 73. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Ek 8. maddenin birinci fıkrasında; kanun, kanun hükmünde kararname, yönetmelik ve diğer mevzuatla kurulmuş olan fonların her türlü gelirlerinin Hazine adına açılan müşterek fon hesabında toplanacağı, ikinci fıkrasında da, hangi fonların bütçe kapsamına dahil edileceğinin yılları bütçe yasalarıyla düzenleneceği belirtilmiştir. Ayrıca, bütçe kapsamına alınan fonların hizmetlerini bütçenin (A) cetveline konulan ödeneklerle yerine getireceği, gelirlerinin de genel bütçe geliri olarak (B) cetveline gelir kaydedileceği, ancak bu gelirlerden kredi ana para geri dönüşleri, kredi faizleri, borçlanma ve satış hasılatı ile üniversite araştırma fonlarının döner sermayeden aldıkları payların bütçenin (B) işaretli cetveline kaydedilmeden doğrudan müşterek fon hesabından ilgili fonun gider hesabına aktarılacağı belirtilmektedir.

Maddenin üçüncü fıkrasında; bütçe kapsamı dışında bırakılan fonlarla ilgili düzenlemelere yer verilerek bu fonların gelirleri ve harcamalarının bütçe ile ilişkilendirilmeyeceği, ancak bunların müşterek fon hesabında toplanan gelirlerinden Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan'ın birlikte teklifi üzerine Başbakan'ın onayı ile belirlenecek oran ve miktarlarda yapılacak kesintinin bütçeye gelir kaydedileceği öngörülmüş, dördüncü fıkrasında; bütçe kapsamı içine alınan ve kapsam dışında bırakılan tüm fonların hizmet ve harcamalarını kendi mevzuatlarında yer alan esas ve usullere göre yürüteceği hükme bağlanmıştır.

Beşinci fıkrada; fon gelirlerinin tahsili, takibi, gelir kaydı, muhasebeleştirilmesi ve denetimine ilişkin süre, esas ve usullerin Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı'nca müştereken tespit edileceği, son fıkrasında da; kanun ve kanun hükmünde kararname ile kurulan fonlar dışındaki hizmet alanı kalmayan fonların Maliye Bakanı ve Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu, Bakan'ın müşterek teklifi ve Başbakan'ın onayı ile tasfiye edilebileceği, Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan'ın bu fonların tasfiyesine ilişkin her türlü düzenlemeleri yapmaya yetkili oldukları belirtilmiştir.

Fon, belirli bir amacın veya birbirine yakın amaçlar grubunun gerçekleştirilmesi için belirli kaynakların toplandığı ve harcandığı bütçe bağlantılı veya bütünüyle bütçe dışı kamusal nitelikli bir hesaptır. Kimi fonların kuruluşu, gelirleri, giderleri ile işleyişlerinin kanunla düzenlendiği halde, kimilerinde bu konuda yasal çerçeve belirlenerek Bakanlar Kurulu'nun yetkilendirildiği görülmektedir. Bütçe içi fonların kaynakları genel ve katma bütçelerden; bütçe dışı fonların ise kendi mevzuatında belirlenen gelirlerinden sağlanmaktadır. Buna göre fonlar, bütçe içi ve bütçe dışı fonlar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.

İptali istenen maddede gerek bütçe içi, gerekse bütçe dışı tüm fonların gelirlerinin Hazine adına açılacak müşterek bir fon hesabında toplanması öngörülmüştür. Yasa ile kurulmuş bir fona ait olsa bile sözkonusu gelirlerin müşterek bir fon hesabında toplanmasının, kimi hizmetlerin daha hızlı ve etkin biçimde yürütülmesini sağlamak ve Hazine'nin değişken ekonomik koşullar karşısında nakit hareketlerini yönlendirmesi amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, dava konusu kuralla herhangi bir fon kurulmadığı ve mevcut fonlara ek bir gelir de sağlanmadığı, kimi fonların gelirinin belli oran veya miktarının bütçeye aktarılması öngörüldüğünden konunun Anayasa'nın 73. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

Anayasa'nın 161. maddesinde, genel ve katma bütçelerin nasıl hazırlanacağının kanunla belirleneceği açıklanmıştır. Bu amaçla 26.5.1927 günlü, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu çıkarılmış ve bütçelerin gelir ve gider cetvellerinde yer alacak konularla giderlerin tahakkuku, ödenmesi, gelirlerin toplanması ile bütçe hesabının kesilmesine ilişkin ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir. Daha önce kimi nedenlerle bütçe dışına çıkarılmış fonların, yeniden yılları bütçe kanunları ile bütçe kapsamına alınmasına ilişkin kural bütçeyle doğrudan ilgili olup, Devlet bütçesinin tekliği ilkesine de aykırı değildir.

Maddede, kapsam dışında kalan fonların müşterek fon hesabında toplanan gelirlerinden yapılacak kesintilerle, kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle kurulanlar hariç olmak üzere hizmet alanı kalmayan fonların Maliye Bakanı ve Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan'ın müşterek teklifleri sonunda Başbakan onayı ile tasfiye edilmesinin öngörülmesinde maddede belirtilen konuların zaman içinde değişken ekonomik koşullar karşısında süratli karar verilerek ?kamu' gelir ve giderlerinin en etkin biçimde kullanılmasını sağlayacak düzenlemeler olması nedeniyle Anayasa'nın 7. maddesine aykırılık görülmemiştir.

Bu nedenle, madde Anayasa'nın 2., 7. ve 161. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Haşim KILIÇ maddenin ?üçüncü fıkrasının ikinci tümcesi?, Yalçın ACARGÜN ?Üçüncü fıkrasının ikinci tümcesi ve beşinci fıkrası?, Fulya KANTARCIOĞLU ?ikinci fıkrasının ilk tümcesi ve üçüncü fıkrasının ikinci tümcesinin kanun ve kanun hükmünde kararname ile kurulan fonlar yönünden? iptali gerekeceği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmamışlardır.

2- Ek Madde 9'un İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Ek 9. madde ile döner sermaye işletmelerinin aylık gayri safi hasılatlarından % 10 kesinti yapılmasının bir vergi olduğu, Maliye Bakanı'na bu verginin % 30'una kadar olan bölümünü tahakkukunda, geriye kalan kısmını da tahsilinde ödettirmek ve gerekli hallerde ek süre vermek, dilediği döner sermayeli işletmeyi tasfiye edebilmek, dilediğini birleştirebilmek veya bir başka döner sermayeli işletmeye devredilmesine karar verebilmek konusunda yetki verildiği, bu değişikliklerin ilgili yasalarında yapılması gerektiği hususunun önceki Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtilmesine karşın, buna uyulmadığı, ek süre verilebilecek zorunlu hallerin tanımının yapılmaması nedeniyle keyfi uygulamaların önüne geçilmesinin olanaksız olduğu, ayrıca, yürürlük maddesine göre, bu maddenin de 4139 sayılı Bütçe Yasası'nın yürürlüğünün durdurulması kararından itibaren uygulanmasının öngörülmesiyle Anayasa Mahkemesi kararının geçersiz kılındığı, bu nedenlerle maddenin Anayasa'nın 2., 11., 73. ve 153. maddelerine aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.

1050 sayılı Yasa'ya eklenen Ek 9. maddenin birinci fıkrasında; genel ve katma bütçeli idarelere bağlı döner sermayeli işletmelerin (iş yurtları ve benzeri kuruluşlar dahil) aylık gayri safi hasılatının % 10'unun (hastane döner sermayeleri işletmeleri için % 9'u) en geç ertesi ayın 20'sine kadar genel bütçeye irat kaydedilmek üzere ilgili saymanlıklara yatırılacağı, zorunlu hallerde Maliye Bakanlığı'nca ek süre verilebileceği kurala bağlandıktan sonra, ikinci fıkrasıyla da bu şekilde hesaplanan miktarın % 30'una kadar olan kısmının hasılatın tahakkukunda kalan kısmının da tahsilinde ödettirilmesine Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır. Maddenin üçüncü fıkrasında ise, yıl sonu kârları ile aylık gayri safi hasılat üzerinden genel bütçeye aktarılacak miktarlar zamanında yatırılmadığı takdirde 6183 sayılı Kanun'daki usullere göre yıllık % 12 zamlı olarak tahsil edileceği, ancak hesaplanan bu zammın döner sermayelerin ita amir ve saymanlıklardan yarı yarıya alınacağı öngörüldükten sonra, Maliye Bakanlığı'nca verilmiş ek süreler için zam uygulanmayacağı belirtilmektedir.

Dördüncü fıkrada, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere bağlı döner sermayeli işletmelerden gerekli görülenlerin birleştirilmesine devredilmesine ve tasfiye edilmesine Maliye Bakanı'nın yetkili olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada, döner sermayeli işletmelerin aylık gayri safi hasılattan irat kaydedilecek oranı, %30'a kadar yükseltmeye yine Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır.

İptali istenilen maddenin son fıkrasında da, özel kanunlarında bu kanuna tabi olmayacağı belirtilen döner sermaye işletmeleri hakkında da bu madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir.

Madde gerekçesinde; ?Döner sermayeli işletmeler, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin asli görevlerini yerine getirirken ortaya çıkan ve genel ve katma bütçe içinde yönetilmesine imkan ya da yarar bulunmayan ticari, sınai, zirai, mesleki ve kültürel nitelikteki fiyatlandırılabilir mal ve hizmetleri değerlendirmek üzere kanunla ve kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulmakta ve faaliyetlerini sürdürmektedir.

Mevzuatımızda döner sermayeli işletmelere ilişkin genel hükümleri kapsayan kanuni bir düzenleme bulunmadığından, çeşitli kanunlarla kendilerine döner sermaye verilen bu işletmelerin yönetim ve denetimleri birbirinden farklılık arzetmekte ve genellikle yetersiz kalmaktadır.

Döner sermayeli işletmelerin genellikle tüzel kişilikleri bulunmamakta, kuruluş sermayesi bağlı oldukları idareler tarafından verilmekte, faaliyetlerini herhangi bir karşılık ödemeksizin bu idarelere ait binalarda sürdürmekte, personelin özlük hakları ve demirbaş ihtiyaçları bağlı oldukları idareler tarafından ödenmektedir.

Madde döner sermayeli işletmelerin mali bir disiplin altına alınması ve Devletin bu işletmelere bütçeden yapmış olduğu giderlerin bir bölümünün karşılanması için, aylık gayri safi hasılatından bir kısmının genel bütçeye aktarılmasının sağlanması amacıyla düzenlenmektedir? denilmektedir.

Genel ve katma bütçeli idarelerin kamu hizmetlerini yerine getirirken bu hizmetlere bağlı olarak ticari, sınai, tarımsal, kültürel ve mesleki nitelikteki faaliyetlerin yürütülmesi için tahsis edilen sermayelere ?döner sermaye?, bu şekilde kurulan işletmelere de ?döner sermayeli işletmeler? denilmektedir. Bu işletmeler genel mali yönetim sisteminin dışında bulunmakta, bu nedenle bütçelerin genellik ve birlik ilkelerinin istisnalarını oluşturmaktadır.

Döner sermaye işletmelerinin aylık gayri safi hasılatlarından % 10 oranında genel bütçeye aktarma yapılması için maddede öngörülen süreye, zorunlu ve haklı nedenlerin olması durumunda Maliye Bakanlığı'nca ek süre verilmesinin hukuksal karmaşaya yol açacağı yolundaki iddia da Maliye Bakanlığı'nın bu işleminin yargı denetimine açık olması nedeniyle yerinde görülmemiştir.

Maddenin dördüncü fıkrasında, genel ve katma bütçeli idarelere bağlı döner sermayeli işletmelerden gerekli görülenlerin birleştirilmesine, devredilmesine ve tasfiye edilmesine Maliye Bakanı'nın yetkili olduğu belirtilmiş ise de, bu yetkinin kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle kurulmuş olan döner sermaye işletmeleri dışında idari kararlarla yapılanan işletmeler için kullanılacağı açıktır. Zira, kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle kurulmuş işletmelerin tasfiyesi, birleştirilmesi veya devredilmesi doğal olarak, kuruluşundaki yasal yönteme uygun olarak gerçekleştirilebilecektir.

Bu nedenle, mali politikaları uygulamakla yükümlü olan Maliye Bakanlığı'na idari kararlarla kurulmuş işletmeler hakkında düzenleyici yetkiler verilmesi yasama yetkisinin devri niteliğinde görülmemiştir.

İptal isteminin reddi gerekir.

Döner sermaye işletmelerinin aylık gayri safi hasılatlarından %10 oranında Hazineye aktarılacak pay, Anayasa'nın 73. maddesinde belirtilen vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülük niteliğinde olmadığından konunun bu maddeyle ilgisi görülmemiştir.

Güven DİNÇER, maddenin ?üniversiteler yönünden iptali gerektiği? Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN ve Fulya KANTARCIOĞLU ?dördüncü fıkranın özel kanun ve kanun hükmünde kararname ile kurulan döner sermayeli işletmeler yönünden iptali, son fıkranın ise tümüyle iptali gerektiği? düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmamışlardır.

3- Ek Madde 10'un İncelenmesi

Dava dilekçesinde, maddenin, değişik yasalarla belirlenen genel bütçe gelirlerinden kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılacak payların oranını değiştirme, hatta hiç pay ayrılmama yetkisini içerdiği, TBMM'nin yetkilerinin Anayasa'da belirlendiği ve yasama organına Anayasa dışında, yasa ya da başka metinle yetki verilemeyeceği ve yetkilerinin azaltılamayacağı, dava konusu madde kapsamında bulunan yasalardan birinin 2380 sayılı Yasa olduğu, yerel yönetimlerinin mali olanaklarının sınırlanmasının Anayasa'nın 127. maddesine ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı hükümleri dolayısıyla Anayasa'nın 90. maddesine aykırı olacağı, Anayasa ile tanınmamış bir yetkinin yasa ile tanınmasının olanaksız olduğu belirtilerek kuralın Anayasa'nın 2., 6., 11. ve 161. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Ek madde 10'a göre, çeşitli kanunlarla genel bütçe gelirlerinden kurum ve kuruluşlara aktarılması öngörülen paraların kanuni oran ve miktarları yılları bütçe yasaları ile arttırılıp ya da eksiltmek suretiyle yeniden belirlenebilecektir. Böylece, genel bütçeden Belediyelere, Özel İdarelere ve kimi fonlara aktarılacak paraların kanuni oranları ilgili yıl bütçeleri ile değiştirilebilecektir.

Maddenin gerekçesinde ?Mevzuatımızda genel bütçe gelirlerinden kurum ve kuruluşlara çeşitli ad ve şekillerde para aktarılmasına ilişkin pek çok hüküm yer almaktadır. Bunlardan 6831 sayılı Orman Kanunu'na 1744 sayılı Kanun'la eklenen Ek 3 üncü maddede Orman Köylülerinin Kalkındırma Fonu gelirleri arasında ?her yıl genel bütçenin binde birinden az olmamak üzere genel bütçeden yapılacak yardımlarda öngörülmektedir. Aynı şekilde 7126 sayılı Sivil Müdafaa Kanunu'nun 37 nci maddesi, ?Devlet Bütçesi adi gelirlerinin binde birinin Sivil Müdafaa Fonuna aktarılmasını hükme bağlamaktadır. Benzer hükümler 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunları'nda yer almaktadır.

Bu hükümler bütçenin temel ilkelerini ortadan kaldırmakta ve kaynakların dağıtılmasında hizmet önceliklerinin belirlenmesi konusunda güçlükler yaratmaktadır.

Bu nedenle söz konusu hükümlerin yılı bütçe kanunlarına konulan hükümler ile yürürlükleri durdurulmaktadır.

Madde ile getirilen düzenlemeye göre yukarıda açıklanan sakıncalı uygulamalar ortadan kaldırılarak genel bütçe gelirlerinden kurum ve kuruluşlara aktarılacak paraların oran ve miktarları bütçe imkanlarına göre yılları bütçe kanunları ile belirlenecektir? denilmektedir.

Mali politikalar, ekonomik olaylar ve öncelik verilecek kamu hizmetlerinin değişkenliği, bütçeden kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılacak paralara ilişkin düzenlemelerin çok çeşitli yasalarda yer aldığı gözetildiğinde, kamu gelirlerinin her yıl Bütçe Yasaları ile kontrol altına alınmasına gerek duyulduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, cari yıl ya da gelecek yıllar bütçelerinden kimi kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılacak paralara ilişkin dava konusu kural Genel Bütçe'de yer alan bütçe gelirlerini doğrudan ilgilendirdiğinden bu konuda bütçe kanunları ile düzenleme yapılmasının öngörülmesi Anayasa'nın 161. maddesinde belirtilen bütçelere bütçeyle ilgili kurallar dışında hiçbir hüküm konulamaz ilkesi ile çelişmemektedir.

Bu nedenle, iptal isteminin reddi gerekir.

Maddenin Anayasa'nın 2., 6. ve 11. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.

Yalçın ACARGÜN ve Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşe katılmamışlardır.

4- Ek Madde 11'in İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Ek 11. madde ile fonlara ve döner sermayeli işletmelere konulan verginin bu kez baraj, liman, havalimanı, enerji santralı, tesis gibi taşınmaz mal ve diğer varlıkları kullanan kurum ve kuruluşlara da getirildiği, kimi ülkelerde ?kullanıcının ücretleri? adıyla anılan, kimin hangi hizmete ne ödeyeceğinin önceden belli olduğu ve bu nedenle ilgili kurum ve kuruluşların önceden planlarını yapabildikleri sistemler uygulandığı halde, dava konusu maddenin ise alt ve üst sınır gösterilmediği için belirsizlik içerdiği, bütçe gereksinimlerine göre yorumu yıldan yıla genişleyip daralabilecek ?tesis? sözcüğünün eklenmesinin hukuk devleti ilkesini zedelediği, kamu kurum ve kuruluşlarının, birbirlerinden aldıkları hizmetlerin karşılığını ödemelerinin belirli ve standart bir tarifeyi gerektirdiği halde, düzenlemenin bu hizmetin karşılığında alınacak bedeli belirlemediği gibi bunların ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılmasını da güvenceye almadığı, Anayasa'da olmayan bir yetkinin yasa ile bakanlık ve müsteşarlığa tanınamayacağı bu nedenle dava konusu maddenin Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 6., 7. ve 161. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

İptali istenilen kuralın birinci fıkrasında, genel ve katma bütçeli daireler tarafından yaptırılan baraj, liman, havalimanı, enerji santralı gibi tesisleri kullanan, kendilerine tahsis edilen gayrimenkuller üzerinde faaliyette bulunan veya bu gayrimenkulleri değerlendiren kurum ve kuruluşlardan kendilerine sağlanan bu olanaklara karşılık olarak elde ettikleri gayrisafi gelirlerin belirli bir bölümünün bütçeye aktarılması öngörülmekte, ikinci fıkrasında da, hangi kurum ve kuruluşlardan ne oranda pay alınacağının her yıl bütçe yasalarıyla düzenleneceği belirtilmekte, üçüncü fıkrasında ise, bu payların takip, tahsil ve denetimine ilişkin esas ve usulleri belirleme yetkisi Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı'na verilmektedir.

Anayasa'nın 161. maddesinde, genel ve katma bütçelerin nasıl hazırlanıp uygulanacağının yasa ile belirleneceği öngörülmüştür. Bu bağlamda çıkarılmış olan 1050 sayılı Yasa'ya göre bütçe, idareye harcamaların yapılmasına ve gelirlerin toplanmasına izin veren bir yasa olarak nitelendirilmiştir. Böylece, giderlerin yapılması ve gelirlerin tahsil edilebilmesi için yasal dayanak gösterilmesi zorunlu hale getirilmiştir.

İptali istenen maddenin birinci fıkrası ile kimi kamu kurum ve kuruluşlarının gayrisafi hasılatlarından belirli bir oran dahilinde yapılacak tahsilatın bütçe geliri olması nedeniyle Bütçe Yasası ile yasal dayanağa kavuşturulmasında Anayasa'nın 161. maddesine aykırılıktan sözedilemez.

Öte yandan, Anayasa'nın ?yasama yetkisi? kenar başlıklı 7. maddesi ?yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez? hükmünü içermektedir.

Bilindiği gibi, parlamenter rejimlerde herhangi bir alanı, ilkel düzenleme yetkisi yasama organınındır. Bu yetki genel ve asli bir yetkidir. Hukukumuzda yasama yetkisinin genelliği, kanunla düzenleme alanının konu bakımından sınırlı olmadığı, Anayasa'ya aykırı olmamak koşuluyla her konunun düzenlenebileceği anlamına gelir. Bu çerçevede yasama organı, genel ilkeleri belirledikten sonra ayrıntılı ve açıklayıcı düzenlemeleri yürütme organına bırakabilir.

Ek madde 11'in ikinci fıkrasına göre ilgili kurumların gayrisafi hasılatlarından ne oranda pay alınacağı her yıl bütçe kanunlarında gösterilecektir. Bu kurumların kullandıkları varlıklar karşılığında yapacakları ödemelere esas olacak en önemli unsur bütçe yasaları ile saptanacak olan orandır. Sözkonusu oranın yasa ile belirlenecek olması takip, tahsil ve denetim gibi alt unsurların ise yürütme organına bırakılması Anayasa'nın 7. ve 2. maddelerine aykırı değildir.

İptal isteminin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa'nın Başlangıç'ı ve 6. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.

C- Yasa'nın 2. Maddesinin İncelenmesi

Yasa'nın 2. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na Ek 34. ve Ek 35. maddeler eklenmiştir.

1- Ek 34. Maddenin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmeyenlerin borçlarına karşılık yapılacak tahsilatın cari kura göre daha yüksek olan efektif satış kuru üzerinden hesaplanmasının Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen adalet anlayışına uygun olmadığı belirtilerek kuralın iptali istenmektedir.

Maddede, kamu personelinin yurtdışına öğrenim yapmak, yetiştirilmek, eğitilmek, bilgilerini artırmak, staj yapmak gibi nedenlerle geçici süreli görevli olarak üç ay veya daha fazla süre ile gönderilmeleri halinde, yurtdışında bulundukları sürenin iki katı kadar mecburi hizmetle yükümlü olacakları belirtilmiş, bunun yerine getirilmemesi halinde kurumlarınca fiilen döviz olarak yapılmış masrafların geri alınmasına ilişkin kurallar düzenlenerek, sözkonusu borcun, tahsil tarihindeki T.C. Merkez Bankası'nca ilan edilen efektif satış kuru üzerinden dövize çevrilerek fıkrada belirlenen şekilde hesaplanan döviz borcundan mahsup edileceği öngörülmüştür.

Merkez Bankası'nın ilan ettiği efektif döviz satış kuru her ne kadar dövizin cari satış kurundan bir miktar yüksek ise de, kamu görevlisinin yurt dışından döndükten sonra yükümlü olduğu mecburi hizmet süresini tamamlamasını sağlamak amacıyla getirildiği anlaşılan dava konusu kuralla yurtdışına gönderilen kamu personelinin mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmemeleri halinde kurumlarınca döviz cinsinden yapılan masraflar için tahsil tarihinde Merkez Bankası'nca tesbit ve ilan edilen efektif satış kurunun esas alınmasında hukuk devletinde olması gereken adalet anlayışı ile bağdaşmayan bir yön görülmemiştir.

Bu nedenle kural Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

2- Ek 35. Maddenin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Devletin madde kapsamındaki kişilere iş alanı yaratmakta zorlanması ve personel giderlerinin artması nedeniyle mecburi hizmet yükümlülüğünün kaldırıldığı, oysa bu okulların, Anayasa'nın 42. maddesinin ikinci fıkrasındaki maddi olanaksızlık içindeki öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri için Devlete verilen görev gereğince açılmış okullar olduğu, öte yandan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ?sosyal? bir devlet olması nedeniyle Devletin maddi olanaksızlık içindeki başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri için yardım yapması gerektiği, daha sonra aldıkları eğitim çerçevesinde bunlara iş de vermek zorunda bulunduğu, bunun ise sözkonusu öğrencilerin hem devletten aldıklarını geriye ödeme yolu, hem de, Devletin Anayasa'nın 49. maddesinde belirlenen işsizliği önlemeye elverişli bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alma görevinin bir sonucu olduğu, ayrıca madde kapsamında yapılacakların Anayasa'nın 65. maddesiyle de çelişmeyeceği maddi olanaksızlık içinde okuyan öğrencilerin iş bulma korkusu nedeniyle bu uygulamayı seçtikleri belirtilerek maddenin iptali istenilmektedir.

Maddede, kamu kurum ve kuruluşları tarafından personel kanunları ve diğer özel kanunlarda yer alan hükümlere göre, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren okutulacak yeni öğrencilere mecburi hizmet yükümlülüğü getirilemeyeceği, halen mecburi hizmet karşılığı okutulmakta olan öğrencilerin ise talep etmeleri halinde mezuniyet sonrası ya da memuriyete atandıktan sonra kurumlarından talep etmeleri halinde hiçbir işleme gerek kalmaksızın yükümlülüklerinin ve tazminat borçlarının ortadan kalkacağı belirtilmektedir.

Ek 35. madde gerekçesinde,

?...eğitilmiş insan ihtiyacını karşılamak amacıyla Cumhuriyetimizin ilk yıllarında başlatılmış ve uzun yıllar sürdürülmüş olan mecburi hizmet karşılığı öğrenci okutma uygulaması, ülkemizde eğitimin yaygınlaşması ve seviyesinin yükselmesi karşısında giderek önemini yitirmiş ve uygulama alanı daralmıştır.

Diğer tarafta bu şekilde okutulan öğrencilerin boş kadrolara atanmaları bu kurumları istihdam baskısı altında bırakmakta, zaman zaman boş kadrolar da yeterli olmadığından, kadro ihdası yoluna gidilmektedir. Bu durum bir yandan kadroların, diğer yandan personel giderlerinin artmasına yol açmaktadır.

Mecburi hizmet yükümlülüğünün kamu kurum ve kuruluşları üzerindeki istihdam baskısını azaltmak ve kurumların değişen hizmet ihtiyaçlarına göre daha kaliteli personel temin etmelerini sağlamak maksadıyla, 1995 ve 1996 Mali Yılı Bütçe Kanunlarında bir düzenleme yapılmıştır. Her yıl bütçe kanunlarında bu tür hükümlere yer verilmesi yerine 657 sayılı Kanuna ek bir madde eklenmek suretiyle düzenleme yapılması daha uygun olacaktır.

Diğer taraftan, halen mecburi hizmet yükümlüsü olarak okuyan öğrencilere gerek mezuniyetlerinden gerekse memuriyete atanmalarından sonra tek taraflı olarak mecburi hizmet yükümlülüğünü, tazminat borcu doğmaksızın sona erdirme hakkı verilmektedir...? denilmektedir.

Anayasa'nın eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi başlığını taşıyan 42. maddesinin yedinci fıkrasında, ?Devlet maddî imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır? denilmektedir.

Anayasa'nın 42. maddesinin ikinci fıkrasının uygulamaya geçirilmesi bağlamında, kamu kurum ve kuruluşlarının personel kanunlarında ve kendi özel yasalarında yer alan kurallara göre öğrenci okutmaları, burs vermek veya parasız yatılı olarak öğrenci okutmak biçiminde gerçekleşmektedir. Ancak, Anayasa'da Devlet desteğiyle okutulan bu kişilere yine Devlet tarafından bir iş bulunması zorunluluğu yer almamaktadır.

Öte yandan, Anayasa'nın 49. maddesinin ikinci fıkrasındaki, Devletin işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alacağına ilişkin kuralın, Anayasa'nın 65. maddesinde öngörülen mali olanakların yeterliliği ölçüsünde uygulanabileceği kuşkusuzdur. Bu nedenle Devletin burslar veya başka yollarla öğrencilere yaptığı yardımların onları çalıştırma yükümlüğünü de kapsadığı ileri sürülemez.

Açıklanan nedenlerle, kural Anayasa'nın 42. ve 49. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

D- Yasa'nın 3. Maddesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, öğrencilere verilen kredilere DİE toptan eşya fiyatları oranında yıllık faizin getirildiği ve ödeme süresinin kısaltıldığı, maddenin devleti tüccar gibi görmeye çalışmanın bir ürünü olduğu, Anayasa'nın 42. maddesinde yalnızca ilk öğretimin parasız olduğunun belirtilmesinin orta ve yüksek öğretimin paralı olacağı anlamına gelmediği, Anayasa'nın 130. maddesinin, Devletin yapacağı yardımları ortadan kaldıracak biçimde yorumlanamayacağı, Devletin neden olduğu enflasyonun bedelini öğrenciden almasının hiçbir hukuksal temele oturtulamayacağı, ayrıca Devletin yardım yapmasının yasal bir zorunluluk olduğu, alınan kredinin ticari değil sosyal bir kredi olduğu gözönüne alınırsa bu tür borçlara düşük faiz uygulanması gerektiği ileri sürülerek kuralın Anayasa'nın 2., 42. ve 130. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

16.8.1961 gün ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu'nun, Yasa'nın 3. maddesiyle yeniden düzenlenen 16. maddesinde, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'ndan öğrenim kredisi alan öğrencilerin borçlarının Devlet İstatistik Enstitüsü'nün toplam eşya fiyat endeksindeki artışlar uygulanarak tesbit edileceği, borç ödemesinin öğrenim görülen öğretim kurumunun normal öğrenim seresinin bitiminden itibaren iki yıl sonra başlayacağı ve kredi alınan sürenin yarısı kadar sürede ve üçer aylık dönemler halinde Kurum'a ödeneceği belirtilmiş, ayrıca borcun ödenmesine ilişkin diğer hususlara da yer verilmiştir.

Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin sadece hukuk devleti değil aynı zamanda sosyal devlet olduğu da açıklanmıştır. Sosyal devletin temel amaç ve görevleri, sosyal adaletin sosyal refahın ve sosyal güvenliğin sağlanmasıdır. Bireyin doğuştan sahip olduğu onurlu bir yaşam sürdürme, maddî ve manevî varlığını geliştirme hakkını kullanabilmesi için, Devlet sosyal adalet gereklerini de gözeterek gerekli olanakları sağlamakla yükümlüdür.

Anayasa'nın 42. maddesinde, Devletin maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapacağı kabul edilmekle, ?sosyal devlet? ilkesi eğitim ve öğretim hakkı alanında somutlaştırılmıştır. Ancak, Anayasa'nın 65. maddesi uyarınca Devletin bu tür görevlerini akçalı kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceğinde kuşkuya yer yoktur.

Kurumun kuruluş kanunu gerekçesine uygun olarak, öğrencilere ödenen paranın, enflasyon karşısında değeri korunarak döner sermayeye dönüştürülmesi ve böylece, yeni kredi alacak öğrencilere tahsisi amacı gözetilerek getirilen düzenlemede, Anayasa'nın 42. ve 2. maddelerine herhangi bir aykırılık bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir.

Anayasa'nın ?Yükseköğretim Kurumları? başlığını taşıyan 130. maddesinin konuyla ilgili dokuzuncu fıkrasında da, Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkelerin ve Yüksek Öğretim Kurulu ile üniversitelere Devletin sağladığı mali kaynakların kullanılmasının kanunla düzenleneceğine işaret edilmekte olup, bu maddenin, yükseköğretimde okuyan öğrencilere ödenen kredilerin geri ödenmesinin düzenlendiği dava konusu maddeyle herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, iptal isteminin reddi gerekir.

E- Yasa'nın 4. Maddesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Yasa'nın 4. maddesine ilişkin özel bir Anayasa'ya aykırılık gerekçesine yer verilmediğinden bu maddenin, Anayasa'nın 153. maddesi kapsamında Yasa'nın tümü için ileri sürülen savlar doğrultusunda iptalinin istendiği sonucuna varılmıştır.

Yasa'nın 4. maddesiyle değiştirilen 4.11.1981 günlü, 2547 sayılı Kanun'un Ek 18. maddesinin ikinci fıkrasında, yapılacak yardımın Devlet yardımının miktarının katma bütçeli Devlet Yükseköğretim Kurumlarına o yıl tahsis edilen toplam bütçe ödeneklerinin örgün öğrenci sayısına bölünmesi ile elde edilen miktarın ilgili vakıf yükseköğretim kurumunda okuyan öğrenci sayısıyla çarpılmasıyla bulunacak meblağın yarısını geçemeyeceği, Vakıf Üniversitelerinin merkezleri dışındaki illerde yükseköğretim kurumları kurabilecekleri öngörülmektedir.

Bu kuralın, 2547 sayılı Yasa'nın dana önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen konuya ilişkin kuralıyla içerik ve nitelik yönünden herhangi bir benzerliği saptanamadığından, Yasa'nın 4. maddesi Anayasa'nın 153. bu bağlamda 2. ve 11. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Güven Dinçer ve Sacit Adalı bu görüşe katılmamışlardır.

F- Yasa'nın 5. Maddesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, öğrencilerden harç alınması sonucunu doğuran düzenlemenin sosyal devlet anlayışı ile bağdaşmadığı, yasa tüzük ve diğer metinlerin kamu idarelerine dağıtılmamasının hukuksal bilgi akışını engellemesi nedeniyle hukuk devleti ilkesine, kamu konutlarının bakım, işletme ve onarım giderlerinin bütçeye ödenek konularak karşılanmasını olanaksız kılan (d) bendinin sosyal hukuk devleti ilkesine, öğrencilere kredi verilmesinin düzenlendiği kuralların kaldırılarak koşulların ağırlaştırılmasının Anayasa'nın 2., 42. ve 130. maddelerine, (f) bendi ile Yasa yapma tekniğine aykırı hareket edilerek hukuk devleti ilkesine (g) bendi ile memur, işçi ve emeklilerine konut yardımı yapılmasını öngören kuralın kaldırılmasının Anayasa'nın 57. maddesi ile Devlete yüklenen ödevin yapılması gereğine aykırı olduğu belirtilerek maddenin iptali istenmiştir.

- Maddenin (a) bendi ile 29.8.1977 günlü, 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanunu'nun muhtarların harç pulu karşılığında tahsil edecekleri harçları mal sandıklarına yatırmaları ve bundan %25 prim almalarını öngören 2. maddesi yürürlükten kaldırılarak, harçların tamamının muhtarlarda kalması sağlanmaktadır.

- Maddenin (b) bendi ile 4.11.1981 gün ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun 50. maddesinin (c) bendi gereğince, lisansüstü öğretim yapan öğrencilerden harç alınmayacağına ilişkin kural yürürlükten kaldırılarak bu öğrencilerden de harç alınması olanaklı hâle getirilmektedir.

- Maddenin (c) bendi ile 23.5.1928 tarih ve 1322 sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlânı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanun'un 7. maddesi yürürlükten kaldırılarak yasa, tüzük ve diğer metinlerin yeterli miktarda basılmış örneklerinin merkezdeki dairelere dağıtılmak üzere Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünce doğrudan TBMM üyelerine ve diğer idarelere gönderilmesi uygulamasına son verilmektedir.

- Maddenin (d) bendi ile 9.11.1983 gün ve 2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu'nun kamu konutlarının işletme, bakım ve onarım giderlerine ilişkin ayrıntılı düzenlemeler içeren 6. maddesi yürürlükten kaldırılarak, kamu konutlarının bakım, işletme ve onarım giderlerinin nasıl yapılacağının 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK'nin 13. maddesi gereğince Maliye Bakanlığı tarafından saptanması olanaklı hâle getirilmektedir.

- Maddenin (e) bendi ile 6.8.1961 gün, 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu'nun 16. maddesindeki değişiklik sonucu uygulanma olanağı kalmayan 15. ve 18. maddeleri yürürlükten kaldırılmaktadır.

- Maddenin (f) bendi ile kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin, 4160 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle 1050 sayılı Kanun'a eklenen Ek 8. maddeye aykırı hükümleri yürürlükten kaldırılmaktadır. 4160 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle Kanun, KHK'lerle kurulmuş tüm fonlarla ilgili yeni düzenlemeler getirilmiş olması nedeniyle bunlara ilişkin Kanun ya da KHK'de değişiklik yerine (f) bendinde genel bir düzenleme yapılmasının uygun görüldüğü anlaşılmaktadır.

- Maddenin (g) bendi ile 11.11.1986 gün ve 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun'un 3. maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. Buna göre, Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren memurlar, işçiler ve bunların emeklilerine konut edindirme yardımı yapılmayacaktır. Ancak, Yasa yürürlüğe girdiği tarihte konut edindirme yardımına hak kazananların bu düzenlemeden etkilenmeyeceği açıktır.

Kural koymak, değiştirmek, yürürlükten kaldırmak veya yasalar arasında ya da aynı yasanın kuralları arasında uyum sağlamak yasakoyucunun, genel düzenleme yetkisi içinde ise de, bu yetkilerini kullanırken Anayasa'yı hukukun genel ilkelerini bu bağlamda kazanılmış hakları gözetmek zorunda olduğu kuşkusuzdur.

Dava konusu 5. maddeyle devletin mali olanakları da gözetilerek yasama tekniğine, uygulamaya ilişkin zorunluluklar nedeniyle kimi kurallar, yürürlükten kaldırılırken kazanılmış hakların da ihlâl edilmediği anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2., 42. ve 130. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

G- Yasa'nın 6. ve 7. Maddelerinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, yasaların geriye yürütülmesinin bir istisna olduğu ve yasadan yararlanan lehine bir durum yaratma veya çok büyük bir toplumsal çıkar gereği olabileceği, oysa, burada bir ?hak kaybı? bulunduğu, öte yandan, 1996 Mali Yılı Bütçe Yasası ile yüksek öğrenim kredi koşullarının ağırlaştırılmasını öngören maddenin 4160 sayılı Yasa'nın Ek 8 ve Ek 9. maddeleri ile Anayasa Mahkemesi kararının geçerlik tarihinden itibaren yeniden uygulamaya konulduğu bunun ise Anayasa'nın 153. maddesine aykırılık oluşturduğu belirtilerek 6. maddenin (a), (b) ve (c) bendlerinin iptali istenilmektedir.

4160 sayılı Yasa'nın 6. maddesi ile kimi maddelerinin yürürlük tarihlerine ilişkin farklı düzenlemeler yapılmıştır.

4139 sayılı 1996 yılı Bütçe Yasası'nın kimi maddelerinin Anayasa Mahkemesi'nce 19.7.1996 günü yürürlüklerinin durdurulması üzerine doğan boşluğun doldurulması amacıyla 4160 sayılı Yasa çıkarılmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin Bütçe Yasaları ile değil olağan yasalarla düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle iptal ya da yürürlüğünü durdurduğu kuralları yeniden düzenleme yolunu seçen yasakoyucu, 4160 sayılı Yasa'nın bazı maddelerinin yürürlük tarihini, 1996 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nun kimi maddelerinin yürürlüğünün durdurulduğu 19.7.1996 tarihine kadar geri götürmek suretiyle doğan boşluğu doldurmayı amaçlamıştır.

Bu nedenle, 6. maddenin (a), (b), (c) bentlerinde sayılan yasa hükümlerinin 19.7.1996 tarihinden itibaren, diğer hükümlerinin de Yasa'nın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.

6. maddenin (a), (b) ve (c) bendlerinde belirtilen kuralların yürürlüğe girecekleri tarihin geriye doğru götürülerek 19.7.1996 günü olarak belirlenmesinin, önceki bölümlerde de açıklandığı üzere Anayasa'da öngörülen ?hukuk güvenliği?, ?kazanılmış? haklar ve ölçülülük ilkelerini zedelemediği sonucuna varılmıştır. Ayrıca, yukarıda da belirtildiği gibi, bütçe yasalarıyla yapılamayacağı gerekçesiyle iptal edilip öz yönünden incelenmeyen bir kuralın, iptal kararı doğrultusunda olağan yasalarla yeniden düzenlenmesi Anayasa'nın 153. maddesine aykırılık oluşturmaz.

7. maddeyle Kanun'un Bakanlar Kurulunca yürütüleceği öngörülmüş olup, yürütmeye ilişkin bu maddede de Anayasa'ya aykırılık görülmemiştir.

H- Yasa'nın Geçici 1. Maddesinin İncelenmesi

Başvuru dilekçesinde, Yasa'nın 1. maddesiyle 1050 sayılı Yasa'ya eklenen Ek 11. maddenin iptali bu maddenin de iptalini gerektirecektir denilmiştir.

2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün Anayasa'ya aykırılığı hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmaya mecbur değildir. Anayasa Mahkemesi taleple bağlı kalmak koşuluyla başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı verebileceğinden, itiraz konusu kural ilgisi nedeniyle Anayasa'nın 2. ve 7. maddeleri yönünden incelenmiştir.

Geçici 1. maddede, ?Bu Kanunun 1. maddesi ile 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununa eklenen ek 11. madde gereğince, baraj, liman, havalimanı, enerji santralı, tesis gibi taşınmaz mal ve varlıkları kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının gayrisafi hasılatlarından, bu kullanıma karşılık olmak üzere 1996 Mali Yılında hangi kurum ve kuruluşlardan ne oranda pay alınacağının tespitine Maliye Bakanı yetkilidir? denilmektedir.

Yasa'nın 1. maddesiyle 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu'na eklenen Ek Madde 11'de aynı konu hakkında genel bir düzenleme yapılarak, hangi kurum ve kuruluşlardan ne oranda pay alınacağının her yılın bütçe kanunu ile tesbit edileceği öngörülmüştür. Geçici 1. maddede belirtilen varlıkları kullanan kamu kurum ve

kuruluşlarının gayrisafi hasılatlarından bu kullanıma karşılık olmak üzere 1996 mali yılında ne oranda pay alınacağının tesbitinde ise Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır.

Yukarıda da belirtildiği gibi, Anayasa'nın 7. maddesi uyarınca kullanılan yasama yetkisi Anayasa'ya aykırı olmamak koşuluyla konu bakımından sınırlı değildir. Ancak yasakoyucu düzenleme yaparken genel ilkeleri belirlemek zorundadır. Ayrıntılı ve açıklayıcı düzenlemeleri ise yürütme organına bırakabilir. Bu bağlamda, gayrisafi hasılatlardan alınacak pay oranının yasakoyucu tarafından saptanması gerekirken hiçbir sınır ve çerçeve çizilmeden Maliye Bakanı'na yetki verilmesi yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin Anayasa'nın 7. maddesi ile 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin gereği olan hukuksal güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırıdır.

Bu nedenle kuralın iptali gerekir.

V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ

1.8.1996 günlü, 4160 sayılı ?26.5.1927 Tarih ve 1050 Sayılı, 14.7.1965 Tarih ve 657 Sayılı, 16.8.1961 Tarih ve 351 Sayılı, 29.8.1977 Tarih ve 2108 Sayılı, 4.11.1981 Tarih ve 2547 Sayılı, 23.5.1928 Tarih ve 1322 Sayılı, 9.11.1983 Tarih ve 2946 Sayılı ve 11.11.1986 Tarih ve 3320 Sayılı Kanunların Bazı Hükümlerinde Değişiklik Yapılması ve Bazı Hükümlerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun?un yürürlüğünün durdurulması isteminin REDDİNE,

24.6.1997 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

VI- SONUÇ

1.8.1996 günlü, 4160 sayılı ?26.5.1927 Tarih ve 1050 Sayılı, 14.7.1965 Tarih ve 657 Sayılı, 16.8.1961 Tarih ve 351 Sayılı, 29.8.1977 Tarih ve 2108 Sayılı, 4.11.1981 Tarih ve 2547 Sayılı, 23.5.1928 Tarih ve 1322 Sayılı, 9.11.1983 Tarih ve 2946 Sayılı ve 11.11.1986 Tarih ve 3320 Sayılı Kanunların Bazı Hükümlerinde Değişiklik Yapılması ve Bazı Hükümlerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun?un:

A- 1. maddesiyle 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu'na eklenen;

1- Ek Madde 8'in Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Haşim KILIÇ'ın ?Üçüncü fıkrasının ikinci tümcesinin?, Yalçın ACARGÜN'ün ?Üçüncü fıkrasının ikinci tümcesi ve beşinci fıkrasının?, Fulya KANTARCIOĞLU'nun ?İkinci fıkrasının ilk tümcesi ve üçüncü fıkrasının ikinci tümcesinin kanun ve kanun hükmünde kararname ile kurulan fonlar yönünden? iptali gerekeceği yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

2- Ek Madde 9'un Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Güven DİNÇER'in ?Maddenin üniversiteler yönünden iptali gerektiği?, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN ile Fulya KANTARCIOĞLU'nun ?Maddenin dördüncü fıkrasının özel kanun ve kanun hükmüne kararname ile kurulan döner sermayeli işletmeler yönünden iptali, son fıkrasının ise tümüyle iptali gerektiği? yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

3- Ek Madde 10'un Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Yalçın ACARGÜN ile Fulya KANTARCIOĞLU'nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

4- Ek Madde 11'in Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

B- 2. maddesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na eklenen Ek Madde 34 ve Ek Madde 35'in Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

C- 3. maddesiyle değiştirilen 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu'nun 16. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

D- 4. maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun Ek 18. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Güven DİNÇER ile Sacit ADALI'nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

E- 5., 6. ve 7. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

F- Geçici 1. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

24.6.1997 gününde karar verildi.

Başkanvekili

Güven DİNÇER
Üye

Selçuk TÜZÜN
Üye

Ahmet Necdet SEZER

Üye

Samia AKBULUT
Üye

Haşim KILIÇ
Üye

Yalçın ACARGÜN

Üye

Mustafa BUMİN
Üye

Sacit ADALI
Üye

Ali HÜNER

Üye

Lütfi F. TUNCEL
Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

Esas Sayısı : 1996/56

Karar Sayısı : 1997/58

KARŞIOY GEREKÇESİ

1.8.1996 günlü, 4160 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle 26.5.1927 günlü, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu'na eklenen Ek Madde 8'in ilk fıkrasında fonların gelirlerinin Hazine adına açılan ortak bir fon hesabında toplanacağı belirtildikten sonra ikinci fıkrasında ?Yılları bütçe kanunları ile hangi fonların bütçe kapsamına dahil edileceği belli edilir? kuralına yer verilmiştir.

Hukuk düzenimizde, belli bir amacın veya birbirine yakın amaçların gerçekleştirilmesi için gereksinme duyulan nakit ve diğer kıymetlerin toplandığı ve harcandığı kamusal nitelikli bir hesap konumunda olan fonlardan, bütçe içinde yer almayanların, kaynaklarının tümü bütçe dışından karşılanmaktadır. Bunun nedeni, kuşkusuz, malî mevzuatı ve bütçe sürecini aşarak uygulamaya hız kazandırmaktır. Bu fonlardan, kanun ve kanun hükmünde kararname ile kurulmuş olanların da, hangilerinin bütçe kapsamına alınacağı hususunda bütçe yasalarına yetki verilmesi, ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde bütçe yasalarıyla değişiklik yapılabilmesine olanak sağlanması anlamına gelmektedir. Oysa Anayasa'nın 161. maddesinin son fıkrasına göre, ?Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz? Anayasa Mahkemesi'nin konuya ilişkin önceki kararlarındaki ilkeleri de yansıtan 13.6.1995 günlü, E. 1995/2, K. 1995/12 sayılı kararında da belirtildiği gibi, ?bütçe ile ilgili hükümler? ifadesi, yasa konusu olabilecek bir kuralı kapsamaması koşuluyla bütçeyi açıklayıcı uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemeler olarak değerlendirilmelidir.?

Bu nedenle bütçe dışı bir fonun bütçe içine alınması bir yasa yetki verse de yine bütçeden ayrı bir yasanın konusu olabileceğinden ?bütçe ile ilgili hüküm? kapsamı içinde düşünülemez.

Anayasa'nın 88. ve 89. maddelerinde düzenlenen kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki yasalaşma süreci, Anayasa'nın 162. maddesinde bütçe yasaları için öngörülenden farklıdır. Anayasa'da farklı olarak düzenlenen bu iki ayrı yasalaşma yönteminin sonucu olarak, birisinin kapsamına giren bir konunun, diğerine ilişkin usul ve esaslar kullanılarak yasalaştırılması, değiştirilmesi veya kaldırılması olanaksızdır. Buna bir yasanın olur vermesi de sonucu etkilemez. Çünkü bu durumda da bir yasa kuralının ancak aynı nitelikte bir yasa kuralı ile değiştirilebileceği ilkesi gözardı edilerek Anayasa'da öngörülen ve genel olarak yasalaşma sürecini düzenleyen kurallara göre çıkarılmış bir yasanın farklı bir yasalaşma süreci olan bütçe yasası ile değiştirilebilmesine olanak sağlanmış olmaktadır. Böylece, yetki veren yasa, Anayasa buyruğunu aşmakta araç olarak kullanılmakta, başka bir anlatımla Anayasa'nın doğrudan izin vermediği bir sonuca dolaylı yoldan ulaşılmaktadır.

Bu uygulamaya olanak veren sözkonusu kuralın, Anayasa ile uyum içinde olmadığı açıktır.

Ek Madde 8'in üçüncü fıkrasının ilk cümlesinde, ?Kapsam dışında bırakılan fonların gelirleri ve harcamaları bütçe ile ilişkilendirilmez? denilmesine karşın ikinci cümlesinde, ?ancak, bunların müşterek fon hesabından toplanan gelirlerinden Maliye Bakanı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın birlikte teklifi üzerine Başbakanın onayı ile belirlenecek oran ve miktarlarda kesinti yapılarak genel bütçeye gelir kaydedilir.? denilmektedir. Bu kapsamdaki fonlar arasına, kanun veya kanun hükmünde kararnamelerle kurulanların da girdiği tartışmasızdır. Oysa bu tür objektif düzenleyici işlemlerle kurulan fonların gelirlerinde, idareye verilen yetkiyle değişiklik yapılması sonucunu doğuran düzenlemelerin de, yine kanun veya kanun hükmünde kararnamelerle yapılması gerekir. Bu değişiklik konusunda, idareye yasa ile yetki verilmesi ise, yasa ile düzenleme anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesi'nin bir çok kararında da vurguladığı gibi, yürütme yetkisi Anayasa'daki bazı ayrık durumlar dışında özerk değil, ancak yasanın çizdiği sınırlar içinde ve ona dayanarak kullanılabilecek bağlı bir yetkidir. Bu yetkinin Anayasa'nın 8. maddesine uygun olarak kullanılabilmesi ise, yasaların temel ilkeleri belirlemesi, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı yürütme organının düzenlemesine bırakmaması ile olanaklıdır. Bu aynı zamanda yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin Anayasa'nın 7. maddesinin de gereğidir.

Açıklanan nedenlerle, Ek Madde 8'in, ortak fon hesabında toplanan gelirlerden, idare tarafından hiçbir ölçüye bağlı olmaksızın kesinti yapılarak genel bütçeye gelir yazılmasına olanak veren kuralı, yasama yetkisinin devri niteliğini taşıması ve bunun sonucu olarak da idareyi sınırları belli olmayan bir alanda yetki kullanmak zorunda bırakması nedeniyle Anayasa'nın 7. ve 8. maddelerine aykırıdır.

Ek Madde 9'un dördüncü fıkrasına göre, ?genel bütçeye dahil dairelere ve katma bütçeli idarelere bağlı döner sermayeli işletmelerden gerekli görülenlerin, birleştirilmesine, devredilmesine ve tasfiye edilmesine Maliye Bakanı yetkilidir?.

Özel kanun veya kanun hükmünde kararname ile kurulan döner sermayeli işletmelerin, birleştirilmesi, devredilmesi ve tasfiyesinin de Anayasa'nın yukarıda belirtilen 7. ve 8. maddeleri doğrultusunda ancak kanun veya kanun hükmünde kararname ile yapılması ya da bu konuda yetki verilmek isteniyorsa, bunun hangi hallerde kullanılabileceği konusuna açıklık getirilmesi gerekirken bu hususların gözetilmemesi Anayasa'ya açık bir aykırılık oluşturur.

Maddenin son fıkrasındaki ?Genel bütçeye dahil dairelerin ve katma bütçeli idarelerin, özel kanunlarında bu kanuna tabi olmayacağı belirtilen döner sermaye işletmeleri hakkında da bu madde hükümleri uygulanır? biçimindeki kuralla, bu fıkradaki döner sermaye işletmeleri hakkında da maddenin bütünlüğü içinde dördüncü fıkra hükmünün de uygulanmasına olanak sağlandığından, doğal olarak, bu fıkra ile ilgili Anayasa'ya aykırılık gerekçesi son fıkra için de geçerlidir.

Ek Madde 10'da ?İlgili yıl bütçe kanunları ile çeşitli kanunlarla genel bütçe gelirlerinden kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılması öngörülen paraların kanunî oran ve miktarları o malî yıl için yeniden belirlenebilir? kuralına yer verilmiştir.

Bu kural ile, genel bütçe gelirlerinden kamu kurum ve kuruluşlarına para aktarılmasına ilişkin çeşitli yasalardaki oran ve miktarları yeniden belirleme yetkisinin ilgili yıl bütçe yasalarına verilmesi, Anayasa'da yasalaşma süreci farklı bir usule bağlı tutulmuş yasalarda, bütçe yasaları ile değişiklik yapılmasına olanak sağlayacağından, aynı esası benimseyen Ek Madde 8'in ikinci fıkrasının ikinci cümlesine ilişkin gerekçelerle, bu madde de Anayasa'ya aykırıdır.

Açıklanan nedenlerle, çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Üye Fulya KANTARCIOĞLU

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber