MEB Müsteşarı Birinci, Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi'nin YÖK taslağı ile üniversitelerde 25 bin akademik personelin görevinden olacağını yönündeki iddiasının gülünç olduğunu söyledi

Haber Giriş : 25 Ağustos 2003 08:47, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

MEB Müsteşarı Birinci, Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi'nin YÖK taslağı ile üniversitelerde 25 bin akademik personelin görevinden olacağını yönündeki iddiasının gülünç olduğunu söyledi ve YÖK taslağı ile ilgili eleştirileri cevapladı

YÖK Kanun Taslağı, taraflı yaklaşımlar sebebiyle topluma tam olarak anlatılamadı. Mevcut yapının devamını isteyenler ve YÖK yönetimini kaybetmek istemeyen akademisyenler meseleyi hep laikliğe getirirken, hükümet ise siyasi bir takım uygulamalarla yasanın doğru yönlerinin anlaşılmasını önledi.

Taraflı yaklaşım, YÖK meselesinin özünü gölgede bıraktı.
Taslağın üniversitelerdeki bir çok sorunu ortadan kaldıracağı aslında akademik çevrelerce de kabul ediliyor. Ancak kadrolaşma, rektör atamalarında uygulanan yöntem, yurtdışına öğrenci gönderme gibi uygulamalar eleştiriliyor.

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci, eleştirileri yanıtlarken, mevcut yasadan olduğu gibi alınan maddelerin bile yeni uygulamalar gibi gösterilip eleştirilmesinden şikayet etti.

YÖK Kanun Taslağı, taraflı yaklaşımlar sebebiyle topluma tam olarak anlatılamadı.Taslağın üniversitelerdeki bir çok sorunu ortadan kaldıracağı aslında akademik çevrelerce de kabul ediliyor. Ancak kadrolaşma, rektör atamalarında uygulanan yöntem, yurtdışına öğrenci gönderme gibi uygulamalar eleştiriliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci, tenkitleri cevaplandırırken, mevcut yasadan olduğu gibi alınan maddelerin bile, yeni uygulamalar gibi gösterilmesinden şikâyet etti. Yasa taslağına getirilen eleştiriler ve Milli Eğitim Müsteşarı'nın değerlendirmeleri şöyle:

Eleştiri: YÖK Kanunu Taslağı laikliğe aykırı uygulamalar içeriyor. Kadrolaşma yaratacak.
Gösterilen deliller: İmam Hatipler ile ilgili kısıtlamaların kaldırılması, başörtüsü konusundaki yumuşama.

Birinci: "Bu konunun siyasetle ya da laiklikle hiçbir alâkası yok. Kanun, üniversitelerde demokratikleşmenin önünü açıyor. Buradaki asıl hadise ve tartışmaların ana meselesi, sınavların (Asistanlık, Araştırma Görevlisi ve Yardımcı Doçentlik sınavının) merkezden yapılmasıdır. Oysa yeni sistemle 'benim adamım gelsin, benim gelinim gelsin, oğlum şuraya asistan olsun' anlayışına son veriliyor. Eski sistemde asistanlık, araştırma görevliliği ve yardımcı doçentlik sınavı üniversiteler içinde yapılıyor ve torpil etkili oluyordu. İnsanların kırk tane yabancı dilde araştırması yayınlanıyor ama bunlar değerlendirilmeden torpili olanlar asistan, yardımcı doçent ya da araştırma görevlisi oluyorlardı. Bizim getirdiğimiz sistemde, bu işle bakanlığın da bir ilgisi olmayacak. Öğretim üyelerinin seçimle buluşturulduğu Üniversitelerarası Kurul, kendi içinden bir komisyon belirleyecek ve bu komisyon, adayların durumlarını değerlendirecek. Yabancı bilim teknik dergilerinde eserleri yayınlanmış olan tüm çalışmalara, ayrı ayrı puanlar verilecek ve tarafsız bir sınav yapılacak."

Eleştiri: YÖK konusunda siyasetin tesiri artıyor.
Gösterilen deliller: YÖK yönetimine atamalarda Bakanlar Kurulu kontenjanı artarken, yine Bakanlar Kurulu tarafından 7 kişilik kurul oluşturuluyor.

Birinci: "O 7 kişilik kurulun, YÖK üyelerinin belirlenmesi ya da rektörlerin seçimi konusunda hiçbir etkisi yok; sadece koordinasyonla görevli. Bunun için de, herhangi bir siyasi etkisinden söz edilemez. Kanun taslağında, açıkça, 7 kişilik kurulun görevleri yazıyor. Sadece koordinasyonla görevli, yapılan seçimlerle ilgili itirazlar olduğunda, ya da adaylarla ilgili şikâyetler geldiğinde, kurul bunları değerlendirecek. Yine YÖK'e bağlı olarak çalışan personel var. Bunların özlük hakları söz konusu. Burada yanlışa, hataya düşmüş olan usulsüz işlemler yapmış olan kişiler yer alabilir. Kurul bunları değerlendirecek."

Eleştiri: YÖK bağımsız karar alamayacak, Hükümet müdahale edecek.
Gösterilen deliller: Milli Eğitim Bakanı'nın YÖK'e ve Üniversitelerarası Kurul'a başkanlık etmesi.

Birinci: "Zaten 2574 sayılı kanunda da, bakanın aynı kurullara başkanlık yapacağı yazıyor. Eskiden de bakanın Üniversitelerarası Kurul'a ya da YÖK'e başkanlık yapması mümkündü. Şimdiye kadar bakanlar buralara gelip kanunla kendilerine verilen hakkı kullanmıyordu; eski alışkanlıklardan kurtulamama sıkıntısı var"

Eleştiri: Hükümet yeni üniversitelerde kadrolaşacak.
Gösterilen deliller: Yeni üniversitelerin rektörleri Başbakan tarafından belirlenecek.

Birinci: Rektör atamaları konusunda yeni bir şey yok. 2574 sayılı kanun, olduğu gibi buraya aktarıldı. Eskiden de yeni kurulan üniversitelerin rektörleri, Başbakan tarafından belirlenen iki adaydan birisinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması ile seçiliyordu. Yeni taslakta da, bu aynen devam ediyor. Zaten Cumhurbaşkanı'nın atama yapması Anayasal bir mecburiyettir. Burada asıl sıkıntı, insanların mevcut konumlarının zarar görecek olması. Asıl tartışma, sistemi ele geçiren ve bu sistem sayesinde ayakta durmaya çalışan birilerinin, sistemi bırakmak istememesinden kaynaklanıyor. Onlar ömür boyu beslenmek istiyorlar."

Eleştiri: Hükümet geleceğe yönelik bilimsel inisiyatifi ele alıyor.
Gösterilen deliller: Yurt dışına gönderilecek lisansüstü öğrencileri Milli Eğitim Bakanlığı seçecek.

Birinci: "Burada da yeni bir şey söz konusu değil. Yurt dışına giden bir öğrencinin ya da asistanın, hukuki, sosyal bir takım ihtiyaçları olur. Tüm bunlar ancak MEB tarafından çözülebilir. Bu sebeple eskiden de yurt dışında görevlendirmeler, Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla yapılırdı."

Eleştiri: YÖK Kanunu çıktığında, 25 bin kişi yerinden olacak.
Gösterilen deliller: Kanun taslağının geçici maddelerinde, görevi sona enerji personel ile ilgili tanımlamalar var. Üniversitelerdeki idari birimler ile üst kurullardaki personel görevinden ayrılmak zorunda kalacak.
Birinci:
"Böyle bir rakamı nasıl elde ettiler bilmiyorum. İddialarına göre, üniversitelerde 72 bin öğretim üyesi varmış, bunlardan 25 bini hazırlanan taslak kanunlaşırsa, işinden olacakmış. Bunlar çok komik iddialar. Birincisi, üniversitelerde bu kadar öğretim üyesi yok. İkincisi de, hazırlanan kanunla iki dönem üst üste görev yapan rektörlerin ya da dekanların idarecilik görevlerine son veriliyor. Bu insanlar kesinlikle işlerinden edilmiyor. Çünkü, bunlar zaten üniversitelerin öğretim üyesi olarak devletten maaş almaktadır. Bu maaşları da yine aynı şekilde ödenmeye devam edecektir. İdari görevlerinden ayrılacak olan bu arkadaşlar isterlerse, yeniden aday olabilecek, yapılacak seçimlerde başarılı olmaları halinde yeniden görevlerine dönebileceklerdir."

Dünden Bugüne Tercüman

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber