Haftanın Hikayesi: Hakkarili Bir Baba

O her şeyini paylaştığı oğlunun başarısında emin bir haliyeti ruhiyeyle oğlunu okuturken yaşadıkları bir film şeridi gibi gözlerinde canlandı. Dershane taksiti yaklaştığında uykusuz geçirdiği geceleri düşündü. Oğlunu dershaneye, okula harçlıksız göndermemek için parasızlıktan günlerce eve kapandığı kahveye gitmediği günleri hatırladı. Devamı için başlığa tıklayın.

Haber Giriş : 05 Ağustos 2005 13:47, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
En iyi hikayeyi siz yollayın, haftanın hikayesi olarak yayınlansın...
Bu haftanın yazısı : HAKKARİLİ BİR BABA..

 

MERHAB BEN BU MAİLİ HAKKARİDEN YAZIYORUM DUYGULARIMI BENZER TRAVMALAR GEÇİREN BABALARA ADIYORUM.. HAKKARİLİ BİR BABA..

...ve sabah erken denecek bir vakitte uyandı. Önce tıraş olması gerektiğini düşündü ve öyle yaptı. Kendisi dışında bütün aile hâlâ derin uykularında mışıl mışıl uyuyorlardı; ama o dimdik ayaktaydı ve de tıraş bile olmuştu. Aynanın karşısına geçip yolda karşılaşacağı kişilere verebileceği muhtemel cevaplar hazırladı.

O her şeyini paylaştığı oğlunun başarısında emin bir haliyeti ruhiyeyle oğlunu okuturken yaşadıkları bir film şeridi gibi gözlerinde canlandı. Dershane taksiti yaklaştığında uykusuz geçirdiği geceleri düşündü. Oğlunu dershaneye, okula harçlıksız göndermemek için parasızlıktan günlerce eve kapandığı kahveye gitmediği günleri hatırladı.

Bazen kahveye o kadar gitmediği olurdu ki arkadaşları hasta diye eve ziyaretine bile gelirlerdi. Ama "gelecek gün yakınsa çekilecek çile kutsaldır" diyerek nihayet bu güne gelmişti.

Artık hiçbir heyecan bu günkü heyecanına eşdeğer olamazdı. Karanlıklara terk ettiği uykusuz günleri geride bırakmak üzereydi. Ne de olsa dershane ve okul hocaları oğlu hakkında emin konuşmuşlardı. Bazen haritanın karşısında Hakkari bölümünü gördüğünde ürperdiği olurdu ama çabucak - yok canım benim oğlum çok çalıştı- deyip kendini toparlardı.

Oysa oğlunun matematik dersi hocasının bir aydan beridir raporlu olduğunu, daha birinci yarıyıla on gün kala rapor alıp gittiğini ve okulun açıldığı ikinci yarıyılın ilk gününe evlenme cüzdanını işleme sokup aylar önce yaptığı evliliğinden kalan beş günlük evlilik iznini de kullandığını biliyordu.

Karmaşık düşüncelerle aynadaki görüntüsü sürekli şekil değiştiriyordu. Gülümsemek için bir neden ararken arkadaşları ile kahvedeyken konuşulanları hatırladı. Arkadaşları; Milli Eğitim Müdürümüz lise müdürleri toplantısında "bu yıl da sonuncu olursak önce siz ve sonra da ben istifa edeceğim",demişti.

Eğer doğruysa bu, müdür beyin olacaklara ne kadar hakim olduğunu gösteriyordu ve bu konuşulanlar elbette herkesin kendine çeki düzen vermesini sağlayacaktı.

Saatine baktı. Oğlunun birkaç dakika daha uyuması çin sessizce salona geçti.

Ahmet ARİF'in şiir kasetinden "Anadolu"yu dinledi.

Birden kendisiyle birlikte oğlunu kayıt için Ankara'ya giderken otobüste hayal etti. Şehir şehir yol alıyorlardı. Oğluyla Van'dan geçerken onu Ferit MELEN gibi, Malatya'dan Turgut ÖZAL, Kayseri'den yeni bir Abdullah GÜL olarak düşündü.

Ankara'ya vardığında yıllar önce askerdeyken her hafta sonu gittiği gençlik parkını hayal etti. Acaba çok değişmiş miydi?

Aniden Kulplu arkadaşının Kulplu milletvekili adayıyla söylediği fıkra geldi aklına. Hani milletvekili hemşerilerine seslenirken: "neden Ankara'nın yolları asfalt, Kulp'un yolları kent u kurttır." demişti.

Babayı hayallerinden odaya usulca giren oğlunun selamlaması ayırmıştı. -Hayrola baba, yoksa sınavın mı var? diyerek şaka yapan oğluna babası: -yavrum sen hazırlanana kadar ben kahvaltını hazırlarım. dedi.

Baba hemen mutfağa koştu. Akşam ajanslarda özenle dinlediği uzmanlardan aldığı fikirle oğluna kahvaltı hazırladı.

Oğlunun kalemlerini, silgisini, kalemtıraşını defalarca kontrol etti.

Masada duran Kur'an'a yaklaşarak öpüp başına koydu ve ellerine semaya kaldırarak oğlu için dua etti.

Artık vakit gelmişti. Oğluyla kol kola girerek annesinin de hayır duasını alıp dışarı çıkmışlardı.

Yolda karşılaştıklarına gece boyunca zihninde hazırladığı cevaplardan karşılık verdi. Oğlunun sınav yerine yaklaştıklarında heyecanı giderek katlanıyordu. Görevliler öğrencileri içeri almaya başladıklarında oturduğu bankta kafasını ellerinin içine alarak sakinleşmeye çalıştı. Geçen her dakika oğlunun yeni geleceği üzerine kurduğu hayallerle süsledi. Öğrenciler yavaş yavaş sınavı bitirip dışarı çıkmaya başlamışlardı.

O, yeniden hayallerden kurtulup gözlerine oğlunun çıkacağı kapıya dikti. Oğlunun koşarak gelip "baba sorular kekti" demesini bekliyordu ya da en azında "iyi geçti" baba demesini.

O gözlerini kapıdan ayırmıyordu.

İşte tam o sırada oğlu göründü. Babasına yavaş adımlarla yaklaştı.

Göz göze geldiler, ne o ne de oğlu konuştu.

Saniyelerce öyle kaldılar ve sonunda oğlu babasından gözlerini ayırarak yere baktı ve "baba sorular çok zordu." dedi.

Baba yıkılmıştı. Gözleri dolmaya başladı.

İçinden derin bir of çekti ve küçük de olsa belki bir mucize olur diye sınav sonuçlarını beklemeye koyuldu.

"Tarih: 20 Temmuz 2005, saat :14.00, NTV Haber
İyi günler sayın dinleyiciler. Milyonlarca öğrenci ve velinin heyecanla beklediği ÖSS sonuçları belli oldu.
Yapılan açıklamaya göre; ANKARA BİRİNCİ, HAKKARİ SONUNCU
Sayısal ağırlıklı puan hesaplamalarına göre Ankara, Konya, Yalova, Antalya, Kayseri, Eskişehir, Karabük, Denizli, Kırşehir ve Hatay en başarılı iller olurken, en başarısız iller şöyle sıralandı: Artvin, Kastamonu, Bileciek, Bingöl, Düzce, Ağrı, Bitlis, Ardahan, Şırnak ve Hakkari."

Haber Gönder yoluyla hikayeyi yazan: Ali Sümbül

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber