Erdoğan: Kesinlikle gizli hafıza kaydım yoktur

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi mezunları programında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Boğaziçi Üniversitesi bu ülke ve milletin değerlerine yaslanamadığı için uluslararası planda beklendiği yere gelememiştir. Dünyanın en iyi üniversitelerinde eğitim görmekle yerli ve milli duruş sahibi olmak birbirinin zıddı değildir" dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 07 Ocak 2018 15:36, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Kesinlikle gizli hafıza kaydım yoktur

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Belli bir fikrin savunucusu olanlara kapıyı aç, belli bir fikrin savunucusu değilse ona kapıyı kapa. Bu mu özgürlük? Çünkü eğitim öğretim kurumlarının bu noktada bir defa kefeni yırtması lazım. Ehliyet, liyakat kimdeyse onun girmesi lazım, önünün de kapatılmaması lazım." dedi.

Erdoğan, Boğaziçi Üniversiteliler Derneğinin 14. Genel Kurulunda, pek çok yakın çalışma arkadaşının mezun olduğu Boğaziçi Üniversitesiyle ilgili her konuyu uzun zamandır yakından takip ettiğini ve destek verdiğini anlattı.

İş dünyasında da güçlü bir yeri olan üniversitenin daha iyi yere gelmesi için mezunlara görev düştüğünü ve dünyanın her yerinde köklü üniversitelerin en büyük maddi, manevi destekçilerinin, o üniversitelerin mezunlarının kurduğu sivil toplum kuruluşları olduğunu belirten Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesinde de böyle bir geleneğin yaşatılmasından memnuniyet duyduğunu ifade etti.

Erdoğan, üniversite yönetiminin de mezunlarla ve onları temsil eden sivil toplum kuruluşlarıyla yakın ilişki içinde bulunmasının faydalı olduğunu vurgulayarak, "Bu büyük birlikteliğin ve işbirliğinin sağlayacağı güç, kamunun tüm imkanlarının üzerinde bir sinerji ortaya çıkaracaktır. Büyük iddiaların sahibi Boğaziçi'ne de işte böyle örnek bir yaklaşıma liderlik etmek yakışır, yaraşır." dedi.

Dünyanın köklü üniversitelerinin bir başka önemli özelliğinin de kendi toplumlarıyla aralarında çok güçlü bağlar bulunması olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"ABD'nin, İngiltere'nin, Fransa'nın ve diğer ülkelerin kadim yüksek öğretim kurumları, Mevlana Hazretleri'nin o ünlü tavsiyesine uygun şekilde hareket ediyorlar. Yani bir ayağını kendi ülkelerine ve toplumlarına sıkı sıkıya basıyor, diğer ayaklarıyla da tüm dünyaya ve hatta tüm evrene sesleniyorlar. Esasen bu yaklaşım bizim yabancımız değildir. Bundan birkaç asır öncesine kadar dünyanın bilim ve sanat merkezi bizim coğrafyamızdı. Matematik ve fen bilimlerinden sosyal bilimlere kadar her alanda yenilikler, atılımlar bu coğrafyadan çıkıyordu. İbn Haldun sosyologluğuyla, El-Cezeri matematikçiliğiyle, İbni Sina tıp doktorluğuyla, Ali Kuşçu astronomluğuyla, Mimar Sinan özellikle mimari dehasıyla, Piri Reis coğrafyacılığıyla daha sonraki bilim insanlarına adeta birer Kutup Yıldızı olarak yol göstermiştir. Dolayısıyla cihanşümul bilim anlayışı konusunda gerçekten güçlü bir müktesebatımız var."

Erdoğan, Cumhuriyet döneminde de Türkiye'de hem kendi birikimine sahip çıkacak hem küresel düzeyde iddia sahibi olacak bilim yuvaları kurmak için pek çok deneme yapıldığını, bunların bir kısmının yabancı eğitim öğretim kurumlarının mirasları üzerine oturtulduğunu belirterek, Boğaziçi Üniversitesi ve Galatasaray Üniversitesini örnek verdi.

- "Türkiye, pek çok evladını zihnen kaybetmiştir"

Boğaziçi Üniversitesinin halen Türkiye'nin en prestijli, en önemli yüksek öğretim kurumlarından biri olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bununla birlikte Boğaziçi Üniversitemizin bizim gönlümüzden geçen konuma ulaşamadığını da belirtmek durumdayım." dedi.

Erdoğan, "Çünkü bu üniversitemiz, biraz önce Mevlana Hazretleri'ne atıfla ifade ettiğim hususta açıkçası biraz zayıf kalmıştır. Bu ülke ve bu milletin değerlerine yaslanamadığı için küresel bir marka haline gelme çabalarında da hedeflerine tam manasıyla ulaşamamıştır. Üniversitemizin temelinin yabancı bir eğitim öğretim kurumuna dayanıyor olması bu zemine oturmasına asla mani değildir. İstenmesi halinde 1971'de zaten başlamış olan bu dönüşümü çok rahatlıkla rahatlıkla ilerletmek mümkündür. Çok seslilik ile kendi ülkesine ve milletine yabancılık arasında çizgiyi doğru çizmeden de bunu başaramayız. Batı ülkelerindeki üniversiteler, soruyorum, çok sesli değil mi? Peki bunlardan hangisinin sürekli kendi devletine, kendi halkının değerlerine karşı faaliyet yürüttüğünü duydunuz, gördünüz. Böyle bir şey var mı?" değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sorbonne'daki doktorasını birincilikle tamamladıktan sonra mezuniyet töreninde isteği sorulduğunda Nurettin Topçu'nun, üniversitenin giriş ve çıkış kulelerine Türk bayrağı asılmasını talep ettiğini ifade ederek, "Mesele bu, ruh bu. Dünyanın en iyi üniversitelerinden eğitim görmekle yerli ve milli duruş sahibi olmak, asla birbirinin zıttı değildir." dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Çünkü asıl mesele, fiziken nerede olduğunuzdan ziyade zihin olarak nerede durduğunuz meselesidir. Merhum istiklal şairimiz Mehmet Akif'in, Asım'ın nesli hayali ile Tevfik Fikret'in Batı'ya eğitime gidip papaz olarak hayatını sürdüren oğlu Haluk'un nesli arasındaki farkı asla unutmamalıyız. Türkiye, son 200 yılda bu dengeyi doğru şekilde kuramadığı için yurtdışına gönderdiği veya içeride aynı anlayışla yetiştirdiği pek çok evladını fiziken değil ama zihnen kaybetmiştir. Sıkıntımız bu. Boğaziçi Üniversitemizin, derneğimizin katkılarıyla maziden atiye kuracağı güçlü köprüyle bu bakımdan da kısa sürede ülkemiz ve dünya akademi hayatında hak ettiği yeri alacağına inanıyorum. Bu doğrultuda atacağınız her adımda Cumhurbaşkanı olarak daima yanınızda yer alacağımı özellikle belirtmek istiyorum. Açık konuşmayı severim. Çünkü kesinlikle gizli hafıza kaydım yoktur. İster yerli ister yabancı ne olursa olsun, ister içeride ister dışarıda açık konuşmak. Bakınız hep söylenir; eğitim-öğretim özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, bunlar hep konuşulur. Konuşulması güzel de acaba uygulamaya gelindiği zaman, diyelim ki Boğaziçi Üniversitesi, buradaki hocalarımız, bu işe nereye kadar acaba şöyle pergellerini açıyorlar? Burası çok önemli. Çünkü belli bir fikrin savunucusu olanlara kapıyı aç, belli bir fikrin savunucusu değilse ona kapıyı kapa. Bu mu özgürlük? Çünkü eğitim öğretim kurumlarının bu noktada bir defa kefeni yırtması lazım. Ehliyet, liyakat kimdeyse onun girmesi lazım, önünün de kapatılmaması lazım."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ülkesine, milletine ve insanlığa hizmet etmek yerine zihnini ve yüreğini Amerika'da yaşayan bir şarlatana adayan mankurtlardan bilim adamı da olmaz Müslüman da olmaz." dedi.

Erdoğan, Boğaziçi Üniversiteliler Derneği'nin 14. Genel Kurulu'nda, üniversitelerin bilime, bilimsel araştırmaya ve bunların somut çıktılarına yaptıkları katkının yanında, bulundukları toplumda ve insanlığın zihin haritasında yol açtıkları o büyük dönüşüm sebebiyle de önemli müesseseler olduğunu söyledi.

Yozlaşma dönemlerine bakıldığında bunun en yaralayıcı ve yıkıcı etkilerinin bilim yuvalarında başladığını, etkilerinin de en çok oralarda hissedildiğini gördüklerini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bilimin olmadığı yerde sadece cehalet değil onunla birlikte vahşet de kök salmaya başlar. Terör niye üniversitelere yerleşmiştir, niye üniversitelerde ciddi manada bizim üniversite yıllarımızda anarşiydi ama sonra teröre dönüştü. Hamdolsun son 15 sene içinde ciddi manada üniversitelerimizde böyle bir rahatsızlık görmüyoruz ama bunun ne kenarından ne uzağından asla geçilmemesi lazım. Üniversitelerimiz bizim huzur mekanlarımız oması lazım. Orada kalemlerin konuşması lazım. Orada bilgisayarların konuşması lazım. Oralarda sadece laptopların konuşması lazım. Onlarla yarışmak lazım ama zaman zaman maalesef bunlar çok farklı bir konuma doğru yerleşti veya yürüdü."

Selçuklu'yu yıkılışa götüren haşhaşi dalgasının bir yanıyla cehalet, bir yanıyla vahşet koktuğunu anlatan Erdoğan, bugün de Türkiye'nin benzer saldırılarla karşı karşıya olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ ihanet çetesinin, etkisine aldığı insanların zihinlerini örgüte karşı kayıtsız şartsız bir itaat duygusuyla çökertirken gerektiğinde 15 Temmuz'da olduğu gibi en acımasız vahşetlere de yöneltebildiğini vurguladı.

Erdoğan, "Ülkesine, milletine ve insanlığa hizmet etmek yerine zihnini ve yüreğini Amerika'da yaşayan bir şarlatana adayan mankurtlardan bilim adamı da olmaz Müslüman da olmaz." ifadesini kullandı.

Alim olmakla arif olmanın başka şeyler olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Alim olabilirsin ama arif olamazsın. Arif irtifa makamıdır. Alim ve arif olduğu zaman o bambaşka bir zenginliktir. İrfanla yoğrulmamış ilim, nasıl bizi kalpsiz beyinlerin tasallutuna maruz bırakırsa İslam'ın temiz ve pak mayasıyla yoğrulmamış körü körüne inanç da işte bu tür sapkınlıkların aracı haline dönüşür. Bize lazım olan dinimizin emrettiği şekilde gönül süzgecinden geçirilerek, o damıtılmış bilgidir, yani hikmettir. Hep duamız şu olsun, 'ya Rab, bizi bilgi ve hikmetle zenginleştir' çünkü hikmetsiz bilgi, adeta yok mesabesindedir ama hikmetle zenginleştirilmiş bilgi, insanı güçlü tutar. Her kim 'İslam terakkiye manidir' diyorsa bilin ki o hikmetten nasibini almamış bir nadandır. Çünkü karşısına İslam'ın terakkiyi emrettiğini ifade eden ne kadar ayet, ne kadar hadis ne kadar örnek koyarsak koyalım, bunların fikirleri değişmez çünkü bu anlaşın derdi müzakere değil, mübahase yani selamlama değil, bunların terk gayesi kurdukları tuzaklara çekebildikleri kadar insanı çekebilmektir. Ne olduğunu, kim olduğunu, nereden geldiğini nerede bulunduğunu, nereye gittiğini bilmeyen insanlar, bu tuzaklara düşebilir ama biz düşmedik ve düşmeyeceğiz."

Bir Boğaziçilinin böyle bir tuzağa düşmesine asla gönlünün razı gelmeyeceğini anlatan Erdoğan, "Bakınız, Rabbimizi bize Kur'an-ı Kerim'de defalarca ne buyuruyor, 'Akletmez misiniz? Düşünmez misiniz?' Yaklaşık 700 civarında ayette Allah bize böyle hükmediyor" dedi.

- "Bu, İslami bir yöntem değildir"

Erdoğan, defalarca yapılan bu uyarının önemine işaret ederek, bunların boşuna sorulmadığını kaydetti.

Erdoğan, "Birileri gelip karşınıza sen düşünme, sen akıl etme, sen muhakeme yapma sen sadece söyleneni yerine getir, gerisine karışma diyorsa bilin ki orada bir şeytanlık vardır. Şu anda Pensilvanya olayı böyle değil mi? Orada bir murakabe var mı? Orada hakikaten bir değerlendirme, sorgulama böyle bir şey var mı? Ne diyor oraya tabi olanlar? 'O dediyse doğrudur.' Burada hocalarım var beni bağışlasınlar, bir tane profesör müsveddesi var, aynen twettinde şu ifadeyi kullanıyor, Pensilvanya için, 'O bize şah damarından daha yakındır' diyor. Profesör ha... Allah'ın ayetinde bize şah damarından yakın olan sadece Allah'tır, Allah'tan başkası yoktur." ifadelerini kullandı.

Bu ifadenin "Allah'a ortak koşmak" olduğunu kaydeden Erdoğan, "Sen bunu nasıl söylersin, o kim? Şarlatanın teki. Sen nasıl bu ifadeyi böyle kullanırsın. Bu İslami bir yöntem değildir, bu İslami bir kavrayış değildir. Bilimsel bir yöntem de hiç değildir. Uzun süredir işte bu şekilde inancımıza ters, fıtratımıza ters, ilmimize ters bir dayatmayla karşı karşıyayız. Hamdolsun, milletimiz tarihinden tevarüs ettiği irfanıyla, sezgisiyle bu çarpıklığın farkına varmıştır. Artık her yerde her mahfilde, her dost sohbetinde bu sorgulamaların yapıldığını görüyorum, duyuyorum. Bundan ayrıca mutluyum." diye konuştu.

15 Temmuz direnişinin, işte bu sorgulamanın bir neticesi olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Eğer bu sorgulamayı benim milletim, benim halkım o günün gecesinde yapmamış olsaydı, Allah aşkına soruyorum, F-16'ların altına yatar mıydı? O helikopterlerin altına yatar mıydı ve üzerine gelen tankların, topların altına kendini atar mıydı? Onlar o sorgulamayı yaptılar ondan sonra tek şeye kendilerini hedeflediler. Bizim için tek çıkış yolu şehadettir dediler, evet, 'Mesele vatan olduktan sonra, mesele millet olduktan sonra gerisi teferruattır' dedi ve şehadete yürüdüler. 15 Temmuz direnişi başlı başına bu ferasetle gerçekleştirilen bir şahlanıştır, bir uyanıştır, bir özüne dönüştür. Bu silkinişe kendimizle birlikte tüm kardeşlerimizin, tüm insanlığın ihtiyacı vardır. Türk milleti olarak bin yıldır hep yaptığımız gibi inşallah bu sürecin de öncüsü olacağız."

- "Gereği neyse gerektiği yerde yapacağız"

Bugünün Sarıkamış Harekatı'nın 103. yıl dönümü olduğunu hatırlatan Erdoğan, şehitlere Allah'tan rahmet dileyerek şöyle konuştu:

"Benim dedem de Sarıkamış'ta şehit oldu. Bugünkü gibi onların postalları, bugünkü gibi miflonlu giyecekleri yoktu ve onlar o karda kışta, sonra dedemlerin öğrendiği kadarıyla tüfeğine sarılı olarak dondu, kaldı dediler. Bakınız neler çekmişiz. O Kafkas müdafaasında bu milletin evlatları neler çekmiş? Şimdi birileri nelerin peşinde koşuyor, neler yapmaya çalışıyor? Artık devran değişti. Yutmayacağız. Gereği neyse gerektiği yerde yapacağız. Milyonlarca insanımızın canı, malı, geleceği pahasına elde ettiğimiz hamdolsun bu sonuç artık bize yeterli gelmiyor. Şimdi gün, yeniden ayağa kalkma yeniden yükselişe geçme günüdür. Gittiğimiz her yerde kalbini bize açmış, umudunu bize bağlamış yüz milyonlarca kardeşimizi gördükçe bu inancımız daha da güçleniyor."

Göreve geldiklerinde savunma sanayinde yerli üretimin payının yüzde 15 olduğunu kaydeden Erdoğan, "Fakat şu anda bizim savunma sanayinde yerli üretimimiz yüzde 65'e çıktı. Daha fazla olacak mı? Olacak. Hadi bakalım Boğaziçi'nin elektrik, elektronikçileri, makinecileri. Bir an önce..." ifadelerini kullandı.

Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan çalışmaları yakından takip ettiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bakınız içinizden çıkanların bir kısmının nasıl artık devreye girdiğini biliyorum, görüyorum. Artık içinizden çıkıp da bugün silahlı-silahsız insansız hava aracı üretenleri de biliyorum. Ben Amerika'nın kapısına dayandığım zaman bana verdikleri cevap hep şuydu: 'Kongre izin vermiyor' veya 'Bugün git yarın gel'. Hep bunu söylediler ama istedikleri yerlere veriyorlardı. 'Sen Türkiye'sin dön' deyip vermiyordu ama şimdi bizim artık onlara ihtiyacımız yok. Şimdi kendi ihtiyacımızı kendimiz karşılıyoruz ve onlardan da geri değiliz, onu da söyleyeyim. Şu anda 32 bin fite kadar çıkabilen bizim silahlı-silahsız hamdolsun İHA'larımız var, SİHA'larımız var. 28 saat artık havada kalabilen bu tür bizim unsurlarımız var. Terörle mücadeleyi nasıl veriyoruz? Böyle veriyoruz işte. Bu da birilerini rahatsız ediyor tabii ki ama bu mücadele aynen devam edecek. Açık söylüyorum, şahlanışın birinci şartı imansa, yürekse ikinci şartı da bunun somut çıktılarını ortaya koyacak bilimdir, bilimsel zihniyettir, bilim kuruluşlarıdır. İşte bunlar da sizlersiniz. Bunun için üniversitelerimizi 2023 hedeflerimizin de 2053 ve 2071 vizyonumuzun da en önemli taşıyıcıları, en önemli güç kaynakları olarak görüyoruz. Boğaziçi Üniversitemiz tarihi ve birikimiyle bu sürece önderlik edebilecek potansiyele sahiptir. Boğaziçi Üniversiteliler dernek olarak da desteği ve katkısıyla ben bunu başarabileceğinize inanıyorum."

Derneğin olağan genel kurulunun hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, kuruluşundan bu yana üniversiteye emeği geçenlere teşekkür etti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber