Tarımda israfı önleyerek üretimi artırmak mümkün mü?

Tarımda insan, bilgi, kaynak ve imkan israfı üretimi sınırlandırmakta veya üretimi özel sektör üzerinden yürüyen tekil konuma düşürmektedir. Tarımda güncellenemeyen eğitim ve araştırmada yetkin kuruluşlar hedefsizlik sarmalına sürüklenmektedir.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 13 Aralık 2021 16:17, Son Güncelleme : 13 Aralık 2021 16:18
Tarımda israfı önleyerek üretimi artırmak mümkün mü?

Tarımda girdi maliyetlerinin arttığı, birçok gıdanın hammaddesinin büyük ölçüde yerli kaynaklarca temin edilemediği bir gerçektir. Bu durumun çiftçilikten kaçışı getirdiği, gıda fiyatlarını fahiş noktaya taşıdığı ve şu an emareleri görüldüğü gibi gıdaya ulaşamama sorununu beraberinde getirdiği/getireceği de bir gerçektir. Ve bunun yanında çözüm için ümit verici bir tarım politikasının olmadığı da bir gerçektir. Madem ilerleyemiyoruz, iyiye doğru değişemiyoruz, desteklemelerle üreticinin gönlünü hoş tutmaya çalışıyoruz, o takdirde gerilememenin yolunu bulalım, ümitvar bir noktada kalmayı başaralım. Peki nasıl? En azından eldekileri doğru kullanarak! Bilgi, imkan ve kaynak israfını engelleyerek! Tarımda kaynak ve imkan israfı sadece su ve toprak gibi ana unsurlarda değil onu harekete geçirecek olan birimlerin güncel durumlarında da mevcuttur.

Tarımda kaynak israfını önleyerek veya kaynakları iyi yöneterek üretimi artırmak mümkün!

Tarımsal alanda laboratuvar ve arazi şartları yeterli olmayan, uygulamalı eğitim vermeyen tüm eğitimler; insan ve eğitim israfına yol açmaktadır. Dolayısıyla üretime bir katkı sunmamaktadır. Tüketerek dolaylı yoldan üretime katkı sunuluyor diye düşünen varsa haklıdır! Ancak bunun sonu tükenmektir.

Öncelikle tarımsal eğitimde uygulama alanı olmayan, uygulamalı eğitim veremeyen ziraat fakültelerine çözüm bularak başlanabilir. Bu manada ziraat fakülteleri ile tarım bakanlığının uygulamalı tarım yapan kuruluşları arasında organik bir bağ kurulabilir. Hatta bu doğrultuda bazı ziraat fakülteleri, yapılanmaları yeniden düzenlenerek Tarım Bakanlığına devredilebilir.

Aynı konularda faaliyet gösteren Araştırma Enstitülerinin bugünkü hali ile özel sektörün gerisinde kalması sürpriz değil!

Tarımda uzun zamandır küresel gelişmelere ayak uydurmakta zorlanan Araştırma Enstitüleri yenilenmelidir. Bilimsel tarımın ve tarımsal üretimin hammaddesini üretme konumunda olan Araştırma Enstitüleri hacminin karşılığı olan verimliliğin çok gerisinde seyretmektedir. Bu enstitülerin en önemli görevi olan verimli ve kaliteli bitki çeşitleri geliştirerek üreticiye sunmak olmasına rağmen, bu manda, imkan ve kapasitelerine göre tarımsal özel sektörün gerisinde kalmışlardır. Bu durum Araştırma Enstitülerinin sonuç endeksli çalışmamalarının bir sonucudur. Yıllardır alışılmışın dışına çıkmamaları ve ülkesel üretimi hedefleyerek çalışmamalarıdır.

Son on yılda tarımsal özel sektörün üretime dahil ettiği kaliteli ve verimli bitki çeşidi sayısı Araştırma Enstitülerinin üretime dahil ettiği bitki sayısını dörde katlamış durumdadır.

Özel sektör sürekli kazanmak zorunda olduğu için kapasitesini zorlamakta, dünyadaki gelişmeleri takip ederek benimsemekte, piyasaya göre vaziyet almakta ve pratik davranmaktadır. Enstitülerde ise, uzun yıllardır yenilenmeyen yapılanmaları gereği, piyasa takibi yeterli düzeyde yapılmamakta, birçok proje veya çalışma bilgi dışında işe yaramamakta rafa kaldırılmakta, bu konuda yeterince sorumlu davranılmamaktadır. Çiftçiyle ve üreticiyle bağları, özel sektörün bağları kadar güçlü değildir. Piyasada ve üretim alanında, devletin tüm imkanları ve güven veren varlığına rağmen Aştırma Enstitülerince üretime dahil edilen bitki çeşitleri özel sektörün bitki çeşitleri karşısında yeterli bir varlık gösterememektedir.

Ne yapılmalıdır? İşletme mantığı ve ticari yöntemler üzerine bir yapılanma şarttır

Öncelikle yapılanmaları tekrar ele alınmalıdır. Enstitülerin yönetimi hemen hemen tamamen akademik ve araştırma yetkinliği üzerine oluşturulmuştur. İşletme mantığı ve ticari yöntemler üzerine bir yapılanma şarttır. Tarımsal özel sektörle ilişkiler piyasa ve üretim şartları üzerinden yürümelidir.

Bilgi ve araştırma hedefe götürücü olursa bir anlam ifade eder. Tarımsal araştırmalarda nihai hedef çiftçiye, üreticiye hem yöntemsel hem materyal olarak hammadde üretmektir. Ve bu bağlamda tarım politikası üretmektir. Yapılan her projenin, çalışmanın ve girişimin, sahada ve tarım sektöründe karşılığı olmalıdır. Karşılığı olmayan unsurlar, bölümler ve çalışmalar, tarımsal üretimde karşılığı olan unsurlara eklenmeli veya dönüştürülmelidir. Piyasaya arz noktasına kadar getirilen yeni bitki çeşitlerinin ve kaynakların takibi orada bırakılmamalı, devamı da gerçekçi bir şekilde takip edilmelidir. Tarımsal gelişmenin ve ilerlemenin gerekleri bunlardır. Ve bunlara göre bir yapılanmayı gerektirir.

Bunlar yapılamıyorsa veya güncel bir şekilde yapılanılmıyorsa, kontrol devlette kalmak kaydı ile uygun şartlarda özel sektöre veya uluslararası örnekliği olan yerli kooperatiflere devredilmelidir.

Tarım sektörünün en önemli ayakları olan eğitim, araştırma ve üretim alanlarında faaliyet gösteren birimlerin yapılanmalarının yenilenmemesinin büyük kaynak ve imkan israfını beraberinde getirdiği açıktır. Bu durum ise ister istemez üretimi sınırlandırmakta veya üretim özel sektör üzerinden yürümektedir. Üretecekken üretememe durumuna düşülmektedir. Bunu önlemenin yolu bilgi, insan ve imkan kaynaklarını doğru ve güncel kullanarak, bir nevi israfını önleyerek üretime dönüştürmektir. Aksi takdirde dün israf ettiklerimizi bugün aradığımız gibi, bugün israf ettiklerimizde yarın arayacağız demektir.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber