İntihal yapan akademisyenin 'iyi hal indirimi' yapılmaksızın atılması hukuka uygun bulundu

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan davacının intihal eyleminden dolayı meslekten çıkarma cezasını hukuka uygun bulan Bölge İdare Mahkemesi kararını onadı.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 24 Şubat 2023 00:10, Son Güncelleme : 24 Şubat 2023 00:59
İntihal yapan akademisyenin 'iyi hal indirimi' yapılmaksızın atılması hukuka uygun bulundu

Olay

Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, TÜBİTAK Türkiye adresli Uluslararası Bilimsel Yayınları Teşvik Programına (UBYT) "." künyeli makalesi ile teşvik için başvurduğu, TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu (AYEK) tarafından bu makalenin incelenmesi sonucunda makalede "aşırma" tespitinde bulunulduğu ve 2 (iki) yıl süreyle yaptırım uygulanmasına karar verildiği ve bu durumun davalı Üniversiteye bildirilmiştir.

Saygın Dergiler önceden araştırma yapmalıdır

Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasını gerektiren fiil, başkalarının özgün fikirlerini, metotlarını, verilerini veya eserlerini bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendi eseri gibi göstermektir." hükmü gereğince üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile cezalandırılması gerektiği, ancak, alınan sicil özetinde geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmalarının olumlu olduğu ve makalenin yayımlandığı saygın derginin de bu tür olaylara zemin hazırlamamak adına makalenin yayımdan önce intihal taraması yapmadığı anlaşıldığından, 2547 sayılı Kanun'un 53/D maddesi gereğince bir alt ceza olan bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılması gerektiğinin belirtilmiştir.

Danıştay 5. Daire: İyi sicilden bir alt ceza verilmelidir

Dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporlarının incelenmesinden, davacının dergide yayınlamış olduğu makalesinde intihal eylemini gerçekleştirdiğinin kabulü ile birlikte; daha önceki çalışmalarının ve sicilinin olumlu olması ve soruşturmacının da alt ceza uygulanması gerektiğine yönelik görüşü dikkate alındığında, davacıya iyi hal indiriminin uygulanması gerektiği sonucuna varıldığı, dolayısıyla davacıya iyi hal indirimi yapılmayarak bir alt ceza uygulanmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır

İlk derece mahkemesi ısrar etmiştir

2547 sayılı Kanun'da bir alt ceza uygulanması konusunda idarelere takdir yetkisi verildiği, ancak bu takdir hakkı kullanılırken, olayın oluş şekli ve işleniş biçimi ile ağırlık derecesine göre alt ceza uygulanıp uygulanmamasına karar verilmesi gerektiği, dolayısıyla, bu takdir hakkının yerinde kullanılıp kullanılmadığının tespitinin yargı yerince yapılması gerektiği, bakılan davada da, dava konusu işlemde, 2547 sayılı Kanun'un 53/D maddesi uyarınca değerlendirme yapılarak alt ceza uygulaması konusunda sonuca varılmıştır

İDDK ısrar kararını onamıştır.


T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2021/3774
Karar No: 2022/963

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : .
VEKİLLERİ : Av. ., Av. .
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- . Başkanlığı
VEKİLİ: Av. .
2- . Üniversitesi Rektörlüğü - .
VEKİLİ: Av. .

İSTEMİN KONUSU:

. Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin . tarih ve E:., K:. sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

. Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53/b-5 maddesi uyarınca üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Hukuk Müşavirliğinin. tarih ve . sayılı işlemi ile bildirilen Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun . tarih ve . sayılı kararının iptali ile bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:

. İdare Mahkemesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararıyla;

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53. maddesinin (b) fıkrasının (5) numaralı alt bendi, 53/C maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi, 53/Ç maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi ile 10/11/2016 tarihinde Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu tarafından kabul edilen Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi'nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan kurallar aktarılarak,

Dosyanın incelenmesinden; . Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, TÜBİTAK Türkiye adresli Uluslararası Bilimsel Yayınları Teşvik Programına (UBYT) "." künyeli makalesi ile teşvik için başvurduğu, TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu (AYEK) tarafından bu makalenin incelenmesi sonucunda makalede "aşırma" tespitinde bulunulduğu ve 2 (iki) yıl süreyle yaptırım uygulanmasına karar verildiği ve bu durumun davalı Üniversiteye bildirildiği,

Davalı Üniversite tarafından TÜBİTAK'a gönderilen 06/06/2016 tarihli yazıda, davacı hakkında yapılacak işlemlere esas olmak üzere gerekli bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenildiği, istenilen bilgilerin 13/07/2016 tarihinde gönderilmesi üzerine konuyla ilgili araştırma yapmak üzere görevlendirilen Üniversitenin Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. . tarafından yapılan incelemede, etik ihlali yapıldığı yönünde görüş bildirilmesi neticesinde Üniversitenin Fen ve Mühendislik Bilimleri Araştırma ve Yayın Etiği Kurulunca çalışmalara başlandığı, bu kapsamda üç farklı üniversitenin alanında uzman öğretim üyesinden etik inceleme raporu talep edildiği,
Bu konuda görevlendirilen Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. . ve Prof. Dr. ., Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. . ve Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. . tarafından hazırlanan 07/06/2017, 22/06/2017 ve 06/11/2017 tarihli bilirkişi raporlarında, davacı tarafından etik ihlalinin gerçekleştirildiği yönünde kanaatlere yer verildiği,

Bunun üzerine, Rektörlük Makamının 20/02/2018 tarihli yazısı ile görevlendirilen soruşturmacı tarafından düzenlenen 04/04/2018 tarihli soruşturma raporunda; 2547 sayılı Kanun'un 53/A maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca inceleme yapan Fen ve Mühendislik Bilimleri Araştırma ve Yayın Etiği Kurulunca üç farklı üniversitenin alanında uzman öğretim üyesinden etik inceleme raporu talep edildiği, bu konuda görevlendirilen öğretim üyeleri tarafından düzenlenen bilirkişi raporlarında davacı hakkındaki iddianın doğrulandığı, alınan bilirkişi raporlarının hepsinin birleştiği ortak görüşün TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu tarafından ortaya konulan "aşırma" olarak tanımlanan görüş ile aynı olduğu, iddiaya ilişkin davacının alınan ifadesinde, atıf yapılmamasının bilinçli olarak gerçekleşmediği belirtilmekte ise de fiilin ortaya çıktığının anlaşıldığı, davacının 2547 sayılı Kanun'un 53/b-5 maddesinde yer alan "Akademik bir kadroya bir daha atanmamak üzere üniversite öğretim mesleğinden çıkarmadır. Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasını gerektiren fiil, başkalarının özgün fikirlerini, metotlarını, verilerini veya eserlerini bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendi eseri gibi göstermektir." hükmü gereğince üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile cezalandırılması gerektiği, ancak, alınan sicil özetinde geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmalarının olumlu olduğu ve makalenin yayımlandığı saygın derginin de bu tür olaylara zemin hazırlamamak adına makalenin yayımdan önce intihal taraması yapmadığı anlaşıldığından, 2547 sayılı Kanun'un 53/D maddesi gereğince bir alt ceza olan bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılması gerektiğinin belirtildiği,

Rektörlükçe soruşturma dosyasının 12/04/2018 tarihinde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına gönderildiği, 20/09/2018 tarihinde Yükseköğretim Disiplin Kurulu nezdinde davacının sözlü savunmasını verdiği, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca dosyanın Yüksek Disiplin Kuruluna tevdi edildiği, Yüksek Disiplin Kurulunun yapmış olduğu incelemeler sonucunda; davacının kendisinin olmayan makalelerde atıfta bulunmadan alıntılar yapmak suretiyle etik ihlalinde bulunduğu ve "başkalarının fikirlerini, metotlarını, verilerini veya eserlerini bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendi eseri gibi göstermek" disiplin suçunu işlediği hususlarının bilirkişi incelemeleri ile de sabit olduğu, söz konusu fiilin üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasını gerektirdiği, fiilin niteliği itibarıyla 2547 sayılı Kanun'un 53/D maddesinde yer alan "iyi hal" hükmünün uygulanmasına imkan bulunmadığı sonucuna varılarak, davacının 2547 sayılı Kanun'un 53/b-5 maddesi uyarınca üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile cezalandırılması üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı,

Uyuşmazlığın özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle Mahkemelerinin 21/02/2019 tarihli ara kararı ile dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, re'sen seçilen bilirkişiler. Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. ., Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. . ve Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. . tarafından düzenlenen 25/04/2019 kayıt tarihli bilirkişi raporunda;

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile taraf beyanları, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi, TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu Yönetmeliği, ilgili diğer mevzuat, uluslararası akademik kriterler, diğer objektif kriterler ve Bilirkişi Heyetimizin değerlendirmeleri birlikte ele alındığında, Davacı .'ın "." künyeli makalesinde intihal yaptığı, buna göre fiiline uyan düzenlemenin 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 53/b-5 maddesinde öngörülen "Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma" cezası ile cezalandırılması gerektiği, Ancak dava konusu yayında içerik olarak alıntı yapılan makalelerden farklılıkların olduğu, makalenin yayımlandığı derginin de intihal taraması yapmadığı bunun yanında dosyada mevcut geçmiş hizmetleri sırasındaki olumlu çalışmaları, aldığı ödül ve başarı belgeleri dikkate alındığında, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 53/D maddesi gereğince bir alt cezanın verilebileceği, yine aynı Kanunun 53/b-4 maddesine göre fiilin ağırlık derecesi dikkate alındığında "3 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması" cezası verilebileceği ortak görüş ve kanaatine varılmıştır." yönünde ortak görüş belirtildiği,

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile Prof. Dr. . tarafından hazırlanan 31/10/2016 tarihli raporda yer alan görüşler, davalı . Üniversitesince görevlendirilen Prof. Dr. ., Prof. Dr. ., Prof. Dr. . ve Prof. Dr. . tarafından hazırlanan 07/06/2017, 22/06/2017 ve 06/11/2017 tarihli bilirkişi raporlarında yer alan görüş ve kanaatler, soruşturmacı tarafından düzenlenen rapor ve Mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan bilirkişi raporu bir arada değerlendirildiğinde; davacının "." künyeli makalesinde intihal yaptığı hususunun sabit olduğu,
2547 sayılı Kanun'un 53/b-5 maddesindeki başkalarının özgün fikirlerini, metotlarını, verilerini veya eserlerini bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendi eseri gibi göstermek fiilini işlediği sabit olan davacıya, bu fiilinin karşılığı olarak maddede düzenlenmiş olan üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasının, atamaya yetkili amirin teklifi üzerine yetkili kurul tarafından verildiği,

Her ne kadar, davacı tarafından soruşturma ve ceza zamanaşımı sürelerinin ihlal edildiği ve savunmasının alınmadığı ileri sürülmekte ise de; soruşturma kapsamında davacının 05/03/2018 tarihinde yazılı savunmasının alındığı, 20/09/2018 tarihinde de Yükseköğretim Disiplin Kurulu nezdinde sözlü savunmasını verdiğinin görüldüğü, davacıya ait makalenin 01/01/2015 tarihinde yayımlandığı, TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulunca etik ihlalin tespit edilmesi üzerine 13/07/2016 tarihli yazı ile konuyla ilgili işlem yapılmak üzere davalı . Üniversitesine durumun bildirildiği, bunun üzerine davalı Üniversite tarafından 27/07/2016 tarihinde Prof. Dr. .'ten görüş istenilerek konuyla ilgili kısa süre içerisinde durumun araştırılması için işlemlerin başlatıldığı, devam eden süreçte Fen ve Mühendislik Bilimleri Araştırma ve Yayın Etiği Kurulunca görevlendirilen öğretim üyeleri tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarının Üniversiteye gönderildiği, en son bilirkişi raporunun 06/11/2017 tarihinde davalı Üniversiteye gönderildiği, dolayısıyla davalı Üniversitenin intihal yapıldığını öğrendiği tarihin 06/11/2017 tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, anılan tarihten itibaren soruşturmaya başlama süresi olan altı aydan daha kısa bir süre sonra 20/02/2018 tarihinde soruşturmacı görevlendirilmek suretiyle soruşturmaya başlanıldığı ve soruşturmanın 04/04/2018 tarihinde tamamlandığı hususları dikkate alındığında; soruşturmanın usulüne uygun olarak yürütüldüğü, soruşturma ve ceza zamanaşımından söz edilemeyeceğinin anlaşıldığı,

Bu durumda, davacının anılan fiili nedeniyle 2547 sayılı Kanun'un 53/b-5 maddesi uyarınca üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı,

Öte yandan, disiplin soruşturma raporu ile bilirkişi raporunda bir alt ceza uygulaması yapılarak kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilebileceği yönünde kanaatlere yer verilmiş ve davacı tarafından da bir alt cezanın verilip verilmeyeceğinin tartışılmadığı, takdir yetkisi kullanılırken geçmiş hizmetleri ve sicil durumu ile ilgili değerlendirme yapılmadığı ileri sürülmüş ise de; 2547 sayılı Kanun'un 53/D maddesinin 3. fıkrasında, geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi alanlara bir derece hafif olan disiplin cezasını uygulamak konusunda idareye takdir hakkı tanındığı, söz konusu yetkinin kullanılması açısından idarenin yargı kararıyla yönlendirilmesine veya takdir hakkına müdahale edilmesine hukuken olanak bulunmadığı ve davacının fiilinin ağırlığı dikkate alındığında takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olarak kullanıldığından da bahsedilemeyeceği anlaşıldığından, davacının bu iddiasına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:

. Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararıyla; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/06/2021 tarih ve E:2020/3830, K:2021/3483 sayılı kararıyla;

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53. maddesinin (b) fıkrasının (5) numaralı alt bendi ile 53/D maddesinde yer alan kurallar aktarılarak,

Takdir yetkisinin, temel amacının faaliyetlerinde kamu yararını gerçekleştirmek olan idarenin belli bir konuda karar alıp almama yahut karar alma hususunda birden fazla seçenek arasında seçim yapma serbestisine sahip olması şeklinde tanımlandığı, idarenin takdir yetkisinin yargı denetimine tabi olduğu hususunun İdare Hukukunun bilinen ilkelerinden olduğu,

2547 sayılı Kanun'da alt ceza uygulanması konusunda idarelere takdir yetkisinin verildiğinin tartışmasız olduğu, ancak bu takdir hakkı kullanılırken, olayın oluş şekli ve işleniş biçimi ile ağırlık derecesine göre alt ceza uygulanıp uygulanmamasına karar verilmesi gerektiği, dolayısıyla, bu takdir hakkının yerinde kullanılıp kullanılmadığının tespitinin Mahkemelerce yapılması gerektiği,

Dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporlarının incelenmesinden, davacının dergide yayınlamış olduğu makalesinde intihal eylemini gerçekleştirdiğinin kabulü ile birlikte; daha önceki çalışmalarının ve sicilinin olumlu olması ve soruşturmacının da alt ceza uygulanması gerektiğine yönelik görüşü dikkate alındığında, davacıya iyi hal indiriminin uygulanması gerektiği sonucuna varıldığı, dolayısıyla davacıya iyi hal indirimi yapılmayarak bir alt ceza uygulanmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı,
Bu itibarla, davanın reddi yönünde verilen İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle . Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararının özeti:

. Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararıyla; 2547 sayılı Kanun'da bir alt ceza uygulanması konusunda idarelere takdir yetkisi verildiği, ancak bu takdir hakkı kullanılırken, olayın oluş şekli ve işleniş biçimi ile ağırlık derecesine göre alt ceza uygulanıp uygulanmamasına karar verilmesi gerektiği, dolayısıyla, bu takdir hakkının yerinde kullanılıp kullanılmadığının tespitinin yargı yerince yapılması gerektiği, bakılan davada da, dava konusu işlemde, 2547 sayılı Kanun'un 53/D maddesi uyarınca değerlendirme yapılarak alt ceza uygulaması konusunda sonuca varıldığı, İdare Mahkemesi kararında da, söz konusu takdir hakkı hususunda değerlendirme yapılarak hukuka aykırılık bulunmadığı noktasında gerekçe oluşturulduğunun anlaşıldığı, Dairelerince yeniden yapılan istinaf incelemesinde de, tüm bu hususlar ile davacının disiplin cezasına konu fiilinin niteliği ve ağırlığı tekrar dikkate alındığında, davacıya iyi hal indirimi yapılmayarak bir alt ceza uygulanmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde ve İdare Mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna yeniden varıldığı gerekçesi eklenmek suretiyle davacının istinaf başvurusunun reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Davacı tarafından, TÜBİTAK tarafından intihal bildiriminin yapıldığı 13/04/2016 tarihinde davalı Üniversitenin eylemden haberdar olduğu, davalı Üniversite tarafından TÜBİTAK'a gönderilen 06/06/2016 tarihli yazıda, kendisi hakkında yapılacak işlemlere esas olmak üzere gerekli bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenildiği, bu yazı tarihinin öğrenme tarihi olarak kabul edilmesi halinde dahi 20/02/2018 tarihinde başlatılan soruşturmada, altı aylık soruşturma zamanaşımı süresinin dolduğu, Üniversitenin Fen ve Mühendislik Bilimleri Araştırma ve Yayın Etiği Kurulunca savunma hakkının kullandırılmadığı, idarenin takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmadığı, kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun kullanılıp kullanılmadığı yönünden yargı denetimine tabi olduğu, davalı idarenin takdir yetkisini kullanırken geçmiş hizmetlerini, sicil durumunu ve başarılarını değerlendirmediği, Anayasal bir ilke olan ölçülülük ilkesinin ihlal edilmesi suretiyle bir alt ceza uygulanmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI:

Davalı idareler tarafından, . Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ .'NIN DÜŞÜNCESİ:

Temyiz isteminin reddi ile İzmir Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Danıştay dava daireleri ile bölge idare mahkemelerinin temyize tabi kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;

"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacının temyiz isteminin reddine,

2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki . Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin . tarih ve E:., K:. sayılı ısrar kararının ONANMASINA,

3. Kullanılmayan .-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi halinde davacıya iadesine,

4. Bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de . Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın . İdare Mahkemesine gönderilmesine, 24/03/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53. maddesinin (b) fıkrasının (5) numaralı alt bendinde "Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma: Akademik bir kadroya bir daha atanmamak üzere üniversite öğretim mesleğinden çıkarmadır. Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasını gerektiren fiil, başkalarının özgün fikirlerini, metotlarını, verilerini veya eserlerini bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendi eseri gibi göstermektir." hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Kanun'un "Zamanaşımı" başlıklı 53/C maddesinde "Disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren;

a) Uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme cezalarında bir ay içinde,

b) Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezasında altı ay içinde, disiplin soruşturmasına başlanmadığı takdirde disiplin soruşturması açılamaz.

Disiplin cezası verilmesini gerektiren fiillerin işlendiği tarihten itibaren iki yıl, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasını gerektiren fiil açısından altı yıl geçmiş ise disiplin cezası verilemez.

Bilimsel bir eserin akademik atama ve terfilerde kullanılması ya da kısmen veya tamamen yeniden yayımlanması halinde ikinci fıkrada belirtilen zamanaşımı süreleri yeniden işlemeye başlar.

Disiplin cezasının yargı kararıyla iptal edilmesi halinde, kararın idareye ulaştığı tarihten itibaren kalan disiplin ceza zamanaşımı süresi içerisinde, zamanaşımı süresinin dolması veya üç aydan daha az süre kalması halinde en geç üç ay içerisinde karar gerekçesi dikkate alınarak yeniden disiplin cezası tesis edilebilir." hükmü yer almaktadır.
2547 sayılı Kanun'un 53/C maddesinde, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasında fiilin işlenildiğinin öğrenildiği tarihten itibaren altı ay içinde disiplin soruşturmasına başlanılması gerektiği, ancak eserin yeniden yayımı yahut akademik atama ve terfilerde kullanılması halinde zamanaşımı süresinin yeniden işlemeye başlayacağı hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; ... Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, TÜBİTAK Türkiye adresli Uluslararası Bilimsel Yayınları Teşvik Programına (UBYT) "." künyeli makalesi ile teşvik için başvurduğu, TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu (AYEK) tarafından bu makalenin incelenmesi sonucunda makalede "aşırma" tespitinde bulunulduğu ve 2 (iki) yıl süreyle yaptırım uygulanmasına karar verildiği, bu durumun 13/04/2016 tarihli yazı ile davalı Üniversiteye bildirildiği, davalı Üniversite tarafından TÜBİTAK'a gönderilen 06/06/2016 tarihli yazıda, davacı hakkında yapılacak işlemlere esas olmak üzere gerekli bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenildiği, dava konusu disiplin cezasına dayanak teşkil eden disiplin soruşturmasının ise Rektörlüğün . tarih ve . sayılı yazısı ile başlatıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, TÜBİTAK tarafından davalı Üniversiteye gönderilen 13/04/2016 tarihli yazının hangi tarihte Üniversite kaydına girdiği hususu dosyadan anlaşılamamakta ise de, bu yazı üzerine davalı Üniversite tarafından TÜBİTAK'a 06/06/2016 tarihli yazının gönderildiği ve davacı hakkında yapılacak işlemlere esas olmak üzere gerekli bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenildiği anlaşıldığından, davacının fiilinin en geç bu yazı tarihi itibarıyla öğrenildiğinin kabulü gerekmektedir.

Diğer taraftan, bu tarihten sonra dava konusu makalenin akademik atama ve terfilerde kullanılması ya da kısmen veya tamamen yeniden yayımlanması gibi bir durumun da söz konusu olmadığı görülmektedir.

Bu durumda, 06/06/2016 tarihinden itibaren işlemeye başlayan altı aylık zamanaşımı süresi geçtikten çok sonra 20/02/2018 tarihinde başlatılan disiplin soruşturmasının zamanaşımına uğradığı anlaşıldığından, 2547 sayılı Kanun'un 53/C maddesinde düzenlenen zamanaşımı süresine riayet edilmeksizin yapılan disiplin soruşturması sonucunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki . Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin temyize konu ısrar kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber