Bir ceza profesörünün Yüce Divan eleştirisi

Haber Giriş : 21 Şubat 2005 12:03, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yüce Divan görevini yürüten Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinden üçünün hukukçu olmadığını, diğer sekiz hukukçu üyeden ise sadece üçünün "ceza hukukçusu" olduğunu "Yüce Divan'ın üyeleri 'hukukçu' olmalıdır" da yazmıştım ve bir kaygımı dile getirmiştim:

"Oysa Yüce Divan da ceza davaları görüşülür. Bu nedenle Yüce Divan'ın tüm üyeleri ceza hukukçuları arasından seçilmelidir."

Bu konuyu, Türkiye'nin en önemli ceza hukukçularından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süheyl Donay'la da konuştum...

İşte onun görüşleri: "Sizin de belirttiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi'nin bazı üyeleri hukukçu bile değil. Bu mahkemede ülkenin üst düzey kamu yöneticileri, bakanları, başbakanları yargılanır. Görülen davalar, ceza davalarıdır. Dolayısıyla, ceza hukukunu bilmeyen, hatta hakim bile olmayan kişilerden oluşan bu heyet, sağlıklı bir yargılama yapamaz. Son olarak Mesut Yılmaz örneğinde gördüğümüz gibi, konuya ceza tekniği açısından yaklaşamaz ve bana göre 'komik' kararlar ortaya çıkabilir. Üstelik bu organın aldığı kararlar kesin kabul edilir, çünkü bir üst mahkeme yoktur.

Bunu önlemenin tek yolu, Anayasa Mahkemesi'ni üç bölüme ayırmaktır.

İlk grupta Anayasa Mahkemesi, bugünkü kimliğini koruyabilir. Yani hukukçu olmayan üyeler de yer alabilir. Ama bu organ, sadece yasaların Anayasa'ya uygunluğunu denetler.

İkinci grup, tamamen ceza hukukçularından oluşacak Yüce Divan dır. Bu mahkemede üst düzey devlet yöneticilerinin ceza davaları görülür.

Üçüncü organ ise, bu iki organın üyelerinden ulaşacak bir 'genel kurul' olarak hizmet verir. Böylece tüm kararlar için bir üst organ oluşturulmuş olur. Zaten Avrupa Birliği Hukuku da böyle bir yapılanmayı gerektirmektedir. Bu konu, biran önce ele alınarak çözüme kavuşturulmalıdır."

***

Dün de yazdım: Belli olmaz, belki bir gün, bugün iktidarda olan AKP'li bakanların, hatta başbakanın yolu bile Yüce Divan'a düşebilir...

Bu nedenle "Bu konu gündemimizde değil" diye ertelememelerini, bir an önce Yüce Divan'ın ceza hukukçularından oluşan gerçek bir mahkemeye dönüştürülmesini sağlamalarını öneriyorum.

Hukuk, herkes için gereklidir.

Vay, direniyor musun? Ben de seni döverim!

Kamu işçileriyle iktidar ilişkileri kopmak üzere...

* AKP iktidarının kapatma karan aldığı İzmit SEKA Fabrikası'nda kendilerini makinelere zincirleyerek 30 gündür direnen işçiler polis tarafından dövülüyor. Eşleri, çocukları yerlerde sürükleniyor.

* TEKEL işçileri Adana'da Başbakan'ın otobüsünün önünü kesiyor...

* Tokat'taki TEKEL işçileri ise, karayolunu ulaşıma kapatıyor...

* Şehir Hatları İşletmesi'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne devrini protesto eden çalışanlar, oturma eylemi yapıyor...

* Sözleşmeleri feshedilen SSK Hastanesi personeli, hükümeti protesto ediyor!

Peki; AKP son seçimlerde en fazla oyu hangi kesimden aldı?

Ben söyleyeyim: İşçilerin ve dar gelirlilerin oturduğu varoşlardan...

İyi de o zaman iktidar neden kendi seçmenini dövdürtüyor, yerlerde süründürüyor da; "diyalog" yolunu seçmiyor?

Bu sorunun yanıtı yok...

Ve yanıtı olmayan bu soru, kendisini çok güçlü gören AKP'nin sonunu getirebilir...

"Hiçbir şey olmaz" demeyin, burası Türkiye...

İki ayda iktidar olanlar, yine iki ayda attan düşmüşe de dönebilir!

Mustafa MUTLU/Vatan

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber