Hakkari Valisi: Devlet değişti PKK aynı

Kaynak : Akşam
Haber Giriş : 26 Ağustos 2011 07:36, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Hakkari Valisi, PKK'ya yönelişin nedenlerini anlattı: Örgüt baskı yapıyor. Eylemsizlik dediği zaman bile ateşkes görmedik. İkincisi insanlar hala geçmişteki devleti düşünüyor.

Şenay YILDIZ

Çetrefilli dönemlerde farklı görüşten insanları bir araya getirip diyalog kurmaları için çalışan Tarık Çelenk koordinatörlüğündeki EKOPOLİTİK'in davetlisi olarak Hakkari'deydim. EKOPOLİTİK'in iftarına katılan Vali Muammer Türker'le tanışmadan önce halktan kendisiyle ilgili olumlu yorumlar dinledim. Devlete kızsalar dahi, Vali Türker'i daha bir benimsedikleri izlenimi edindim... Hakkari gibi sorunlu görülen bir kentin valisi olduğu için bu durumu özellikle önemsedim. İşte Türker'in gözünden Hakkari, PKK, BDP ve Kürt sorunu...

3 YIL OPERASYON OLMADI

- Kürt sorununa ilişkin pek çok adım atıldı son birkaç yılda ama burada PKK'ya sempati yüksek görünüyor. Neden?

İki boyutu var. Birincisi insanlar korkuyor. Size söylediği sözün örgüt tarafından duyulacağından korkuyor, baskı var. Mesela örgüt eylemsizlik dediği dönemlerde hiç ateşkes görmedik. Devlet bu bölgede yaklaşık 2.5 - 3 yıldır hiç operasyon yapmadı neredeyse. Buna rağmen örgüt boş bıraktığınız alanda üstünüze geliyor, askerinizi, vatandaşınızı şehit ediyor. Ama bunları görmek istemiyor, ideolojik davranıyorlar. İkincisi insanlar hala geçmişteki devleti düşünüyor. Bugünkü polisin de hatası olabilir ama bugün polisi taşlayan çocuklar, 90'lardaki polisi, işkence yapan polisi taşlıyor. Devlet bugün Kürtleri yok farz etmiyor.

- Tüm adımlara rağmen açılımla başlayan sürecin iyiye gitmemesini ve son günlerde terörün artmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Mesele gerçekten Kürtlerin hakları olsaydı, sorun kolayından çözülürdü! Problem, şiddet çarkının dönmesini isteyen ve buradan beslenen bir güç olması. Kürtlerin beklentileri var. Ama zaten Türkiye'nin demokratikleşmesi için çok önemli olan ve 80 Anayasası'nın değiştirileceği bir süreç başlıyor. Örgüt bu süreçleri baltalamak için böyle yapıyor. Dile getirilen şeyler yapılsa, Kürtçe eğitim hakkı verseniz terör biter diye düşünmek bir yanılgı.

- Ne olacak o zaman?

100 yıllardır devam eden bir sorunu toplumsal bütün dinamikleri zorlayarak 5-10 yıl içinde çözmeye çalışmak çok yanlış. Bir kere toplumun hazmetme kapasitesi çok önemli. Batı'daki insanın da bazı şeyleri hazmetmesi lazım. Kürt sorunu terör sorunuyla iç içe geçmiş durumda: Şehit cenazeleri geldiği zaman insanlar Kürtlere daha fazla hakl tanınmasını hazmedemiyor. Bu kanın durmasını istemeyen bir güç var karşımızda: Örgüt. Kürtlere demokratik birtakım haklar verilecekse, buna engel olan bir kesim var. PKK bunun için var. Bir diğer yanlış algı da PKK olduğu için Kürtlerin haklarını aldığı. Hayır, PKK'nın varlığı ve eylemlerine devam etmesi Kürtlerin haklarını almasının önündeki en büyük engel.

- Sorunun kaynağı gibi, çözümü de bir yumurta-tavuk ilişkisi gibi görünüyor.

Toplum olarak çözüm üreteceksek, elinde silahla gezen ve onları koruma içgüdüsüyle gezen kesimleri bir kenara iteceğiz. Orada iyi niyet yok. Bunu yerine göre silahlı, yerine göre hukuki mücadeleyle yapacağız. Görüşünü alacağımız örgütle, silahla, şiddetle ilgisi olmayan ve bu şiddet sarmalından kurtulmak isteyen ortalamayı temsil eden geniş Kürt kitlesi. Bir taraftan şehit cenazeleri gelirken, 'Kürtlere Kürtçe eğitim hakkını' verdim demek kolay bir şey değil. Silahlı mücadelede bir rahatlama olmadan Kürtlerin kültürel hakları ile ilgili atabileceğiniz adımlar zaten kamuoyu baskısı yüzünden zorlaşıyor.

KANDİL'LE PAZARLIK PLANI

- BDP gibi gittikçe PKK ile daha yakın bir görünüm veren bir partiye desteğin çok yüksek olduğu düşünülürse bu imkanlı mı?

Evet, insanlar burada yüksek oy oranlarıyla PKK'nın desteklediği bir partiye oy verdiler. Burada örgütte ciddi bir baskı söz konusu. Dağdaki silahlı adamı bertaraf etmedikçe şehirler rahat etmeyecek! Hiçbir zaman aşırı devletçi ve şahin bir insan olmadım. Devletçi refleksler değil, tecrübeyle konuşuyorum. Mesela BDP'li milletvekilleri, il meclisi üyeleri, parti yöneticileri hepsiyle konuşuyorum. Bire bir konuşurken bir sorun yok ama tribünlere çıktıkları zaman hemen talimatlar başlıyor. Samimiyet yoksa, herhangi bir yetkiniz yoksa sürekli başka bir yerleri işaret ediyorsanız nasıl müzakere edeceğiz ki?

- BDP ve PKK'yı bir taraf olarak algılarsak, ne yapmaya çalışıyorlar bu gerilimlerle?

Örgüt ve siyasi uzantılarının şu andaki çabası asla kendilerine bir kimlik ithaf etmeden, Kandil ile İmralı'yı devlete muhatap yapma çabası. Sanki böylece iki eşiti masaya oturtacakmış gibi bir strateji peşindeler. Teröre sürekli olarak 'savaş' diyerek sanki iki eşit taraf varmış gibi bir izlenim yaratmaya çalışıyorlar. Ama devlet böyle bir şeyi asla kabul etmez.

- Sınır ötesi operasyonlar buranın psikolojisini nasıl etkiliyor?

30 yıldır sürekli şiddetin içinde yaşayan insanlar asla ölümü çağrıştıran, şiddeti çalıştıran söylemlerden mutlu olmuyor. PKK hadisesi başladığından beri 40 bin kişi öldüğü ve bunun 25 bin kişinin Kürt olduğunu düşünebiliriz. Demek ki bu bölgede herkesin akrabalarından ölenler var. Kandil'e yapılan operasyon da bu çerçevede. Artık insanların psikolojisi çok etkilenmiş, kimse ölüm istemiyor.

HEP GEÇMİŞTEN BAHSEDİYORLAR

Burası Türkiye'nin herhalde en zor illerinden bir tanesi. Çünkü Türkiye'nin kuruluşundan beri en önemli sorunlardan biri burada yaşanıyor ve bu bölge yaranın ağzı. En fazla can kaybının olduğu, sıkıntıların olduğu bir bölge. Burada insanlar hep geçmişle alakalı konuşuyor.

- Bu toplumda mevcut bir çeşit travma hali mi?

Tabii, çok travmatik bir durum var burada. Algılar, hep geçmişle ilintili. Mesela devletten bahsederken 90'lardaki devletten bahsediyorlar. Ama o devlet değişti. Devlet asimilasyon, inkar vesaireyi bitirdi. Elbette daha yapılacak çok şey var. Ama bunlar sadece bu bölge için değil. Demokratikleşme kapsamında atılması gereken adımlar var. Bu bölgede travmatik yapı olduğu için insanlar her şeyi kendi eksenlerinde görme eğiliminde. Bir de tabii geçmişte Kürt kimliği dolayısıyla zarar gördüğü, PKK olaylarına maruz kaldığı ve devletin yanlışlarının mağduru olduğu için. Aslında iki güç arasında kalmış insanlardan bahsediyoruz.

Huzura ihtiyaç var

- Size göre Hakkari'deki en büyük ihtiyaç nedir?

Buradaki en büyük ihtiyaç huzur. Güvenlik olmayınca yatırım da gelmiyor. Burada büyük baskı var, haraç vermek zorunda bırakılıyor, çocukları, torunlar dağa kaçırılıyor. Bize 'Devlet niye operasyon yapmıyor?' diye soranlar da oluyor.

Kamp değil mağara

- PKK'nın ikna kamplarından bahsediliyor. Tam olarak nasıl bir yapıdan bahsediyoruz?

Sınır bölgesindeyiz. Örgütün illegal geçişleri oluyor. PKK'nın Kuzey Irak'taki kampları da çok yakın. Dolayısıyla Hakkari'de örgütün baskısı çok fazla. Hakkari sınırları içerisinde örgüt üyelerinin sığındığı mağara tarzı belli yerler var. Zaman zaman buralardan çıkıp insanları, güvenlik görevlilerini taciz ettikleri, gıda maddesi vesaire temin ettikleri oluyor. Ama bunlar böyle Kandil gibi konuşlanmış, tesisi, yatakhanesi olan sabit yerler değil.

Misyonum Normalleşme

- Size nasıl yaklaşıyorlar?

Devlet değişiyor, değişmeyen, 1990'larda yaşayan örgüt. 90'larda yaptığı eylemleri hala yapan, şiddet dışında bir şey bilmeyen aslında örgüt. Devletin aslında şu anda dili, kimliği tanıma noktasında büyük bir sıkıntısı yok. Bizler, yeni nesil idareciler aslında devletin değişen yüzünü temsil ediyoruz. Batman Şırnak, Diyarbakır, Van hepsine gidip bakın devletin değişen yüzünü temsil eden idareciler var. Burada müthiş bir şey yapıyoruz demiyorum. Bilakis, kaybedilen şeyi yapmaya, hayatı normalleştirmeye çalışıyoruz. Misyon olarak biçtiğim şey normalleşme.

- Nasıl yapmaya çalışıyorsunuz bunu?

Burada çok normal olmayan bir hayat var. Olağanüstü halin kalkmasına rağmen, yollarda kontroller ve terörün devam etmesi, geçmişten kalan tortular var. Ben kendi eksenimde bir valinin sokağa çıkması, insanlarını tanıması diyebilirim.

- Sokaklarda dolaşıyormuşsunuz, öyle duydum halktan. Peki tedirgin olmuyor musunuz?

Hayır, ben çok rahatım. Gece de çıkıyorum, teravihlere de cenazelere de gidiyorum.

- Yardımcılarınızdan bir tanesi bir saldırıdan kurtuldu 15 gün önce?

Risk yok demiyorum ama ben çıkmazsam hiçkimse çıkmaz. Ben çıkmazsam vatandaş da kendini rahat hissetmez. Valinin mesela devlet tarafından çok makbul görünmeyen bir siyasi partinin temsilcisi veya belediye başkanıyla görünmesi, aynı masaya oturmaktan gocunmaması mesela. Bunları yapıyorum, insanlarla sansürsüz konuşuyorum. 'Devlet değişti, sizin de değişmeniz lazım' diyorum. Ben köylere, fakir ailelere de gidiyorum.

Süper yetkiler zaten valilerindi

Basına öyle yansıdı ama süper valiler diye bir şey yok. OHAL valisi tarzında bir planlama zaten yok. Süper yetkiler denilen kanunla zaten valilere verilmiş olan yetkiler. Tek sıkıntı burada özellikle olağanüstü hal dönemlerinden bu yana valilere verilmiş olan yetkilerin, valilerin elinden alınıp başka organlara verilmiş ve bir süre sonra fiili durum yaratılarak, başka güçlere kaymış olması. Ama bunlar kanunla valilere tanınmış olan yetkiler. Bu nedenle valilerin yetkileri tırpanlaşmıştı. Şu anda bunlar geri veriliyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber