Başbakanlık Müsteşarı Prof.Dr. Ömer Dinçer, "Kamu reformu sihirli bir değnek değil"

Haber Giriş : 20 Kasım 2003 06:59, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakanlık Müsteşarı Prof.Dr. Ömer Dinçer, "Kamu reformu sihirli bir değnek değil"

Başbakanlık Müsteşarı Prof.Dr. Ömer Dinçer, gelişmiş ülkelerde Türkiye arasındaki en büyük farklılığın kalkınmışlık olduğunu söyledi.
TGRT'de yayınlnan ?Büyüteç' programına katılan Başbakanlık Müsteşarı Dinçer'in Batuhan Yaşar'ın sorularına verdiği cevaplar şöyle :

Soru: Türkiye'deki en büyük sorun ne sizce
Cevap: Türkiye'nin en önemli sorunu aslında su anda gelişmiş ülkelerle bizim aramızdaki farklılıktır. Gelişmiş ülkelerin ortaya koyduğu yaşam kalitesi o insanların sahip olduğu maddi ve sosyal imkanlar bizim ülkemizin içinde bulunduğu durum bu farkı çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Stratejik açık

Soru: Kamu binaları neden son yıllarda 5 yıldızlı konforları aratmayan lükse dönüştü? Devlet neden bu kadar büyüdü?
Cevap: Sadece bu ülkede bahsettiğiniz standartlar belirli kurumlar için söz konusu. Tabi bu standartlar niye var niye yok diye tartışmaktan çok, biz niye böyle olduk sorusuna cevap üretmek lazım. Şimdi fiziki faktörlerin yetersizliği yanında aslında bunun bir mali kaynak sorunu olduğu keşfedersek söyleyeceğimiz şey gayet basit. Türkiye'nin gelişmiş ülkelerle ardasında ciddi bir stratejik açık bulunuyor. Ama bu açık başka taraftan baktığın zaman ciddi bir sorunun da var olduğunu gösterir. Bizde bir de mali açık var. Eğer siz bu ülkede ödemeniz gereken borçların yarısı kadar kaynağı üretemiyorsanız o zaman bu şartları nasıl düzelteceksiniz. Sadece bir binaya girdiğiniz zaman onun fiziki şartlarına bakmamak gerekir. Aynı zamanda o binada neyin üretildiğini üreten insanların nelere sahip olup olmadıklarında bakmak gerekir. Bizim ülkemizde bürokrasi belki de alışılmaması gereken noktada gözden geçirilebilir. Bürokrasi aşağıdan yukarıya doğru çıktıkça artan imtiyazlar hiyerarşisi haline geliyorsa şayet o zaman bunu durup düşünmemiz lazım.

Soru : Kamu yönetimi reformu hazırladınız ve kamuoyuna açıkladınız Ama Kamu yönetimi reformu meclise neden hala sevk edilmedi?
Cevap: Dosya benim elimde şu an bütün imzaları tamamlanmış olarak elimizde ama görüyorsunuz kamu oyunda yoğun bir tartışma devam ediyor. Bu tartışma sürecinde bizde hala bir çok kişi ve kurumdan bilgi topluyoruz. Bizim topluma vaat ettiğimiz bir hususta, tüm kamuoyunda yeniden yapılandırma formu oluşturacağız ve tabi bu formdan da bilgi sağlayacağız demiştik. Şimdi bu bilgileri topluyoruz, bu bilgilerden bizim hata yaptığımızı ortaya koyacak bir değerlendirme, bir eleştiri gelirse düzeltmeler yapacağız. Kanun da düzletmeyi yaptıktan sonra meclise hemen sevk edilecek.

Soru: Ne zaman çıkar bu?
Cevap: Tahmin ediyorum bu kesinlikle yılbaşına kalmaz, diye bekliyorum.

Soru: Bu kamu yönetimi reformu çıktıktan sonra halk olarak ne değişecek? Halk neyi iyi anlamalı?
Cevap: Halkta şu beklenti oluşturulmamalı. Bu kanun çıktığı günün ertesinde pek çok sorunumuz çözülecek ve sihirli bir değnekle pembe bir dünyanın vatandaşları alacak değiliz. Bu kanun çıktıktan hemen sonra aslında pek çok bakanlığın kamu kurum ve kuruluşunun teşkilat kanunları gözden geçirilecek ve bu kanunun temel felsefesine bunun gösterdiği istikamete uygun şekilde düzenlemeler yapılacak. Esas yansımaları o kanunlar da yapabileceğimizi düşünüyorum. İnsanların hayatını kolaylaştıracağı, hayat standartlarını yükseltecek tedbirler alacağız. Artık pek çok iş için Ankara'ya getirmeyecek herkes kendisine en yakın mahalli bir birim de işini halledecek. Dolayısıyla her hangi bir ilin ücra bir ilin sekreterinin atanmasıyla ilgili imza atmayacağım. Şimdi bu bir boyutu bu tarafın.

Soru: Günde kaç saatiniz imza atmaya harcıyorsunuz?
Cevap: 3 saatimi imza atmaya ayırıyorum.

Soru: Bu kanun çıktıktan sonra bu azalacak mı?
Cevap: Bu kanun çıktıktan hemen sonra azalmayacak. Ama süreçleri iyileştirdikçe azalacağını düşünüyorum. Ancak kanun çıkmadan önce yapılabilecek bazı şeylerin olduğunu gördüm ve onları da yapacağız.

Soru: Tasarruf anlamında devletin ciddi tedbirler alması gerekiyor mu?
Cevap: Tabi ki gerekiyor. Çok insan çok hizmet üretmek anlamına gelmez. Çok sayıdaki personel aslında verimsizliğinde kaynağı olabilir. Onun için kurumların personelinin mali kaynaklarının hatta fiziki kaynaklarının rasyonelleştirilmesi lazım bu açıdan bakıldığında. Pek çok değişik ülkede bakanlıklara ve özellikle merkez de çalışan insan sayısına baktığınız zaman bizden çok daha düşük olduğunuzu görürsünüz. Bu şu anlamada gelmiyor. Yani biz burada sayı fazla öyle ise biz bunları buradan uzaklaştıracağız anlamı da gelmiyor. Biz bütün nitelikli insanlarımızı Ankara'ya toplayarak hepsini burada biriktirerek ve onlarında yeteri kadar üretmelerini sağlayacak mekanizmaları kurumayarak ne kadar gidebiliriz ki. Ben size örnekler vereyim; Bizim değişik bakanlıklarımızın APK'ların da teftiş kurullarında çok sayıda valiliklerde Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarında binlerce insanımız var ve bunlar üretmiyorlar. Ben diyorum ki hep beraber bir karar verelim belki bizde kısmen bu işte kendimiz adına radikal kararlar vermek durumunda kalabiliriz. Ama daha fazla ürütebileceğimiz bir ülke yaratalım.

Soru: Sayın Başbakan'la aranız nasıl? Çalışma anlamında birlikteliği sağlayabildiniz mi?
Cevap: Dışarıdan nasıl gözüküyor sizce. Birlikteliği sağlamak gibi bir problemimiz olmazdı zaten. Biz daha önce birlikte çalışmıştık. Birbirimizi kişilik ve çalışma temposu ve uyum olarak tanıyorduk. Orada çok ciddi bir sorunumuz olmaz diye düşünüyorum.

Soru: Merak ettiğimiz bir konu var. Şoförünüzün 18 bin dolara mal olduğunu söylemiştiniz yıllık hem benzin hem de ücretin. Şoför kullanacak mısınız?
Cevap: Tabi ki şoför kullanacağım. Burada şunu söyleyeyim. Bazı hizmetleri üretmek için sizin karargaha ihtiyacınız olabilir. Ama bu karargahı sizin şahsi olarak toplumsal statünüzün bir sembolü olarak kullanmamamız gerekir. Yine şahsi olarak size hizmet eden insanların sizin içinde bulunduğunuz statüyü yükselten bir değermiş gibi görmemeniz gerekir. Sonuçta siz bir hizmet üreteceksiniz, o hizmeti etkin üretebilmek için bir alt yapıya ihtiyaç duyabilirisiniz. Benim söylemeye çalıştığım şey şu, bu ülkede eğer 200 bine yakın insan yöneticiye hizmet üretiyorsa o zaman bu insanlar halka hizmet üretmiyorlar demektir. Bu sosyal devlet olmanın bir gereği değil. Devlet kapısında bu ülkedeki istihdam işsizlik sorununa çözüm bulmak üzere bir istihdam aracı olarak düşünülmemelidir. Örnek şunu anlatıyordu; 18 bin dolar masraf yapıyorsak bir kere bir önceliğimiz olmalı, biz bu 18 bin dolar masrafı kimlere yapmalıyız. Bu ülke 18 bin dolara karşılık olarak 14 üniversite öğrencisine kaynak ayırabiliyor. Halbuki bu ülkenin geleceği eğitimle ise şayet, o zaman biz bu parayı eğitime ayırabiliriz. Bir öncelik meselesi olarak bakabiliriz. İkincisi eğer bir istihdam olarak görüyorsak, o 18 bin doların 8 bin dolarını devlet memurunun ücret ve maaşı, düşük hayat kalitesi standardı ve onun gelişmesi için kullanabiliriz, maaşına ek olarak verebiliriz. 10 bin dolarıyla da istihdam yaratmak üzere bir tedbirler öngörebiliriz. Özel sektöre diğer kamu kurum ve kuruluşlarına belki devleteli ile değil ama yatırım yapmaları için teşvikler ön göre biliriz ve yeri istihdam kapıları aralayabiliriz. Bu daha da büyük istihdam aracı oluşturabilir bize.

türkiye

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber