Fişleme yasal hale geliyor

Haber Giriş : 02 Aralık 2005 07:40, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Adalet Bakanlığı, ?fişleme' tartışmalarını bitirmek ve AB'ye uyum gerekçesiyle yeni bir düzenlemeye gitti. Artık kişinin rızası olmadan ?fişleme' yapılamayacak.

Çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından vatandaşların kişisel bilgilerinin toplanması Türkiye'de yıllardır tartışılıyor. Belirli dönemlerde alevlenen tartışmaların merkezinde hep ?özel hayata müdahale' konusu yer aldı. Kamuoyunda ?fişleme' olarak bilinen uygulamalar için Adalet Bakanlığı yasal bir düzenlemeye gitti. Bakanlık, uzun süredir üzerinde çalıştığı ?Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı?nı tamamlayarak Başbakanlık'a sevk etti. Tasarıya göre, ?kişisel veriler hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olarak işlenecek, belirli, açık ve meşru amaçlar için toplanacak. Kişilerin ırk, siyasi düşünce, din ve mezhep bilgileri; dernek üyelikleri, sağlık bilgileri ile mahkumiyetlerine ilişkin veriler kayıt altına alınamayacak. Bir şahısla ilgili bilgiler toplanırken, o kişinin rızası istenecek. Şikayetlerin incelenmesi ve denetimin sağlanması için de bağımsız ?Kişisel Verileri Koruma Yüksek Kurulu? oluşturulacak. Ancak tasarıda fişlemeye getirilen bu kurallar için bazı istisnalar yer alıyor. Düzenlemenin en çok tepki çeken ?istisnalar' kısmına göre, ilgili kurumlar güvenlik, kamu düzeni, suçun önlenmesi ve devletin ekonomik çıkarları söz konusu olduğunda kuralların dışına çıkabilecek. Irk, siyasî düşünce, din ve mezhep bilgilerini kaydedebilecek.

Hukukçular, AB mevzuatına uyum kapsamında hazırlanan tasarıda yer alan istisnaların kapsamını çok geniş ve belirsiz bulurken, bu yüzden kanunun suiistimalleri önlemekte yetersiz kalacağını düşünüyor. Başbakanlık İnsan Hakları İnceleme Komisyonu eski Başkanı Doç. Dr. Vahit Bıçak, tasarıda önemli güvenceler getirildiğini, ancak kapsamı belirsiz istisnalarla bu güvencelerin tekrar geri alındığını savunuyor. Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise eleştirilere AB ülkelerindeki mevzuatı örnek göstererek cevap veriyor. Düzenlemenin Avrupa Konseyi'nin Kişisel Verilerin Korunması'na ilişkin 108 sayılı sözleşmesine ve AB Komisyonu'nun bu konudaki direktiflerine uygun olduğunu vurgulayan Çiçek, istisnalarla ilgili maddelerin de sözleşme ve direktif metninden aynen tercüme edildiğini belirtiyor.

Benzer istisnaların AB ülkelerinin yasalarında da yer aldığını aktaran Adalet Bakanı, ?Kamu ve özel sektörde çok sayıda kurum, vatandaşlar hakkındaki kişisel verileri gelişigüzel topluyor. Bunlar denetlenmiyor. Vatandaşlar hakkında toplanan kişisel verilerin keyfi amaçlarla değerlendirilmesini, kötüye kullanılmasını önlemek için bu düzenlemeyi getiriyoruz.? diyor.

Bakan Çiçek, Türkiye'de kanuna aykırı olarak kişisel veri kaydetmenin, insanları fişlemenin Türk Ceza Kanunu'na göre zaten suç olduğunu hatırlatırken, şunları kaydediyor: ?Bu konuda endişe konusu olan keyfi uygulamalar yasayla değil insanla ilgilidir. Bunlar daha çok 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi olağanüstü dönemlerde meydana gelmiştir. Siz kanuna neyi yazarsanız yazın bu tür dönemlerde bildiklerini yapıyorlar. O nedenle bu kanunun o tür bir uygulamaya yol açması gibi bir durum söz konusu olamaz. Tam tersine keyfi uygulamaların, yetkilerin kötüye kullanılmasının önüne geçmek için bu tasarı hazırlanmıştır.?

Tasarıyla ilgili çalışmaları yakından izleyen Avukat Ceylin Beyli ise bu konuda daha önce hazırlanan taslağa göre son metinde bazı eksikliklerin düzeltildiğini ancak istisnalar konusunda daha somut bir düzenleme yapılması gerektiğini ifade etti.

Kişisel veri kaydında dikkate alınması gereken genel ilkelerin düzenlendiği tasarıda, bu bilgilerin hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olarak işlenmesi; belirli, açık ve meşru amaçlar için toplanması, toplandıkları amaçla bağlantılı ve yeterli olması, doğru olması ve gerektiğinde güncellenmesi zorunluluğu aranacak. Özel niteliği olan kişisel verilerin toplanmasını yasaklayan tasarıya göre kişilerin ırk, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep bilgileri; dernek, vakıf ve sendika üyelikleri; sağlık ve özel yaşamlarıyla mahkumiyetlerine ilişkin veriler kayıt altına alınamayacak. Ancak bu noktada bazı istisnalara yer verilerek, toplanması yasaklanan bu tür özel nitelikli bilgilerin milli güvenlik, milli savunma, kamu düzeninin korunması, suçun önlenmesi, devletin ekonomik çıkarları gibi gerekçelerle kayıt altına alınabilmesine imkan sağlanıyor. Yine istisnalar nedeniyle ilgili kurumlar, aydınlatma yükümlülüğü kapsamında fişleme yaptığı kişilere bilgi vermekten muaf tutuluyor.

Tasarıdaki istisna kapsamına girmeyen diğer kurumlar ise bir şahıs hakkındaki bilgileri kayıt altına alırken söz konusu kişinin rızasını alacak. Bu kurumlara, bilgilerin hangi amaçla kullanılacağı, kimlere aktarılabileceği gibi konularda ilgili kişiye bilgi verilmesi yükümlülüğü getiriliyor. Vatandaşlar güvenlik, kamu düzeni gibi istisnalar dışında veri kaydı yapan kurumlara başvurarak kendisiyle ilgili veri kaydı yapılıp yapılmadığını öğrenmek ve toplanan bilgileri istemek hakkına sahip olacak.

Önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılması beklenen tasarı sadece kamu kurumlarını değil, faaliyet alanları gereği üyeleri, müşterileri ya da diğer şahıslar hakkında bilgi kaydı yapan tüm sivil ve özel sektör kuruluşlarıyla medyayı da kapsıyor. Buna göre, hastaneler, telefon şirketleri, sigorta kurumları, okullar ve üniversiteler, siyasi partiler, sendikalar, dernekler, odalar ve basın kuruluşları kişiler hakkındaki bilgileri yasayla getirilen ilke ve yükümlülükler çerçevesinde kayıt altına alabilecek.

Tasarıya göre sadece bireyin adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi onun kesin teşhisini sağlayan bilgiler değil, aynı zamanda kişinin akli, psikolojik, fiziki, kültürel, ekonomik, sosyal ve diğer özellikleri de kişisel veri kapsamında değerlendiriliyor. Buna göre isim, telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, genetik bilgiler gibi veriler kişisel veri kabul edilecek.

Kanun kişilerin kendileri ve ailesiyle ilgili tuttukları bilgiler dışında, kişiler hakkında veri toplayan bütün kurum ve birimler hakkında uygulanacak.

Yasaya aykırı olarak kişisel verileri kaydedenler yeni TCK'ya göre 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Bu suçu kamu görevlisinin ya da mesleği gereği bu bilgilere sahip olan kişilerin işlemesi halinde ceza 4,5 yıla kadar artırılacak.

Verileri toplayan kuruma denetim

Vatandaşlar hakkında gerekli bilgilerin toplanması ve kaydedilmesiyle ilgili ilke ve kuralların belirlendiği tasarıda ayrıca kişisel verileri toplayan kurumların denetimi ve şikayetlerin incelenmesi amacıyla ?Kişisel Verileri Koruma Yüksek Kurulu? adı altında bağımsız bir kurul oluşturulması öngörülüyor. Kamu ya da özel sektör kuruluşlarının kişisel verileri kayıt altına alması nedeniyle özel hayatlarının ya da kişilik haklarının ihlal edildiğini öne sürenler kurula şikayet başvurusu yapabilecek. Fişlemeye ilişkin iddia ve şikayetler de Kişisel Verileri Koruma Yüksek Kurulu tarafından karara bağlanacak.

Kurul, Adalet Bakanlığı, Yargıtay ve Danıştay'dan birer hakim veya savcı, hukuk fakültelerinden bir profesör veya doçent, Türkiye Barolar Birliği ve TÜBİTAK'tan birer temsilci, Bakanlar Kurulunca re'sen seçilecek üç kişi olmak üzere 9 üyeden oluşacak. Bağımsız olarak faaliyet gösterecek olan kurula, hiçbir organ, makam, merci ve kişinin emir ve talimat veremeyeceği öngörülüyor. Kurul, faaliyetlerine ilişkin olarak her yılın mart ayı sonuna kadar bir önceki yıla ait kararlar, yaptığı düzenlemeler ile bunların ekonomik ve sosyal etkilerini analiz eden bir faaliyet raporu hazırlayacak. Rapor TBMM'ye sunulacak ve kurumun internet sitesinde yayınlanacak.

Fişleme tartışmaları gündemden düşmüyor

Sosyetik fişleme: Hürriyet gazetesi'nin 10 Mart 2004 tarihinde ?Sosyetik fişleme? manşetiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın kaymakamlıklara bir yazı yollayıp, ?AB ve ABD yanlısı kişiler ve yüksek sosyete? hakkında istihbarat toplanmasını istediği ortaya çıktı.

Telefonlar dinlenmiş: 1 Haziran 2005'te Vatan gazetesinde yayımlanan ?Türkiye'yi sarsacak belge? başlıklı haberle MİT'in Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararına dayanarak sabit telefonları, cep telefonlarını, kısa mesajları, e-mail yazışmalarını ve faksları izlediği gündeme geldi.

İrticayı izleme grubu: 2001'de dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Şağar imzasıyla ?irticai faaliyetlerin tespiti, izlenmesi ve önlenmesi' amacıyla ?izleme grubu? oluşturulması talimatı verildi.

zaman

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber