Kiracının 'eşimin imzası yok' savunması, Yargıtay'dan döndü

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 04 Haziran 2006 13:28, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Antalya 3. İcra Mahkemesinin, eşlerden birinin, diğerinin rızası olmadan kiracı olunan aile konutu ile ilgili akdi feshedemeyeceğine ilişkin kararını Yargıtay 6. Dairesi bozdu. Daire, aile konutundan bahsedilebilmesi için, Asliye Hukuk Mahkemesinden, kiracı olunan yerin aile konutu olarak özgülendiğine dair kararın verilmiş olması şartı arandığını bildirdi.

Antalya Barosu eski başkanlarından Avukat Cengizhan Gököz, Türkiye'de ''Aile Konutu'' kavramının farklı yorumlandığına dikkati çekti. Medeni Kanunun 194. maddesinde aile konutu kavramına yer verildiğine işaret eden Gököz, eşlerden birinin, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemeyeceği, devredemeyeceği veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacağı, bir başka deyişle tahliye taahhütnamesi veremeyeceği, verilen tahliye taahhütnamesinin geçersiz sayılacağını kaydetti.

Buradan hareketle kamuoyunda, evli çiftlerin yaşadıkları konutlarında her iki eşin birlikte sözleşme yapması ve birlikte taahhüt vermesi gerektiği gibi yanlış bir kanı oluştuğunu belirten Gököz, oysa aile konutu kavramının bir mahkeme kararı veya tapuya konan bir hüküm ile mümkün olabileceğini söyledi.

ÖRNEK DAVA

Cengizhan Gököz, buna ilişkin müvekkili V.H'nin davasını örnek vererek, şunları kaydetti:

''Kiracı D.K, V.H'nin evini tutarak tahliye taahhütnamesi imzaladı. Evin tahliye zamanı geldiğinde D.K, 'Tahliye taahhütnamesinde eşimin imzası yok. Bu nedenle bu taahhütname geçersiz' diyerek evi boşaltmadı. Olay mahkemeye taşındı. Antalya 3. İcra Mahkemesi, 2005'e 949 esas 2006 tarihli kararında, kiracının, eşinin imzası olmadan tek başına verdiği taahhüdün geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verdi.'' Antalya 3. İcra Hukuk Mahkemesinin, davanın reddine ilişkin kararının temyizi için Yargıtaya başvurduklarını anlatan Gököz, şöyle devam etti:

''Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 8 Mayıs 2006 gün 2915 esas 2006'ya 4944 sayılı kararında, aile konutu kavramı ve konuya ilişkin Medeni Kanunun 194-3. maddesi yorumu açıkça ortaya konulmuştur. Buna göre, evli çiftlerin, kiralanan konutun 'aile konutu' olarak değerlendirilmesi için mahkemeye başvurup karar almaları ve bu karara göre alınan aile konutu kavramını karşı tarafa ihtarla bildirmeleri gerekmektedir. Aksi halde kira sözleşmesini yapan eşin verdiği taahhüt geçerli olup, diğer eş ve çocukları etkileyecektir.'' Gököz, Yargıtay 6. Dairesi'nin verdiği karar neticesinde davanın Antalya İcra Mahkemesinde yeniden görüleceğini, bu karar ile yanlış anlaşılmaların da ortadan kalkacağını söyledi.

MİRAS HUKUKUNDA DA AİLE KONUTU KAVRAMI GEÇERLİ

Aile konutu kavramının miras hukukunda da geçerli olduğuna değinen Gököz, şöyle konuştu:

''Eşlerden birinin vefatı halinde, aile konutu, mahkemece özgülenen sağ kalan eşe verilecektir. Ölen eşin mirasçısı çocuklar, kardeşler, anne ve baba, gerek konut, gerekse konutta bulunan ev eşyalarının sağ kalan eşe miras olarak verilmesine karşı çıkamazlar. Aile konutu kavramı mahkemece verilmemişse ve ortada çocuk yoksa, çok örneğini gördüğümüz gibi sağ kalan eşin evden çıkartılması ve tüm hatıralarını yaşadığı eşyalarını diğer mirasçılara, miras payları karşılığı evden götürülmesi yaşanabilmektedir.''

AİLE KONUTU KAVRAMI NASIL OLUŞUR?

Gököz, kiralanan veya oturulan evin ''aile konutu'' olabilmesi için Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından aile konutu olarak özgülendiğine dair bir karar olması gerektiğini, bu kararın da kiralanan evin sahibine bildirilmesinin zorunlu olduğunu sözlerine ekledi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber