Dershanelerin dönüşümü risk mi fırsat mı?

DESAM Başkanı Gürkan Avcı'ya göre dershanelerin özel okullara dönüşümü uzun soluklu bir süreç. Avcı, yavaş yavaş rayına oturacak sistemin Türk eğitimindeki diğer sorunların çözümü için de fırsat olabileceği görüşünde.

Haber Giriş : 10 Nisan 2015 21:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Dershanelerin dönüşümü risk mi fırsat mı?

Dershaneler son 35-40 yıldır Türkiye'nin gündeminden hiç düşmedi. 12 Eylül döneminde de 28 Şubat sürecinde de ve hemen her iktidar değişikliğinde gerek kapatılıp kapatılmaması gerekse fayda ve zararları bağlamında masaya yatırılan konuların başlarında yer aldı. Sol iktidarlar da sağ iktidarlar da dershanelerden muzdarip olduklarını sürekli ifade ettiler. Kimi ekonomik, kimi ideolojik, kimi ise pedagojik düzlemde dershaneleri tartıştılar. Ama itiraf etmeliyim ki hemen hiçbiri dershaneleri öğrenci, veli ve öğretmenlerden oluşan eğitimin gerçek paydaşları ekseninde, bilimsel ve pedagojik olarak hakkıyla ele alamadı. Halbuki bu işten en çok etkilenen öğrenciler, veliler ve öğretmenler değil mi?

Şimdi gelelim yazımızın can alıcı konusu; dershanelerin özel okullara dönüştürülmesinin Türk eğitim sistemine olası etkilerini tartışmaya. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) dershanelerin özel okula dönüştürülmesi projesinden taviz vermeyince dershaneler de dönüşüm için kuyruğa girdi. MEB tarafından hazırlanan 'Dönüşüm Programı' kapsamında özel okula dönüşecek dershaneler, ancak 1 Eylül 2015'e kadar faaliyetlerine devam edebilecek. Dönüşüm programı kapsamında taahhüt ettiği özel okula dönüşecek dershanelerden, 30 Mayıs'tan önce mevcut binalarında veya farklı binalarda okul olarak kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenenler, aynı anda dershane olarak da 1 Eylül 2015'e kadar faaliyetlerini sürdürebilecek.

Bugüne kadar normal seviyelerde seyreden dershanelerin dönüşüm başvuruları, dershanelerin kapatılacağı 1 Eylül'ün yaklaşmasıyla birlikte rekor seviyelere ulaştı. Yedi dönemden oluşan başvuru süreciyle ilgili resmi rakamlara göre birinci dönem 326 dershane özel okula dönüşmek için başvururken, ikinci dönem 240, üçüncü dönem 182, dördüncü dönem ise 881 dershane dönüşüm için MEB'in kapısını çalmış. Arsa, öğrenci başına eğitim desteği ve kredi kolaylığı gibi teşviklerden yararlanarak özel okula dönüşmek için MEB'e başvuran dershane sayısı 1.629 olarak gerçekleşmiş. 7 Temmuz-31 Ağustos tarihleri arasında da son başvuruları kabul edecek olan MEB 'Dönüşüm Programı'na erken başvuranlara değerlendirme formu üzerinden dönem önceliğine göre yüksek puan veriyor. Tüm bu politikalar dershaneleri özel okula dönüştürmeyi teşvik eden uygulamalardan birkaçı...

Dershanelerin dönüşümüyle kurulacak okulların eğitim kadrosu, fiziki olanakları, sunacağı eğitimin niteliği ve mantığı açısından ülkemiz eğitim sistemine etkisini düşünmek gerekli. Dershaneden dönüşen temel liseler, lise diploması verme hakkını elde etmiş olduğu için dört yıl sonra dershaneden dönüşen binlerce özel okul olacak, peki Türkiye'nin ekonomik koşulları bu kadar özel okulu nasıl kaldırabilecek? Bu durum eğitimin kalitesine ve fırsat eşitliğine karşı ciddi bir risk oluşturacaktır. Her ne kadar bu okullar, temel lise eğitiminin yanında sınava hazırlık hizmeti de vereceği için çok tercih edilse bile...

Dershaneden dönüşen temel liselerle ilgili sorunlardan birisi de öğrencilerin fiziksel yetersizlikler nedeniyle öğretim dışında sosyal, duygusal, psikolojik ve çevresel açıdan desteklenemeyeceği hususu. Gerek çocuklarımızın sosyal gelişimi, sanat ve sporun yanı sıra her boyutuyla nitelikli bir eğitim alması için dönüşüm sürecinin konsensüs edilmiş ortak bir akıl ve demokratik bir vizyonla kumanda edilmesi gerekiyor. Farklı görüşlere samimiyetle açık olma ve her kesimle başarılı iletişim kurma konusunda temayüz etmiş bir kişiliğe sahip olan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın bu sürecin sağlıklı yönetilmesi anlamında bir şans olacağını düşünüyorum.

Diğer taraftan; velilerimiz, temel lise olan dershanelerin yıllık ücretlerini özel okul için verilecek devlet teşvikini de hesaba katarak düşük buluyor fakat teşvik almak isteyenlerin sayısında önümüzdeki sene ciddi artış olacağını düşünüyorum. Geçen sene, okul öncesi ve ilkokullardan 50'şer bin, ortaokul ve liselerden 75'er bin olmak üzere toplam 250 bin öğrenci için teşvik desteği açılmıştı ve yapılan başvurular beklenenin altında olmuştu. Fakat bu sene okullaşan dershanelerle birlikte özel okulda okumak isteyenlerin sayısında ciddi artış olacağından daha çok öğrenci teşvikten yararlanmak isteyecektir. Maliye Bakanlığı'nın önümüzdeki döneme dair bu öngörüye uygun hazırlıklara daha şimdiden başlaması gerekiyor.

MEB'in örgün ve yaygın eğitim kurumlarında şu an itibarıyla 2 milyon 600 bin öğrenciye sunduğu ücretsiz takviye kurslarının bu talep yığılmasının bir ölçüde gazını alacağını biliyorum. Çünkü dönüşüm öncesinde 1 milyon 200 bin öğrenci dershanelerden yararlanıyordu. Ancak yine de MEB'in kendisi kursların dershaneye alternatif olmadığını, sınava hazırlık yapılmayacağı açıklamasını dikkate alarak; dershanelerin dönüşümündeki geçiş sürecinde okulların dershaneleşebileceği riskini dikkate almaya ama fazla da abartmamaya çalışmakta fayda görüyorum. Ayrıca MEB'in ek olarak dershaneden dönüşen okulları, sınava hazırlık yerine çocukların akademik, sosyal, duygusal, bilişsel ve sanatsal gelişimlerini de önceleyici bir anlayışla eğitimin kalitesine odaklanmaları konusunda da ciddiyetle uyarması, bu anlamda enformasyon ve denetime tabi tutması da oldukça önemli olacaktır.

Ben tüm bu risk ve sorunların eğitim bileşenleriyle sağlıklı diyaloglar kurmak suretiyle, MEB ve ilgili tarafların elbirliğiyle aşılacağı kanaatindeyim. Her yeni sistemde olduğu gibi geçiş sürecinde yaşanan sancı ve sıkıntıların ardından sistemin yavaş yavaş oturacağına inanıyorum. Üniversiteye giriş sistemi biraz daha geliştirilir, eğitime eşitlikçi ve demokratik bir form kazandırılırsa bu hedefe daha kısa sürede ulaşmak mümkün olabilir. Örneğin Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) takviye ihtiyacını bir miktar azalttı. MEB'in ücretsiz takviye kursları daha yaygın ve nitelikli bir hale getirilirse dershanelerin dönüşüm sürecini daha kısa sürede ve daha az kazayla kapatabiliriz. Kayıt dışı ve merdiven altı dershanecilik tehlikesine karşı, sık ve etkili denetimlerden daha çok takviye kurslarının nitelik ve etkinliğine kafa yormamız gerekiyor. Bu işlerden sorumlu olan MEB Özel Öğretim Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci'nin eğitimin farklı boyutlarını deneyimlemiş olması ve ev ödevlerine iyi hazırlanıyor olması sürece ilişkin telkin ve tavsiyelerimizin işe yarayacağı umudumuzu da güçlendiriyor.

Uyarı anlamında söylemeliyim ki, dönüşen okullarda bol keseden not vermek ve kolay diploma almak gibi kamuoyunu rahatsız eden şüpheleri ortadan kaldırmak için MEB'in denetimi, rehberliği sıkı tutması, ortak sınavları yaygınlaştırması gerekiyor. Özellikle özel okulda okuyan öğrencilerin her eğitim yılında sırf üniversite yerleştirme sınavları için 11 ve 12. sınıfta okullarından ayrılmasına karşı MEB'in planladığı stratejiyi daha da derinleştirmesi çok önemli. Bu heyecanlı ve uzun soluklu süreci, Türk eğitim sisteminin sorunsal ana başlıklarından bir türlü inmeyen 'eğitimde fırsat eşitliği', 'eğitimde kalite standardı', 'ezberci eğitim', 'akademik eğitimin yanı sıra spor, sanat, etik ve sosyal gelişim' gibi sistemik zaaflarımızı da rehabilite etmek için bir fırsat olarak telakki etmek gerekiyor.

Durum gösteriyor ki dershanelerin dönüşümü, eğitime etkileri, özel okullarla rekabet gibi konuların çokça tartışılacağı bir sürecin içindeyiz. Ben yukarıda ifade ettiğim gibi tüm eğitim bileşenleri adına riskler ve fırsatlar bağlamında süreci analiz etmeye çalıştım, ilgililere uyarı ve hatırlatmalarda bulundum. Başta dershanelerde çalışan eğitim emekçileri olmak üzere dershane sahiplerini ve buralarda hizmet veren ve alan her kesimi mağdur etmeden adil, şeffaf ve hakkaniyetli bir kriz yönetimi gerekiyor. Her zaman söylediğim gibi eğitim bütün olarak ele alınırsa ve süreç demokratikleştirilirse tüm sorunlar çözülür. Öğrencilerimiz rahat ederse Türkiye daha enerjik ve mutlu bir ülke olur...

Gürkan Avcı, Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) Yönetim Kurulu Başkanı. Lisansını Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü'nde tamamladı. Lise ve üniversite yıllarında, siyasi çalışmalara aktif olarak katıldı.

Çeşitli sendika ve konfederasyonlarda 1997'den bugüne genel başkanlık ve yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber