Başkanlığı Özal'ın sağ ya da sol versiyonu kazanır

AK Parti MKYK üyesi Burhan Kuzu, başkanlık sisteminde sert aktörlerin seçilemeyeceğini söyledi. Türkiye'de başkanlık seçimini eski Cumhurbaşkanı Özal'ın sağ ya da sol versiyonunun kazanabileceğini savunan Kuzu'ya göre, AK Parti'nin 2012 yılındaki önerisinde 'Başkan'ı acze düşürmeyecek tedbirler

Haber Giriş : 29 Şubat 2016 09:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Başkanlığı Özal'ın sağ ya da sol versiyonu kazanır

Profesör Burhan Kuzu, AK Parti'nin İstanbul milletvekili ve MKYK üyesi. 26. dönemde milletvekili seçilmeden önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı görevinde bulundu, hala da 'fahri' olarak bu görevi devam ediyor. Türkiye'de Başkanlık sisteminin yılmaz savunucusu olarak tanınan Kuzu, 'Başkanlık sistemini anlatıp da ikna edemeyeceği insanın yok denecek kadar az' olduğu iddiasında. Meclis'te bir kez daha oluşturulan Anayasa Mutabakat Komisyonu'nun dağılmasından sonra Kuzu'ya Türkiye'nin içinden geçtiği dönemde sistem tartışmasına ilişkin zamanlamanın ne kadar doğru olduğunu, AK Parti'nin 2012 önerisinin revizyona ihtiyacı olup olmadığını sorduk.

Yeni Anayasa için kurulan masa bir kez daha dağıldı. Sizce toparlanır mı? Toparlansa da bir sonuç çıkar mı?

Bundan sonra, birkaç ihtimal var... Burada CHP üye verirse, öbürlerinde sorun yok. Onlar zaten devam edelim diyorlar. Ama CHP üye vermezse, benim gördüğüm, MHP 'ben devam etmem' noktasında. O da çekilirse, bunu bizim HDP ile şansımız yok. Çünkü referanduma gittiğinde vatandaşa hem CHP, hem MHP, "Bakın bunlar memleketi bölüyorlar, özerk yapı var, özyönetim var, bu HDP başkana razı geldi ama bir şey de aldı" gibi metinde hiç olmayan, olmayacak olan bir metne leke atacak. Dolayısıyla o ihtimal gözükmüyor.

O zaman demek ki, MHP, HDP, AK Parti üçü devam edebilir. Ama AK Parti ile HDP'nin tek başına devam etmesi mümkün olmaz. AK Parti, MHP ile devam edebilir. Ama en makül olan, CHP'nin tekrar üye verip, dördünün tekrar çalışmasını sağlamak.

"Bir başkan geldi, delinin biri...."

2012'de AK Parti'nin sunduğu metnin değişmesi gerektiğine inanıyor musunuz?

O, partideki Anayasa Komisyonu'nun olurunu almış bir metin. Rötuşlar olabilir. Biz onu inanarak yazdık. Ama eleştiri yapanlar derse ki, "Muhalefet olarak bizim de katkımız olur, bu metni gelin şöyle yapalım" gibi, tabii ki biz ona mutabakat adına kapımızı açarız.

Amerika'da başkanlık modelinde çok güçlü bir yürütme var ama asıl güçlü olan yasama. Oradan kanun, bütçe gelmezse başkan perişan olur. Böyle bir durumda ne yapabiliriz diye bulduğumuz bir formül. Kanun gelmezse, başkan da vaat ettiği reformları kanun gücünde kararname ile yapabilmeli diyoruz. Ama bu kararname, kanun yapıldığı anda düşecek bir kararname.

İkincisi; parlamento, özerk, hiçbir liderin baskı kuramadığı bir parlamento. Yürütmenin emrinde olan bir parlamento değil. Bu parlamento özerkliğini kötüye kullanır da, kanun, bütçe çıkarmaz iyice tıkarsa, başkana bir yetki veriliyor. "Ey başkan, sen gerektiği durumda bu parlamentoyu fesih et. Seçime git ama sen de gideceksin."

Tersinden bakalım. Bir başkan geldi, delinin biri. Bu sefer parlamento bu başkanı düşürebilmeli ama kendi de seçime gidecek. Bu kolay bir şey değil. Seçime gidersin, sonuçlarına katlanırsın. Gidip dönmemek var, gelip gitmemek var.

Türk tipi model, pozitif bir metindir"

Türk tipi dediğiniz şeyi anlatabildiğinizi düşünüyor musunuz?

Türk tipi model, pozitif bir metindir. Onu burada (Meclis'te) anlatırsın. Televizyonun konusu değil. Orada başkanlık modeli ne getirir, benim ekmeğimi, Türkiye'yi ne kadar büyütür, benim çocuğuma ne kadar istikbal verir, koalisyon durumu, milli egemenlik ne olur, demokrasi, hukuk devleti nereye gider genel şeyler anlatıyoruz. Bu hüküm şöyle mi olsun böyle mi olsun, vatandaş için ikinci plandadır. Prensipte evvela başkanlık sistemine 'he' denir, detayı ayrıca yazılır.

"Türk tipi parlamenter model olmaz"

Mesela Türk tipi parlamenter model olmaz. Çünkü parlamenter sistem İngiliz tipidir ve tek tiptir. İngiliz'in aklını bulduğu bir sistem değildir. Uygulamada çıkan bir modeldir. Amerika'nın kurucu babaları İngiltere'deki modeli bildikleri halde ona itibar etmemişler. 1787'deki 13 koloninin bir araya geldiği toplantıda kurucu babaların sorduğu soru şu; "Amerika'yı biz en iyi nasıl yönetiriz?" Cevap: Başkanlık modeli. Aklın bulduğu bir sistem. Ondan dolayı da her ülkenin akıllı insanları kendi ülkelerine has bir başkanlık modeli tipi geliştirebilirler.

Amerika'da bakıyorsun Cumhuriyetçilerin yarısı, Demokratların yarısı kanunu çıkarıyorlar, iki ayrı yarıları da ret diyor. Muazzam bir şey. Türkiye'de de bu zaman içinde olur ama hemen olmaz. Onun için biz sistem tıkansın diyemeyiz.

"Zavallı Obama durumu"

Parlamenter modelin başbakanları, benim başbakanım, Avrupa'daki parlamenter başbakanlar dahil, Amerika'daki Obama'dan üç kat yetkili. Çünkü hem yasama elinde, hem yürütme elinde, hem bütçe elinde. Başkanın ise ne yasama elinde, ne bütçe, para muslukları elinde. Böyle de bir zavallı Obama durumu ile karşı karşıya kalıyor.

"Zavallı Davutoğlu dediğin zaman ülkede ekmek bulamazsın"

Zavallı Obama olur ama zavallı Davutoğlu dediğin zaman ülkede ekmek bulamazsın. Orada zavallı olsun diyorlar, çünkü zengin ülke, trilyon dolarlık gayri safi milli hasılası var. Adam aç kaldığı zaman gidip Afganistan'ın, Irak'ın, Suriye'nin kafasına vurup ekmeğini alıp, yiyebiliyor. Sen bunu yapamazsın. Dolayısıyla orada sistemdeki lüks tarafı bizde uygulayamazsın.

"Başkan acze düşmesin diye tedbir alıyoruz"

Diktatörlük gelir diyorlar. Tam tersi. Diktatörlük gelme ihtimali koca bir sıfır da... Başkan acze düşmesin diye tedbir alıyoruz. Diktatörlük yerine, zavallı konuma düşmesin diye aldığımız tedbirler.

Amerika'da sorsan belki 'bırak zavallı olsun' diyecek. O çünkü birçok şeyi aşmış. Lobiler devreye giriyor. Ama bizde sistem üzerinde bile hala mutabakat yok. Etnik, dini farklılıklar sürekli körükleniyor. Bulunduğumuz yer ateş çemberi.

Tam da bu noktada Osman Can, partinizin eski MKYK üyesi - milletvekili, verdiği bir röportajda "Türkiye'nin içinden geçtiği dönemde başkanlık sistemini gündeme getirmek, iyilik değil, kötülüktür" dedi. Sizce Türkiye'nin içinden geçtiği bu süreçte, terör ve etrafının ateş çemberi olması nedeniyle, ertelenmeli mi? Ertelenemez mi?

Hiçbir alaka görmüyorum. Türkiye'nin terörü yeni değil. 30 yılda 40 bin insan ölmüş. Bu memlekette 1970 - 1980 döneminde 12 tane hükümet kurulmuş. 12 Eylül Darbesi oldu, 5 bin 200 gencimiz öldü.

Eğer biz anayasa yapmayı hep ötelersek kıyamete kadar gider. Bu bölgede gözünü yumduğun an silahını alırlar. Güçlü hükümetler şart bu bölgede. Ötele, ötele, bölgenin sıkıntısı bitmez.

Başkanlık sisteminin yasama, yürütme, yargı dengesi üzerine kurulu olduğunu söylüyorsunuz. Parlamenter sistem de öyle...

Öyle değil işte. Yasama - yürütme parlamenter sistemde ayrı gibi gözükür, zerre kadar ayrı değildir. Zerre. Tırnağımın ucu kadar. Bugün iki tane gensoru var. Şimdiden diyorum ret. Bitti. Aksi mümkün mü? Niye? Bakan, benim kankam, arkadaşım. Başbakan benim liderim, her gün beraberiz. Ben muhalefete şeytana uyar gibi uyacağım, bakanımı düşüreceğim öyle mi?

Kanunların yüzde 98'si hükümetten gelir. Benden geçer, hükümet uygular. Bütçe hükümetten gelir, benden geçer gider, harcar. Denetim? Sıfır. Peki o zaman kuvvetler ayrımı nerede kaldı? Hükümet benim içimden çıkıyor, benim parçam. Burada kuvvetler ayrılığı falan yok.

"Adalet ile istikrarı ayıracaksın"

Muhalefet topyekün karşı çıkıyor. Vatandaşın bir kısmının kafasında soru işaretleri var, diktatörlük mü olacak, federasyon mu olacak, öyle mi böyle mi diye. Bu kadar tartışma yerine, parlamenter sistemin aksayan, eksik yönlerinin düzeltilmeye çalışılması mümkün değil miydi?

Efendim, mümkün değil. Bu sistemin mayası bozuk. Bu sistem miadını doldurmuş. İngiltere dışında uygulanmıyor. Çift başlılığı getiriyor.

Senin dediğini dünya yaptı. Koalisyonlardan nasıl kurtuluruz diye yüzde 10'luk baraja gitti. Her zaman karşı çıktım, her zaman da savunmak zorunda kaldım yüzde 10'luk barajı. Niye karşı çıktım? Deli saçması. Niye savundum? Memleket elden gidiyor, koalisyon derdi.

Hem adalet sağlayacaksın, hem istikrar öyle mi? Böyle bir şey yok. Adaleti sağlayacağım dediğin zaman barajı kaldırıyorsun, istikrar elden gidiyor. İstikrar deyince barajı koyuyorsun adalet elden gidiyor. Adalet ile istikrarı ayıracaksın. Yüzde 10'luk barajı kaldıracaksın, parlamentoyu seçip buraya koyacaksın.

"Al Fakıbaba örneği...."

Bu sistemin en güçlü yeri parlamento diyorsunuz ama Türkiye gibi lider sultasının olduğu, adayları liderlerin belirlediği bir yerde bu ne kadar mümkün?

İdeal olarak baktığın zaman Amerika'daki kültür daha uygun diyebilirsin. Biz bunu biraz da kültürünün yanında yasal düzenlemelerle zorlayacağız. Mesela, İstanbul 90 vekil var, 90 bölgeye bölünecek, Türkiye 550 bölgeye bölünecek. Her bir bölgeden bir vekil çıkacak, muhtar seçimi gibi. Diyelim ki merkez şimdi yaptığı gibi ağırlığını koydu, 'adayım filan' dedi. Millet bakacak. "Bu sahtekarın teki, nereden bulmuş bunu benim partim" diyecek ve ona oy vermeyecek.

Al Fakıbaba örneği...Fakıbaba'yı biz aday yapmadık. Tayyip Bey'e 7 - 8 vekil geldi, "Ceketini koysan Urfa'dan alırsın" dediler. Ceket değil, gövdemizi koyduk yine alamadık. Süpürdü gitti Fakıbaba. Ne oldu koca AK Parti? Aynısı işte... Aday gösterirken o bölgeden bir adam çıkacağı için, her parti en kaliteliyi aday gösterecek. Merkez karışsa bile en kaliteliyi koymak zorunda kalacak. Kaliteyi vatandaş oyuyla belirleyecek. Merkez tabanın sesine kulak verecek. Böylece liderlere bağlı değil, bölgesine itibar gösteren, halkı dikkate alan bir vekil ordusu türeyecek.

Başkanlık sisteminde başkanı asıl denetleyen merci hangisi olacak? Halk mı, yasama mı, yargı mı?

Başkanlık sisteminde benim en çok güvendiğim unsurlardan birisi, halkın sağduyusu. Vatandaşın seçip seçmeme konusundaki şeffaflığı, berraklığı. Bir başka denetim, parlamentodaki vekillerin artık tek tek vekil olması. Muhalefetten de, iktidardan da sağduyulu insanların bir araya gelerek bir çözüm bulması. Yüce Divan'a gönderme yolu. Şimdi belki olmuyor ama hakikaten taşkın bir başkana o yolu hem kendi partisi çalıştırabilir, hem muhalefet destek verebilir.

Bu modelde kim gelemez?

Rijit adamlar, sert adamlar gelemez. Kucaklamayan adamlar gelemez. İslami, etnik, ırki, sol - sağ... Kim uç ise gelemez. Yüzde 50 artı 1'i alan gelir. Öyle yüzde 20 ile başbakan olmak yok. O zaman her kesime kucak açan, onu adam yerine koyan, derdine ortak olan, ne olursan ol gel, Hazreti Mevlana işte, bu kazanır. Bu modelde Rahmetli Özal'ın sağ ya da sol versiyonu kazanır. Merkezde Özal var.

Yarın başkanlık sistemine geçilse, tüm kurum ve kuruluşlarla oturması ne kadar zaman alır?

Çok zaman alır. Kolay değil. Dokümantasyon yapılıp, sahaya getirilmesi bir yıllık meseledir en azından. Bakanlıkların oluşumunda farklılıklar olacak, bürokratlar başkanla gelip gidecek falan...

Cumhurbaşkanı, siz ve AK Parti'den birçok isim hiç 'ya biz bu sistemi eksik mi anlattık, yanlış mı anlattık, şurada şu hatayı yaptık' dediniz mi? Özeleştiri yaptınız mı?

Elbette. Biz bazı arkadaşların durduk yere "Başkanlık modeli Atatürk döneminde de var, İsmet İnönü Paşa'da da var" dediğini duyduk. Bunlar yok. Yeri geliyor kimileri "Dört halife döneminin sistemi de böyleydi" diyor. Hiç alakası yok. Osmanlı, Selçuklu hiç alakası yok. Bazen dinliyorum 'Eyvah...Eyvah' diyorum. "Bir çuval inciri batırdı" diyorum.

Kamuoyu yoklamaları ne diyor?

Bayağı güzel. Yüzde 56 - 57'lere çıktı. O iyi bir şey. Eskiden çok düşüktü. Millet zaman içerisinde anlıyor.

"Başkanlık sistemini görmeye ömrüm vefa edecek mi" dediğiniz oluyor mu?

Çok söyledim onu. Kaç kez...

Bir toplantıda dedim ki; "Çocuklar bakın ben ölürsem, bir gün de bu sistem gelirse, gelin mezar taşıma 'Burhan Hocam senin model geldi' deyin. Ben duyarım.

Kaynak: ALJAZEERA - Didem Özel Tümer

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber