Akciğer kanseri ve sigara ilişkisi

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Özgür İnce, sigara içen kişide gırtlak kanseri oluşması durumunda, beraberinde akciğer kanserine yakalanma riskini de yüzde 10'a kadar arttırabileceğini söyledi

Kaynak : İhlas Haber Ajansı
Haber Giriş : 27 Kasım 2017 15:16, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:57
Akciğer kanseri ve sigara ilişkisi

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Özgür İnce, sigara içen kişide gırtlak kanseri oluşması durumunda, beraberinde akciğer kanserine yakalanma riskini de yüzde 10'a kadar arttırabileceğini söyledi.

Medicana Samsun Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniğinden Dr. Özgür İnce, akciğer kanseri hakkında bilgi verdi. Akciğer kanserinin dünyada en ölümcül olan kanserler içinde en sık görüleni olduğunu belirten Dr. Özgür İnce, "Erkeklerde toplamda daha fazla mevcut olup, kadınlarda daha büyük bir ivmeyle sayı giderek artmaktadır. Sayı olarak kadınlarda akciğer kanseri erkeklere kıyasla daha az da olsa son 10 yıla bakıldığında bu oran kadınların aleyhinde artmaktadır. Akciğer kanserinde yıllık artış yüzde 0,5 iken, sadece kadın cinsiyette bu oran yıllık yüzde 4'tür. Gelişmiş ülkelerde kanserden ölümlerin yaklaşık yüzde 35 kadarı akciğer kanseri nedeniyleyken, son yıllarda sigara kullanımında azalma ve akciğere zararlı maddelerin temasında azalmayla bu oran yüzde 25-28'lere gerilemiştir. Türkiye de erkeklerin yüzde 65'i kadınların ise yaklaşık yüzde 25'i sigara kullanmaktadır. Akciğer kanserlerinin yüzde 85-90'ı ileri evre (evre 4) e tanı almaktadır. Akciğer kanseri bronş denilen akciğerlerin derinliklerine kadar inen hava yollarının yüzey duvarlarını oluşturan hücrelerin şekil, yapı ve fonksiyonlarında değişme ile meydana gelen bir kanser tipidir. Bu hücreler yapılarındaki kanser genleri ve kanseri tetikleyici zararlı dış etkenler (özellikle bronşlara ulaşan kirlenmiş hava- sigara dumanı-soba, mangal dumanı, kimyasal etkenler vb) ile kendi normal yapılarını değiştirerek kanser hücrelerine dönüşürler. Vücudumuzda, günlük hayatta her insanda sürekli yeni kanser hücreleri gelişir, fakat bağışıklık sistemi hücreleri bu bozulmuş hücreleri fark eder ve yok ederler. Bu bozulmuş hücrelerin sayısı artacak olursa, bağışıklık hücreleri sayı ve etkinlik olarak yetersiz kalacak olursa veya dışarıdan gelen kanser uyarısı belirli bir seviyenin üzerine çıkarsa o zaman tek bir hücrenin kanserleşerek büyümesi ve çoğalmasıyla büyük tümöral kitleler oluşabilir" dedi.

Akciğerde hücresel anlamda dört tip kanserin geliştiğine dikkat çeken Dr. İnce, "Bunlar küçük hücreli, büyük hücreli, adenokanser ve skuamoz (epidermoid) hücreli akciğer kanseri şeklindedir. Klinik olarak ise küçük hücreli ve küçük hücreli olmayanlar şeklinde gruplanabilmektedir. Tedavi ve prognoz (hastalığın seyri) bu tiplendirmelerle ilişiklidir, genel olarak küçük hücreli tip en agresif olarak bilinir. Ülkemizde en sık epidermoid tip görülmektedir. Kadınlarda adeno kanser tipi daha sık görülür. Sigara ilişkisi adeno kanserde zayıftır, yanı sigara içmeyenlerde en sık görülen tip olarak değerlendirilebilir. Adenokarsinom, akciğerin daha perifer (uçlara yakın) yerlerinde gelişmeyi tercih eder. Küçük hücreli ve epidermoid tip ise daha çok akciğerin merkezine yakın bölgelerden gelişmeyi tercih eder" şeklinde konuştu.

Akciğer kanseri ve sigara ilişkisi

Sigara içen kişide gırtlak kanseri oluşması durumunda, beraberinde akciğer kanserine yakalanma riskini de yüzde 10'a kadar arttırabileceğini belirten İnce, "Gelişmiş ülke istatistiklerine göre akciğer kanserli hastaların erkeklerde yüzde 90-95 i, kadınlarda yüzde 80-85'i sigara kullanmaktadır. Ülkemizde bu oran erkeklerde aynı fakat kadınlarda biraz farklıdır. Ülkemizde akciğer kanserli kadınların sadece yüzde 15-20'i sigara kullanmaktadır. Bu durum pasif sigara içiciliği, biomass maruziyeti (odun ateşinin dumanını solumak, tezek yakmak, mangal soba vs) ile ilişkilendirilebilmektedir. Sigara dumanı içerisinde naftalin, aseton, ddt(böcek ilacı), formaldehit, çakmak gazı, egzoz gazı, siyanür, kurşun, nikel, civa, arsenik, benzen, polonyum, aromatik hidrokarbonlar gibi 3-4 bin kadar zararlı madde bulunmaktadır. Sigara bırakımını takiben 15-20 yıl sonrasında akciğer kanseri olasılığı hemen hemen içmemiş biriyle aynı gibi değerlendirilir. Kanser riskini, sigaraya başlama yaşının erken olması, içilen miktar, dumanı derin soluma, zararlı maddelerin solunması (meslek, kirli hava soluma vs) gibi etkenler arttırır. Sigara içmeyen ancak içilen yerde solumak zorunda kalan kişilerde de akciğer kanseri riski yüzde 1-1,5 kadardır akciğer kanserinin tedavisinde erken tanı çok önemlidir. Erken tanı için risk gruplarında daha önce balgam sitolojisi incelemesi, akciğer grafisi taraması veya akciğer tomografisi önerilmiştir. Bunların içinde en kesin tanı koydurabilen tetkik tomografidir ancak o dahi rutin tarama tetkiki olarak henüz kullanılmamaktadır. Akciğer kanseri olan hastalarda hiçbir bulgu olamayabilir de, ancak 40 yaş üzeri, sigara içen, erkek profilinde; akciğer kanser riski yüksek olduğundan özellikle uzun süren kuru öksürük, ağızdan öksürmekle kan gelmesi, son zamanlarda başlayan nefes darlığı, göğüs-sırt ağrısı, kilo kaybı halsizlik yorgunluk gibi bulgular en sık görülen bulgularıdır. Tanıda kullanılan çeşitli tetkikler vardır. Akciğer grafisi veya tomografide kitle görüldükten sonra kesin tanı için hücresel inceleme gerekir. Akciğer kanserinin kesin tanısı biyopsiyle konur. Biyopsi akciğer bronşlarına sert (rıjit) veya esnek (fleksibl) bir endoskopla girilerek alınabilir. En sık kullanılan yöntemdir. Ancak akciğerin bronşlardan uzak bölgelerine yerleşen bazı kitlelere de transtorasik ince iğne aspirasyon biyopsisi (ttiiab) denen ultrason veya tomografi yardımıyla göğüs duvarı veya sırt bölgesinden işaretlenerek özel bir biyopsi iğnesiyle yapılan bir tanı yöntemi de kullanılabilir. Bazen her iki yöntemde uygun olmayabilir veya başarısız olabilir veya bazı kitle tiplerinde hem tanı hem aynı zamanlı tedavi amacıyla akciğerlere yönelik cerrahi yöntemlerle tanı ve tedaviye gidilebilir. Tanıda kullanılabilen spesifik bir kan tetkiki yoktur. Anemi (kansızlık), sedimentasyon yüksekliği, karaciğer fonksiyon testlerinin bozulması, serum elektrolit dengesizliği gibi bazı bulgular olabilir ama akciğer kanserine özel bulgular değillerdir. Son zamanlarda kanda genetik yatkınlık veya akciğer kanseri olasılığını hesaplayan tetkikler de gündemdedir. Ancak rutin kullanımda henüz yer almamaktadır" açıklamasında bulundu.

Akciğer kanserinde tedavi

Akciğer kanserindeki tedavi yöntemleri hakkında da bilgi veren Dr. Özgür İnce açıklamasını şöyle tamamladı: "Akciğer kanserinin esas tedavisi, eğer mümkünse cerrahi olarak tümörün çıkarılmasıdır. Bunun için hastalık erken evrelerde olmalıdır. Ancak maalesef çoğu olguda tanı konulduğunda hastaların cerrahi şansı kalmamaktadır. Tedavide kemoterapi ve radyoterapi de kullanılır bazı durumlarda bu tedavilerin birkaçı birlikte kullanılabilir. Hastaya kemoterapi verebilmek için hastanın yaşı çok ileri olmamalı, hareketlilik kapasitesi yüksek olmalıdır. Son zamanlarda hedefe yönelik tedavi denilen kanserin çeşidi ve alt tipine özel ilaçlarla tedavi de mümkündür. Sonuç olarak akciğer kanseri sinsi olarak büyüyebilen, erken teşhis ile tamamına yakın tedavi edilebilen, mücadele edilmesi gereken bir hastalık olup, genetik faktörler ve dış etkenlerle ortaya çıkabildiğinden en azından bilinçli olarak sigara dumanı solumanın son derece tehlikeli olduğunu unutmamamız gerekir."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber