Bitki Islahçı hakları ne oldu?

Bitki Islahçı hakları mevzuatı çıkarılalı 13 yıl geçti. Peki ne değişti? Neyin değişmesini ummuştuk? Ne bulduk?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 03 Aralık 2018 09:55, Son Güncelleme : 03 Aralık 2018 09:58
Bitki Islahçı hakları ne oldu?

Bitki Islahçı hakları mevzuatı çıkarılalı 13 yıl geçti. Peki ne değişti? Neyin değişmesini ummuştuk? Ne bulduk?

Bilim adamı sıfatı da olan bitki ıslahçılarımızın emeğini koruyacak, emeklerinin karşılığı olan kazancı elde etmelerini sağlayacaktık.

Bitki ıslahı alanında dünyayı taklit etmeyecek, hem bilimsel hem çeşit geliştirmede artık dünyayla entegre bir şekilde ilerliyor olacaktık.

Islah çalışmalarının sürekliliğini sağlayacak, Enstitülerde çalışan ıslahçıların üniversitelere ve özel firmalara kaçışını engelleyecektik.

Tohumda kalite ve verim sorununu büyük ölçüde çözmüş olacaktık.

Yerli ıslah edilmiş tohum çeşidimiz bize yetiyor olacak, hatta artacak, ülke dışına yerli marka tohum çeşidi ihraç edecektik.

Her tohum tescil toplantısında, %70'i geçen oranda yabancı çeşit tescili için el kaldırmak zorunda kalmayacaktık.

Üyesi olduğumuz uluslararası bitki ıslahçıları ve ilgili platformlarda konu mankeni durumundan kurtulup etkin ve söz sahibi konumda olacaktık.

Bitki ıslahı alanında kurulmuş olan dernek ve sivil toplum kuruluşları, belli bir zihniyeti değil tüm ıslahçıları, tüm çiftçileri kucaklıyor olacaktı.

Özel firmalar kendi bitki ıslahçılarının ıslahçı hakkını verecek, yetkililer bunu takip edecek, vermeyenlerden hesap soracaktı. Bitki Islahçıları alt birliği de, üyelerine ıslahçı hakkı konusunda, çeşit ıslah eden çalışanının hakkını koruyacak ve ilgili firmalara çalışanının hakkını vermesi hususunda gerekli tembihatı yapacak, ilgili firmalarda kendi ticari kazancını artırmak için çeşit ıslah eden çalışanına, bunun bir kul hakkı olduğu bilinciyle hareket ederek hakkını verecek, çalışanıyla yaptığı sözlü sözleşmesine; ıslah edilen çeşitle ilgili hak iddia etmemesi konusunda bir yaklaşımda bulunmayacaktı. Çalışanına, devlette 5-6 mühendisin yaptığı işi yaptıran ve 7/24 saat çalıştırıp karşılığında asgari ücret civarında maaş ödemesi yapan ilgili pozisyondaki firmalar, yemede, içmede, gezmede Avrupalılaştığı gibi, ıslah dahil her alanda çalışan çalışanına, ıslahçı hakkını vermede de Avrupalılaşacaktı.

Bir kişiye 10 para, 10 kişiye bir para" şeklindeyken, bir takım pansuman tedbirlerle "bir kişiye 10 para, 10 kişiye de 10 para" şeklinde değişti!

Bütün bu sayılanlar ve belki daha fazlası umulmuştu ya da bu mevzuatı hazırlayanlarca böyle umulması umulmuştu. Ancak ilk olarak 2010 yılı gelip de bu mevzuata göre ciddi miktarda para dağıtılmaya başlanınca işin renginin böyle olmadığı anlaşıldı. Bu iş sadece buğday ıslahçılarına yaramıştı. Buğday ıslahçıları yüklü miktarda ıslahçı hakkı almaya başlamışlardı. Çünkü memlekette en çok buğday ekiliyor ve dolayısıyla buğday satılıyordu. Çünkü bu mevzuatın hazırlanmasında buğdaycılar başı çekiyordu. Tepkiler yükseldi. Çalışma barışı zedelendi. Çünkü yem bitkileri, yağ bitkileri, baklagiller, tıbbi aromatik bitkiler ve diğer bitkilerin ıslahına da ihtiyaç vardı ve bu alanda çalışanlarda ıslahçıydı, üstelik buğdayın dışında çalışan ıslahçılar kendi alanlarını kendileri seçmemişti. Bunun yanında buğday ıslahçısı ne kadar çalışıyorsa onlarda en az o kadar çalışıyorlardı. Ama sonuçta ıslahçı hakkında "bir kişiye 10 para, 10 kişiye bir para" misali bir uygulama vardı. Pe ki ıslahçı hakkının dağıtılması açısından şimdi durum değişti mi? Evet değişti! Nasıl mı? Bir takım pansuman tedbirlerle "bir kişiye 10 para, 10 kişiye de 10 para" şeklinde değişti! Evet değişen sadece bu kadar.

Yerli buğday çeşit sayısı arttı mı? Arttı. Ancak üretilen çeşitlerin yine % 50'sinin üzerinde bir oranda yabancı çeşitlerin ekimi devam ediyor. Yani buğday ıslahçıları, birkaç şahsi gayreti saymazsak, bu paradan ilham alarak yeni çeşit ıslah edip yabancının saltanatına son veremediler, geçmişin mirasını yemeye devam ediyorlar. Diğer bitkilerde de ıslah edilen kaliteli yerli çeşit sayısı bir türlü hedeflenen noktaya ulaşmadı. Enstitülerde yine çıkınını toplayan Üniversiteye gidiyor. Islahçı hakkı payı, kamuda, yine belli bir azınlığın nefsini okşamadan öteye gitmiyor. Tescil kurumumuz, 1 adet yerli çeşit tescil ederken, bunun karşısında 10 adet yabancı çeşit tescil etmeye devam ediyor. Dolayısıyla ıslahçı hakkı mevzuatının bizdeki uygulanışının, bazı lokal ve kişisel faydasının dışında genele yansıyan bir faydası yok. Belki de bu şekliyle zararı daha çok. İstatiksel olarak üretimin artması, üretimde yerli çeşit kullanımının arttığını göstermiyor.

Konu, sadece 40-50 tane enstitüde çalışan, bir kısım ıslahçıların meselesi gibi görülüyor

Yetkiler bu alanda bir türlü adaleti sağlayacak bir mevzuatı düzenleyemediler. Oysa çok basit bir yöntemle; satılan ürün merkezli ve devletin malı olan çeşide ortak olma yaklaşımı yerine; çalışılan ıslah projesi, ıslah edilen çeşit, araştırma ve arazi bazlı çalışma prensibi üzerinden, tüm ıslahçıları gözeten bir uygulamayla, belli dönemlerde ödüllendirme şeklinde bir düzenleme yapılarak, adil bir forma kavuşturulabilirdi. Bu yapılmadı, yapılacak gibi de görünmüyor. Çünkü konu, sadece bir genel müdürlüğe bağlı 40-50 tane enstitüde çalışan, bir kısım ıslahçıların meselesi gibi görülüyor. Özel firmalar zaten çalışanlarına mevcut ıslahçı hakkını uygulamıyor. Sadece firmalar arası telif hakkı söz konusu ise bu mevzuata mecburen uyuyor. Ama bir gerçek var ki, ülkemizin tohumculuğunun gelişmesinin temeli, ıslah edilen çeşitlerin kalitesi, verimi ve kendi kendimize yeterliği ile doğrudan ilişkili. Bu konuda kurulmuş bazı tarımsal sivil toplum kuruluşları ise, hala belli bir zihin yapısının ötesindekileri öteleyerek, ıslahçı Hasan'ın ıslah çalışmasını teşvik etmek yerine, Hans'ın ıslah ettiği çeşitlerin, yurt içine daha kolay nasıl getirilir, bunun mevzuatının peşinde.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber