Topuklu ayakkabıyı çıkarıp çizme giydiler
Ece Aynur Onur, ABD'de akademisyenliği bırakıp Burdur'da Nermin Gökduman ise mühendisliği bırakıp Balıkesir'de çiftlik kurdu. Aslı Aksoy gıda şirketinde pazarlama müdürlüğünden istifa etti ve Muğla'da kuşkonmaz yetiştirdimeye başladı. Nurcan Kaplan ise hostesliği bırakarak İzmir'de büyükbaş hayvan çiftliğini kurdu. Dİplomalarını ve kariyerlerini bir yana bırakıp toprağa dönen kadınlar yeni hayatlarını anlattılar.

Kendi işini bırakarak şehrin keşmekeşinden uzaklaşıp doğaya kaçıp tarım ve çiftçilik sektöründe girişimci olanların sayısı her geçen gün artıyor. "Susuz Tarım" projesiyle Ece Aynur Onur, "Nermin Hanım'ın Zeytinliği" ile Nermin Gökduman, "Elibelinde Tarım" projesiyle Aslı Aksoy ve kendi büyükbaş çiftliğini kuran Nurcan Kaplan.
Onlar aslında beyaz yakalı kadın girişimciler. Uzun yıllar özel sektörlerde çalışmış dört başarılı kadın girişimci kariyerlerini bırakıp çiftçiliği ve tarlada olmayı seçti. Onlar topuklu ayakkabılarını çıkarıp çizme giymeyi tercih ettiler. Şimdilerde aslında hem yeni nesile örnek oluyorlar hem de yaptıkları üretimlerle köylülere iş imkanı sağlayarak istihdam yaratıyorlar. Aynı zamanda bölgedeki kadınlarla dayanışma içinde omuz omuza çalışıyorlar.
Şehir hayatından çiftçiliğe ve tarıma uzanan serüvenlerini Yeni Şafak Pazar'a anlattılar.

TOPRAKLA UĞRAŞMAK HEP HAYALİMDİ
Aslı Aksoy, ODTÜ İşletme bölümü mezunu. Yıllarca ulusal ve uluslararası şirketlerde
yöneticilik yapmış olan Aksoy, 2016 yılında 15 yıllık kariyerini bırakıp memleketi
Muğla'ya dönüp 40 dönüm arazide Elibelinde Tarım'ı hayata geçirip taze ve yerli
kuşkonmaz üretmeye başlamış. Yaz tatillerini, babaannesinin Muğla-Karabağlar
yaylasındaki 2 dönümlük küçük bir tarla içindeki evinde tüm ailesiyle birlikte
geçirirken, tarlada yaz boyu yiyebilecekleri her şeyi yetiştiriyor, kendi deyimiyle
"Komşularımız olan hısım akrabalarla kışlık hazırlıkları hala birlikte yapıyor
Ülkemizde kuşkonmaz pek bilinmese de Türk tüketicilerin kuşkonmazı yeni tanımaya
başladığını söyleyen Aksoy, "Ülkemizdeki kuşkonmaz tüketimi, toplam üretimle
limitli. Bu açıdan kuşkonmazı biraz da avokadoya benzetiyorum. Paralel bir eğilim
ile önümüzdeki birkaç sene içinde kuşkonmazı baharın müjdecisi olarak çok daha
yaygın ölçekte sofralarımıza kabul etmiş olacağız" diyor. Kurumsal iş hayatını
da net bir şekilde özlemediğini söyleyen Aksoy, doğanın kendi ritmi içinde ve
onun bir parçası olarak yaşamayı ve çalışmayı tercih ettiği bu yeni hayatında
her ne kadar zorluklarla karşılaşsa da "Her adımda iyi ki dediğim bu kararımla,
çok mutluyum" diyor. KÜRSÜDEN İNDİM TRAKTÖRE BİNDİM Ece Aynur Onur, ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu. Öğrencilik yıllarında
ABD'den aldığı bursla India Üniversitesi'nde hem yüksek lisans hem de doktora
yapmış. Toplam 9 yıl ABD'de kalan Onur, öğretim görevlisi olarak da çalışmış.
Daha sonra 2017 yılında akademisyenliği bırakıp ana toprağı Burdur'a dönmüş.
Onu beyazyakalı bir hayattan tarıma yöneltense aslında dedesini ve kızını kaybetmesi
olmuş. "Dedemin tarlalarının satışına gönlüm razı olmadı" diyen Onur, kızını
kaybetmesiyle yaşadığı kayıpların hayatta neyin önemli olduğunu gösterdiğini
söylüyor. Kızına hamileyken "Onun için doğanın içerisinde, daha huzurlu ve dingin
bir hayat hayal ediyordum. Kızımı kaybettikten sonra onun için hayal ettiğim
hayatı, kendim yaşamaya karar verdim" diyerek dede toprağına gelmeye karar vermiş.
Sonralarda yaşadığı bölgedeki hem kuraklıkla hem susuzlukla mücadele için hem
de dedesinin tarlalarına yeniden can verebilmek için proje arayışına girmiş
ve daha sonra Susuz Tarım projesini hayata geçirmiş.Şimdilerde Türkiye'deki
ilk susuz tarım çiftliğini kuran ve toprağın melekleri adını verdiği 25 kadın
tarım işçisiyle birlikte çalışıyor. 60-70 dönüm susuz tarımla başladıkları projeye
şimdi ise Onur'un öncülüğünde bölgede 800 dönüme ulaşılmış. Çiftliklerinde aynı
zamanda terk edilmiş ya da muhtaç olunan sokak hayvanlarına da ev sahipliği
yapıyor. Burdur'a büyük bir cesaretle yerleşme kararı aldığında ailesinin tepkisini
de şöyle anlatıyor: HOSTESLİĞİ BIRAKIP HAYVAN ÇİFTLİĞİ KURDU Çocukluğunu çiftçi dedesinin yanında geçirmiş olan Nurcan Kaplan, öğrenim hayatını
Almanya'da geçirmiş. Kaplan, Almanya'da eğitim-öğretim hayatını bitirdikten
sonra Türkiye'ye dönmüş ve 10 yıl boyunca hosteslik yapmış. Evlendikten sonra
iki tane çocuğunun dünyaya gelmesinin ardından Kaplan, çocuklarıyla daha fazla
vakit geçirebilmek için hosteslik yapamayacağının farkına varmış ve bununla
birlikte aynı zamanda çocuk yaşta hayvan sevgisiyle büyüdüğü, dedesinin hayvancılık
yaptığını bu yüzdende çocukluktan beri dedesinden gördüğü ve çok sevdiği hayvancılık
işine girmeye karar verip hostesliği bırakmış. Üniformayı çıkarıp çizme giyen
Kaplan öncesinde tabii özel bir hayvancılık firmasında çalışıp daha sonra İzmir'de
kendi büyükbaş hayvan çiftliğini kurmak için Torbalı'da çiftlik satın almış.
İlk önce kesim işiyle başlayan Kaplan, daha sonra 65 hayvandan sağdığı sütleri
ilçedeki mandıralara satmaya başlamış. "Bir gün toprakla uğraşmam gerektiğini
biliyordum" diyen Kaplan hayvancılıkla uğraşmasının tesadüf olmadığını söylüyor.
Ve ekliyor: "Hayallerine giden insan, kazanç anlamında bakmıyor. Bu boyutta
olmasını hayal etmedim belki de." Bu işi yaptırabilen şeyin sevgi olduğunu dile
getiren Kaplan, "Bu işi kolay kolay yapabilecek biri bulunmaz. Sektöre ilk girdiği sıralarda kadın olduğu için yadırgandığını söyleyen Kaplan,
"Kadın olarak burada ne işi var? Beceremezsin" diye tepkiler almış. Hosteslik
yaptığı dönemde "Başka ülkelerden insanlar görmek sizi cezbedebilir. Hosteslik
cazip gelen bir meslek. Devamlı bakımlı ve şık duruyorsunuz. Dikkat çekici bir
tarafı vardır" diyor. Kaplan şimdilerde ise çiftliğinde çizme giyiyor, traktör
sürüyor, işine "Bulut Bey" ismini verdiği beyaz atıyla gidiyor. BOL ÖDÜLLÜ NERMİN HANIM ZEYTİNLİĞİ Nermin Gelbal Gökduman, İTÜ Metalurji Mühendisliği mezunu. Mezun olduktan sonra
hemen iş hayatına atılıp evlenen Gökduman, İstanbul'da telekomunikasyon sektöründe
yıllarca yöneticilik yapmış. Daha sonra 2011 yılında kurumsal iş hayatını bırakarak
"Nermin Hanım'ın Zeytinliği'ni" kurmak için; ailesine ve çevresine şifalı ürünlerle
fayda sağlayabileceği, doğanın kucağında, ruhuna iyi gelecek kutsal zeytin ağaçlarıyla
Kazdağı Eteklerinde 2012 yılında 52 dönüm 800 zeytin ağacıyla yolculuğa çıkmış.
Gökduman, hayatta kendisi için en önemli olan değerlerin başında ailenin ve
sağlığın geldiğinin farkına varmış ve bu yüzden plaza hayatından doğaya dönmek
istemiş ve emekliliği beklemeden gençken harekete geçmiş. "Önceden rutin ve kendini bulamamanın verdiği eksikliği yaşayan, arayış içinde
olan bir hayatım vardı" diyen Gökduman şimdi ise 55 kişiye daimi istihdam sağlayan
bir işveren artık. Gökduman artık doğa ile iç içe, çok sayıda kişi ile iletişim
halinde, kendi tatilini, zamanını, ailesine ayıracağı vakti daha rahat planlayabiliyor.
Şifa veren ürünler üretmenin mutluluğunu yaşayan Gökduman, hayatında nelerin
değiştiğini ise şöyle anlatıyor: "Kurumsal hayatta sürekli üniversite mezunu,
aynı eğitim süreçlerinden geçmiş, daha çok ortak paylaşımınız olan kişilerle
çalışmanın avantajını yaşıyorsunuz" diyor ve ekliyor: "Kırsal da iş yaparken
çoğunlukta eğitim düzeyi daha düşük, anı yaşayan, acelesi olmayan, akışa bırakmış,
mutlu olmayı bilen kişilerle çalışıyorsunuz. Karşılıklı birbirimizden öğreneceğimiz
çok deneyimimiz oluyor." Dilber Dural
"Ailem ve çevrem 'Çıldırdın mı?, Biz seni bunun için mi okuttuk?' gibi tepkiler
gösterdi. Ama zamanla annem ve babam da tarlada benimle birlikte çalışmaya başladı."
Onur için elbette aldığı bu radikal karardan sonra hayatında birçok şey değişmiş.
"Yüksek hayat koşullarında yaşarken ilk defa köyde yaşıyorum ve toprağa dokunuyorum.
15 yıl boyunca takım elbise ve topuklu giydim ilk defa çamurlu çizmelerle geziyorum.
Çalışma saatlerime şimdi hava koşulları karar veriyor. Kürsüden indim traktöre
bindim ama bundan çok büyük bir zevk duyuyorum" diyerek anlatıyor.
Üretmek o kadar zor bir iştir çalışma saati kavramı burada işlemiyor. İş süresi
beyazyakalı dönemimizdeki hayatımıza benzemez, saati yok, gün sizin için bitmez"
diyor. Kaplan, "Geleceğimiz için toprak bize her zaman lazım. Bu işi severek
yapmanız lazım" diyor.
Gökduman, Nermin Hanım'ın Zeytinliği'ni kurmak için çıktığı yolda önce kaliteli
zeytinyağı üretimi tadımıyla ilgili eğitimlere katılıp, öğrendiği doğruları
zeytinliğinde ekibine uygulamış. Zeytinlik seçiminde en kaliteli yağları elde
edebilmek için özellikle hafif eğimli, yazın sürekli rüzgar alan, denize yamaç
bol oksijen üreten, Dünya'nın en lezzetli zeytinyağlarının üretildiği yerlerden
biri olan Kazdağları eteklerini tercih etmiş. Gökduman'ın çiftliğinde ürettikleri
soğuk sıkım zeytinyağları aynı zamanda her yıl çok sayıda uluslararası ödüle
layık görülüyor. "Bu ödüller bizi daha da motive etti" diyen Gökduman, 2019
yılında Tarım Bakanlığı ve IPARD projeleriyle gerçekleştirdikleri, 8000 m2 üzerindeki
2500 m2 kapalı alanda tesislerini hizmete açmışlar. Başlarda ürünlerini gurme
şarküteriler aracılığıyla müşterilerine ulaştıran Gökduman, Kazdağı'nın eteklerinde
tarımla başlayan hikayelerine artık www.nerminhanim.com ile internetten alışverişi
ve yurt dışına Amerika, Hollanda vb. ihracatı da eklemişler. Nermin Hanım'ın
Zeytinliği bugün toplam 2500 dönüm üzerinde 30.000 adet zeytin ağacıyla dünyanın
en kaliteli zeytinyağlarının üretildiği Edremit Körfezinde üretime devam ediyor.