Ergenekon'da bugün...

Kaynak : İhlas Haber Ajansı
Haber Giriş : 22 Aralık 2008 14:06, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

İSTANBUL (İHA) - Ergenekon davasının bugün devam eden 30. duruşmasında savunmasını yapan tutuklu sanıklardan Gazeteci Vedat Yenerer, PKK kamplarında bulunduğunu kabul ederek, Murat Karayılan ile çekilmiş fotoğraflarında samimiyet olmadığını ve bunları gazeteci olarak çektirdiğini söyledi.

Ergenekon davasının bugünkü duruşmasında tutuklu sanıklardan Gazeteci Vedat Yenerer'in savunmasına geçildi. Yenerer savunmasına özgeçmişini anlatarak başladı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti dışında hiçbir derneğe üye olmadığını ve 18 yıldır sarı basın kartı sahibi olduğunu belirten Yenerer, operasyonun bir intikam operasyonu olduğunu iddia etti. Yenerer, "Ümraniye'de ele geçirilen el bombaları ile ilgili yazdığım bir yazıdan 4 gün sonra evim basıldı ve tam 10 aydır tutukluyum. Evimde ve arabamda yapılan aramalar sırasında polisler sokağı trafiğe kapattı. Alınan önlemler Çakal Carlos yakalanırken bile alınmamıştı. Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'nde birbirlerine "komutanım" diye hitap ediyorlardı. Benden de kendilerine "Komutanım" diye hitap etmemi istediler. Ceketimi iliklememi istediler. Emniyet binasının içinde bir odadan diğer bir odaya götürülürken kelepçeli şekilde götürüldüm. Emniyet daha sonra savcıya terör örgütü üyesi olduğum yönünde ciddi bir delil elde edilemediğini belirten bir yazı göndermiş. Antika silahımla ilgili kromonoloji raporunda silahın 135 yıllık silah olduğu ve mermisinin bulunmadığı belirtilmiştir" şeklinde konuştu.

PKK'ya ait kapmalarda bulunduğunu kabul eden Yenerer, "Murat Karayılan gibileri ile fotoğraflarımın olduğu doğrudur. Ama Öcalan ile fotoğrafım yok. Ama olabilirdi de. Fotoğraflarımda herhangi bir samimiyetim yok. Gazeteci olarak çekildiğim fotoğraflar. Nedense polisler bu fotoğraflara el koyarken Çeçenistan'ın efsanevi liderleri ile dünyanın en kanlı örgütlerinden Hamas'ın lideri ile çektirdiğim fotoğraflara el koymamışlardır. Savcıların Atatürk'e "piç" diyen Danıştay saldırısını gerçekleştirenler

arasında yer alan Osman Yıldırım'a "Osmanım" dediği gibi ben defalarca Kandil'de görüştüğüm Osman Öcalan'a "Osmanım" diye hitap etmedim. Savcılar 135 yıllık antika silahım, PKK kamplarında haber amaçlı çektirdiğim fotoğraflar ve Veli Küçük'ü tanıyor olmamadan dolayı bana terörist damgasını kolayca vurdular. Veli Küçük ile ilişkim tamamen gazeteci emekli asker ilişkisidir. Telefonlarımın dinlendiği 3 aylık süreçte 3 adet görüşmem vardır. Savcılar olmayan diyalogları oluşturarak suç işlemekteler. Tam 10 ay oldu. Akıl almaz hukuk skandalları ile eşimden ve 4 yaşındaki çocuğumdan ayrıyım. Her akşam battaniyemi üzerime çekip ağlıyorum, "Ne geldi başıma" diyorum kendime. Veli Küçük'ü sabıkasız, sicili temiz terör uzmanı bir general olarak biliyorum. Telefondaki siyasi dedikoduları içeren konuşmalar suç mudur" dedi.

Yenerer daha sonra medyayı eleştirerek, medyadaki ünlü kişilerin müstehcen videolarının olduğunu belirtti. Mesleğe yeni başlayan genç kızlar ve genç erkeklerin mevki makam sahibi kişiler tarafından kötü emellerine alet edildiklerini belirten Yenerer, "Medyaya bir bakın spiker, sunucu veya birçok ünlünün videoları ortaya çıkıyor. Bir kısmı gizli kamera ile çekilmiş bir kısmı ise kendileri tarafından fantezi amaçlı çekilmiştir. Bu görüntüleri çıkanlar gelişmiş ülkelerin aksine daha da ün kazanır ve büyük

paralarla başka kanalara transfer olurlar. Bu kasetler elden ele dolaşır. Bunlardan bir tanesi benim elime düştü. Baktım ki mevki, makam sahibi yaşlı bir televizyoncunun bu makamı kullanarak mesleğe yeni başlamış bir genç kızı nasıl kötü emellerine alt ettiğini gördüm. Bu ilişkilerle başa gelenler Türkiye'yi yönlendiriyorlar. Gözaltına alınmadan önce bir yazı yazdım. Amacım Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin ve Basın Konseyi'nin dikkatini çekmek. Gelişmiş toplumlarda olduğu gibi etik prensipler getirilmesi yönünde uyarmaktı. Bendeki şantaj kaseti olduğu öne sürülen kaset budur. Bunu herhangi bir şantaj amaçlı kullanılmadığı görüntüdeki kişiler tarafından da kabul edilmiştir. Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen beni arayarak kaseti sordu ve kaseti görmek istediğini söyledi. Ancak ben kaset,i vermedim, aramızda klasik bir erkek muhabbeti oldu" diye konuştu.

Kimsenin propagandasını yapmadığını anlatan Vedat Yenerer, "Bu akıl dışı ve mantıktan yoksun bu suçlamayı reddediyorum. Bu iddia ile haber alma hakkım ciddi olarak engellenmektedir. Kuddusi Okkır ve İlhan Selçuk'a yapılanlar ortada. Şener Eruygur Paşanın durumu ortada. Zekeriya Öz, Hurşit Tolon'un Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmesine karşı çıktı. Hurşit Tolon ancak Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı ile Adli Tıp Kurumu'na gidebildi. Kandıra Cezaevi'nde üşüyordum. İstememe rağmen bana fazladan bir battaniye bile vermediler. Bir arkadaşımız bu cezaevinde 5 PKK'lının arasına konulmuş. Ben PKK'lılar tarafından kaçırılan ve esir edilen Türk askerleri pek çok kez teslim alan bir gazeteciyim. Güneydoğu'da terörle mücadele eden savdılar neden bu savcılar gibi korunmuyorlar? Heyetinizin daha düne kadar koruması yoktu. Siz istememenize rağmen size zorla koruma verdiler. Sizin aracınızı da gördüm. Savcıların ki gibi zırhlı falan değil. Savcılara karşı olan hukuk mücadelemin sırtlarındaki ceketi alıncaya kadar sürdüreceğim" diye konuştu.

İddianamede yazdığı yazıların bir kısmına yer verildiğini belirten Yenerer, "Irak Devlet Başkanı Talabani'nin lise yıllarında bir Türkmen sınıf arkadaşından Atatürk'e küfür ettiği gerekçesiyle dayak yediğini yazmam, savcıları neden rahatsız etmiştir? Talabani ile akrabalıklara mı var?" deyince Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ef6rist damgasını kolayca vurdular. Veli Küçük ile ün güldüğü görüldü. Yenerer, 2455 sayfalık iddianamede kendisi ile ilgili toplam 17 sayfa olduğunu belirterek, "10 telefon tapesi konulmuştur. Devletin bana verdiği diplomaya ihanet etmedim. Kalemimi satmadım. Kirli işlere girmedim, kimsenin adamı olmadım. İnsan haklarına saygılı oldum ama devletimin savcılarının bana saygısı yok. Bu devletin maaş verdiği öğretmenler bana "gerektiğinde en sert eleştiriyi yapacaksın" dedi. Suçlamalar aldığım aile terbiyesine ters. Buradan çıktığımda basın kartımı iptal etmeyi düşünüyorum. Çünkü Gazeteciler Cemiyeti bize sahip çıkmadı. Ben hac vazifesini yerine getirmiş, Elhamdülillah Müslümanım. Herkesin dini kendine ama ben Müslümanım. Kendimi esir olarak hissediyorum" diyerek savunmasını bitirdi.

Duruşmaya öğlen arası verilirken, duruşmanın öğleden sonraki oturumunda Yenerer'in emniyet, savcılık ve nöbetçi mahkemedeki ifadeleri okunacak.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber