Eğitim sorununu ya halledeceğiz ya da...

Haber Giriş : 21 Ocak 2006 19:01, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Funda Özkan /radikal

Dünya Bankası Türkiye Direktörlüğü'nün, muhatabı Hazine'ye verdiği ve Hazine kanalıyla ilgili bürokrasinin görüş bildirildiği 'eğitim raporu', önümüzdeki aylarda düzenlenecek seri konferanslarla tartışılacak. Burada amaç, 'tutarlı, herkesin sahiplendiği, kapsamlı bir ulusal eğitim stratejisi' için 'hemen, şimdi' harekete geçilmesi.
En büyük sorunumuz, istihdam sorununu 'kalıcı olarak' çözmenin tek yolu var, eğitim reformu.

Nitekim Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink de uyarısını sık sık tekrarlıyor: "Ya şimdi eğitim reformunu yaparsınız ya da AB'nin ucuz işgücü olursunuz."
Hoş, eğitim reformunu tamamlamadan, Avrupa Birliği'nin içinde yer alabilmemiz 'piyangodan çıkan büyük ikramiye olacaktır.'
Açık Toplum Enstitüsü Türkiye Direktörü Hakan Altınay'ın davetiyle, Dünya Bankası'nın raporu ve eğitim sistemini tartışmak için bir araya geldiğimiz grubumuzda konuştuğumuz eğitim ve ekonomik güç arasındaki bağı şu örnekle aktarabilirim:

AB'nin en zengini Londra ile en fakiri Polonya'nın doğusundaki fark, dokuz kat. İstanbul ile Ağrı arasındaki 'zenginlik-fakirlik' farkı ise 11 kat. Müzakere sürecini kazasız belasız atlattık diyelim, Avrupa ülkelerinde Türkiye'nin katılımı için referandum kapıya dayandığında, Avrupa kameraları fakirin fakiri bölgelere uzanacak. Şimdiki görüntülerin geçerliliğini koruması halinde Avusturya'dan, Hollanda'dan, Fransa'dan 'evet'i zor alırız.

Dünya Bankası'nın 'Türkiye'de Eğitim Reformu-Türk Eğitim Sisteminin Avrupa'ya Entegrasyon ve Daha İyi İstihdam İçin Hazırlanması' adlı raporu gayet kapsamlı. Yeni bir şeyler söylüyor mu? Eğitim sorunlarına kafa yoran, Türkiye'nin 'muasır medeniyet seviyesine' yükselmesi için çaba gösterenler açısından aslında 'hayır'.
Ancak Dünya Bankası Direktörü Andrew Vorkink "Türkiye'nin geleceği çalışanların eğitimsel ehliyetlerine bağlı" sözleriyle şunu vurguluyor:
Ya Türkiye, kendi geleceğini, politika ve tartışmaların üstünde tutarak, eğitim reformu stratejisini uygulamaya koyacak ya da ...
Geçene geçmiş olsun diyeceğiz.


AKP bu sınavı verir mi?
Eğitim reformu adına hükümet büyük adımlar da attı. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ziya Selçuk'un, 'liderliğinde' başlatılan eğitim reformunda temel hedef, 'ezberci bireyler' yerine, 'eleştirel düşünen, algılayabilen, problem çözme becerisine sahip çocuklar' yetiştirilmesi.

Dünya Bankası'nın raporu da bildiklerimizi bir kez daha ortaya koyuyor: Eğitim sistemi, okulda öğrenilenlerin iş ve toplumsal hayata dönüştürülmesine yardım etmiyor.
Bu yüzden ezberci eğitim yerine, 'düşünen, sorgulayan bireylerin' yetiştirilmesi çabası çok önemli.

Açık Toplum Enstitüsü Türkiye Direktörü Hakan Altınay'ın davetinde, Sabancı Üniversitesi Rektörü Tosun Terzioğlu ile Eğitim Reformu Girişimi Direktörü Üstün Ergüder, sendikacı ve gazetecilerin bir araya geldiği tartışma grubunda, AKP'nin işinin hiç de kolay olmadığı konusunda hemfikirdik.
Eğitim reformu adına hükümet 'imam-hatip, türban, YÖK kavgasıyla' kredisini bugüne kadar kötü harcadı.
Hükümetin kredisi bitti mi? Allahtan bitmedi. Bugün bir-iki olumlu adımla, toplumsal mutabakatı sağlayabilir.

Yüzde 2, dünya vatandaşı
Türk eğitim sisteminin ne kadar 'adaletli' eğittiğinin en iyi göstergesi, OECD ülkelerinde 15 yaş çocuklara yapılan 'matematik' sınavı gösteriyor. Türk çocuklarının yüzde 2'si, dünyanın her yerinde rahatlıkla iş bulabilecek yetkinlikte, Avrupa Birliği'nin en iyileriyle rahatlıkla savaşabilir. Yüzde 60'ın durumu ise felaket.

Dünya Bankası'nın raporunda okul öncesi eğitimdeki durumumuzun vahimliğinden, (okul öncesi eğitim imkânı sunduğumuz çocukların oranı, bırakın AB ülkeleriyle karşılaştırmayı, Fas'ın, Ürdün'ün altında), ÖSS'nin eğitim sisteminde kaliteyi düşürmesine, okulların kaynak, yetki ve özerlik alması gerektiğine kadar eğitim sisteminin tüm yönleri yer alıyor. Dikkat edilmesi gereken bir nokta da ülkemizin geleceğini tehlikeye atmamak için 'çalışanlara yaşam boyu öğrenme imkânı sağlanması' gerekliliği. Toplumun geneli bir yana acaba ilköğretimdeki 600 bin öğretmenden kaçı yaşam boyu öğrenime önem veriyor?

Türk insanı okul sonrasında da düşünme yetisini geliştiriyor olsa, bir vali kalkıp "Kümesimdeki tavukları itlaf ettirmem. Eskiden de tavuklar hasta olurdu, biz kesip yerdik" diyerek, topluma örnek olmaya çalışır mı?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber