Araştırma görevlileri TUS benzeri merkezi bir sınavla alınmalıdır

Haber Giriş : 09 Nisan 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Yükseköğretim e-kongre Sekreterliğinden bilgilendirme Duyurusu:

(07.04.2004)

 

Araştırma görevlileri TUS benzeri merkezi bir sınavla alınmalıdır

Bütün Üniversitelerde Araştırma Görevlilerinin tümünün Atamaları TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı) benzeri Merkezi sınavlarla yapılmalıdır.

Üniversitelerimizin geleceği açısından, yeni öğretim elemanı yetiştirmenin önemi hepimizce kabul edilmektedir. Üzülerek ifade etmeliyiz ki, bugün ülkemizde adam kayırmacılık, iltimas ve torpil yaygınlaşmış ve normal karşılanabilir hale gelmiştir. Herhangi bir işe girerken, torpil aramak doğal bir davranış olarak düşünülmekte, torpil yapanlar ve yapılmasını talep edenler, liyakat sahibi bir başkasının hakkına tecavüz ettiklerini hiç düşünmemektedirler.

Adam kayırmacılık ve torpil yapmada Yükseköğretim Kurumlarımızın durumu da diğer kurum ve kuruluşlarından pek farklı değildir. Üniversitelerimizdeki akademik yükseltmelerde, yüksek lisans ve doktora giriş sınavlarında, araştırma görevlisi, yardımcı doçent, doçent ve profesör atamalarında kayırmacılıkların olduğu bilinen ve yaşanan bir gerçek olup, sonucunda da; bilgi, erdem ve liyakatte daha üstün olanların yerine daha yeteneksiz olanlar atanabilmektedirler.

Üniversitelerimizde genel olarak araştırma görevlisi atamaları sırasıyla; yabancı dil, bilim ve sözlü mülakat olmak üzere üç aşamalı bir sınav ile gerçekleştirilmektedir. Tespit edilen jüri doğal olarak, böyle bir sınavda takdir hakkını keyfice kullanabilmekte, yetersiz bir kağıda ?yeterli? puan verebilmekte, aynı kağıda bir başka jüri tarafından çok farklı puanlar verilmesi pekala mümkün olabilmektedir. Bilim sınavları genellikle test usulü ile yapılmadığından kağıtlara not verilirken jüri üyeleri takdir haklarını kullanmakta serbest davranabilmektedirler. Başarılı bir aday dil ve bilim sınavlarından geçse dahi onu bekleyen en zor engeli teşkil eden sözlü mülakat sınavında kolayca elenebilmektedir. Sınav aşamalarının hepsinde ve en çok da sözlü mülakat aşamasında; Jüri üyelerine olan torpil talepleri de sınav sonucunu pekala etkileyebilmektedir.

Sınavın sözlü mülakat aşaması torpilin en kolay ve yaygın yapılmasına fırsat sağlayan yöntemdir.

Akademik yükseltme ve atamaların hiçbir aşamasında (lisans-üstü giriş sınavları, araştırma görevlisi, doçentlik sınavları dahil) sözlü ve mülakat sınavlarının olmaması gerektiğine inanıyorum. Mülakat sınavları, torpile, kayırmacılığa sonuna kadar fırsat sağlayan adaletsiz bir yöntemdir.

Genel olarak üniversitelerimizde araştırma görevlisi alımında, hocaların takdirinin önemli olduğu ve hocaların kendi anabilim dalına araştırma görevlisi alımında kesin söz sahibi olması gerektiği düşüncesi bir kısım öğretim üyeleri arasında oldukça yaygındır. Bu son derece yanlış bir düşüncedir. Böylesine bir sistemde, ister istemez torpil talepleri artmaktadır. Kendisine asistan (veya uşak) arayan öğretim üyesi de, bu sistemin doğruluğunu hiçbir şekilde sorgulamamaktadır.

Bilim adamı olma yolunda ilk aşama olan araştırma görevlisi atamalarında liyakat sisteminin göz ardı edilmesi ve bunu sağlayacak şekilde oluşturulan jürilerin tercihlerine dayalı olarak uygulanan bu sınavlarda adaletli bir değerlendirme yapılabilmesi mümkün değildir.

Üniversitelerimizin çoğu bilim dallarında büyük hocaların takdirleri olmaksızın, araştırma görevlilerinin o üniversiteye girmeleri neredeyse imkansızdır. O hocalar eğer isterlerse sınav bir formalitedir ve usulen yapılır, sonuçta istenen kişi araştırma görevlisi kadrosuna kolayca atanır. Bilimsel olarak ne kadar yeterli olursa olsun kendi bilgi ve becerisi ile değil de, hocalarının lütfu ile göreve başlayan Araştırma Görevlisinin durumu kaçınılmaz olarak bir minnet ve eziklik duygusu oluşturarak kayıtsız şartsız sadakat ve itaat etmesi sonucunu ortaya çıkartır. Yüksek lisans ve doktora eğitim süresi boyunca araştırma görevlisinin tüm akademik geleceği deyim yerindeyse yeniden atanma korkusu yanında hocası ve tez danışmanı ile olan iyi ilişkilerine bağlıdır. Bu ilişki iki tarafı da ahlaksız yapmak için çok müsait bir ortam yaratır. Bir tarafta neredeyse keyfi ve sınırsız bir otoriteye sahip olan hoca ve diğer tarafta mesleği için hiç de hoşlanmadığı bazı işleri yapmaya razı olan bir araştırma görevlisi (öğrenci)!..İngiliz yazar Oscar Wilde "Her türlü otorite alçaltıcıdır. Otoriteyi kullananları da, üzerinde otorite uygulananları da alçaltır? sözü üniversitelerimizdeki bir kısım araştırma görevlilerinin içinde bulunduğu durumu çok iyi anlatmaktadır.

Bu gün Üniversitelerimizde kendine özgüveni yüksek, kişilik sahibi, onurlu ve erdemli insanlar yetiştirmek için gerekli iyileştirmeleri en kısa zamanda gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Bunun için de; genç, pırıl pırıl araştırma görevlilerinin ?minnet-sadakat-itaat? duygularından uzak kişilik sahibi olarak yetişebilmelerini sağlayacak sistemin, ilk basamağı olan Araştırma Görevlisi Atamalarında TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı) benzeri Merkezi sınavlar için gerekli yasal değişiklikleri acilen yapmalıyız.

Üniversitelerin en önemli işlevlerinden biri kaliteli öğretim elemanı yetiştirmektir. Nicelik ve nitelik bakımından yeterli öğretim elamanına sahip olmayan üniversitelerin başarılı olmaları mümkün değildir. Yüksek öğretimle ilgili yeni düzenlemeler yapılırken merkezi araştırma görevlisi sınavları yanında özel bir önem verilmesi gereken diğer önemli bir hususta; doktora eğitiminin daha ciddi bir hale getirilerek akademik yükselmelerde esas alınması olmalıdır

Halen, üniversitelerimizde uygulanan akademik yükselmelerde en önemli basamak olarak doçentlik kabul edilmektedir. Bu durum daha başlangıçta doktora çalışmalarının ciddiyet ve önemini azaltmakta ve doktora öğrencisinin iyi yetişmemesine neden olmaktadır. Oysa, Akademik hayatın en önemli basamağı doktora yapma dönemidir. Doktora döneminin ciddi ve başarılı geçmesi akademisyenlerin gelecekteki başarılarını da artıracaktır. Öğrenme hayat boyu devam eden bir süreç olmakla beraber; İyi bir doktora dönemi sonunda akademisyenler kendi dallarında birer uzman kişi olacaklar ve kendi başlarına özgün çalışmalar yapabileceklerdir. Doktora eğitiminin daha ciddi, verimli ve önemli bir hale getirilmesi için bu yönde yeni düzenlemelerin yapılması gereklidir.


Tekrar önemle ifade etmeliyim ki, Üniversitelerimizde uygulanmakta olan mevcut sistem kişilik sahibi, özgür, kendine özgüveni yüksek öğretim elemanı yetiştirilmesini engellemektedir.

Araştırma görevlisinin akademik kariyeri hocasının keyfi kararına bağlı olmamalı ve bu adaletsiz uygulama bir an önce düzeltilmelidir.

Nitelikli öğretim üyesi ve elemanı yetiştirme süreci mutlaka belirli ilkelere bağlanmalıdır. Bunun için TUS benzeri bir sınav sistemi her bilim dalı için geliştirilmelidir. Bu sınavdan başarılı olmuş kişilerde Yüksek lisans ve Doktoraya kadrolu olarak alınmalıdır.

Özet Olarak Neler yapılmalı?

1. Araştırma görevlileri (Lisans-üstü, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tümü) fen, sağlık ve sosyal bilimlerin her alanında TUS(Tıpta Uzmanlık sınavı) benzeri merkezi bir sınavla alınmalı ve kadroya atanmalıdılar. Böylece, lisansüstü eğitimde somut bir fırsat eşitliği sağlanmış olacaktır.

2. Yabancı dil akademik hayatın her safhasında bir problem olmaktan çıkarılmalıdır.

3. Merkezi Doçentlik merkezi sınavı kaldırılmalıdır.

4. Akademik kariyerlerin tüm basamaklarındaki atamalar ve yükseltmeler (Lisans-üstü giriş, araştırma görevlisi, yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlük vs.) daha önceden oluşturulmuş ve ilan edilmiş açık, adil, şeffaf, öngörülebilir kurallara bağlı olarak yapılmalıdır.

5. Tüm öğretim elemanlarının işe alınmaları, akademik unvan elde etmeleri ve kadrolara atanmaları önceden belirlenen ve bilinen Akademik Performans Değerlendirme Kriterler'ilerine göre yapılmalıdır. Daha açık bir ifadeyle, üniversitelerde araştırma görevlisi istihdamında, yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlüğe yükseltilmede, objektif (nesnel) performans kriterleri oluşturulmalı ve bu kriterler dikkate alınarak akademik unvanlar kazandırılmalıdır.

Sonuç olarak; Üniversitelerde Araştırma Görevlisi atamalarının tümü Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) benzeri Merkezi sınavlarla yapılması ile adam kayırmacılığın önü kesilecek, lisans eğitimini bitirmiş her Türk gencine hak ettiği üniversitede kariyer yapmaya olanak verilecek ve Anayasamızın emrettiği eğitimde fırsat eşitliği sağlanmış olacaktır.

Kaynaklar

http://www.canaktan.org/egitim/universite-reform/aras-gorevlisi.htm
http://www.birses.org/guncels.asp?sayfa=485
http://www.canaktan.org/egitim/universite-reform/aka_liyakat.htm
http://turk.internet.com/haber/yazigoster.php3?yaziid=9456
http://www.netyorum.com/sayi/152/20040120-08.htm
http://www.cu.edu.tr/insanlar/burcihan/g%C3%B6r%C3%BCsler.html
http://www.istabip.org.tr/guncel2/sozlesmeyasatutanak.asp
http://www.oedcu.org/yuksekogretimyasasidegisikligi.htm

Yükseköğretim e?kongre sekreteri
Selami SERHATLIOĞLU, Yard.Doç.Dr, ([email protected] )
e?posta: [email protected], [email protected]
Web: www.birses.com, www.birses.net, www.birses.org
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, ELAZIĞ

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber