İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Yerli tohumculuk kanunu yapmamız engelleniyor mu?

Tohumculuk Kanununun ve bağlı mevzuatın yenilenmesi uzun süredir konuşuluyor ancak bir türlü harekete geçilmiyor. Bu durumda akla, "engellemeler mi var" sorusu geliyor. Eğer öyleyse kim, niye engellesin?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 19 Mart 2019 11:50, Son Güncelleme : 19 Mart 2019 11:51
Yerli tohumculuk kanunu yapmamız engelleniyor mu?

"Kanunlar zayıfsa kadrolar zayıf demektir. Kadrolar zayıfsa kurumlar zayıflar, kurumlar zayıflarsa devleti zayıflatır."

Önceki yıllarda 5553 sayılı kanunun, kanun oluş sürecini ve eksiklerini yazmıştık. Dikkate değer girişimler olmasına rağmen nedense bir sonuca varılamadı. Şimdiki yazımızda ise bu girişimlerin neden sonuç vermediği üzerinde durmak istiyoruz.

Yerli Tohumculuk Kanunu yapmamızı, mevcut Tohumculuk Kanunu mu engelliyor? Ya da mevcut Tohumculuk Kanunundan azami faydayı elde edenler mi engelliyor? Bu durum yerli tohumculuğun menfaatine mi? Yerli Tohumculuk Kanunu nasıl olmalı?

Yerli Tohumculuk Kanunu yapmamızı, mevcut Tohumculuk Kanunu mu engelliyor?

Yerli Tohumculuk Kanunu diye başladık, çünkü bugün ortaya çıktı ki, mevcut tohumculuk kanunu yerliden çok yabancının işine yarıyor. Bu kanun yerliye doğru değişmediği sürece ülkemiz tohumculuğunda yabancı tohumcular 3 arşın ilerlerken yerli tohumcular 1 arşın ilerleyecek ve bu fark ilerleyen zamanlarda daha da açılacak. Belki bugüne kadar belirli oranda yabancı tohumcuların ülkemize girmesinin bir yönüyle faydası olmuş gibi gelebilir. Ancak gelinen nokta göstermektedir ki, mevcut tohumculuk kanunu sayesinde yabancı tohum ve tohumcuların ülkemiz yerli tohumculuğundan götürdüğü getirdiğinden daha fazladır. Bu nedenle acilen yerli tohumculuğumuzu önceleyen kanun ve mevzuata ihtiyacımız vardır. Bu durumdan faydalananlar ve kanun içinde aktif rol verilmiş olanlar değişime mukavemet etse bile Tohumculuk Kanunda değişiklik yapılması artık kaçınılmazdır.

Mevcut Kanunda ilk göze çarpan handikap üst ve alt birliklerin sivil toplum kuruluşu özelliğinden çok sanki Tarım Bakanlığına eş bir kuruluşmuş gibi kanunda yer almasıdır

Çıkarıldığı günden beri tartışmalara sebep olan ve yerli tohumun gelişmesini engellediği tartışmaları bir türlü bitmeyen, yabancı tohumun ülkemize girişini ve ülkemizde yabancı çeşitlerin üretilmesini kolaylaştırdığı üzerinde durulan, bir yönüyle devlet eliyle, devletin tohumculuktaki yetkisini sınırladığı yorumları bile yapılan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu incelenince görülecektir ki; ülke tohumculuğundan sadece birlikler sorumlu ve yetkiliymiş gibi bir izlenim arz etmekte, devletin tohumculuktan sorumlu kurum ve kuruluşlarının ismi dahi kanunda geçmemektedir.

Tohumculuk alanında devletin en köklü kuruluşları olan ancak adeta Tohumculuk Kanunu'nun dışına itilmiş bir görünüm arz eden TİGEM, BÜGEM ve TAGEM ve bağlı kuruluşların bu kanunda adları geçmemekle birlikte ilgili mevzuatta karar verici niteliği ötelenmiş ve sadece sekretarya görevi gibi yan rol verilmiş ve böylece de asıl rolleri çalınmış konumdadır. Ancak bu kuruluşlar sorumluluk konusunda ise birinci derecede sorumlu gösterilmektedirler. Tohumculuk alanında da asıl kaos buradan gelmektedir. Yetki ve karar vericilik karmaşası gittikçe içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Ülke, devlet ve millet menfaati açısından liyakatsizliğin tavan yaptığı bu mevzuata göre adeta davul devletin boynunda tokmak üst ve alt birliklerin elindedir. Bu devlet kurumlarının ve bağlı kuruluşların hiç birinin adı 5553 sayılı tohumculuk kanunda geçmezken, birlik ve alt birliklerin, kanundaki 42 maddenin en az 35 maddesinde ayrıntılı olarak adının geçmesi bu durumun en yüzeysel göstergesidir. Ayrıca kanunun adı tohumculuk kanunu olmasına rağmen kanunda birlik ve alt birlikler sivil toplum kuruluşu özelliğinden çok sanki Tarım Bakanlığına eş bir kuruluşmuş gibi geçmesi de ayrı bir handikaptır. Bu durum bilinçli yapılmış bir durum mudur? Eğer bu durum bilinçli yapılmışsa amaç nedir?

5553 sayılı Kanunun güncellenmeli ve ülke tarımına katkısı belirginleştirilmelidir

- Öncelikle Tohumculuk Kanundan üst ve alt birlik maddeleri ayıklanmalıdır. Birliklerle ilgili tüm maddeler tohumculuk kanunundan çıkarılmalı diğer mesleki ve genel sivil toplum kuruluşları hangi kanun ve mevzuata tabi ise tohumculukta da birlik ve dernek kuracaklar ona tabi olmalıdır.

- Kanunda, ana roller devlet kurum ve kuruluşlarına (yetki ve sorumluluk alanları belirlenerek), yan roller sivil toplum kuruluşlarına verilmelidir (bu yan roller yönetmelik mevzuatında belirlenmeli).

- Kanundaki cezalar güncellenmeli, ceza mevzuatta miktar olarak yer almaktan çok güncellenebilecek şekilde tarif edilmeli, ceza tek taraflı ele alınmamalı, üyelerinin takibini gereği gibi yapmayan sivil toplum kuruluşları da sorumlu tutulmalıdır.

- Tohumculuğun temeli olan Bitki Islahçısı yetiştirmek için Islahçıların eğitiminden, özel kurum ve kuruluşların, birlik ve derneklerin eli çektirilmeli ve bu durum hassas bir konu olduğu için kanunda devlet eliyle, devlet merkezli eğitim olarak yer almalıdır. Uygulama birimleri olan üniversite ile araştırma enstitüleri dışında hiçbir kuruluş bu alanda ıslahçı eğitimi düzenlememelidir. Bu konunun istismar edildiği açıktır. Dershanelerin bile kapatılmış olduğu bir dönemde mevzuatta karşılığı olmayan, ancak farklı bir anlayışla sırf para için bir nevi yeni dershane icat etmenin bir anlamı yoktur. Bu durumda sorulması gereken şudur; şu anda uygulanmakta olan ve birlikler tarafından fahiş ücretle düzenlenen bu ıslahçı kursları hangi mevzuata dayanılarak düzenlenebilmekte ve burada görev alan devlet memuru araştırıcılar hangi mevzuata göre ve kim tarafından görevlendirilmektedir? Bunun mevzuatta karşılığının olmadığını en üst yetkililer bile bildiği halde neden bu korsan gösteriye göz yumulmaktadır?

- Tohumculuk üst ve alt birlikleri bünyesinde gerek yönetimde gerek personel olarak aktif bir şekilde çalışanların öncelikle devlet personeli olmaması, eğer emekli ise emeklilik şartlarını kanuna uygun bir şekilde yerine getirmiş olmaları en adil olanıdır. Aksi takdirde daha önce çalıştığı veya halen çalışmakta olduğu bakanlık içindeki bağlantılarından kişisel ve firmasal fayda ve imkan sağlayarak haksız rekabete yol açtıkları gibi bakanlıkta işleyişi de olumsuz etkilemektedirler.

- Yerli ve milli çeşitler ve ürünler üretimde ve kullanımda pozitif ayrımcılığa tabi tutulmalı, yabancı çeşitlerin ülkeye girişi kısıtlanmalı, yabancı çeşitlerin kalitesi tescil ettirilmeden üretime tabi tutulmamalı ve yabancı çeşitlerin kalite kriterleri birinci dereceden ele alınmalı ve özel testlere tabi tutulmalıdır. Zira yabancı ülkeler bizim çeşitlerimizi ürünlerimizi, UPOV (Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması Birliği) çeşit kriterlerine uymamıza rağmen kendi ülkelerine girişte, özellikle de Avrupa Birliği Ülkeleri kendi özel kriterlerinden geçirmeden üretime izin vermiyorlar. Bu konunun kanun ve bağlı mevzuatta karşılığı olmalıdır.

- Bakanlık var olduğu sürece tohumculukla ilgili temel yetkileri birlik ve derneklere devretmemelidir. Şu anki Kanunda bulunan yetki devriyle ilgili maddeler çıkarılmalıdır. Bu kanuna istinaden özellikle birliklere devredilen bir çok yetki devri, kanunda "belirlenen şartlara uymaması halinde, devredilen yetkiler Bakanlıkça geri alınır" denmesine rağmen bir çok aksaklık ve hata uygulamada tespit edilse bile çeşitli nedenlerle eksik ve hatalar kayıtlara geçememekte, kayıtlara geçse bile yetki devrini zedelemeyecek şekilde ifadelerle geçmekte ve ülke tohumculuğu ve çiftçisinden çok kişisel, firmasal ve yapısal faydalara göre davranılabilmektedir. Bu konu uygulamada istismara açık bir konu olduğu için yetki devri kanundan çıkarılmalıdır.

- Tohumculuk konusu tarımın en önemli konularının başında gelmektedir. Bu nedenle tohumculuğun beyni konumundaki tescil ve sertifikasyon iş ve işlemlerini yürüten, karara bağlayan, denetleyen, uluslararası kurum ve kuruluşlarda söz sahibi olan ve ülkemizi temsil eden tescil ve sertifikasyon kuruluşu bir Genel Müdürlüğe bağlı alt birim olmaktan çıkarılmalı ve direk Bakana bağlı, konu uzmanlarından oluşan müstakil bir birim olmalı. Yapılanması da ona göre yenilenmelidir.

- Mevzuatta geçen tescil ve sertifikasyon komisyonlarında karar vericiler kesinlikle konu uzmanlarından oluşmalı, bunların dışında sivil toplum kuruluşları ve çiftçi birlikleri en fazla gözlemci olarak bu toplantılarda yer almalıdır.

Yerli Tohumculuk Kanununda önceliklerimiz; yerlilik olmalı, çiftçilerimiz, üreticilerimiz öncelikli olmalı, kaliteli, sağlıklı ve güvenilir tohum olmalı, yabancıya mecbur etmeyen olmalı, bir gruba veya zümreye has olmamalı, çiftçiden ve üreticiden kopuk olmamalı, tohumdan, ürüne ve meyveye kadar izlenebilir olmalı, kanun kapsamındaki her kişi, kuruluş, firma ve piyasa şeffaflık dahilinde olmalı yani kanun, kitabına uydurmaya fırsat vermemeli, kanun; üreticiler, çiftçiler ve bu alanda faaliyet gösteren tüm paydaşların tamamlayıcılık özelliğini öne çıkarmalıdır.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber