"Valiler, lüks yaşam tarzını bırakmak istemediklerinden merkeze gelmek istemiyor"

Haber Giriş : 28 Temmuz 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

İçişleri Bakanlığı, merkeze alınan valilerin neden hemen mahkemeye koştuğunu araştırdı. Araştırma raporunda, bu durumda valiliklerdeki lüksün etkili olduğu, kızağa çekilen valilerin Ankara'da psikolojilerinin bozulduğu belirtildi. Raporda, valilik makamının 'siyasi bürokrasi' olarak değerlendirilmesi, valilerin hükümetle gelip hükümetle gitmeleri önerildi.

İçişleri Bakanlığı, iki mülkiye başmüfettişini, merkeze alınan valilerin aktif göreve geri dönebilmek için dava açma nedenlerini araştırmakla görevlendirdi. Başmüfettişler İhsan Yiğit ve Yusuf Suntay, bir rapor hazırlayarak İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya sundu. Müfettişler, raporlarında şu saptamalara yer verdi: Valiliğin kriteri yok: Vali olmanın hiçbir kriteri yoktur. İstisnai memurluğa atanma şartlarını taşıyan herkes valiliğe atanabilir. Vali olan insanlar, olmayan insanlardan daha başarılı veya daha yetenekli olduğu için değil, zamana göre değişen bazı fırsatları daha iyi değerlendirdikleri
veya şansları yardım ettiği için bu makama atanmaktadır.

Masraflar devletten!
Konaklarda yaşıyorlar: Tüm özlük hakları korunmasına rağmen merkeze alınan valiler, niçin Danıştay'a başvurarak yürütmesinin durdurulmasına ve işlemin iptaline karar verilmesini istemektedir? Bunun sadece hizmet aşkı ve ülke çıkarları için yapıldığını söylemek fazla abartılı olur. Bu durum, valilerin eylemli olarak görev yaptığı süre içerisinde çok büyük yetkilere ve imkânlara sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Valilerin, ülkenin çok kıt kaynaklarına rağmen lüks eşyalı büyük konaklarda yaşamaları, bu lojmanlarda hizmetçiler ve bekçilerin, valilik makamına tahsis edilen en az 4-5 lüks aracın olması, konakların elektrik, telefon, su, ısıtma, temizlik gibi giderlerinin il özel idare bütçesinden karşılanması, merkeze alınma işleminin iptalini istemelerinde etkili olmaktadır.

'Manen yıkılıyorlar'
Ankara'da psikolojileri bozuluyor: Merkez valilerine bakanlıkta müstakil oda verilememesi, lojman, sekreter ve makam aracının olmaması, merkeze alınan valileri korkutmaktadır. Ankara'da kendisine lojman verilmediğinden kiralık ev aramakta, sıradan bir uzmanın kendisinden daha fazla maaş aldığını görmekte, bir ilin en büyük yöneticisi konumundayken birden yetkisiz ve otoritesiz duruma düşünce manen yıkılmaktadır.

Yeni tehlike, tazminat davaları: Valiliği iptal edilen kişi, 'Ailem, çevremdeki herkes benim vali olduğumu duyup beni kutladı. Bu karardan sonra herkesin yüzüne nasıl bakarım? Hayallerim yıkıldı. Ben manen çöküntüye uğradım' diyerek mahkemeye başvurup maddi ve manevi tazminat da isteyebilir.

Öneriler: Vali atamaları, Yüksek Askeri Şûra veya Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları gibi yargı denetimi dışında bırakılabilir. Her ne kadar hukuk devleti açısından bu çözüm yolunu doğru bulmasak da Danıştayın vali atamalarında çok sık yürütmeyi durdurma ve iptal kararları vermesi sebebiyle bu bir çözüm yolu olabilir. Bazı ülkelerde, belli bir kademenin üstü 'siyasi bürokrat' sayılır. Yani onlar siyasetçiyle birlikte gelirler, siyasetçiyle birlikte giderler. Valilik de bu kapsamda düşünülmesi gereken bir görevdir.

'Hükümete küsüyorlar'
Raporda, aktif görevine yargı kararıyla geri dönen valilerin davranış biçimleri de şöyle özetleniyor: "Mevcut hükümetin, kendisini cezalandırdığını düşünerek bulunduğu ilde hükümetin icraatını sekteye uğratıp muhalefete yakın davranmak. Kendisini affettirmek için mevcut iktidara gereğinden fazla yanaşmak, 'Yatırımları takip ediyorum' bahanesiyle o ilin milletvekilinin yörüngesine girmek, yerine atanan kişiyi karalayarak kendisinin başarılı bir vali olduğuna ispata çalışmak. "İş yaparsam hata yapabilirim, iş yapmazsam suç da işlemem' düşüncesiyle devlete küsüp valiliğin kendisine sağladığı imkânlardan azami şekilde yarar sağlamak için zaman geçirmek.

radikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber