İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Buğdayda rekolte neden düşüşte?

Buğday rekoltesinin düşüşünde tescil ve sertifikasyon sisteminin rolü var mı? Tohumcu sivil toplum kuruluşlarının ve ticari kuruluşların şahsi menfaatle hareket etmeleri rekolteyi nasıl etkiliyor?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 25 Eylül 2019 15:03, Son Güncelleme : 25 Eylül 2019 17:02
Buğdayda rekolte neden düşüşte?

Buğdayda rekolte son yıllarda düşüşte

Son yedi sekiz yıldır inişli çıkışlı olan buğday rekoltesi artık istikrarlı bir şekilde düşüşte!

Mesela 2015 yılında yakaladığımız 22 600 000 bin ton buğday üretimini artık yakalayamadığımız gibi, 20 000 000 ton sınırının altına düşme tehlikesi yaşıyoruz. Bunun da anlamı ithal buğdaya daha çok kapı açmak demek oluyor.

Peki rekolte son yıllarda niye düşüyor? İklim değişti, rekolte düştü. Ekim alanı azaldı, rekolte düştü. Girdiler arttı, çiftçi buğday ekiminden vazgeçti, rekolte düştü. Bunların hepsi doğru. Bunların hepsi ayrı ayrı sorun. Ama gözden kaçırdığımız ya da göz ardı ettirilen bir gerçek daha var. O gerçek ise, tescil ve sertifikasyon sisteminin gereği gibi işletilememesi.

Tohumda, tescil ve sertifikasyon sistemi, kaliteyi ve verimliliği artırmak için kurulmuş, uluslararası ölçütlere ve bilimsel verilere göre işleyen bir sistemdir. Bu sistem gereği gibi işletilirse tüm bitkisel ürünlerde rekolteye artı katkısı olacaktır. Ancak tescil ve sertifikasyon sistemi gereği gibi işletilmezse, iki yıl önce aynen dile getirildiği gibi; "rekolte düşecek ve neden düştüğü doğru anlaşılamayacak, yetkililer bu düşüşü iklime, toprak verimsizliğine vs.ye bağlayacak" dediğimiz gerçeğini birçok konu uzmanı çok daha öncesinden görmüş ve uyarmıştı. Ancak kimi yetkililer konuyu anlamadığından kimi yetkililer ise başka nedenlerden dolayı bu konuya el atmadı. Hala öylece devam ediyor. Bu durumda da Hasan kaybediyor Hans kazanıyor! Çünkü işin ucu ithale uzanıyor.

Uluslararası karşılığı olan, aynı zamanda kalitenin ve verimliliğin garantisi olan tescil ve sertifikasyon sisteminin işleyişine, üç kuruş çıkar için çomak sokan işportacı zihniyettekiler, nelere sebep olduklarının farkında değiller. Tescil ve sertifikasyon sistemini sabote eden kısa gün karcıları, temelde üç yolla bu tahribatı gerçekleştiriyorlar; 1- Tohumcu firmalara sertifikasyon yetkisi verilmesinin mevzuatına ve işleyişine müdahale ederek. 2- Tescil edilmiş bitki çeşitlerinin kalitesini koruyup koruyamadığının kontrolünün iş ve işlemlerine ve mevzuatına müdahale ederek. 3- Denetimlerin ve kontrollerin sağlıklı yapılmasına destek olmak yerine köstek olarak.

Bitkisel üretimde kalite, verimlilik ve sağlıklılık kaçınılmaz bir şekilde önem kazanmıştır. Genel manada tüm bitkisel üretimdeki rekolte düşüşü ve ortaya çıkan açığın farklı yöntemlerle kapatılmaya çalışılması, akabinde gelen kalite, verimlilik ve sağlıklılık problemi, bunun beslenme bozuklukları veya beslenememe sorunlarına yol açması, oboziteden, kronik bazı hastalıklara kadar uzayan sağlık sorunlarının yaşanması, beslenmenin temelindeki hammadde olan tohuma ve ürüne bizi götürmekte ve birbirini tamamlayarak oluşan bir tabloyla bizi karşı karşıya getirmektedir. Üstelik çok yönlü döviz kaybı da cabası... Bu tablonun oluşumu sürecinde geçen serüveni gerçekleştirenlerin bu tabloyu içselleştirerek, daha doğrusu nelerin müsebbibi oldukları sorumluluğunu üstlenerek, bu tabloya bakmalarını öneriyoruz.

Bahsettiğimiz bu üç konunun tohumculukta ve bitkisel üretimde kalite, verim, sağlıklılık ve ithale açılan kapıyı genişletmesinin sebeplerine kısaca değinecek olursak;

1- Tohumcu firmalara sertifikasyon yetkisi verilmesinin mevzuatına ve işleyişine müdahale edilmesi

Kim, nasıl müdahale ediyor? Cevap çok net! Tohumcu firmaların bağlı bulunduğu birlikler! Mevzuata ve karar vericilerin karar vermelerine etki ederek.

Sertifikasyon, tohumda kalitenin adıdır. Bütün bitkisel ürün tohumdan elde edildiğinden tohumun kaliteli, verimli ve sağlıklı olması ürününde doğal olarak kaliteli, sağlıklı ve verimli olması anlamına gelmektedir. Bunun içinde güvenilirlik şarttır. Son birkaç yıla kadar sadece devlet tarafından verilen tohum sertifikası, bu birliklerin müdahalesi ile artık tohumcu firmalar tarafından, bizzat kendi kendilerine tohum sertifikası verebilmektedirler. Bu durum yaygınlaştıkça tohum kalitesi ve verimi düşmektedir. Çünkü tohum kalitesini ve verimini herkes kendi kendine ölçerse hiç kimse benim tohumum kalitesiz ve verimsiz demez. Bunun doğru önlemi alınmadığı sürece, tohumdaki bu kalite ve verim düşüklüğü otomatik olarak rekolteye yansıyacaktır/yansımaktadır.

2- Tescil edilmiş bitki çeşitlerinin kalitesini koruyup koruyamadığının kontrolünün iş ve işlemlerine ve mevzuatına müdahale edilmesi

Her yıl üretimi yapılan tohumun, bilimsel verilere göre 10 yıl sonra verim, kalite ve bazı bitkisel özelliklerinin değiştiği ifade edilmektedir. Bu nedenle uluslararası tescil ve sertifikasyon sisteminde olduğu gibi bizim ülkemizde de kalite kontrol süreci içerisinde, belli dönemlerde tohumların kalite ve verimliliklerini koruyup koruyamadığını belirlemek için testler yapılması zorunludur. Bu işlem ülkemizde ekimi ve üretimi yapılan bitki çeşitlerinin kalitesini muhafaza etmesi açısından elzemdir. Ancak son birkaç yıldır yapılmamaktadır. Neden yapılmamaktadır? Bu testleri sadece devlet yapmaktadır. Bu testleri yapmak için bitki çeşit sahibi firmalar devlete çeşit başına yaklaşık 2000 - 3000 tl (Avrupa ülkelerinde en az 2000 - 3000 dolar) civarı para ödemek zorundadırlar. Aslında bu testlerin devlete maliyeti çok daha fazladır. Ama kalitenin ve verimliliğin korunması açısından gerekli bir işlemdir. Ama firmalar, para vermemek için, yaklaşık 10 yılda bir yapılması gereken bu işlemi yaptırmak istememektedirler. Bunun için, en iyi birlik ve beraberlik sebebi olan çıkar ortaklığı çadırı altında bir araya gelip mevzuatın bu maddesini işlevsiz hale getirecek bir çare bulmuşlardır. Çare; "piyasa belirlesin, çeşit ekiliyorsa sorun yok demektir, sertifikasyonda takılmıyorsa sorun yok kabul edilsin" dir. Oysa sertifikayı da artık her firma kendi kendine vermektedir. Bu nasıl bir alicengiz oyunudur. İnsanımızın zekası, yabancı zekaları burada da geçmiştir. Ama rekolteye takılmıştır. Çünkü verim ve kalitenin tespiti, artık sürece ve bilime uygun bir şekilde yapılmamaktadır.

3- Denetimlerin ve kontrollerin sağlıklı yapılmasına destek olmak yerine köstek olunması

Ülkemizin birçok alanında belki de en büyük sorun denetleme sorunudur. Maalesef denetlenmeden düzelemiyoruz. Ancak denetlemede de kimi zaman abartılı, çoğunlukla da sönük geçen kontroller ve sonuçta "denetlendik artık meşruyuz" gibi vicdan kaçkınlığı dönüp dolaşıp ortak kaderimizi belirliyor. Tarımda ve tohumda da durum böyle. Her yıl yüzlerce tohum kontrolörü görevlendiren, yetiştiren bakanlık, bir yıl sonra tarlada tohum kontrolü yapacak eleman, laboratuvarları denetleyecek denetçi bulamıyor. Neden bulamıyor? Bu işin zorluğunu gören personel bir yolunu bulup başka birimlere kayıyor. Bunun için en doğru yaklaşım nokta atışı eleman almak. Bu kısıtlı şartlarda Tohumcu birlikler üye firmalarını bilinçlendirip, görevli devlet denetçisinin ve kontrolörünün işini kolaylaştıracak yerde, bu durumu önemsizmiş gibi göstermeyi tercih ediyor.

Bütün bu saydıklarımız ve kısaca açıkladığımız konular tohumculuğun geleceğini belirleyen konuların başında gelmektedir. Bu konularda devlet, sivil toplum kuruluşları ve ticari kuruluşlar şahsi menfaatten çok, ortak menfaatle hareket ederlerse ancak bu sorunlar aşılır. Ne adına, kim adına ve ne için yaptıklarını bilmeyen ya da bilip de gizleyen tohumculuk sektörünün aktif unsurları, bu sayılanları gereği gibi yapmamakla ülke tarımına ve ekonomisine nasıl bir maliyet getirdiklerinin artık farkına varmalıdırlar.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber