Tarımda araştırma ve politika üretmede neredeyiz?

Tarımsal politikaları kim, niye üretemiyor? Araştırmalarda tarımsal projeler ne kadar gerçekçi değerlendiriliyor? Tarımda bilimsel değerlendirmelere irtifa mı kaybettiriliyor? Araştırma, geliştirme ve tarımsal politika üretmede alternatifler bulunamaz mı?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 23 Aralık 2019 10:01, Son Güncelleme : 23 Aralık 2019 10:07
Tarımda araştırma ve politika üretmede neredeyiz?

Tarımsal araştırma ve politika üretmede neden çeyrek (1/4) çıtası aşılamıyor?

Tarım Bakanlığının beyni konumunda olan Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) yüzlerce araştırmacısı, binlerce çalışanı, binlerce dönüm araştırma arazisi ve elli civarında enstitüsüyle devasa bir kuruluş olarak tarıma hizmet veriyor. Dünyada söz sahibi birçok tarımsal firma ve kuruluştan daha büyük kapasiteye sahip olan bu güzide kuruluş, iki kanatlı kuş misali, hem tarımsal politika üretme hem de araştırma yapma alanında çalışmak için dizayn edilmiş. Ancak tarımsal veriler ve ilgili kuruluşun çalışmaları gösteriyor ki, bu kuruluş tarımsal politika üretmede hemen hemen hiç yok, araştırma ve bitki ıslahında da kapasitesinin oldukça altında seyrediyor. Dolayısıyla işlevi otomatikman ¼ de düşmüş oluyor. Peki, bunun nedenleri üzerinde bakanlık yeterince duruyor mu? Bilinmez, ama görünen köy için kılavuz aramaya gerek yok.

Bu kuruluşun en büyük organizasyonu olan araştırma değerlendirme süreci ve organizasyonu; akademisyen, çiftçi ve araştırmacı gözüyle değerlendirilecek olursa, yozlaşmanın veya yüzeyselleşmenin hangi boyutta olduğu ve bununda tarıma olan külfeti daha iyi anlaşılır sanırım.

İçinde yaşayanların göremediği, göremeyeceği ve göremediği için de değiştiremeyeceği gerçeğinin başında kuruluşun işlevi, araştırma projeleri, bunların değerlendirme ve kabul süreçleri gelmektedir.

Birçok akademisyenin, bağımsız araştırmacının ve üreticinin TAGEM'in projelerinde ve araştırmalarında, gerek danışman ve gerekse araştırmacı olarak görev alması dolayısıyla, eksik ve yanlışları dile getirmesi, çözüm önerileri sunması bugüne kadar işe yaramamış görünüyor. TAGEM'de 30 yıllık gelenek bozulmamış durumda. Değişime ayak uyduramamış bu yapının, kim gelirse gelsin değişmeye ve formatlanmaya hiç gerek duymadığı ve duymayacağı ortada.

Tarımda, 30 yıla aşkın var olan bu yapı, anlayış, alışkanlıklar formatlamadıkça, yenilenmedikçe, tarımımızın %1-2'sini oluşturan; kirazda, fındıkta, kaysıda ve incirde dünya birincisiyiz demeye devam edeceğiz ama tarımımızın büyük çoğunluğunu oluşturan diğer ürünlerde, bu gidişle yeterliliği sağlayamadığımız için gerçekçi ve inandırıcı bir söylem geliştiremeyeceğiz.

Hem masraflı hem de işlevi yıpranmış/yıpratılmış organizasyonlardan vazgeçmek en iyisi

Tarım Bakanlığına bağlı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü, binlerce araştırmacıyı, akademisyeni, özel sektör temsilcilerini ve teknik personelden oluşan gurupları her yıl Antalya'da proje değerlendirme toplantısı adı altında ağırlıyor. Bu ağırlamalar, ara toplantılar hariç, yılda bir-iki aylık süreci kapsadığı için masrafı da birkaç milyonu buluyor.

Bu toplantılar, bu kadar masrafa ve iş ortamından uzak kalmaya değecek kadar gerekli mi? Bu kadar masraflı toplantılara gerek kalmadan bu konular işlenemez mi? Bu toplantılar şu haliyle gerçekten verimli oluyor mu?

Bu toplantılarla ilgili olarak, tarımdaki etki gücünü kaybettiği, rutinleştiği, yozlaşma belirtileri gösterdiği sıkça konuşulan konular arasında olduğundan dolayı şu haliyle çok da gerekli organizasyonlar olmadığı söylenebilir.

Bilinenler üzerinden, bu tür etkinlikleri ve kuruluşun kör düğüm olmuş bazı sorunlarını sıralayacak olursak;

1- Bu değerlendirme toplantılarda ele alınan projeler birçok aşamadan geçerek bu noktaya geldiği gibi bu ortamda görüşüldükten sonra da süreç bitmiyor. Dolayısıyla değerlendirme sürecinin ortasında kalan ve yaptırımsal tarafı olmayan bu kadar büyük bir organizasyon lüks ve gereksiz kalıyor.

2- "Tarımsal Politika" üretme kanadını değerlendiremiyoruz, çünkü bu kuruluş tarımsal politika üretme işlevini yerine getirmiyor.

3- Tarımın birçok alanında olduğu gibi, bu kuruluş da, küçük değişikliklerle, asıl ana omurga değişmeden, 30 yıl boyunca aynı zihin yapısıyla hareket ediyor, sonradan gelenler bu zihin yapısına uymak zorunda bırakılıyor. Yıllardır kemikleşmiş aynı zihin yapısı her şeyi belirliyor. Sonuç ortada.

4- Proje değerlendirmelerinde sürekli öne çıkarılan ülke menfaatleri, kimi projelerin değerlendirilmesinde caydırıcı bir silah olarak kullanılırken, kimi projelerde de hiç gündeme dahi alınmıyor. Örnek; eğer değerlendirilen bir X projesi, mevcut 30 yıllık kemikleşmiş ve birçok enstitüyü etkisi altına almış ve üst düzeyide buna inandırmış guruba yakın birine aitse hep bir ağızdan koro halinde "çok yaşa X projesi" diye karşılanmakta ve bu durumda ülke menfaati ikinci plana atılabilmektedir.

5- Akademisyenlerin ve araştırmacıların, üniversitedeki ve kurumlarındaki çekişmelerini, bu proje değerlendirme toplantılarına taşıdıkları bariz bir şekilde ortada iken projeler hakkında ne kadar objektif değerlendirme yapılabilir ki?

6- Tarım Bakanlığının birçok yerinde olduğu gibi TAGEM'de de makama gelmek yetkiyi ele almak manasına gelmiyor. İmzayı atanla işlevselliği sağlayan güçlerin, tarımda hep ayrı ayrı olduğu gözlemlenmektedir. Bu durumun tarımsal üretime ve kaliteye olumsuz olarak yansıması mukadderdir.

7- Tarımın birçok alanında olduğu gibi bu alanda da dengeli ve adil mevzuat bir türlü oluşturulamıyor.

8- Tarımda en bariz görünen yönetişimsel uygulamalardan biri de; üretimi ve verimliliği gerçekleştiremeyen, düşük profilli yöneticilerin; aralarından çıkıp geldikleri personelle uğraşmaları; şöyle ki, verilen yetkiyi farklı amaçlar için kullanma, kiminin görevini değiştirme, kiminin yerini değiştirme, çalışmalarını önemsiz gösterme, kimini kanunen hakları olmadığı halde muhatap almama gibi, verimliliği olumsuz etkileyen, ülkeye ve kuruma hiçbir faydası olmayan ayrıştırıcı egosal tutum ve davranışlar sergilenmesi...

9- Araştırma enstitülerinin çoğunda tarımın bütün branşları ve bölümleri olduğu halde, birçok önemli enstitüde hala buğday, arpa ve onlara hizmet eden bölümlerin haricindeki diğer bölümler, konular ve alanlar dışlanmakta ve önemsizmiş gibi davranılmaktadır. Bu da ülke ekonomisine pahalıya mal olmaktadır.

10- Bilimsel çalışmalar, işleyiş, proje değerlendirme süreci ve kabuller böyle olunca bu durum aynı şekilde enstitülere, kurumlara yansımakta ve aynı verimsizlik orada da devam etmektedir. Böyle durumda bireysel kazanımlar olmasına rağmen ülkesel kayıpların önüne geçilememektedir. Birkaç kişi veya birkaç gurup kazanırken ülke kaybetmektedir.

Aslında belli bir öğreticiliği ve bilgilendiriciliği olan bu çalışma toplantısı ve süreçlerin, doğal akışına, 30 yıldır değişmeyen zihin yapısıyla sürekli belli odaklarca müdahale edildiği için, bu çalışmaların bugün geldiği nokta, tarıma faydadan çok zarar verdiğidir. Bu durumun tarımsal gelişmeye olumsuz yansıdığı ortada iken bu formatta hala ısrar etmenin bir anlamı yoktur. Bunun için yapılacak en iyi şey bu alandaki çalışmaları, bu tür organizasyon ve işleyişleri yeniden formatlamak ve dizayn etmektir. Bunun yolu da kurumsal ve işlevsel alternatifleri oluşturmaktan geçer.

Bütün bu sorunların önüne geçecek ve tarıma ciddi katkı sağlayacak alternatif önerilerinin başında; bu enstitülerden şartları uygun olanlarının sosyal ve bilimsel kooperatifçilik mantığı ile ıslah ve yetiştiricilik akademilerine dönüştürülmesi gelmektedir. Diğer kısmı ise gerçekçi denetim, takip ve sürekli güncellenen işletme şartları dahilinde ve yine mevzuatı iyileştirilmiş kooperatifçilik mantığı ile daha özel bir konuma getirilmesidir. Ülke için şu ankinden çok daha faydalı olacağı muhakkaktır.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber