İDDK'dan güvenlik birimlerinin taşınır mal kayıtlarına ilişkin önemli karar

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Taşınır Mal Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğe açılan 2 davayı sonuçlandırdı.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 07 Ekim 2022 17:03, Son Güncelleme : 07 Ekim 2022 17:05
İDDK'dan güvenlik birimlerinin taşınır mal kayıtlarına ilişkin önemli karar

Davalardan biri . Derneği tarafından açılmış olup, yetkisizlik nedeniyle davayı reddeden Daire kararı onandı.

"Birtakım taşınır mal alımlarında taşınır işlem belgesi düzenlenmeyeceği" kuralı davaya taşındı.

Yönetmelikte yer alan, 2937 sayılı Kanun'da yer alan görevlerin ifası amacıyla, satın alma yoluyla temin edilen ve üst yönetici tarafından kayda alınmaması uygun görülen taşınır mallar hakkında, taşınır mal işlem belgesi düzenlenmeyeceğine ilişkin düzenleme dava konusu yapılmıştır.

Danıştay 10. Daire: Yerine getirilen hizmetin özelliği nedeniyle düzenleme hukuka uygundur

İstihbarata yönelik faaliyet yürüten idarelerin görevlerini yerine getirirken gizli çalışma usul, prensip ve tekniklerini kullanma yetkisine sahip olmalarının, yerine getirilen hizmetin özelliği nedeniyle gerekli olduğu, taşınır mal işlem belgesi tanzim edilmemesine imkan veren bir düzenlemeyle amaçlananın, devlet güvenliğine yönelik tedbirler bağlamında icra olunan taşınır mal alımlarının dış unsurların istihbarata karşı faaliyetlerine karşı korunmasının ve idareler bünyesindeki çalışmalarda uygulanan kompartımasyon ilkesinin gereği olduğunun görüldüğü;

Bu haliyle, istihbarat hizmetlerinin doğası gereği 2937 sayılı Kanun'da belirtilen hizmetleri sunan idarelerce gizli faaliyetler yürütülebileceği ve anılan hizmetlerin gerekleriyle bağdaşmayacak şekilde aleni bir faaliyet yürütülmesinin ülkenin ve devletin bölünmez bütünlüğü ve bağımsızlığı açısından tehlikeli durumlar oluşturabileceği ve bunun da kamu düzeni ve milli güvenliğin tesisi yönünden ciddi risklerin oluşmasına sebebiyet verebileceği değerlendirildiğinde, hizmet gerekleri ve kamu yararı uyarınca üst hukuk normlarına da uygun olacak şekilde anılan nitelikte düzenlenmelerin yapılabileceği açıktır.

T.C.

D,ANIŞTAY

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No: 2021/1098

Karar No: 2022/282

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1-...

...

4-...

VEKİLİ: Av. ...

KARŞI TARAF (DAVALI) : ...

VEKİLİ: Hukuk Müşaviri ...

İSTEMİN KONUSU:

Danıştay Onuncu Dairesinin 15/10/2020 tarih ve E:2017/307, K:2020/3840 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

24/05/2016 tarih ve 29721 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Taşınır Mal Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesiyle ana Yönetmeliğin 10. maddesinin 3. fıkrasına eklenen (g) bendinin ve 10. maddesinin değiştirilen 4. fıkrasının iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Onuncu Dairesinin 15/10/2020 tarih ve E:2017/307, K:2020/3840 sayılı kararıyla,

Davalı idarenin husumete yönelik itirazı yerinde görülmemiş,

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle "Taşınır ve taşınmaz işlemleri" başlıklı 44. maddesi, 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle "Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri" başlıklı 4. maddesinde yer alan hükümlere yer verilerek,

Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Taşınır Mal Yönetmeliği'nin 1. maddesinde, Yönetmeliğin amacının; kaynağına ve edinme yöntemine bakılmaksızın Türk Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil), Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü elinde bulunan taşınır malların kaydı, kayıtlardan çıkarılması, bunların yönetim ve iç denetimine ilişkin usul ve esaslar ile görev, yetki ve sorumlulukların belirlenmesi işlemlerini düzenlemek olduğunun belirtildiği; 2. maddesinde, Yönetmeliğin, Türk Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil), Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğünü ve bunların elinde bulunan taşınır malları kapsadığı hükmünün, 3. maddesinde ise, Yönetmeliğin 10/12/2003 tarih ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 44. maddesine dayanılarak hazırlandığı hükmünün bulunduğu;

Yönetmeliğin "Giriş ve çıkış kayıt işlemleri esasları" başlıklı 10. maddesinin 3. fıkrasında, taşınır mal işlem belgesi düzenlenmeyecek taşınır malların belirlendiği, aynı fıkranın (g) bendinde, "1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda yer alan görevlerin ifası amacıyla, satın alma yoluyla temin edilen ve üst yönetici tarafından kayda alınmaması uygun görülen taşınır mallar." hükmü ve aynı maddenin 4. fıkrasında ise, "Üçüncü fıkrada belirtilen taşınır mallardan, (g) bendinde belirtilen taşınır mallar hariç olmak üzere, ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere satın alınarak depolanan ya da arşivlenenler ile süreli yayınlardan ciltletilenler için taşınır mal işlem belgesi düzenlenmesi zorunludur." hükmünün bulunduğu;

Yönetmeliğin "Kamu idarelerince yapılabilecek düzenlemeler" başlıklı 37. maddesinde ise kamu idarelerinin 10. madde gereğince taşınır mal işlem belgesi düzenlenmeyeceği belirtilen taşınır malların ayrıca tutulan kayıtlarda izlenmesine esas olmak üzere düzenlenen belgeler ile 27. madde gereğince geçici olarak tahsis edilen veya alınan taşınır malların takibine ilişkin kayıt ve işlemlerde düzenlenen belgeleri ve bu taşınır malların denetimlerinin ne şekilde yapılacağını belirlemeye ve görevi gereğince özellik arz eden diğer uygulamalarını daha ayrıntılı ve açıklayıcı bir şekilde düzenlemeye yetkili olduklarının belirtildiği;

Uyuşmazlığın; Yönetmeliğin davaya konu edilen kısımlarının bir bütün halinde incelenmesinden, 2937 sayılı Kanun'da yer alan görevlerin ifası amacıyla, satın alma yoluyla temin edilen ve üst yönetici tarafından kayda alınmaması uygun görülen taşınır mallar hakkında, taşınır mal işlem belgesi düzenlenmeyeceğinin hüküm altına alınmasından ve davacılar tarafından da, yürütmenin tüm eylem ve işlemlerinin yasama ve yargı denetimine tabi olması gerekirken anılan düzenlemeler ile denetim mekanizmalarının işlevsiz hale getirilmiş olduğunun ileri sürülmesinden kaynaklandığının anlaşıldığı;

İdarenin düzenleyici idari işlem tesis etme yetkisinin "Yasama yetkisinin devredilmezliği" ilkesinin bir sonucu olarak ikincil nitelikte bir kural koyma yetkisi olduğu göz önüne alındığında; söz konusu yetkinin kanunların çizdiği çerçeve içinde kalması ve kanunlara uygun olarak kullanmasının zorunlu olduğu;

İstihbarata yönelik faaliyet yürüten idarelerin görevlerini yerine getirirken gizli çalışma usul, prensip ve tekniklerini kullanma yetkisine sahip olmalarının, yerine getirilen hizmetin özelliği nedeniyle gerekli olduğu, taşınır mal işlem belgesi tanzim edilmemesine imkan veren bir düzenlemeyle amaçlananın, devlet güvenliğine yönelik tedbirler bağlamında icra olunan taşınır mal alımlarının dış unsurların istihbarata karşı faaliyetlerine karşı korunmasının ve idareler bünyesindeki çalışmalarda uygulanan kompartımasyon ilkesinin gereği olduğunun görüldüğü;

Bu haliyle, istihbarat hizmetlerinin doğası gereği 2937 sayılı Kanun'da belirtilen hizmetleri sunan idarelerce gizli faaliyetler yürütülebileceği ve anılan hizmetlerin gerekleriyle bağdaşmayacak şekilde aleni bir faaliyet yürütülmesinin ülkenin ve devletin bölünmez bütünlüğü ve bağımsızlığı açısından tehlikeli durumlar oluşturabileceği ve bunun da kamu düzeni ve milli güvenliğin tesisi yönünden ciddi risklerin oluşmasına sebebiyet verebileceği değerlendirildiğinde, hizmet gerekleri ve kamu yararı uyarınca üst hukuk normlarına da uygun olacak şekilde anılan nitelikte düzenlenmelerin yapılabileceğinin açık olduğu;

Uyuşmazlıkta da, dava konusu Yönetmeliğin iptali istenilen kısımlarında, hizmetinin gereği olarak gizli faaliyet yürütmesi gereken idarelerin, birtakım taşınır mal alımlarında taşınır işlem belgesi düzenlenmeyeceğinin belirlendiği, anılan düzenlemelerin hizmet gerekleri ve kamu yararı uyarınca, dayanak 5018 sayılı Kanun'un ilgili maddesinin vermiş olduğu yetki ile usulüne uygun olarak ve üst hukuk normlarına aykırı olmayacak şekilde tesis edildiği sonucuna varıldığı;

Öte yandan, Yönetmeliğin 37. maddesi hükmü gereğince taşınır mal işlem belgesi düzenlenmeyeceği belirtilen malların da idarelerce ayrıca tutulan kayıtlarda izlenmesinin zorunlu olduğu ve bu nedenle, herhangi bir taşınırın kayıt dışı kullanımı, nakli, devri gibi işlemlere tabi tutulmasının mümkün olmadığı görüldüğünden, davacılar tarafından iptali istenilen düzenlemelerin denetim mekanizmalarından kaçılmak için tesis edildiğine yönelik iddiaların ise yerinde olmadığının anlaşıldığı;

Bu nedenle, dava konusu edilen düzenlemeler ile istihbarat faaliyeti yürüten idarelerin görevlerini yerine getirirken dış unsurlara karşı gizlilik içinde çalışabilmesinin amaçlandığı, taşınır işlem belgesi düzenlenmeyecek taşınır malların ise aynı Yönetmeliğin 37. maddesi uyarınca idareler bünyesinde ayrıca ve gizlilikle tutulan kayıtlarda izleneceği görüldüğünden; iptali istenilen düzenlemelerin herhangi bir kayıtsızlığa yol açmayacağı, kamu yararı ve yürütülen hizmetin niteliği ve gizliliği bakımından hizmet gerekleri ile üst hukuk normuna aykırılık olmayacak şekilde tesis edildiği açık olup, Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Taşınır Mal Yönetmeliği'nin dava konusu edilen kısımlarında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle,

davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:

Davacılar tarafından, dava konusu Yönetmelik, 5018 sayılı Kanun'un ilgili maddesinin vermiş olduğu yetki ile hazırlanmış ise de, Daire kararında usulüne uygun olarak ve üst hukuk normlarına aykırı olmayacak şekilde tesis edildiği yolunda yapılan tespit ve kabulün doğru olmadığı; hukukumuzda geçerli üst normun, idarenin bütün iş ve işlemlerinin idari ve yargısal denetime tabi olması esasının olduğu; bu denetimin ortadan kaldırılmasına yol açabilecek bir düzenlemenin üst hukuk normlarına aykırı olmadığının iddia ve kabul edilemeyeceği; her ne kadar kararda; taşınır mal işlem belgesi düzenlenmeyeceği belirtilen malların da idarelerce ayrıca tutulan kayıtlarda izlenmesinin zorunlu olduğu ve bu nedenle herhangi bir taşınırın kayıt dışı kullanımı, nakli, devri gibi işlemlere tabi tutulmasının mümkün olmadığı hususu da davanın reddine gerekçe olarak sunulmuş ise de; Yönetmeliğin 37. maddesinin başlığının "Kamu İdarelerince yapılabilecek düzenlemeler" olduğundan, Yönetmeliğin 37. maddesine göre yapılabilecek düzenlemeler zorunlu olmayıp, bu hususta kamu idarelerine denetimden ve zorunluluktan uzak bir inisiyatif verildiği; dava konusu düzenlemenin, idarenin iş ve eylemlerini denetim mekanizmalarından kaçırmak için tesis edildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davalı idare tarafından, istemlerin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 44. maddesinin 2. fıkrasında, belirtilen idarelerin taşınırlarının kayda alınması ile bunların yönetim ve iç denetimine ilişkin usül ve esasların, Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirleneceği ifade edilmiş olmasına rağmen dava konusu Yönetmelik hükmü ile taşınır mal işlem belgesi düzenlenmeyecek yani kayda alınmayacak taşınır malların belirlenmesinin, taşınır malların kayda alınmasının usul ve esaslarını belirleme konusunda verilen yetki kapsamında bulunduğunun kabulüne olanak bulunmayıp, üst normu aşar şekilde tesis edilen Yönetmelik hükmünde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığından, davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;

"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1.Davacıların temyiz istemlerinin reddine;

2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 15/10/2020 tarih ve E:2017/307, K:2020/3840 sayılı kararının ONANMASINA,

3.Kesin olarak, 03/02/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

T.C.

DANIŞTAY

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No: 2021/3415

Karar No: 2022/283

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- ...Derneği

VEKİLİ: Av....

2- ...KARŞI TARAF (DAVALI) : ...

VEKİLİ: Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürü...

İSTEMİN KONUSU:

Danıştay Onuncu Dairesinin 28/04/2021 tarih ve E:2021/1164, K:2021/2143 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

06/01/2021 tarih ve 31356 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelik ile değişik Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Taşınır Mal Yönetmeliği'nin 10. maddesinin 3. fıkrasına eklenen (ğ) bendinin ve 21. maddesinin 2. fıkrasının iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Onuncu Dairesinin 28/04/2021 tarih ve E:2021/1164, K:2021/2143 sayılı kararıyla;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi, 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi ve 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi hükümlerine yer verilerek,

İptal davalarının, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören kanun koyucunun, iptal davaları için menfaat ihlalini, subjektif ehliyet koşulu olarak getirdiği;

İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerektiği;

İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek yanlı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin, ancak bu idari işlemle doğrudan meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü gerektiği, aksi halde, her idari işlemle dolaylı da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmenin, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğuracağı;

Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli olan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilgisinin varlığının, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlendiği, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin, hukuken korunması gereken bir menfaat bağının bulunmasının dava açma ehliyeti için gerekli sayıldığı;

Bu bağlamda; dava konusu Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Taşınır Mal Yönetmeliği'nin iptali istenilen kısımlarıyla getirilen düzenlemelerin, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına neden olacağı iddia edilerek ve davacı Dernek ile Dernek başkanının insan hakları savunucusu oldukları belirtilerek, davanın açılmasında menfaatlerinin olduğu ileri sürülmüş olmakla birlikte; dava konusu düzenleyici işlemin iptali istenilen kısımlarının doğrudan temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına yönelik olmadığı ve davacıların menfaat ilişkisine yönelik iddiasının da, esasen temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ihtimaline dair varsayımlardan kaynaklandığı görüldüğünden, davacıların güncel, kişisel ve meşru bir menfaat ilişkisinin bulunduğunun kabulüne olanak bulunmadığı gerekçesiyle,

davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:

Davacılar tarafından, davacı Derneğin, kuruluşlarla görüşmeler yaparak hak ihlallerinin giderilmesi hususunda düşüncelerini kamu otoriteleriyle paylaştığı; davaya konu Yönetmeliğin iptali istenen maddelerinin uygulanmaya başlamasıyla birlikte kişi, kurum ve kuruluşların toplantı ve gösteri yürüyüş hakları ile yaşam hakkı, özel hayatın gizliliği, haberleşmenin gizliliği gibi hakları ulusal ve uluslararası mevzuatlara aykırı olarak engelleneceği; dolayısıyla Yönetmelik değişikliği ile birlikte davacı Derneğin, doğrudan ve dolaylı olarak mağdur sıfatını haiz olup, iş bu davayı açmada menfaati bulunduğu; Anayasa'nın 13. maddesi gereğince kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin ancak Anayasa'da belirtilen amaçlara ulaşmak adına başka bir çarenin kalmadığı mutlak zorunlu durumlarda ve karşı karşıya kalınan güce nispeten ulaşılmak istenen amaç doğrultusunda orantılı bir biçimde silahlı güç kullanabilmelerine izin verildiği, ancak Yönetmeliğin iptali istenen maddeleri ile Anayasa hükümlerinin dışına çıkılarak amacı ile orantılı olmayan ağır silahların kamuya karşı kullanımına olanak sağlanarak, temel hak ve hürriyetlerin yönetmelik hükümlerince kısıtlanmasına neden olunacağı; Anayasa'nın 36. maddesi ve AİHS'nin 13. maddesi uyarınca, mahkemeye erişim hakkı gereği doğrudan doğruya davacı Derneğin çalışma alanını ilgilendiren ve dernek başkanı olması sebebi ile her türlü hak ihlali ile ilgilenmek durumunda olan genel başkanın kendi adına dava açabilmesinin, mahkemeye erişim hakkı kapsamında kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davalı idare tarafından, istemlerin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;

"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1.Davacıların temyiz istemlerinin reddine,

2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle ehliyet yönünden reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 28/04/2021 tarih ve E:2021/1164, K:2021/2143 sayılı kararının ONANMASINA,

3.Kesin olarak, 03/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber