HAGB Kararı alanların polis olmasına engel olan hükmün iptal istemine ret

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, dayanağı Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim ve Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esaslar'ın 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ve "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile" ibarelerinin iptaline karar verilmesine ilişkin davada kararını verdi.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 13 Mart 2023 00:10, Son Güncelleme : 16 Şubat 2023 16:41
HAGB Kararı alanların polis olmasına engel olan hükmün iptal istemine ret

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, dayanağı Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim ve Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esaslar'ın 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ve "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile" ibarelerinin iptaline karar verilmesine ilişkin davada kararını verdi.

İstemi reddeden ancak bireysel işlemin iptaline karar veren Daire kararı onandı.

Dava

Erzincan Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürlüğüne geçici kaydı yapılan davacının, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda ilişiğinin kesilmesine ilişkin 03/10/2017 tarihli işlem ile bu işlemin dayanağı Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim ve Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esaslar'ın 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ve "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile" ibarelerinin iptaline karar verilmesi ve Emniyet Teşkilat Kanunu'nun Ek 24. maddesinin 7. fıkrasında yer alan "bu merkezlerde eğitime alınacak öğrencilerde aranacak şartlar" ve "öğrenciliğin sona ermesi" ibarelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.

Polis mesleğinin konumu gereği HAGB Kararı alanların seçilmemesi hukuka uygundur

Daire kararında bu husus şu şekilde açıklanmıştır:

Polisin; toplumun asayişini, kişilerin, tasarruf emniyetini ve konut dokunulmazlığını korumak, halkın ırz, can ve malını muhafaza ve halkın istirahatini sağlamakla görevli ve genel bir emniyet görevlisi olması nedeniyle bu mesleğe girecek ve sürdürecek olanların da hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde güvenilir, onurlu, iyi ahlaklı ve disiplinli kişiler arasından seçilmeleri gerektiği,

Bu durumda, polislik mesleğinin yukarıda aktarılan özelliği gereği, bu mesleğe alınacaklarda diğer memurlardan farklı olarak bazı özel niteliklerin aranabileceği,

Her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesinleşmiş bir hüküm ifade etmese de polislik mesleğinin özellikleri dikkate alındığında dava konusu Esaslar'da yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ve "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile" ibarelerinin yer alması üst hukuk normlarına uygun olup, söz konusu ibarede kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2022/1485
Karar No: 2022/2783

TEMYİZ EDENLER: I- (DAVACI) : .
VEKİLİ: Av. .
II-(DAVALILAR) : 1- . Bakanlığı
VEKİLİ : . 2- . Müdürlüğü
VEKİLİ: Av. .

İSTEMİN KONUSU:
Danıştay Sekizinci Dairesinin 17/11/2021 tarih ve E:2018/2239, K:2021/5424 sayılı kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması taraflarca karşılıklı olarak istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

Erzincan Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürlüğüne geçici kaydı yapılan davacının, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda ilişiğinin kesilmesine ilişkin 03/10/2017 tarihli işlem ile bu işlemin dayanağı Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim ve Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esaslar'ın 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ve "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile" ibarelerinin iptaline karar verilmesi ve Emniyet Teşkilat Kanunu'nun Ek 24. maddesinin 7. fıkrasında yer alan "bu merkezlerde eğitime alınacak öğrencilerde aranacak şartlar" ve "öğrenciliğin sona ermesi" ibarelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Sekizinci Dairesinin 17/11/2021 tarih ve E:2018/2239, K:2021/5424 sayılı kararıyla;

Davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi görülmemiş,

Dava konusu Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim ve Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esaslar'ın 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ve "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile" ibareleri yönünden;

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıyla kamu davası sonuçlanmadığından, halen sanık sıfatı taşıyan kişi hakkındaki yargılamanın da sonlandığının kabulüne olanak bulunmadığı,

Bir başka anlatımla; söz konusu karar hukuken varlık kazanamadığından hüküm ifade etmese de bu kararın beraat anlamına gelmediği, belirtilen süre içerisinde sanığın denendiği, denetim süresi sonunda beklenilen gibi davranması halinde, beraat kararının hüküm ve sonuçlarının doğacağı,

Polisin; toplumun asayişini, kişilerin, tasarruf emniyetini ve konut dokunulmazlığını korumak, halkın ırz, can ve malını muhafaza ve halkın istirahatini sağlamakla görevli ve genel bir emniyet görevlisi olması nedeniyle bu mesleğe girecek ve sürdürecek olanların da hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde güvenilir, onurlu, iyi ahlaklı ve disiplinli kişiler arasından seçilmeleri gerektiği,

Bu durumda, polislik mesleğinin yukarıda aktarılan özelliği gereği, bu mesleğe alınacaklarda diğer memurlardan farklı olarak bazı özel niteliklerin aranabileceği,

Her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesinleşmiş bir hüküm ifade etmese de polislik mesleğinin özellikleri dikkate alındığında dava konusu Esaslar'da yer alan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi" ve "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile" ibarelerinin yer alması üst hukuk normlarına uygun olup, söz konusu ibarede kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı,

Dava konusu bireysel işlem yönünden;

Davacı hakkında tesis edilen işlemin, Adli Sicil Kanunu'nun 10. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince davalı idareye verilmemesi ve idarece kullanılmaması gereken bir bilgiye, yani 18 yaşından küçükken işlediği suç nedeniyle hakkında verilen karara dayandığı ve 18 yaşından küçükken işlenen bir suçtan dolayı sürekli bir kamu görevini üstlenmekten yoksun bırakılamayacağı hususu dikkate alındığında, davalı idarece anılan Kanun hükmüne aykırı olarak ve Anayasa'nın 20. maddesinde yer alan özel hayata saygı hakkı ihlal edilmek suretiyle elde edilen arşiv kaydına dayanılarak tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle,
Düzenleyici işlemin dava konusu ibareleri yönünden davanın reddine, bireysel işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:

Davacı tarafından, dava konusu Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim ve Öğretimlerine İlişkin Usul ve Esaslar'ın 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin (1) ve(2) numaralı alt bentlerinde yer alan ibarelerin Anayasa'nın 38. maddesinde ifadesini bulan masumiyet karinesine ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 231. maddesine aykırı nitelik taşıdığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi sonunda sanığın herhangi bir suç işlememesi yani beklenildiği gibi davranması halinde beraat kararı ile aynı hukuki sonuçların doğuracağı açıkça kabul edilmesine rağmen, eşitlik ilkesine aykırı olacak bir değerlendirme ile dayanak ibarelerde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığı, 3201 sayılı Kanun'da meslekten çıkarma cezası için mahkumiyet kararının arandığı belirtilerek Daire kararının aleyhe olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

Davalı idareler tarafından, davacı hakkında yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda hakkında . Asliye Ceza Mahkemesinin . tarih ve E:. , K:. sayılı kararı ile "kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık" suçundan dolayı açılan davada 6 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırıldığı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin anlaşılması üzerine Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim Öğretimine ilişkin Usul ve Esaslar'a istinaden özel şartları taşımayan davacının Polis Meslek Eğitim Merkezinden ilişiğinin kesilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI:

Davalı idareler tarafından, davacının temyiz talebinde ileri sürdüğü hususların haksız ve dayanaktan yoksun olduğu, davacı hakkında tesis edilen işlemde mevzuata aykırı bir husus bulunmadığı belirtilerek temyiz talebinin reddedilmesi gerektiği savunulmaktadır.
Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ: 28/04/2020 tarih ve 31112 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 19/02/2020 tarih ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı kararıyla, 4045 sayılı Kanun'un 1. maddesinin ikinci fıkrasının iptaline karar verildiği hususu dikkate alındığında, işlemin dayanağı olan yasa kuralının Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle, anılan işlemin kanuni dayanaktan yoksun kaldığı ve işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddi ile dava konusu bireysel işlemin iptaline ilişkin Daire kararının anılan gerekçe ile onanması; davacının temyiz isteminin reddi ile dava konusu Esaslar'daki ibareler yönünden davanın reddine ilişkin Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarelerin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

09/03/2014 tarihinde "kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık, mala zarar vermek suçu"nu işlediği isnadına bağlı olarak 15/12/1997 doğumlu davacı hakkında, ... Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. Yargılama sonucunda; . Asliye Ceza Mahkemesinin (Çocuk Mahkemesi sıfatıyla) . tarih ve E:. , K:. sayılı kararı ile "kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık" suçundan dolayı davacının neticeten 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.

Daha sonra, 19. Dönem Polis Meslek Eğitim Merkezi sınavını kazanan ve 01/06/2017 tarihinde Erzincan Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürlüğüne geçici olarak kaydı yapılan davacı hakkında yaptırılan arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması sonucunda; hakkında yukarıda belirtilen suç nedeniyle 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının bulunduğu tespit edilmiştir.

Özel Harekat Birimlerinde İstihdam Edilmek Üzere Polis Meslek Eğitim Merkezlerine Alınacak Öğrencilerin Giriş Şartları ve Eğitim Öğretimine ilişkin Usul ve Esaslar'ın 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri ile 21. ve 30. maddeleri uyarınca; davacının durumu görüşülerek, anılan Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürlüğü yönetim kurulunca karar alınmış ve Polis Akademisi Başkanlığının 03/10/2017 tarihli oluru ile davacının okul ile ilişiği kesilmiştir.

Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Belirli kamu görevlerinde çalıştırılacak personel hakkında uygulanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının kanuni dayanağını dava konusu işlemlerin tesis edildiği tarih itibarıyla 4045 sayılı Kanun oluşturmaktadır. 4045 sayılı Kanun'da, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının; kamu kurum ve kuruluşlarında yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile bazı kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılacak kamu personeli hakkında yapılacağı düzenlenmiştir.

4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 1. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesinin 28/04/2020 tarih ve 31112 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 19/02/2020 tarih ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı kararı ile; "Anayasa'nın 13. maddesinde, "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." hükmüne yer verilerek temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğinin ifade edildiği; 20. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağının belirtildiği ve son fıkrasında da herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu kuralının yer aldığı; 129. maddesinin birinci fıkrasında, memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülüklerinin düzenlendiği; Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere "...adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin." kişisel veri olarak kabul edildiği; kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu, ancak bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken, Kanun'da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkanının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin yapılmadığı, bir başka ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğindeki bilgileri almakla yetkili olduklarının belirtildiği, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa'nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığından, kuralın Anayasa'nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu'' gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.

Benzer nitelikte bulunan ve 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (A) bendinin (8) numaralı alt bendinin iptali istemiyle açılan davada da yine Anayasa Mahkemesinin 24/07/2019 tarih ve E:2018/73; K:2019/65 sayılı kararıyla; "(...) Bu bağlamda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen veriler kişisel veri niteliğindedir. Kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kamu mercileri tarafından özel yaşamı ile ilgili sorular sorulması da dahil olmak üzere bir bireyin özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınması, kaydedilmesi ve kullanılması özel hayata saygı hakkına sınırlama niteliğindedir. Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir. Belirtilen hususlar gözetilerek kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından birtakım şartlar getirilmesi doğaldır. Bu şekilde aranan nitelikler kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir. Dolayısıyla kamu görevine atanmadan önce kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasını öngören kural kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak bu alanda düzenleme getiren kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir. Kuralda güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılması memurluğa alımlarda genel şartlar arasında sayılmasına karşın güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin kuralla sadece güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması Devlet memurluğuna alımlarda aranacak şartlar arasında sayılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda Devlet memurluğuna atanmada esas alınacak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa'nın 13., 20. ve 128. maddeleriyle bağdaşmadığından, kuralın Anayasa'nın 13., 20. ve 128. maddelerine aykırı olduğu'' gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.

Bu haliyle, dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla davacı hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının dayanağını 4045 sayılı Kanun oluşturmaktayken, 4045 sayılı Kanun'un 1. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesinin 28/04/2020 tarih ve 31112 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 19/02/2020 tarih ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı kararı ile iptal kararı verilmesi üzerine söz konusu iptal kararının gerekçeleri de dikkate alınarak 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu kabul edilmiş ve bu Kanun 17/04/2021 tarih ve 31457 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak, yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Aktarılan bu süreç itibarıyla Anayasa Mahkemesi kararlarının muhteviyatı, sonuç ve etkileri, geriye yürümesi ve söz konusu kararlardan önce yürürlükte olan Anayasa'ya aykırı kural döneminde tesis edilen işlemlere karşı açılan ve halen görülmekte olan davaların Anayasa Mahkemesi kararlarından ve bu kararlar uyarınca yapılan yeni yasal düzenlemelerden ne şekilde etkileneceği hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Anayasa'nın 153. maddesinin 3. fıkrasında, "Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, Resmi Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez"; 5. fıkrasında da, "İptal kararları geriye yürümez."; 6.fıkrasında ise, "Anayasa Mahkemesi Kararları Resmi Gazete'de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar." kuralları yer almaktadır.

Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da belirli hükümlerinin Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasa'ya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa'nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Aksine durum ise, Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki hükme aykırılık oluşturur.

Ayrıca, Anayasa'nın 152.maddesinin 3. fıkrasında "...Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır." kuralına yer verilmiştir. Bu hükmün getiriliş amacı ve ruhu Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, itiraz yoluna başvurulmasını isteyen kişi ya da kişiler tarafından açılan davaların yanı sıra, iptal edilen hüküm ya da hükümler esas alınarak hakkında uygulama yapılmış olan kişiler tarafından açılan ve görülmekte olan davalarda da dikkate alınmasını gerektirmektedir.

Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa'nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin açmış olduğu davalarda da; hak veya menfaat ihlaline neden olan kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde, iptal hükmünün uyuşmazlık yönünden değerlendirilmesi gerekeceği açık olup; bu durum Anayasanın 152. maddesinin 3. fıkrası hükmü ile Anayasanın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerinin bir gereği olduğundan, Anayasanın 153. maddesinin 5. fıkrasında yer alan iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesine aykırılık teşkil etmez.

Öte yandan, yargı kararları yalnızca hüküm fıkrası ile anlam ifade etmemekte olup, gerekçeleriyle bir bütün oluşturmaktadır. Gerekçenin bir nevi, mahkemece tespit edilen maddi olgular ile hüküm fıkrası arasında bir köprü olduğu söylenebilir. Bu anlamda iptal ya da yürütmenin durdurulması yolunda verilen kararların, gerekçesi ile birlikte dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekir. Zira, Anayasa'nın 141. maddesinin 3. fıkrasında da; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilmek suretiyle bu konuya verilen öneme dikkat çekilmiştir. Bu husus, Anayasa Mahkemesince hukuka aykırılığı saptanan yasal düzenlemeye dayanılarak tesis edilen idari işlemlerin hukuka uygunluk denetimi açısından da önem arz etmektedir.

Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda, Anayasa Mahkemesinin karar gerekçelerinin de, hüküm fıkrasıyla bir bütün oluşturmasından dolayı bağlayıcı olduğunun kabulü gerekir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de yerleşik içtihat haline gelen birçok kararında gerekçelerinin bağlayıcı olduğunu belirtmiştir (AYM 24/05/1988 tarih ve E:1988/11, K:1988/11 sayılı ve 27/10/2011 tarih ve E:2011/60, K:2011/147 sayılı vb. kararları).

Dava konusu uyuşmazlık özelinde; Anayasa Mahkemesinin "arşiv araştırması/güvenlik soruşturması"na ilişkin yukarıda sözü edilen iptal kararlarında, gerek 657 sayılı Kanun gerekse 4045 sayılı Kanun'daki kamu görevine alınmada öngörülen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönündeki iradenin hukuka aykırı olduğuna ilişkin bir gerekçe yer almamakta olup, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilecek personel hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının hiçbir şekilde yapılamayacağı değil; aksine, güvenlik soruşturması veya arşiv araştırmasına dair temel ilkelerin kanunda gösterilmesi, kişisel verilerin güvenliğine ve özel hayatın gizliliğine ilişkin güvenceleri sağlayan kuralların kanunda yer alması koşuluyla güvenlik soruşturmasının veya arşiv araştırmasının yapılabileceği ve elde edilen bilgilerin kamu görevine girmede dikkate alınabileceği sonucuna varılmıştır. Bu haliyle Anayasa Mahkemesi kararlarındaki gerekçe esasa yönelik değil şekle yönelik olup, kanun koyucu tarafından, şekle ilişkin bu gerekçeler dikkate alınmak suretiyle ve yasal düzenlemelerdeki eksiklikler giderilerek 7315 sayılı Kanun yürürlüğe konulmuştur.

4045 sayılı Kanun'da, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının; kamu kurum ve kuruluşlarında yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile bazı kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılacak kamu personeli hakkında yapılacağı düzenlenmiş; 7315 sayılı Kanun'un 5. maddesinde de; statüsü veya çalıştırma şekline bağlı olmaksızın, ilk defa veya yeniden memuriyete yahut kamu görevine atanacaklar hakkında arşiv araştırması yapılabileceği; kurum ve kuruluşlarda, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, jandarma, emniyet, sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ile, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışacak öğretmenler, üst kademe kamu yöneticileri, özel kanunları uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına tabi tutulan kişiler ile milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birim, proje, tesis, hizmetlerde statüsü veya çalıştırma şekline bağlı olmaksızın istihdam edilenler hakkında, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının birlikte yapılacağı belirtilmiştir.

Ayrıca 7315 sayılı Kanunla, Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmiş; kimler hakkında yapılacağı, araştırma konusu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağı, hangi mercilerce soruşturma ve araştırma yapılacağı, bu kapsamda Değerlendirme Komisyonunun oluşumu ve çalışma usul, esasları, kişisel veri güvenliği ile kişisel verilerin saklanma ve silinme süreleri düzenlenmiştir.

Bu itibarla, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarındaki gerekçe, şekle ilişkin olduğundan ve bu kararlardaki, kanuni düzeyde eksik düzenleme bulunduğu yolundaki gerekçeler dikkate alınmak suretiyle, kanun koyucu tarafından 7315 sayılı Kanunla yeni yasal düzenleme yapılarak bu konudaki eksiklikler giderildiğinden; kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması ve özel hayatın gizliliğinin korunması amacına yönelik anılan Kanun ile getirilen çerçeve de dikkate alınarak, uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekmektedir.

Kural olarak kanunların, aksi belirtilmedikçe yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren uygulanmaya başlanacağı ve bu tarihten sonra meydana gelen olaylara tatbik edileceği, ayrıca, hukuka uygunluk karinesinden yararlanan ve iptal edilmediği ya da yürürlükten kaldırılmadığı sürece, hukuk aleminde varlığını ve etkilerini devam ettiren idari işlemlerin hukuki denetiminin, tesis edildiği dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirileceği açık ise de; Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararında belirtilen eksikliklerin giderildiği, 7315 sayılı Kanun ile getirilen çerçeve kuralların, özel hayata saygı hakkına ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin ilkelere yönelik, kişilerin lehine olan ve kişilere güvence sağlayan kurallar olduğu, bu kuralların temel insan haklarının korunmasına yönelik olması sebebi ile anılan temel hakların korunması yönünden yargısal denetimde her zaman değerlendirilebileceği hususları dikkate alındığında; mülga 4045 sayılı Kanun döneminde tesis edilen ve somut uyuşmazlıkta olduğu gibi, henüz yargılaması devam eden işlemlerin, özel hayata saygı hakkı ve kişisel verilerin korunmasına yönelik ilkelere uygunluğunun denetimi yönünden, 7315 sayılı Kanun ile öngörülen esaslara göre değerlendirme yapılabileceği ve bu durumun kanunların geriye yürümezliği ilkesini ihlal edici nitelikte olmayacağı sonucuna varılmıştır. Açıklanan bu hususlar çerçevesinde somut uyuşmazlık ele alındığında;

Düzenleyici işlem yönünden;

Yukarıda bahsi geçen Anayasa Mahkemesi kararlarında yer alan, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkelerin kanunla belirlenmesi koşuluyla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılabileceği yolundaki gerekçeler doğrultusunda, kanun koyucu tarafından yeni yasal düzenlemelerin yapılarak yukarıda anılan hususlar çerçevesinde kişisel verilerin güvenliğine ve özel hayatın gizliliğinin korunmasına ilişkin temel ilkelerin ortaya konulduğu, bu sayede şekli eksikliğin giderildiği, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ile bunun temel ilkeleri kanuni düzeyde açıkça öngörülmüş olduğundan, Daire kararında dava konusu Esaslar yönünden yer verilen; "ibarelerinin yer alması üst hukuk normlarına uygun olup kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı" yolundaki gerekçeye ek olarak ibarelerde, adaylarda aranılacak şartlar arasında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu tespit edilecek olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kayıtlarının kullanımına imkan verilmesi yönüyle de hukuka aykırılık görülmemiş olup davacının temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar, kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Davacının Polis Meslek Eğitim Merkezinden ilişiğinin kesilmesine ilişkin bireysel işlem yönünden;

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;

"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması", sebeplerinden birinin varlığı halinde mümkündür.

Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Sekizinci Dairesi kararının, davacının Polis Meslek Eğitim Merkezinden ilişiğinin kesilmesine ilişkin bireysel işlemin iptaline ilişkin kısmı aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup davalı idareler tarafından temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,

2. Davanın kısmen reddine, kısmen iptale yönelik Danıştay Sekizinci Dairesinin 17/11/2021 tarih ve E:2018/2239, K:2021/5424 sayılı kararının düzenleyici işlemdeki ibarelere yönelik kısmının yukarıda yer verilen gerekçe ile ONANMASINA,

3. Dava konusu bireysel işlemin iptaline ilişkin kısmının ONANMASINA,

4. Kesin olarak, 10/10/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber