'İç karışıklık çıkarmak isteyenler vazgeçmedi'

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı Prof. Dr. Bağlı AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu: Gezi olaylarının büyümesindeki belli başlı sorumluların, kışkırtıcıların, bırakın yargılanmayı henüz tam anlamıyla müsadere edildiklerine dair kamu vicdanı asla rahat değildir

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Şubat 2020 11:10, Son Güncelleme : 24 Şubat 2020 11:15
'İç karışıklık çıkarmak isteyenler vazgeçmedi'

- Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ) Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı, beraat kararlarıyla yeniden gündeme gelen Gezi Parkı olaylarına ilişkin, "Gezi olaylarının büyümesindeki belli başlı sorumluların, kışkırtıcıların, bırakın yargılanmayı henüz tam anlamıyla müsadere edildiklerine dair kamu vicdanı asla rahat değildir" dedi. Bağlı, "İç karışıklık çıkarmak isteyenler hiç vazgeçmedi. Buldukları ilk kışkırtma fırsatında yeniden sahnede görebiliriz." ifadelerini kullandı.

AA muhabirine konuşan Bağlı, Gezi Parkı davasında tahliyesine karar verilen, ardından başka bir yargılama konusuyla tutuklanan Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'ya ilişkin sürecin, devletin, bazı dernek ve vakıf üyelerinin bu olayların arka planında olması muhtemel odakları anlama ve ortaya çıkarma çabası olarak okunabileceğini söyledi.

Kavala ve Gezi Parkı davasında yargılanan diğer isimlerin beraat etmelerini haksız bulanlar kadar tutuklanmalarını doğru bulmayanların da olduğunu ifade eden Bağlı, bu kadar önemli bir davada kamuoyunun yeterince aydınlatılmadığını, her bir taraf için çıkacak menfi veya müspet bir karar karşısında ikna edilmediğini gördüğünü söyledi.

Bağlı, "Gezi olaylarının büyümesindeki belli başlı sorumluların, kışkırtıcıların, bırakın yargılanmayı henüz tam anlamıyla müsadere edildiklerine dair kamu vicdanı asla rahat değildir. Ülkeye yaşatılan travmanın, telafisi imkansız can kayıplarının ve olayların sorumlularının bihakkın yargılanmış olduğu noktasında tatmin olmuş da değildir. Hiçbir karar ve tez bu ülkeye Gezi olayları döneminde yaşatılan kaosu ve yapılan terör faaliyetlerini masum gösteremez." diye konuştu.

Gezi Parkı davasıyla ilgili konuyu kişilerden bağımsız olarak anlamaya çalışmanın önemli olduğuna işaret eden Bağlı, şu değerlendirmede bulundu:

"Çok büyük paralarla finanse edilen kökü dışarıda ama görünürde yasal, insan hakları ve demokrasiye hizmet ettiğini iddia eden pek çok yapının bu coğrafyada faaliyet gösterdiğini görüyoruz. Ancak bütün bu yapıların Türkiye'de seçimlerle demokratik yollarla yönetimi devralmış, halkın yanındaki hiçbir yapının yanında olmadığını, bütün uluslararası güçleriyle, medyalarıyla, etki ajanlarıyla millet iradesinin karşısında olduklarını görüyoruz. Bunların kuzu postuna bürünmüş kurt olduklarını söylemem yanlış olmaz.

İç karışıklık çıkarmak isteyenler hiç vazgeçmedi. Buldukları ilk kışkırtma fırsatında yeniden sahnede görebiliriz. Burada önemli olan 'Bizim bu saldırılara neden bu kadar açık olduğumuz' sorusudur. 15 Temmuz darbesini halkın savuşturması elbette önemlidir lakin o savunmanın son hattıdır. İş o noktaya gelmeden tehlikeleri savuşturmamız gerektiğini düşünüyorum. Bizde maalesef şu anki muhalefet bu gibi milli konularda ülkesi ve devletinin yanında yer almak yerine iktidarın aleyhinde gördüğü bir durumda, memleket zararına olsa bile o safta yer alabiliyor. Gezi'de de böyle oldu ve muhalefet, bu kadar açık terör olayları karşısında tavır almak bir yana vandalizm için sokağa inenleri alnından öptü."

- "Yabancı medya kuruluşlarının Gezi Parkı'ndaki sıra dışı ilgisini hatırlayın"

Uluslararası faaliyet gösteren vakıf ve derneklerin Türkiye'deki uzantılarının, medyada etkili olan sanatçı, aktivist ve bazı iş adamlarının, muhalif olma iç güdüsüyle veya isteyerek Gezi Parkı gösterilerinin yıkıcı yönüne destek verdiğini dile getiren Bağlı, "Yabancı medya kuruluşlarının, Gezi Parkı'ndaki sıra dışı ilgisini hatırlayın. Olayları dünya gündeminden uzun süre indirmediler, abartılı ve manipülatif haberler yaptılar. Gezi olayı ile kıyaslamanız için söylüyorum, Fransa'daki sarı yelekliler hareketi yılını doldurmak üzere ama tek-tük haber dışında dünya medyasının konuyu ele aldığını gördünüz mü?" diye sordu.

Bağlı, sosyal medyanın organize biçimde kullanılmasının ve görüntülerin belli bir merkezden servis edilirmişçesine dolaşıma sokulmasının, bir üst akıl olduğu şüphesini doğurduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"2010'dan itibaren birdenbire hareketlenen toplumları, 'Arap Baharı' adıyla literatüre giren olayları, Ukrayna örneğini, 'Turuncu Devrim' adıyla sokaklara dökülenleri anımsayalım. Tüm bunlara baktığımızda bu hareketlenmelerin, aslında hiç de masum ve hayatın olağan akışına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Zira bu ayaklanmaların yaşandığı hemen her ülke ya iç savaşa sürüklendi ya toprak kaybetti ya da vatandaşlarının mülteci durumuna düşmesine neden oldu. Günümüzde Arap coğrafyası ve Ukrayna'nın geldiği nokta bu hareketlenmelerin onlara nelere mal olduğunu gösterdiği gibi, bizim de nasıl bir uçurumun eşiğinden döndüğümüzü göstermektedir. Sonuçlarına bakıldığında bu gibi olayların arkasında bir üst akıl aramak çok da mantıksız gelmiyor. Üstelik Gezi olayları sıcakken pek anlamadığımız ancak 15 Temmuz 2016'da yaşadığımız FETÖ darbe girişimi sonrası ortaya dökülen kanıtlar, aynı zamanda uluslararası bir casus şebekesi olduğu kanıtlanmış FETÖ'nün bu olaylardaki etkisini de göz ardı etmememiz gerektiğini ortaya koyuyor. Bence üst akıl dediğimiz muğlak yapının olağan şüphelisi, bizim yaşadığımız felaketlerdeki bir numaralı somut enstrümanı FETÖ'dür."

- "Kalkışma ve darbelerle hesaplaşmayı bir türlü başaramadık"

Gezi kalkışmasındaki terör eylemlerinin bir suç unsuru olmadığını hiçbir hukuk teorisinin iddia edemeyeceğini aktaran Bağlı, "İş makinesi ile Başbakanlık binasını yıkmaya gidenlerin çevreci göstericiler olduğunu nasıl düşünebiliriz? Taksim Platformu'nun aleni olarak yaptığı tehditlerin bir suç olmaması da mümkün değildir. Hatırlayınız, o dönemde arkasındaki terör örgütlerine güvenerek siyasi iradeye tehditler savuruyorlardı." diye konuştu.

Bağlı, Gezi olaylarında, AK Parti MKYK üyelerinin hepsine tehdit mektuplarının gönderildiğini anlatarak, şöyle devam etti:

"Ben de Gezi olaylarının yaşandığı dönemde AK Parti MKYK üyesiydim ve aynı tehdit mektuplarını ben de aldım. Gelen mektuplarda 'Sizi yargılamadan idam edeceğiz' diyenler, masum olabilir mi? Olay Gezi Parkı protestosundan çıkıp, seçilmiş hükümete muhtıra vermeye kadar vardırıldı ve ekonomik yatırımlar hedef alındı. Bu talepleri alt alta koyduğunuzda yabancı bir işgal gücünün oturup ne dayatacaksa adeta onları dile getirmiş olduklarını görürdünüz. Gezi olayları bastırılıp geriye dönüp baktığımızda yüzlerce kamu ve özel aracın yakıldığını, insanların hayatını kaybettiğini, yaralanmaların olduğunu, esnafın iş yerlerinin talan edildiğini, ülke itibarının büyük darbe aldığını gördük.

Şimdi tüm bunlar çevrecilik adına, iyi niyetle, memleket hayrı düşünülerek yapılmış olabilir mi? Tüm bunların bir cezai yaptırımı olmalıdır. Toplumun vicdanı da bunu kabul etmeyecektir. Öz eleştiri yapacak olursak, bizler hala kalkışma ve darbelerle hesaplaşmayı, bunların sorumlularını hukuk çerçevesinde cezalandırmayı bir türlü başaramadık. Hep vicdanlarda mahkum ettik. 12 Eylül'ün sorumluları bedel ödemedi, 28 Şubat'ın failleri bedel ödemedi, Gezi davasının hali ortada. Hukuki terimle örnek verecek olursak, adeta bir suçüstü davası olan FETÖ kalkışmasında dahi suçluların cezalandırılması noktasında yerli-yabancı odakların direncini, yargılamaları ifsat edişini görüyorsunuz."

- "Bize düşen, bu odaklar ülkemizden temizlenip atılana dek tetikte olmak"

Türkiye'de sivil siyasetin iktidar olmasından, toplum, millet ve ülke yararına politika üretmesinden hazzetmeyen bir güç odağı olduğunu söyleyen Bağlı, bu odağın kendini güçlü, toplumu zayıf hissettiği anda tekrar harekete geçebileceği görüşünü dile getirdi.

Prof. Dr. Bağlı, bu odağın millet iradesinin, kurucu aktör olmasına tahammül edemediğini belirterek, "Zaten şimdiye kadar gerçekleşen darbelerin de arka planında bu saikler vardır. Elbette dış güçler de bu seçkinci yapıyı kendi emelleri doğrultusunda kullanmıştır." şeklinde konuştu.

NEVÜ Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı, son günlerde tartışılan "Yeni darbe girişimi olacak mı?" sorularına ilişkin de şu değerlendirmede bulundu:

"Türkiye'nin darbeler tarihine bakıldığında genel olarak vitrinde laiklik, irtica korkusu, yaşam tarzı savunusu ve benzeri argümanlar bulunuyor. Vitrinin arka planında ise murat edilenin Türkiye'nin tam bağımsızlığını elde etmesini engellemek, hatta ABD çıkarları doğrultusunda yönlendirmek olduğunu görüyoruz. Kaynağını artık hepimizin bildiği darbe planlayıcıları 15 Temmuz'da, bir ülkede belki de ilk defa başarısız oldular. Nitekim Türkiye'nin bu direnişini örnek alan bazı başka halklar da Venezuela örneğinde olduğu gibi artık dış müdahalelere direnebiliyor. Bu başarısızlıklarını telafi edecek başka hamleler yapmak isteyeceklerinden kuşku yok ama bu kez nasıl bir direnişle karşılaşırlar işte bence o daha önemli. Yeni bir girişim olur mu? Bilmiyorum. Esasen artık bu ülkede bir daha hiç darbe olmayacakmış gibi önümüze bakmaya devam etmeli, çalışmalı, üretmeli, büyümeye devam etmeli ama darbe sanki yarın olacakmış gibi de hep tetikte ve hazırlıklı olmayı sürdürmeliyiz. Bize düşen, özetle, bu odaklar tamamen ülkemizden temizlenip atılana dek tetikte olmaktır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber