Tarımsal üretimimizin ana omurgası ne olmalı?

Tarımda mevcut kaynakların durumu bizi nasıl bir üretim modeline götürüyor? Topraklarımızın ne kadarı ideal tarım toprağı? Tarım uygulamalarında öncelikli gündem ne olmalı? Tarımsal yapılanma, bölgesel tarım unsurlarını ve ülkesel tarım dinamiklerini baz alarak yenilenebilir mi?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 29 Nisan 2020 04:18, Son Güncelleme : 29 Nisan 2020 04:19
Tarımsal üretimimizin ana omurgası ne olmalı?

Tarımsal üretim, kalite ve verim yönünden toprak, iklim, teknolojik imkanlar, sosyal, ekonomik, politik koşullar ve bilimsel veriler gibi çok sayıda farklı unsurun ortak etkisi sonucu ortaya çıkmaktadır.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de kaynakların sınırlılığı yaşamımızda her geçen gün daha fazla etkisini göstermektedir. İnsanlığın sahip olduğu toprak, su, çevre gibi yenilenemeyen, üretilip çoğaltılamayan kaynaklar, yanlış ve hoyratca kullanılmasından kaynaklanan nedenlerden dolayı hızla tükenmektedir.

Tarımsal üretimde mevcut tüm kaynakların doğru ve etkin yöntemlerle kullanılması sürdürülebilir tarımın olmazsa olmazıdır.

Özellikle tarımsal üretimde toprak ve su gibi kaynakların kullanımı tüm tarımsal çalışmaların ve planlamaların ana omurgası olmak zorundadır.

Tarım topraklarının verimlilik potansiyelleri açısından istenen seviyede olabilmesi için topraktaki organik madde içeriğinin % 3 ve üzerinde olması gerekmektedir. Ülkemiz topraklarının çoğunluğunda organik madde içeriği oldukça düşük olup %3-4 civarında organik madde ihtiva eden kısmının toplamı ancak %8 civarındadır. Bunun anlamıda, ülkemizde tarım yapılan toprakların çok büyük bir kısmı ideal tarım toprağı değildir. Yani dünyanın en mükemmel bitki çeşidini de yetiştirseniz, elde edeceğiniz ürün, toprağın bu durumdaki yapısı nedeniyle verimi sınırlı kalacaktır. Ayrıca sulu tarım yapılan alanlarımızda da ciddi kısıtlılık söz konusudur. Bu durum, mevcut kaynaklara göre tarımsal üretim modeli geliştirmemiz ve tarımımızı şartlara göre sık sık güncellememiz gerektiğini göstermektedir. Tabi mevcut kaynakları daha kötü duruma düşürmeden!

Tarımsal üretimimizde kaynaklar mı? Bitki Islah çalışmaları mı?

Tarımımızda bitki ıslah çalışmalarının artık tekrara düştüğü, "yeni bitki çeşidi" diyerek tescil edilen çeşitlerin büyük bir çoğunluğunun eskisinin güncellenmesinden öteye geçemediği, yeni bitki tescil istatistiklerinde ve değerlendirmelerinde görülmektedir. Bu şartlarda "yeni bitki çeşidi" demek yerine başka bir kavram bulmak daha gerçekçi olacaktır!

Her yıl tescil edilen bitki çeşitlerinin sayısına ve durumuna bakacak olursak Türkiye'de gerçek manada yeterince bitki ıslah çalışmalarının yürütülmediğine kanaat getirebiliriz. Sayısal olarak ıslah projelerinin fazlalığı bu gerçeği değiştirmez. Öyleyse skora yansımayan ıslah çalışmalarının büyük çoğunluğu abartıya kaçmaktadır.

İster bilinçli bir şekilde, isterse şartların dayatması ile olsun, her nasıl olursa olsun, işin mecburiyet veya bilinç kısmını ziraatçıların düşünme ve yorumlama yeteneğine bırakarak yeni dönem tarımında; toprak ve su kullanımı, bitki hastalıkları ve yeni uygulama tekniklerinin önemi, bu şartlarda, bitki ıslah çalışmalarının önüne geçecek gibi görünüyor.

Bitki ıslah çalışmalarının şu anki popüleritesinin abartılı olduğu, diğer tarımsal faaliyetler gibi normal halini alması gerektiği de bir gerçektir. Böylece bitki ıslahçısı olmanın en baba ziraatçi olarak algılanması sendromu da son bulmuş olacaktır. Çünkü en mükemmel yeni bir bitki çeşidi ıslah etseniz bile; uygun toprak, su ve iklim şartlarını (yetiştirme şartlarını) sağlayamazsanız, istediğiniz verimi alamazsınız. Kaldı ki tüm bitki çeşitlerinin üstüne çıkacak yeni bir bitki çeşidi ıslah edilmiyor artık. Dedik ya; yeni bitki tescilinde, habire tekrara düşüyoruz.

Kısacası geldiğimiz noktada tarımsal kaynakların kullanılması, şu haliyle bitki ıslah çalışmalarının önüne geçme zorunluluğunu doğurmuştur. Bazı etkin ziraatçılar bunun farkında olmasada gerçek budur. Balkide tarımsal üretimde sektör olarak patinaja düşmemizin ve Araştırma Enstitülerinin işlevsizleşmesinin en büyük sebeplerinden biride budur.

Tarımın öncelikle zihinsel ıslaha ve kurumsal kurguya ihtiyacı var!

Küresel tarımın, ezberci ve iz sürücüleri vasıtsıyla öteden beri bize yapmamızı telkin ettiği tarımsal anlayış ve yönlendirmelerle buraya kadar! Çiftçiyi ve kırsalı öteleyici anlayış bize göre değil! Bunu anladık umarım!

Yeni model tarımsal yapılanmada bölgesel tarım unsurları ve ülkesel tarım dinamikleri baz alınmalıdır. Kırsal ve çiftçilik endeksli tarım; uğraştırıcıdır, yorucudur, sürekli takip ve bağlantı ister ama sonuca götürücüdür.

Bu tür yapılanmalarda bitki üretim desenleri ve yetiştirme şartları birbirlerine yakın olan bölgeler birlikte düşünülmelidir.

Ziraat fakülteleri, İl müdürlükleri, yerel yönetimler, Araştırma Enstitüleri, çiftçiler, sivil toplum kuruluşları branşlarına göre etkin bir şekilde kendi bölgelerinin tarımı için bir araya getirilebilir. İl müdürlükleri tek başına ancak tarımın bürokratik işlerini takip edebilmektedir. Tarımsal üretime katkıları zayıftır.

Ankara merkezli tarımsal yapılanmanın havza bazlı üretimi yönetmesi ve bu konuda sağlıklı karar vermesi yeterli gelmemektedir. Havza bazlı üretimin başarılı olamamasının bir sebebide budur. Merkezi teşkilat ne kadar güçlü olursa olsun teknik ve tarımsal üretim manasında bölgesel teşkilatı güçlendirmeye yetmemektedir.

Ayrıca Tarım Bakanlığı tarladan ürünün çıkmasından sonra pazara arzedilmesi süreci ile ilgili ayağı zayıf ve bunu yönetecek, yönlendirecek birimileri yetersizdir. Bu konumda oluşan boşlukların getirdiği kontrolsüzlükten faydalanan fırsatçılar belkide tarımsal üretimin en büyük sorununu oluşturmaktadırlar. Ticaret Bakanlığı'da bu sürecin başlangıcında olmadığı için yerinde ve yetkin müdahalerede bulunamamaktadır. Bu haliyle bizzat üreten üretici malının değerini elde edememektedir. Bu durum, ya bölgesel tarım modeline geçerek veya Tarım ve Ticaret Bakanlığı'nın ortak bir kurum oluşturması ile belli oranda aşılabilir.

Tarımsal sivil toplum kuruluşlarının ağırlıklı mesaisini çiftçinin, üreticinin, kırsalın yanında geçirmesi gerekirken daha çok Bakanlığın bürokratlarına etki etme pozisyonunda geçirmeleri tarım sektörünün yapılanmasının çok boşluklu olmasından kaynaklanmaktadır.

Ülkemizin her karış toprağını ekelim! Eyvallah! Ama ülkemizin tüm kaynaklarını ve her karış toprağını doğru kullanalım, tarımsal kavramları ve yetkileri doğru kullanalım ve doğru uygulayalım, kurumları doğru kurgulayalım, doğru bitkileri doğru yere ve doğru bir şekilde ekelim, toprağı doğru sürelim, doğru gübreleyelim, doğru üretelim, çünkü mevcut toprak, su ve çevre gibi kaynaklar üretilemez! Ama korunabilir, yarınlara aktarılabilir!

M.Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber