İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

'Kamera kayıtlarındaki konuşmaları' deşifre eden memur suç işlemiş midir?

Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, başvurucunun bekleme salonunda bulunan kameralara takılan konuşmalarını dinleyen memurlar hakkında görevi kötüye kullandıkları gerekçesi ile yaptığı suç duyurusu hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara yapılan itirazı reddetti.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 23 Nisan 2021 00:02, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01
'Kamera kayıtlarındaki konuşmaları' deşifre eden memur suç işlemiş midir?

Başvurucu, Bodrum İlçe Emniyet Müdürlüğü Yalıkavak İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis olarak görev yaptığı dönemde, bekleme salonunda bulunan kameralar Kurum tarafından 8/6/2016 tarihinde incelenmiştir. İnceleme sonunda başvurucu ve çalışma arkadaşlarının kendi aralarında yaptıkları konuşma içeriklerine dayanılarak başvurucunun önce Bodrum İlçe Emniyet Müdürlüğüne sonra Marmaris İlçe Emniyet Müdürlüğüne ataması yapılmıştır.

Başvurucu ve bir kısım çalışma arkadaşının karakolun bekleme salonunda "Nizami nöbet tutuyorlar, manyak mısınız oğlum, iki kişi rapor alacak, ellerinde eleman kalmayacak, kendileri görev yapacak, al raporunu geç ..." şeklinde konuştukları, rapor alarak görevin aksaması için propaganda ve planlama yaptıkları, bu plan doğrultusunda hareket ederek başvurucunun on gün refakat izni aldığı ve görevi kötüye kullanma suçunun oluştuğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. İlgili hakkında görevi kötüye kullanma suçundan soruşturma yürütülmesine karar verilmiştir.

Başvurucu, söz konusu dinleme ve kayıt altına almanın hukuka aykırı olduğu iddiasıyla dinlemeyi yapan ve sonrasında bu kayıtları kullanan görevliler hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık), başvurucunun iddialarıyla ilgili ceza soruşturması başlatmış kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesine taşınan olayda Mahkeme "kabul edilemezlik kararı vermiştir:

... BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/20040)

Karar Tarihi:10/3/2021

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, aleni olmayan bir konuşmanın hukuka aykırı şekilde kayıt altına alınmasına yönelik şikayet hakkında etkili bir ceza soruşturması yapılmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/6/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Bodrum İlçe Emniyet Müdürlüğü Yalıkavak İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis olarak görev yaptığı dönemde, bekleme salonunda bulunan kameralar Kurum tarafından 8/6/2016 tarihinde incelenmiştir. İnceleme sonunda başvurucu ve çalışma arkadaşlarının kendi aralarında yaptıkları konuşma içeriklerine dayanılarak başvurucunun önce Bodrum İlçe Emniyet Müdürlüğüne sonra Marmaris İlçe Emniyet Müdürlüğüne ataması yapılmıştır.

9. Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının 11/7/2017 tarihli disiplin soruşturması raporunda 8/6/2016 tarihinde kameralardan elde edilen görüntü ve ses kayıtlarının çözümlemelerinin incelenmesi sonucunda; başvurucu ve bir kısım çalışma arkadaşının karakolun bekleme salonunda "Nizami nöbet tutuyorlar, manyak mısınız oğlum, iki kişi rapor alacak, ellerinde eleman kalmayacak, kendileri görev yapacak, al raporunu geç ..." şeklinde konuştukları, rapor alarak görevin aksaması için propaganda ve planlama yaptıkları, bu plan doğrultusunda hareket ederek başvurucunun on gün refakat izni aldığı ve görevi kötüye kullanma suçunun oluştuğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen bu rapor doğrultusunda başvurucu hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçundan soruşturma yürütülmesine karar verilmiştir.

10. Başvurucu, söz konusu dinleme ve kayıt altına almanın hukuka aykırı olduğu iddiasıyla dinlemeyi yapan ve sonrasında bu kayıtları kullanan görevliler hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Şikayet dilekçesinde başvurucu; bekleme salonuna konulan kameralarla ilgili personelin önceden bilgilendirilmediğini, personelin yemek yediği, dinlendiği ve aralarında sohbet ettikleri, özel konuşmaların yapıldığı alanı gözetleyecek şekilde ses kaydı ve kamera kaydı yapılmasının personelin özel hayatını ve çalışma hayatını izlemek amacına hizmet ettiğini, bu yöntemle elde edilen verilerin hukuka aykırı olduğunu ve delil olarak kullanılamayacağını, yapılan işlemlerde savcılık ya da mahkeme kararına dayanmadığını vurgulamıştır. Konuşmaların hukuka aykırı şekilde dinlenmesi ve kayda alınmasının özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğunu, kaydı yapan kaydı çözümleyen ve inceleyen polis memurları hakkında anılan suç ve görevi kötüye kullanma suçu yönünden dava açılarak cezalandırılmalarını, ayrıca kameraların nasıl ve neden yerleştirildiğinin araştırılmasını talep etmiştir.

11. Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık), başvurucunun iddialarıyla ilgili ceza soruşturması başlatmış ve başvurucu hakkında görevi kötüye kullanma suçu yönünden yürütülen soruşturma dosyasıyla birleştirmiştir. Başsavcılık, başvurucunun ifadesine başvurmuş ve iddialarla ilgili düzenlenen disiplin soruşturması raporunu celp etmiştir. Ayrıca Başsavcılık; Yalıkavak Polis Merkez Amirliği bekleme salonunda bulunan kamera ve ses kayıt cihazlarının kurulumunun hangi tarihte yapılıp faaliyete geçirildiği, faaliyete geçirilmesine hangi makamın talimat ya da izni olduğu hususlarını Bodrum İlçe Emniyet Müdürlüğünden sormuştur.

12. Bodrum İlçe Emniyet Müdürlüğünün 22/12/2017 tarihli cevabında; Yalıkavak Polis Merkez Amirliğinin 1/3/2013 tarihinde kurularak faaliyete geçtiği, Polis Merkezi Hizmet Binasında mevcut olan kameraların kurulumunun eski Yalıkavak Belediyesinin kendi imkanları doğrultusunda 2013 yılı Mart ayı içerisinde kurularak faaliyete geçirildiği belirtilmiştir. Ayrıca Yalıkavak Polis Merkez Hizmet Binasının içindeki birinci katta bulunan nezarethane, ifade alma ve müracaat salonunda (bekleme salonu) kamera kayıt ve ses kayıt cihazlarının faaliyette olduğu, binanın dış kısmında yani giriş ve arka kısımlarında sadece kamera sistemi takılı olduğu, ses kayıt cihazı olmadığı ifade edilmiştir. Bununla birlikte Emniyet Genel Müdürlüğünün 2/10/2013 tarihli ve 31311769-67019 sayılı yazısı ile kamera kayıtlarının tutulması yönündeki talimatının yurt genelinde bulunan tüm polis merkezlerini kapsayacak şekilde bildirilmesi üzerine Yalıkavak Polis Merkezine kamera takılarak faaliyete geçirildiği vurgulanmıştır.

13. Başsavcılık 30/1/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; 5237 sayılı Kanun'un 132. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenen haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun konusunun haberleşme araçları ve haberleşme içeriği olduğu hatırlatılarak belirli kişiler arasında yapılan konuşmaların bu kapsamda değerlendirilmeyeceği belirtilmiştir. Anılan Kanun'un 133. maddesinde düzenlenen kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun konusunun ise aleni olmayan konuşmalar olduğu ve suçun oluşması için dinleme veya kayıt altına alınmanın bir alet aracılığıyla olması gerektiği belirtilmiştir. Suçun manevi unsurunun gerçekleşmesi için ise mağdurun rızası dışında dinleme ve kayda almaya yönelik kastın varlığı mevcut olduğu vurgulandıktan sonra, dosya kapsamına göre suçun unsurlarının oluşmadığı değerlendirmesine yer verilmiştir. Aynı kararda başvurucu hakkındaki iddiaların disiplin suçu kapsamında olduğu belirtilerek görevi kötüye kullanma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı belirtilmiştir.

14. Karara karşı yapılan itiraz Bodrum Sulh Ceza Hakimliğinin 19/4/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda, Başsavcılık tarafından verilen kararın usule ve mevzuata uygun olduğu ifade edilmiştir.

15. Nihai karar 24/5/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu 13/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması" kenar başlıklı 133. maddesi şöyledir:

"Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur. "

18. 5237 sayılı Kanun'un "Özel hayatın gizliliğini ihlal" kenar başlıklı 134. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır"

19. 17/12/2004 tarihli 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:

"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2) Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."

20. 20/11/1982 tarihli 2577 saylı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İptal ve tam yargı davaları" kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:

"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 inci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 10/3/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu; bekleme salonu olarak kullanan salonda herhangi bir yasal dayanak olmadan, uyarı ve işaret levhası konulmadan ve kendisine bilgi verilmeden kamera sistemi kullanılarak ortam dinlemesi yapıldığını, kameralar üzerine 20/9/2016 tarihine kadar ses ve görüntü kaydı yapıldığına dair ibare konulmadığını iddia etmiştir. Bu yasa dışı usulle elde edilen bilgilere dayanılarak yargılama sonucu beklenilmeden psikolojik taciz amacıyla başka bir ilçeye atamasının yapıldığını ve disiplin cezası verildiğini, uzak bir ilçeye atamasının yapılması nedeniyle kendisinin ve eşinin ruhsal durumunun bozulduğunu, maddi ve manevi olarak yıprandığını belirtmiştir. Kanuna aykırı olarak elde edilen verilerin delil olarak kabul edilemeyeceğini, kameralı takip sisteminin kurulması ile İdare tarafından amaçlanan kamusal yarar arasında orantılılık bulunmadığını vurgulayan başvurucu, etkili bir soruşturma yapılmaması nedeniyle özel hayatın gizliliği ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

23. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir..."

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucun disiplin cezası ve atama işlemlerini dava ve bireysel başvuru konusu etmediği gözetilerek sadece başvurucunun yaptığı suç duyurusuna ilişkin yargı kararı çerçevesinde inceleme yapılmıştır. Bu bağlamda, başvurucunun şikayetlerinin özünü, özel hayatına ve bu kapsamdaki kişisel nitelikteki birtakım verilerine yönelik saldırılara karşı etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği iddiası oluşturmaktadır. Dolayısıyla başvurunun Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

25. Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Özel hayat, fiziksel ve ruhsal özerkliği de kapsamakta; bu hak bireyleri gerek kamusal makamların gerek özel hukuk kişilerinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğe yönelik saldırılarına karşı korumaktadır (Halime Sare Aysal [GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015, § 48). Bireyin sosyal ilişkileri ve aleni olmayacak şekilde yaptığı konuşmalar da özel hayatının birer parçasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla özel hayat kapsamında kabul edilebilecek değerlere karşı her türlü saldırı karşısında korunmayı talep etme hakkı da özel hayata saygı hakkının bir güvencesini teşkil etmektedir.

26. Devletin kişilerin özel hayata saygı haklarını koruma yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin öngörülen güvencelere aykırı şekilde bu hakka müdahale etmemelerini gerektirir.

27. Öte yandan devletin kişilerin özel hayata saygı haklarına keyfi olarak müdahale etmemenin yanında üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlü kılındığı, bu bağlamda pozitif yükümlülüklerinin de bulunduğu söylenebilir. Zira Anayasa'nın 12. maddesine göre herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu genel nitelikteki anayasal düzenleme ile bireylerin kişilik değerlerine yönelen ve zarar veren olumsuz tutum ve davranışlar dışlanmaktadır. Yine Anayasa'nın 5. maddesinde; bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması, maddi ve manevi varlıklarının geliştirilmesi için gerekli şartların hazırlanması devletin temel amaç ve görevlerinden biri olarak sayılmaktadır. Söz konusu düzenlemelerle temel hak ve hürriyetlerin korunması konusunda devlete birtakım pozitif yükümlülükler yüklendiği açıktır (Mustafa Vural, B. No: 2015/18609, 11/9/2019, § 33).

28. Dolayısıyla Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan hak kapsamında devletin -pozitif bir yükümlülük olarak- yetki alanında bulunan tüm bireylerin özel hayata saygı haklarını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Erol Kumcu, B. No: 2015/18988, 9/5/2019, § 33; Ali Çığır, B. No: 2015/19298, 8/5/2019, § 33).

29. Bu anlamda öncelikle devlet, uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünü yerine getirmelidir. Devletin özel hayatın bir parçası olan konuşma ve görüntülerin kayıt altına alınmasını önleyici tedbirler alması ve kayıt altına alınması halinde ise benzer durumların bir daha yaşanmaması için bunu yapanlara karşı caydırıcı yargısal tepki göstermesi gerekir. Bu yargısal tepkinin adli ceza biçiminde olması zorunlu değildir. Ancak bu tür müdahaleler için adli ceza öngörülmüş olması halinde buna dair soruşturmanın etkili bir biçimde işlemesini sağlamak devletin pozitif yükümlülükleri kapsamındadır.

30. Öte andan yargısal sistem kurma yükümlülüğünün ceza soruşturması/yargılaması yapılmasını gerekli kılması, failler hakkında mutlaka ceza davası açılmasını ya da onların cezalandırılmasını zorunlu hale getirmediği gibi başvuruculara üçüncü tarafları bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırılmalarını talep etme hakkı da vermemektedir. Zira burada kastedilen sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Ancak her durumda söz konusu yargısal sistemlerin etkili şekilde işletilmesi ve soruşturmalar ya da yargılamalar neticesinde yargısal makamlarca ulaşılan tüm sonuçların temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (Erol Kumcu, § 35; Ali Çığır, § 35).

31. Ek olarak ayrıca vurgulamak gerekir ki kişilerin cezai sorumluluğuna ilişkin hukuki sorunların incelenmesi, ceza soruşturması/kovuşturması sürecinin mahkümiyet kararı ile sonuçlanması, bu halde takdir edilecek cezanın miktar ve mahiyetinin belirlenmesi Anayasa Mahkemesinin görev alanı içinde olmayıp bu husus esasen derece mahkemelerinin takdirindedir (Erol Kumcu, § 36; Ali Çığır, § 36).

32. Somut olayda başvurucu, özel hayat alanında gerçekleştirdiği bir konuşmanın rızası dışında kayıt altına alındığını ileri sürmüş ve ismini verdiği kamu görevlilerinin cezalandırılması ve gerçeklerin ortaya çıkarılması amacıyla suç duyurusunda bulunmuştur. Olayın özellikleri dikkate alındığında -her ne kadar başvurucunun ismini verdiği şüpheliler olsa da- kamusal makamların devreye girmesi ve olayı tüm yönleriyle aydınlatması gerektiği değerlendirilmektedir. Başka bir anlatımla olayın meydana gelme şekli gözönüne alındığında devletin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün -somut olay özelinde- etkili bir ceza soruşturması yapılmasını gerekli kıldığı kanaatine varılmaktadır.

33. Bu durumda bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede dikkate alınacak husus; belirtilen çerçeve içinde yeterli usule ilişkin güvencelerin sunulduğu bir cezai takibatın yürütülüp yürütülmediğine, soruşturmanın bağımsız, özenli, süratli, etkili şekilde yapılıp yapılmadığına ve ulaşılan sonuçların temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanıp açıklanmadığına ilişkin olacaktır. Bu başlık altındaki değerlendirmeler ise yalnızca özel hayata saygı hakkının koruma alanında olan ve soruşturmaya konu edilen olaylar yönünden yapılacaktır.

34. Öncelikle somut başvuruya konu soruşturma sürecinde başvurucunun şikayeti üzerine Başsavcılık tarafından soruşturmaya derhal başlandığı ve bu kapsamda müştekinin ifadesinin alındığı, iddialarla ilgili disiplin soruşturma raporunun temin edildiği ve kameraların kurulma aşamasına ilişkin İdareyle yazışma yapılarak olayın aydınlatılmaya çalışıldığı görülmektedir. Ayrıca soruşturmanın açıklığını temin edecek ve başvurucunun meşru menfaatlerini koruyabilecek şekilde hareket edilerek ses kayıtlarının içerikleri de gözönüne alınarak bir değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır.

35. Başvurucunun şikayeti doğrultusunda Başsavcılık tarafından yapılan değerlendirme neticesinde; kameraların idare tarafından takıldığı ve şüphelilerin görevleri çerçevesinde kayıt işlemi yaparak inceleme yaptığı gözetilerek suçun unsurlarının oluşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

36. Başvuruya konu olan tüm bu süreç, olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak başvurucunun iddialarıyla ve soruşturma aşamasında dile getirdiği hususlarla birlikte değerlendirilmelidir. Olayda, müfettiş raporları ile kameraların konulma şekli ve amacının gözetildiği neticede verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararıyla şüphelilerin eylemlerinin suç oluşturup oluşturmadığı konusunda değerlendirmelerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca suç oluşturduğu ileri sürülen söz konusu eylemlerin kim tarafından, nasıl gerçekleştirildiği konusunda kamusal makamların ceza soruşturması yoluyla aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediğini söylemeye neden olacak belirsiz bir durum olmadığı gibi bunun aksine bir iddiada da bulunulmadığı görülmektedir. Neticede başvurucu tarafından gerçeklerin ortaya konulması talebiyle ileri sürülen iddialar konusunda kamusal makamlarca gerekli tatbikatın yürütüldüğü, ulaşılan sonucun ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklandığı, soruşturmanın etkili bir şekilde yapılmadığı tespitinde bulunmayı gerektiren bir nedenin ve keyfi bir tutumun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

37. Öte yandan başvurucunun kişilik haklarına saldırı mahiyetindeki söz konusu iddialarının ayrıca idare mahkemelerince değerlendirilebileceği, bu doğrultuda ilgili mevzuat kapsamında kişilik haklarına yönelen saldırıların sona erdirilmesi ve zararın tazmin edilmesi hususunda dava açılabileceği konusunda bir tereddüt yoktur. Dolayısıyla başvurucunun anılan yollara başvurarak iddialarını ileri sürebilmesi ve zararlarını tazmin edebilmesi de mümkündür.

38. Sonuç olarak etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün ceza soruşturması/yargılaması yapılmasını gerekli kılmasının sorumlular hakkında mutlaka ceza davası açılmasını ya da onların cezalandırılmasını zorunlu hale getirmediği konusunda ortaya konulan ilke gözönüne alındığında kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartların gerisinde kalınmadığı ve açık bir ihlalin bulunmadığı değerlendirildiğinden başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/3/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber