İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Geri dönüşüm 'ders' olsun: 'Lüzumsuz ise söndür' ile olmaz

Uzmanlar, sürdürülebilirlik anlayışının işletmeler ve bireyler için yaşam biçimi olması gerektiğini söylüyor. Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, "Enerji tasarrufu sadece 'lüzumsuz ise söndür' ile olmaz. Bu konuların ders programlarında ilkokuldan itibaren bilinmesini sağlamamız zorunluluk haline geldi" dedi

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 05 Ağustos 2021 07:20, Son Güncelleme : 05 Ağustos 2021 07:26
Geri dönüşüm 'ders' olsun: 'Lüzumsuz ise söndür' ile olmaz

Sürdürülebilirliğin son zamanların trend yaklaşımlarından birisi haline geldiğini belirten İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Dinç, milletlerarası kurum ve kuruluşların üst düzey yöneticilerinin konuşmalarını büyük oranda bu konuya ayırdıklarını söyledi.


Türkiye'nin uzun bir süredir sürdürülebilirlikle ilgili sorumluluk alan ekonomilerden biri olduğuna dikkat çeken Dinç, "Başta üniversiteler, yerel yönetimler, kamu kurumları ve sivil toplumun oluşturduğu farkındalık, işletmeler ve hane halkının aldığı sorumlulukla tutunma imkanı buldu. Sürdürülebilirliğin çıtayı yukarı taşıyan projesi ise Türkiye uhdesinde takip edilen Sıfır Atık Projesi'dir. Bunu bir kavram olarak değil, yaşam biçimi olarak tarif etmek durumundayız" dedi.

FARKINDALIĞI ARTIRALIM
Türkiye'nin Sıfır Atık Projesi'nin başarısına dikkat çeken Dinç, bu çalışmaların raporlanmasının küresel farkındalığı güçlendireceğini söyledi. Sıfır atık ve ar-ge çalışmalarının teknoparklarda ortak girişimlerle gerçekleştirilmesi gerektiğini dile getiren Dinç, şu tavsiyelerde bulundu: "Bu kaynakların verimli kullanılması anlamında da önemli bir teklif olarak görülebilir. İlk ve orta öğretim müfredatlarında sıfır atık konusuna alan açılmalı. Farkındalık geliştirmek ve sivil-sosyal talepler oluşmasını sağlamak işletmelerin de sorumluluk almasını zorunlu kılacak. Son olarak da, finans kurumları üzerinden sıfır atık çalışmalarının işletmeleri de motive edilebileceğini unutmamak gerekir. Sıfır atık ve sürdürülebilirlik hassasiyetinin kredi değerleme metodolojisi içine alınmasına dönük çok yapıcı teklifler ve sivil toplum çalışmaları olduğunu biliyoruz."


KAYNAKLARIMIZI İSRAF ETMEYELİM
Su kullanımındaki israfın dünya üzerinde büyük bir yük oluşturduğunu anlatan Dinç, şu değerlendirmelerde bulundu: "Tarımsal sulamada mesela yüzde 35 kayıpla salınım yapılabiliyor. Yağmur kaynakları şehirlerin sıfır atığa uyumsuz planlanması nedeniyle atık sulara karışıyor. İsraf ettiğimiz değerlerin kısa zaman sonra büyük lüksler olacağını anlamamız gerekiyor. Bugün alacağımız sorumluluk artık sadece gelecek nesilleri değil, bizleri de ilgilendiriyor. Bir patatesi ele alalım; bir patatesin hasat edilmesi için dünya onlarca binyıl boyunca vitaminler, mineraller, proteinler, çeşitli nitrojenler vesaire üretmeli, bitki bunlarla beslenmeli, çiftçi ekimi, dikimi, sulamayı yapmalı, hasadın gerçekleşmesinden pazara gelmesine kadar bir sürü emek sarf edilmeli ki ancak böyle önünüze yemek olarak gelebilsin. Daha pişirmek için ihtiyaç duyulan dünya kaynaklarını bir tarafa bırakalım. Güneşin, yağmurun, rüzgarın performansını da bir tarafa bırakalım, çiftçinin kullandığı tarım aletlerinin kaynağı olan metallerin elde edilmesi için dünyanın ve evrenin on binlerce yıl performans üretmesi gerekiyor."


GERİ DÖNÜŞÜM BİLİNCİ OLUŞMALI
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, çevreye iyi bakmanın yolunun öncelikle lüzumsuz alışverişi terk etme bilincine ulaşmaktan geçtiğini belirterek, sonrasında ise geri dönüşüm ve atık konusunda duyarlılığına sahip olmanın önemini vurguladı. Geri dönüşümün tamamının çevre ile doğrudan ilgili olduğunu anlatan Şahin, şu önerilerde bulundu: "Atıklarımız ne kadar fazla ise o kadar kirlenen bir çevre var demektir. Çocuklarımızın geleceği için, onlara yaşanabilir bir dünya bırakmak için buna dikkat etmeye mecburuz. Bu anlamda belediyelere ve sivil toplum örgütlerine bir görev düşüyor. Geri dönüşüm poşeti kullanımını artırmak lazım. Bazı noktalara konan geri dönüşüm kutularının sayısını artırmak, her eve poşet dağıtımı yapmak geleceğimiz için önemli bir yatırım. Atıkları geri kazanmak artık bir ticaret haline geldi. Bu işlerin cazip hale getirilmesi ve teşvik edilmesi hükümetin öncelikleri arasında olmalı. Yeni bir istihdam alanı ve çevreyi koruma kalkanı oluşturmuş oluruz."

OKULLARDA DERS OLARAK VERİLMELİ
Şahin, bir ton cam atık biriktirip geri dönüşüme kazandırdığımız zaman 100 litre petrol tasarruf edildiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu: "Enerji tasarrufu sadece 'lüzumsuz ise söndür' ile olmaz. Temiz bir hava solumak istiyorsak, kullandığımız kağıt atıklarını geri dönüşüme kazandırmalıyız. Bu sayede, hava kirliliğini yüzde 80, su kirliliğini yüzde 35, su tüketimini yüzde 45 azaltabiliriz. 1 ton atık kağıt 8 ağacın kesilmesini önlüyor. Tüketicilerimiz kullandıkları sıvı yağları asla lavaboya dökmesinler. Bunun çevreye, sağlığımıza ve ekonomiye zararını artık her tüketici bilmelidir. Bu konuların ders programlarına dahil edilip ilkokuldan itibaren bilinmesini sağlamamız bir zorunluluk haline gelmiştir. Evinde geri dönüşüm poşeti bulundurmadığında huzursuz olan bilinçli tüketicilerimiz, hem çevreye, hem sağlığa, hem ekonomiye katkı sağladığını bilmekte ve ayrıcalıklı bir vatandaş haline gelmektedir."
Kaynaklarımızı doğru kullanalım
Barajlardaki doluluk oranı her yaz sezonunda gündeme gelse de kaynaklarımızın bilinçsiz bir şekilde tüketilmesi ülkemizi su sıkıntısıyla baş başa bırakabilir. Tüm dünyayı etkisi altına alan küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı farkındalık oluşturarak, tasarruf bilincinin yayılması gerekiyor. Her bireyin bireysel olarak uygulayacağı su tasarrufu ile kaynaklarımızın ve geleceğimizin korunmasına katkı sağlayacak.

SU STRESİ YAŞAYAN BİR ÜLKEYİZ
Yaz mevsimi ile beraber sıcaklıkların artmasıyla her zaman olduğu gibi bu yılda barajlardaki doluluk oranı yine gündeme gelecek. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Çevre Mühendisi Ufuk Dinç, Türkiye'de yıllık kullanılabilir tatlı su kaynağının miktarının 112 milyar metreküp olduğunu belirterek, "Tüketimlerimizdeki açık ara en büyük oran sulamada kullanılıyor. Bu nedenle kurumsal tedbirlerin odağına verimli sulama tekniklerinin yaygınlaştırılması ve çiftçilerin bu konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Uygulama su tasarrufu sağlanmasının yanısıra toprak erozyonunun önlenmesine ve zirai ürün kalitesinin artmasına da yardımcı olacaktır. Kişi başına düşen yaklaşık bin 400 metreküp su miktarı ile 'su stresi' yaşayan ülkeler kategorisindeyiz" diye uyarıyor.

KÜRESEL ISINMA TEHDİDİ
Dinç, TÜİK verilerine göre 2030 yılında nüfusumuzun 90 milyon olacağını ve su tüketiminin de tahmini 112 milyar metreküp olması beklendiğini aktararak, şöyle devam etti: "Bu senaryoda kişi başına düşen yıllık su miktarı bin 244 metreküp olacaktır. Bu değerin 1000 metreküpün altına düşmesi durumunda 'su kıtlığı çeken' ülkeler kategorisine girmiş olacağız. Sadece 9 sene içerisinde su kıtlığı sınırına biraz daha yaklaşması öngörülen ülkemiz için, bilimin ışığında durumun ne kadar kritik ve önem arz eder olduğu görülmektedir. Sanayi devriminden bu yana kümülatif olarak artan sera gazlarının etkisi ile artık daha sık duymaya başladığımız bir olgu olan 'küresel ısınma ve iklim değişikliği' insanoğlunun geleceğini tehdit ediyor. Tasarruf bilincini geliştirmede kamunun vereceği teşvikler ile motivasyonun arıtılması da etkili bir seçenek olarak önümüzde duruyor."

ÇEVREYE YATIRIM GELECEĞE YATIRIMDIR
Ufuk Dinç, yapılacak tasarruflar dışında suyumuzu korumak için şu önerilerde bulunuyor: "Atık suların endüstriyel tesis ve sulama için geri kazanımı, terfi hatlarındaki kaçak oranlarının düşürülmesi, su havzalarının harici kirleticilerden korunumu, vahşi tarımsal sulamanın terk edilmesi gibi tedbirlerin yaygınlaştırılması elzemdir. Ülkemizde çevre yatırımlarında 2000'li yıllarda atılım yaşandığı ve yatırımların arttığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu yatırımların artarak devamı gerekmektedir. Sürdürülebilirlik ve kaynakların verimli kullanımı global bir sorundur."

Mesude Demirhan

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber