Yargıtay Başkanı Kaynak, Adli Yıl açılış töreninde konuştu

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 06 Eylül 2011 13:11, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, teröre karşı mücadelenin, bir hukuk devleti olan Türkiye'nin de en doğal ve meşru hakkı olduğunu ifade ederek, ''Devletimiz, hukuk kurallarından vazgeçmeden terörle mücadeleyi sürdürmektedir ve sürdürecektir'' dedi.

Adli Yıl'ın açılışı dolayısıyla Ankara Ticaret Odası Kongre Salonu'nda tören düzenlendi.

Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay üyeleri, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri ile çok sayıda davetli katıldı.

-Yaşama hakkı ve terör-

Kaynak, şöyle konuştu:

''Gerek ülkemizde, gerek dünyada süren terör, insan hakları ve özellikle yaşam hakkı için tehdit oluşturmaktadır. Terör, bir insanlık suçudur. Teröre karşı tüm devletlerin birlikte mücadele etmeleri bir zorunluluktur. Terörle mücadelede bütün devletlere görev düşmektedir.

Yaşama hakkı, temel vazgeçilmez insan hakkıdır. Hukuk devleti, kişilerin hak ve özgürlüklerini korumakla yükümlü olduğundan kişilerin yaşama hakkına doğrudan müdahale oluşturan teröre karşı devlet, bireyleri korumak zorundadır. Teröre karşı mücadele, bir hukuk devleti olan ülkemizin de en doğal ve meşru hakkıdır. Devletimiz, hukuk kurallarından vazgeçmeden terörle mücadeleyi sürdürmektedir ve sürdürecektir.''

-AİHM kararları nedeniyle 25 milyon avro tazminat-

Kaynak, Türkiye'nin geçen yıl, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında aleyhine en çok ihlal kararı verilen ülkelerden olduğunu bildirdi. Kaynak, 2010 yılında Türkiye'nin AİHM tarafından verilen ihlal kararları nedeniyle 25 milyon Avro civarında tazminat ödediğini belirtti.

-İletişimin denetlenmesi-

Kaynak, şunları söyledi:

''Gizli soruşturma tedbirleri olarak adlandırılan, iletişimin denetlenmesi, gizli görevli kullanma ve teknik izlemenin ise ancak suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphenin bulunduğu, fakat başka şekilde delil elde etme imkanı bulunmayan hallerde son çare olarak başvurulması gereken koruma tedbirleridir.

Koruma tedbirlerinin sonuçları itibarıyla en ağırı tutuklamadır; suçluluğu ve soruşturma veya kovuşturmanın selametini tehlikeye sokacağı hususunda kuvvetli şüphe bulunan şüpheli veya sanığın geçici olarak hürriyetinden mahrum edilmesi ve hakkında kesin hüküm verilmeden tutukevine konulması anlamına gelir.

Tutuklama kararı verilebilmesi için; tüm koruma tedbirleri bakımından ortak koşul olan 'ölçülülük' yanında, kişinin suçu işlediğine ilişkin somut olgulara dayanan kuvvetli şüphe ile tutuklama nedenlerinden birisinin de bulunmasına gerek vardır.''

-Tutuklama nedenleri-

Kaynak, Ceza Muhakemesi Kanununun 100. maddesinin 2. fıkrasında tutuklama nedenlerinin sayıldığını, aynı maddede, ''şüpheli veya sanığın katalog halinde sayılan bazı suçları işlediklerine ya da teşebbüs ettiklerine ilişkin kuvvetli şüphenin bulunması halinde, 2. fıkradaki durumlardan hiç birisi bulunmasa bile tutuklama nedeninin varsayılacağı ve kişilerin tutuklanabileceğinin'' düzenlendiğini anımsattı.

-Gerektiği halde koruma tedbirlerini uygulamamak-

Koruma tedbirlerine başvurmanın gerekli olup olmadığını takdir etme yetkisinin soruşturma ve kovuşturma makamlarına ait olduğuna işaret eden Kaynak, şöyle devam etti:

''Soruşturma ve kovuşturma sırasında gerekmediği halde koruma tedbirlerine başvurmak insan hak ve özgürlüklerinin ihlali bakımından ne kadar yanlış ise gerektiği halde bu tedbirleri uygulamamak da soruşturma ve kovuşturmanın selameti açısından sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Nitekim bu konudaki kararlara karşı Ceza Muhakemesi Kanununun sistematiği içerisinde yasa yollarına başvurmak mümkündür.''

Türkiye'deki tutuklu sayısının başka ülkelerle kıyaslandığında hükümlü sayısına göre daha fazla olmasının nedeninin, tutuklama müessesesinin hatalı uygulamasından çok iş yoğunluğu ve benzeri sebeplerle davaların makul sürede bitirilememesi olduğuna işaret eden Kaynak, şunları kaydetti:

''Yargının iş yüküne, fiziksel imkan ve personel yetersizliğine bağlı olarak gelişen yavaş işlemesi sorunu göz önünde tutulmadan salt tutuklama sürelerinden yola çıkılarak uzun tutukluluk sorununa çözüm aramak, bugünden öngörülemeyen sakıncalı başka sonuçlara sebebiyet verebilecektir. Nitekim kanundaki süre sınırlaması sebebiyle bazı Ceza Dairelerimizce gerçekleştirilen tahliyeler nedeniyle Yargıtaya yöneltilen haksız eleştiriler hafızalardadır.''

Durum iç açıcı değil

Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, Yargıtayda bir yılda bakılan iş miktarının, nüfusu Türkiye'den daha fazla olan Almanya Yüksek Mahkemesinde bakılan iş miktarının 173 katı olduğunu bildirerek ''Görüldüğü gibi durum hiç de iç açıcı değildir" dedi.

Adli yıl açılış töreninde konuşan Nazım Kaynak, yeni Anayasa çalışmalarına da değindi.

Kaynak, yapılacak yeni anayasanın, toplumun beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayan, demokratik standartlara uygun, temel hak ve özgürlükleri koruyan, çoğulcu, uzlaştırıcı, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkesini önde tutan bir anlayışla hazırlanması gerektiğini vurguladı.

Yeni anayasanın, toplumun bütün kesimlerinin görüşleri doğrultusunda, geniş, katılımcı bir anlayışla hazırlanması ve toplumun değerlerine aykırılık teşkil etmesi gerektiğini söyleyen Kaynak, yeni anayasa yapılırken ''evrensel hukuk'' ve ''evrensel demokrasi'' ilkelerinin de göz ardı edilmemesini istedi.

Kaynak, yargıyı ilgilendiren değişiklikler yapılırken, yüksek mahkemelerin, ilk derece mahkemelerinin, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun, barolarla üniversitelerin görüşlerine de başvurulmasının gerekli olduğunu ifade etti.

-Bireysel başvuru hakkı uyarısı-

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmasıyla ilgili de konuşan Kaynak, bu hakkın tanınmasıyla ilgili kanunun gerekçesinin, bireysel başvurunun temel amacının, Türkiye aleyhine AİHM'ne yapılan başvuruları azaltmak olduğunu hatırlattı.

Bu amaca ulaşılabilmesi için bireysel başvurunun AİHM'ce ''etkili bir başvuru yolu'' olarak kabul görmesi gerektiğine işaret eden Kaynak, şöyle devam etti:

''Anılan mahkemenin yaklaşımı ise ülkemizdeki uygulamaya bakarak bu niteliği belirlemek şeklindedir. Bu bağlamda, 23 Eylül 2012 tarihinde uygulamaya başlandığında, ilk anda ve yılda ne kadar başvuru olabileceğini tahmin etmek zor olmakla birlikte, toplumumuzdaki dava açma ve tanınan tüm yasal yolları tüketme eğilimi de gözetildiğinde, bu sayının yüz binleri bulması durumunda böyle bir iş yüküyle nasıl baş edilebileceği, üzerinde durulması gereken çok önemli bir husustur. Özellikle yaşanabilecek olası gecikmeler, bireysel başvuru yolunu AİHM'de ileri sürülebilecek ayrı bir ihlal nedeni haline getirmemelidir.''

-''Durum hiç de iç açıcı değil''-

Yargıtayda bir yılda bakılan iş miktarının, nüfusu Türkiye'den daha fazla olan Almanya Yüksek Mahkemesinde bakılan iş miktarının 173 katı olduğunu bildiren Kaynak, ''Görüldüğü gibi durum hiç de iç açıcı değildir. Örtülebilir, saklanabilir olmaktan uzaktır. Bu sorunun sonuçları tüm ülkede yaşanmaktadır'' diye konuştu.

-Kılıçdaroğlu -

Öte yandan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adli Yıl açılış töreninde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar'ın yaptığı konuşmayı beğendiğini, Coşar'ın yargının sorunlarına değindiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, Ankara Ticaret Odası Kongre Merkezi'nde düzenlenen törenden ayrılırken gazetecilerin ''Yasa dışı dinlemelere ilişkin elinizdeki bilgi ve belgeleri açıklamayı düşünüyor musunuz?'' sorusu üzerine, ''Sayın Ahsen Coşar'ın konuşması güzeldi. Yargıdaki sorunları dile getirdi. Kendisine teşekkür ediyorum'' dedi.

Bu arada CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının saat 12.30'da Parti Genel Merkezi'nde, Kılıçdaroğlu başkanlığında toplanacağı bildirildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber