Davutoğlu: Ekonomi ya sıçrama yapacak ya da patinaj

1 Kasım seçimlerine giderken yeniden siyasi istikrarı sağlamak istediklerini kaydeden Başbakan Davutoğlu, 12 yılda birincil nesil reformların yapıldığını, sıranın niteliksel dönüşüme geldiğini söyledi. Davutoğlu "Ya bu sıçramayı yapacağız ya da patinaj yapacağız" dedi.

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 24 Ekim 2015 07:48, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Davutoğlu: Ekonomi ya sıçrama yapacak ya da patinaj

Yener Yalçın

Türkiye 1 Kasım'da yapılacak seçimlere kilitlendi. Özellikle ekonominin aktörleri seçim sonuçlarını merakla bekliyor. 1 Kasım seçimlerinden sonra 13 yıldır siyasi istikrarla birlikte sağlanan ekonomik istikrar devam mı edecek yoksa istikrarsız bir döneme mi girilecek? Yurt dışında krizin devam ettiği, volatilitenin arttığı bir dönemde 'istikrarın' önemi daha da artıyor. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu da "1 Kasım seçimlerine giderken yeniden siyasi istikrarı sağlamak istiyoruz. Sürekliliğin olmadığı yerde ekonomik iyileşmenin olmasını beklemek yersiz" dedi. Seçime sayılı günler kala günde 2-3 şehirde kitlerere seslenen Başbakan Davutoğlu, cuma günü Şanlıurfa mitinginin ardından gazetelerin ekonomi müdürlerini kabul ederek, güncel gelişmelerle ilgili detaylı bilgi verdi. Düzenlenen sohbet toplantısına Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Faruk Çelik de iştirak etti. Sohbette ekonomik anlamda oldukça geniş ve kapsamlı bir sunum yapan Davutoğlu "Siyasi bir perspektif olmadan ekonomiyi rayına oturtmak mümkün değil. Siyasi bir duruşu olmayanın ekonomik felsefesi veya düşüncesinin bir karşılığı yoktur. Buna mukabil ekonomik altyapısı olmayan hiçbir siyasetin kalıcı olması mümkün değil" dedi.

HİÇ KİMSE MERAK ETMESİN

Başbakan Davutoğlu, siyasi istikrarda olumsuz bir gelişme olmaması durumunda hiç kimsenin merak etmemesi gerektiğini belirterek, "Siyasi istikrarda süreklilik içinde bir çizgi devamı söz konusu olursa bizim yakın dönemli volatilitelere, dalgalanmalara dayanıklılığımız çok yüksek bundan şüphe olmasın" dedi. Sıranın var olan yapıdan bir başka düzeye sıçramaya geldiğine dikkat çeken Davutoğlu, şunları söyledi: "Nedir o bizim 12-13 yıl içinde yaptığımız şey aynı ekonomik çerçeveyi, yapıyı atıl kapasiteyi sonuna kadar kullanarak geliştirmek oldu. Birinci nesil reformlarla bunu sağladık. Birinci nesil reformlar; demokratikleşme, hukuk reformları vesair ve bunun yanında ekonomik reformlar, şirket kurmanın kolaylaşması ve birçok reformlar. Şimdi bu atıl kapasitenin limitlerini zorladığımız için hani orta gelir tuzağı denilen zaten şeyde bu geliştiriyorsunuz, bir yere geliyorsunuz limiti zorluyorsunuz, orada bir paradigma sıçraması yapmanız lazım şimdi buradayız ya bu sıçramayı yapacağız ya da patinaj yapmaya başlayacağız. Bu sıçramayı yapmamız için de bizim önümüzü üç sene, beş sene, on sene görebilmemiz lazım. Niye bizim 2023 hedeflerimiz var."

2023 HEDEFLERİ İÇİN ÖNEMLİ

"Dolayısıyla, şimdi bizim 2023 hedeflerinin bu bağlamda gerçekleşmesi önemli" diyen Davutoğlu "İkinci nesil reformlardan kast ettiğimiz, niteliksel dönüşüm. Niceliksel artış değil, niteliksel dönüşüm" diyerek, konuyu şöyle örnekledi: "Mesela bunun da ana stratejik alanı neresi, bir: Eğitim. İnsansa kaynağın iyi eğiteceksin. Şimdi biz iktidara geldiğimiz 2002 yılında eğitim birinci kalem değildi. Biz şu anda 106.5 milyar lira ile 2002'deki toplam bütçeye yakın, eğitime veriyoruz. Yine niteliksel dönüşüm ne demek: Ulaşımdan lojistiğe geçmek demek. Yani mesela, tek katlı bölünmüş yol yapmak niceliksel bir artış sağlar. Ama o kuşak üzerinde lojistik merkezler kurmanız artık taşımacılıktan lojistiğe geçtiğinizi ve başka bir sınıfa yöneldiğinizi gösterir. Eskiden bizde bu imkanlar olmadığı için, Türk coğrafyası tırların geçtiği bir coğrafya. Transit. Ama şimdi, üretilen malların lojistik merkezlerde toplanıp piyasalara arz edildiği bir büyük hub olmak durumundasınız. Peki niceliksel dönüşüm ne demek başka? Sadece havayolunu kullanan insan sayısının artması değil. Dünya ölçeğinde havayolu ulaşımının, Türkiye üzerinden yapılıyor olması."

Genç istihdam edilmezse DAEŞ'a da PKK'ya da gider

Başbakan Davutoğlu, seçim beyannamesini açıklarken gençlere yönelik verdikleri taahhütleri de hatırlatarak, kendi işini kurmak isteyen gençler ve çiftçi gençlere karşılıksız kredi verileceğini, bunun sosyo-ekonomik bir tedbir olduğunu kaydetti. Davutoğlu "Diyoruz ki işverene; sen eğer genç bir işçiyi alırsan ve ona bir sene işbaşı eğitimi verecek şekilde istihdam edersen biz senin bir senelik maaşını karşılıyoruz, senin hiçbir şeyin olmayacak. Şimdi bunların bütçeye hiçbir yükü yok. Daha doğrusu şu: Eğer o gençlere biz istihdam sağlarsak, o gençlerin boş gezmesinden doğacak yükü, sosyal maliyetleri göğüslemek durumundayız. G20'de de bu konu en büyük problem. Bizim de en büyük problemimiz. Genç istihdamı bakın istihdam demiyorum, genç istihdamı. Genç istihdam edilemezse; DAEŞ'e de gider, PKK'ya da gider, ona da gider, buna da gider. Genç istihdamı bizim ana meselemizdir."

3 partili hükümette TANAP gibi projeler gerçekleşir miydi?

Başbakan Ahmet Davutoğlu, istikrar ve tek parti hükümetinin önemini şu örnekle anlattı: "Bakanlıklar arası koordinasyon yapabiliyorsunuz. Sonra da Bakanlar Kurulu'na, Başbakanımıza, o zaman Cumhurbaşkanıydı Başbakan ona arz ediyoruz. Diyelim ki; Enerji Bakanlığı bir Bakanlıkta bir partide. Dışişleri Bakanlığı bir başka partide olsaydı, 99'da olduğu gibi. Hani, Enerji Bakanlığı ANAP'taydı, Dışişleri Bakanlığı DSP'deydi. İsmail Cem. Acaba biz TANAP'ı kolay gerçekleştirebilir miydik? Eğer 3 tane parti başkanından icazet alıyor olsa idik, o zaman öyleydi 3 parti genel başkanı toplanırlardı, Bakanlar Kurulu yerine onlar karar verirdi. Hangi pazarlıklara kurban giderdi bu projeler?"

FAZLA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Gümrahlaşınca dallarımızı kesmeye kalkıyorlar

Başbakan Ahmet Davutoğlu, belli çevrelerin Türkiye ile ilgili olumsuz algı oluşturma çabalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: "Türkiye öyle bir ağaç ki; kurumaya başladığında dibine biraz su verirler, dalları gümrahlaştığında dallarını keserler. Yani biz kurumaya başlamıştık 2001'de, işte 23 milyar dolarlık bir su verdiler. 13 yıldır gümrahlaşmaya başladık, dallarımızı kesmeye kalkıyorlar arkadaşlar. Çünkü başka işlerle ilgilenmeye başladık onları rahatsız eden." Davutoğlu "Biz statükoyu korumuyoruz, statükoyu zorluyoruz. Onun için rahatsız ediyoruz. Zorlamasak da bu işler olmayacak. Kendimize bir alan açıyorsunuz. O zaman bu 'Türkler fazla oluyor' diyorlar. Kimse kusura bakmasın, 'fazla olmaya' devam edeceğiz" dedi. Kimlerin rahatsız olduğunu sorduğumuzda da Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi: "Bir Arap Baharı'nın durdurulmasının arkasındaki saiklere bakarsanız, kimlerin bundan rahatsız olduğunu görürsünüz. Beni en fazla düşündüren, üzen hususlardan biri şudur; düşünün, 2010 yılı Ekim'i Laskiye'de şimdi yani, böyle büyük çatışmaların olduğu Laskiye'de, 3 Ekim 2010'da Türkiye-Suriye ortak hükümet toplantısı yapıyoruz. Gündemdeki maddelerden biri şuydu; Bizim getirdiğimiz teklifle, Türkiye ile Suriye arasına kurduğumuz bu yeni modeli, Ürdün ve Lübnan'ı da alacak şekilde dört ülkeye yayıp levant ekonomik ortak pazarını kurmaktı. Eğer bu hayata geçmiş olsaydı, Beyrut bizim yatırımcılarımız için bir liman, Akabe'de Ürdün'le birlikte, büyük bir organize sanayi bölgesi kurmak, Gaziantep'ten Halep üzerinden Şam'a hızlı tren yapmak da dahil levant bölgesini bir bütünleştirme çabası vardı. Biz böyle çalışırken Irak, 'Biz de buna katılalım' diye müracaat etmişti.

MISIR DARBESİYLE DEĞİŞTİ

Şimdi bakın, bu proje başarılı olmadı, durduruldu, donduruldu. Bu olamayınca bu sefer, levant kavramı etrafında iki tane şey çıktı. Birisi DAEŞ, Irak Suriye Levant, ISIL dediği şey Islamic State of Levant, bir de aynı hat üzerinde Şii milisler, Hizbullah, Şebiha, ta Bağdat'tan aynı hat üzerinde Laskiye'de at oynatıyor. Şimdi bunları tesadüf görür müsünüz? Irak-Türkiye arasında sadece inşaat projesi bir tek Sadr şehri, Irak'ta bir tek projede 2011 veya 2012 yılı idi, aldığımız inşaat taahhüdü 12 milyar dolardı. Libya'da 17 milyar dolar. Eğer Orta Doğu'da demokrasi ve ekonomik kalkınma modeliyle birlikte yürümüş olsaydık, düşünün nasıl bir şey açılmış olacaktı... Ortadoğu'da demokrasi yerleşseydi, bugün yaşananların hiçbiri olmazdı. Bunu istemediler. Bunun getirdiği dinamizm korkuttu birilerini. Aslında bu Büyük Ortadoğu Projesi'ne bir alternatifti. Tabandan gelen bir demokratik dalga ile bütünleşerek gelişen bir ekonomik yapıyla bir denge kurmaya çalışıyorduk. Bu ütopik bir proje değildi. 2013 yılında Mısır darbesiyle bu tablo değişti."

Sınırlarımızın alanını açacağız

Başbakan Ahmet Davutoğlu, şu andaki tek idealini şöyle anlattı: "Türkiye'nin coğrafyası, büyüklüğü, insan büyüklüğü, sermaye büyüklüğü bizi dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokmalı arkadaşlar. Ben realist biriyimdir. Gireceğiz dedik diye girecek değiliz. Bakın ilk 10 ekonomiyi karşılaştırın şimdi. Kimler var, kim olabilir, 15 sene sonra ilk 10 ekonomide? Çin mutlaka olacak, zaten dünyanın dörtte bir nüfusu orada. Amerika mutlaka olacak, teknolojinin büyük oranda üretildiği yer orada. Bizim ölçeğimiz iki tane devlet var: Almanya ve Japonya. Coğrafya ve nüfus olarak. Almanya da bütün Avrupa'yı aslında idare ediyor. O da bir kıta. Bizim dışımızdaki bütün ülkeler kıta ölçeğindedir. Bizim ölçeğimizde nüfus ve coğrafya yok. O zaman ne yapacağız biz? O zaman yapacağımız şey, sınırları sabit tutmakla birlikte, askeri yayılma olmadan sınırlarımızın alanını açacağız. Onun için birileri bizim geliştirdiğimiz projelerden rahatsız oldular."

ANNEM DOKTOR OLMAMI İSTEDİ

Davutoğlu, hayatındaki dönüm noktalarından bir anekdotu ise şöyle paylaştı: "Öz annemi ben 4 yaşındayken kaybettim. Beni büyüten annem, liseyi bitirince tıp okumamı istedi. O dönemin gençlerinin zihninde olduğu gibi benim zihnimde de geri kalmışlığımız vardı. 'Neden biz de diğerleri gibi güçlü değiliz'i sorup duruyordum kendime. Bu nedenle sosyal bölüm okumak istedim. Üniversite tercihlerini yaparken, o dönem 15-16 tercih alt alta yazılıyordu. Tercihleri yaparken en üste Boğaziçi İİBF'yi yazdım. Geri kalanların tümüne ise tıp fakültelerini sıraladım. Anneme gösterdim, bak ilk bir tane hariç hepsini senin istediğin gibi tıp yazdım dedim. Annemin gönlü oldu, ben de hem siyaset hem ekonomi okudum."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber