'HIV virüsünün tam anlamıyla tedavisi bulunmuyor'

Bahçeşehir Üniversitesi, Uluslararası AIDS Toplumu ve Sağlık Bakanlığı iş birliğiyle düzenlenen toplantıda, farklı ülkelerden siyasetçi, akademisyen ve kanaat önderleri, HIV virüsünün doğası, müdahale stratejileri, yerel ve uluslararası ajansların muhtemel iş birliği olasılıkları ile virüsün kültürel, sosyal, dinsel ve hükümetsel perspektifleri inceledi

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 30 Ocak 2016 21:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'HIV virüsünün tam anlamıyla tedavisi bulunmuyor'

Bahçeşehir Üniversitesi (BAU), Uluslararası AIDS Toplumu (IAS), Global Sağlık ve İnsan Hakları Enstitüsü (GIHHR) ve Sağlık Bakanlığı iş birliğiyle "HIV Virüsü üzerine 2. Üst Düzey Danışma Toplantısı" düzenlendi.

BAÜ'nün Beşiktaş'taki yerleşkesinde düzenlenen toplantıda konuşan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Prof. Dr. İrfan Şencan, dünyada ilk kez 1980'li yıllarda tanımlanan HIV virüsünün, o yıllardan bu yana tüm dünyada din, dil, ırk, cins, ülke ayırımı yapmadan yayılmaya devam ettiğini söyledi.

Bulaşma yollarının çeşitliliği nedeni ile HIV enfeksiyonunun erişkinlerin yanı sıra, tüm yaş gruplarında görülebildiğine dikkati çeken Şencan, Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı'nın (UNAIDS) 2014 yılı raporuna göre dünyada 2014 yılı içinde yaklaşık 2 milyon kişinin bu enfeksiyona yakalandığı, toplam 36,9 milyon HIV taşıyıcısının bulunduğu ve 1,2 milyon kişinin AIDS nedeniyle öldüğü belirtti.

Hastalığın tam anlamıyla tedavisinin bulunmadığına dikkati çeken Şencan, "Uygulanan ilaç tedavileri ile AIDS hastalığından ölümler azalmakta ve kişiler yaşantılarına devam edebilmektedir. Bununla birlikte uygulanan ilaç tedavisi ile bulaşıcılık azalmakta, gebelik sırasında uygulanan tedaviyle HIV virüsü taşıyan anneden bebeğe hastalık bulaşması engellenebilmektedir. Hastalık ile mücadelede Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı kapsamında küresel hedefler belirlenmiştir. Bunun doğrultusunda dünyada AIDS ilişkili ölüm sayısının, 2020 yılında 500 bine, 2030 yılında 200 bine düşürülmesi, HIV ile enfekte olanların yüzde 90'ının tedaviye erişiminin sağlanması ve tedavi görenlerin yüzde 90'ında viral süpresyonun sağlanması gerekmektedir" diye konuştu.

Şencan, hastalık önleme çalışmaları kapsamında ise yeni HIV enfekte vaka sayısının yüzde 75 azaltılması, HIV enfekte yeni doğan sayısının sıfır olmasının hedeflendiğini bildirdi.

HIV virüsünden korunma, test ve tedavi için yardım arama konusunda kişilerin cesaretlendirilmesi ve desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Şencan, şöyle devam etti:

"Bu maksatla özel programların geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde HIV/AIDS ile mücadele ilk vakanın rapor edildiği 1985 yılından bu yana Sağlık Bakanlığının liderliğinde, politik kararlılık ve sektörlerin katılımı ile başarılı bir şekilde sürdürülmektedir. Ulusal düzeyde gerçekleştirilen çalışmalar 1996 yılında, Sağlık Bakanlığının koordinasyonunu yaptığı ve HIV/AIDS alanında ilgili paydaşları içeren Ulusal AIDS Komisyonu'nun (UAK) kurulması ile hız kazanmıştır. 2000'li yıllarda tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam eden HIV/AIDS'e karşı mücadelede Türkiye imzaladığı uluslararası belgeler ve yürütülen geniş kapsamlı ulusal programlar ile politik kararlılığını teyit etmiştir. Global hedefler doğrultusunda geliştirilen ulusal programımız kendi ihtiyaçlarımız ve önceliklerimizi gözeterek yürütülmektedir. Ülkemizde nüfus artışı, genç nüfusun çokluğu, uluslararası hareketliliğin artması, sosyal değişimin hızlanması gibi sosyodemografik değişimler yanında hastalığa ilişkin farkındalığın artması, tanı ve tedavi hizmetlerindeki gelişmeler, hekimlerin konuya ilişkin farkındalıklarının artması, sağlık kurumlarına erişimin artması, bildirim sisteminin ülke genelinde tanı konulan tüm vakaları kapsaması, vakaların bildirimlerinde laboratuvar konfirmasyonunun da takip ediliyor olması, bilgi sistemleri teknolojisinin hastanelerde ve aile hekimliklerinde kullanılıyor olması, tanı ve bildirim sistemi kapasitesinin geliştirilmesini sağlanmış olup mevcut vakalara daha kolay tanı konur ve bildirimleri yapılır hale gelmiştir."

Şencan, Türkiye'nin dünyada HIV/AIDS açısından hastalığın az sıklıkta görüldüğü ülkeler arasında değerlendirildiğini ve 2015 yılı içerisinde bin 738 vaka bildirimi yapıldığını ve bu vakaların yüzde 14'ünün yabancı uyruklu olduğunu aktararak, Türkiye'de bu konuda test sonucunun pozitif çıkan hastaların takip ve tedaviye alındığını dile getirdi.

Uluslararası AIDS Toplumu (IAS) Başkanı Dr. Chris Beyrer de Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da HIV vakalarında düşüş olmadığını belirtti.

Hastalığın teşhisinde HIV testinin çok önemli olduğuna vurgu yapan Beyrer, ihtiyaç duyanların bu teste kolaylıkla ulaşması gerektiğine dikkati çekti. Beyrer, bu tür hastaların toplum tarafından damgalandığını ve dışlandığı kaydederek, AIDS'siz bir toplum için testin, tedavinin ve desteğini önemli aşamalar olduğuna işaret etti.

Konuşmaların ardından Dr. Shaari Bin Ngadiman Pasifik Asya ve Uzak Doğu'daki, Dr. Chris Beyrer, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki, Dr. Abdullah bin Mufarreh Assiri Suudi Arabistan'daki, Doç. Dr, Fazilet Duygu da Türkiye'ki HIV virüsü ve AIDS hastalarının mevcut durumu, bu hastalıkların yayılması ve bu ülkelerde uygulanan tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Toplantının diğer bölümlerinde, yaklaşık 12 ülkeden siyasetçi, akademisyen ve kanaat önderleri tarafından, HIV virüsünün doğası, müdahale stratejileri, yerel ve uluslararası ajansların muhtemel iş birliği olasılıkları ile virüsün kültürel, sosyal, dinsel ve hükümetsel perspektifleri incelendi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber