Japonlar insanlık tarihini Anadolu'dan öğreniyor
Kaman'daki Kalehöyük'te farklı uygarlıkların kurduğu 50 şehir üst üste duruyor ve burada Anadolu'nun kronolojik tarihi yatıyor. Kazı başkanı Dr. Sachihiro Omura "Neden buradayız? Çünkü Anadolu dünyanın tam ortası"<

Japonya Prensi Takahito Mikasa, 31 Mayıs 1986'da Kırşehir'deki Kaman Kalehöyük kazılarını başlatırken muhtemel büyük bir hayalini gerçekleştiği için kıvanç duyuyordu. Çünkü o an, 2. Dünya Savaşı sonrasında kişisel çabalarıyla başlattığı, Japonların insanlık tarihini öğrenme açılımının en önemli ayağını hayata geçirmek için kazmayı vuruyordu toprağa... 2. Dünya Savaşı'nda Japon İmparatorluk ordusunda genç bir subay olarak görev yapan Prens Mikasa, Japonların neden savaşı kaybettiği üzerine çok düşünmüştü. Ve kendi tarihleri dışında hiçbir medeniyetin tarihini bilmediklerini fark etti.
Arkeolojiye ve tarihe de merakı böyle başladı. Savaş sonrası belki de ömrünü, birikimini milletinin insanlık ve medeniyet tarihini öğrenmeleri için harcadı. Japon Ortadoğu Kültür Merkezi'ni kurdu. Anadolu da ilgisini çekiyordu. Çünkü Tokyo Üniversitesi'nde aldığı tarih eğitimi sonucunda Anadolu'nun bir medeniyetler yuvası olduğunu öğrenmişti. Buradaki arkeolojik çalışmaları yakından takip ediyor, arkeologlarla dostluklar kuruyordu. Mesela arkeolog Prof. Dr. Tahsin Özgüç, yakın arkadaşıydı.
HER ŞEY BİR MEKTUPLA BAŞLADI
Özgüç'ün öğrencilerinden Sachihiro Omura o zamanlar genç bir Japon arkeolog
olarak Anadolu'da çeşitli kazılara katılıyordu. Ama buradaki eğitimi bitmek
üzereydi. Ya ülkesine dönecek ya da Anadolu'da çalışmaya devam edecekti. Özgüç
ona, durumunu Prens Mikasa'ya bildirmesini söyledi. Omura da öyle yaptı, prense
bir mektup yazdı. Prens Mikasa, bir Japon arkeologun Anadolu'da çalışma yapmak
için göreve hazır olduğunu öğrenince ona burada kalıp araştırma yapmasını salık
verdi. İşte Kaman Kalehöyük'teki kazıların perde arkasında böylesi bir tarihsel
süreç ve dostluk ilişkileri var.
Genç arkeolog Sachihiro Omura Türkiye'de kaldı. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yüzey araştırmaları yaptı, Kaman Kalehöyük'ü kazmaya karar verdi. Prens Mikasa'nın kurduğu Japon Ortadoğu Kültür Merkezi ona destek oldu. 1986'da başlayan macera hala devam ediyor. Omura yıllardır Türkiye'de yaşayarak bizden biri oldu. Kalehöyük'ü kazmanın ötesinde burada bir mucize yarattı. Türk-Japon ilişkilerinin odağında bulunan Kaman-Kalehöyük, Anadolu'nun kronolojik tarihine ilişkin çok önemli bulgular içeriyor. Anadolu tarihinin günümüzden başlayarak, M.Ö. 6-7 binlere kadar giden dönemi, tek bir höyükte yer alıyor. Çünkü höyükte farklı medeniyetlerin kurduğu yaklaşık 50 şehir, üst üste bulunuyor. 32 yılda bu şehirlerin bir kısmı gün yüzüne çıktı. Omura "Kalehöyük'ü daha 60-70 yıl daha kazmak gerekiyor" diyor.
ANADOLU MEDENİYETLER YUVASI
Japonların Anadolu'ya ilgisi Kalehöyük ile sınırlı değil. Japon Ortadoğu Kültür
Merkezi'ne bağlı Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü, Kırşehir'de Yassıhöyük,
Kırıkkale'de Büyükkale'de de kazılar yapıyor ve Anadolu'da yüzey araştırmaları
gerçekleştiriyor. Japonların çalışmaları övgüye değer. Ayrıca arkeoloji dünyasındaki
anlayışları da farklı. Japon kültüründeki karşındakine gösterdiği saygı bu anlayışın
temelini oluşturuyor. Bunun için "Eser, çıktığı yerindir" ilkesiyle
kazı yapıyorlar. Kaman Kalehöyük'ten bugüne kadar 2 bini müzelik 5 binden fazla
eser çıkarılmış. Çıkan eserler Kaman'daki Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü'nde
incelenip, tasnif ediliyor, numaralandırıp hemen enstitü kompleksinin içinde
bulunan Kalehöyük Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.
ESERLERİ ÇIKARDIN YA SONRASI?
Omura "Neden Japonların Anadolu'da kazı yaptığı hep merak konusu oldu"
diyor. Evet aklımızdaki soru bu. Sonra da cevaplıyor "Anadolu medeniyetler
yuvası. Prens Mikasa bir keresinde şöyle demişti: 'Yıllardır kazıyoruz Kaman'ı.
5 bin eser çıkardık. Neden 9 bin kilometre öteden gelip bu kazıları yapıyoruz?
Şundan, Kaman'da 5 bin yıllık tarih var. Hitit, Frig, Pers, Roma, Bizans, Oğuz,
Osmanlı yaşamış burada. Örneğin İtalya ya da Mısır'da kazı yapsanız sadece o
ülkenin mirasını bulursunuz. Oysa Kaman'da insanlık tarihinin mirası var. Dünyanın
tam ortası burası.' Galiba prensin sözleri her şeyi açıklıyor. Biz, insanlık
tarihini öğrenmek için buraya geldik" diyor. Omura Türkiye'ye gelen en
sıra dışı arkeologlardan. Arkeoloji dünyasına ilişkin de aykırı görüşleri var.
"Kalehöyük'te simgesel eser çıksın istemiyorum" diyor. "Neden"
diyoruz, "İnsanlar o eseri görmeye gelecek, tarihi öğrenmeye değil"
diye cevap veriyor. Arkeolog kazı yapar sonra da makalesini yazar anlayışına
karşı. Omura "Tamam sen kazını yaptın, bulduklarından yola çıkıp makaleni
yazdın, ya sonrası? Sonrası yok. Oysa toprağın altından çıkardığın eserlerin
korunmasını sağlayacak mekanizmayı oluşturmak, kazının o çevredeki insanların
hayatına katkısını düşünmek zorundasın" diyor.

YÖRE İNSANININ KİMİ ÇALIŞTI KİMİ OKUDU
Kalehöyük'teki kazılar 32 yılda Kaman'ın da çehresini değiştirmiş. Omura "Arkeolojide
kazı bölgesinin çevresiyle ilişkisi çok önemlidir. Aslolan onlar. Eserlere,
buradan çıkacak bilgiye yöre insanı sahip çıkmalı. Bunun için kazılar onların
da hayatına dokunmalıdır. Çünkü biz misafiriz burada. Biz hep Kamanlılarla birlikte
çalıştık, bizimle çalışanlardan 30 kişi emekli oldu. Yöreden birçok kişi çalışmaya
devam ediyor. Ayrıca bizim yaptığımız işe merak salıp üniversite okuyan insanlar
oldu. Bir kısmına Prens Mikasa burs bile verdi" diyor.
KARBON CİHAZIYLA ÇALIŞMALAR HIZLANDI
Zeugma Muzalar Evi, Patara Antik Kenti'ne destek olan İş Bankası, Kaman kazılarını
da destekliyor. Omura, bu desteği çok önemsediklerini söylüyor. Ama onun için
en özel destek İş Bankası'nın aldığı karbon makinesi. Bu makine toprak altından
çıkan eserlerin kaç yıllık olduğunu gösteriyor. Omura "Türkiye'de bu makineden
yoktu. Bulduğumuz eserlerin yaşını yurtdışına göndererek öğreniyorduk. İş Bankası
bizi bu dertten kurtardı. Çalışmalar hızlandı. Sadece biz kullanmıyoruz, başka
yerlerde yapılan kazılardan çıkan eserler de burada inceleniyor" diyor.

PRENS MİKASA ADINI SADECE TÜRKİYE'DEKİ BAHÇEYE VERDİ
Kaman'daki Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü kompleksinde müzeyle birlikte Japon
bahçesi de var. Bu bahçe Prens Mikasa'nın adını tayışor. Bulunduğu coğrafyaya
uygun olarak tasarlanan bahçe bozkırın ortasında bir vaha. Gerçi bir bahçenin
Japon bahçesi olabilmesi için 100 yıl geçmesi gerekiyormuş ama yine de farkını
hissettiriyor. Yılda 100 bin kişi ziyaret ediyormuş. Omura "Amerikalılar,
İngilizler prensin adını taşıyan bahçe yapmayı çok istediler ama o istemedi.
İsmini sadece Türkiye'deki bahçeye verdi. Çünkü Türkiye onun için özeldi"
diyor.