İşte 60. Hükümet Programı Eylem Planı (TAM METİN)

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 10 Ocak 2008 16:39, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

60. Hükümet Eylem Planı'nın tam metni

Cumhuriyetimizin 60'ıncı, Adalet ve Kalkınma Partisinin 3'üncü hükümeti adına aziz milletimizi ve siz değerli milletvekillerini saygı ile selamlıyor, Meclisimizin 23. Döneminin milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını Allah'tan temenni ediyorum.

Bu anlamlı günde başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bugüne kadar ülkemize, milletimize hizmeti geçen bütün devlet ve siyaset adamlarına teşekkürü borç biliyorum.

Yeni bir dönemin başındayız ve ülkemizin adaletle kalkınması için aşkla, heyecanla çalışma azmindeyiz. İnanıyorum ki, bu dönemin sonunda Türkiye bugünkünden çok daha ileri kazanımlar elde etmiş, gücüne güç katmış, refahı ve adaleti yaygınlaştırmış ve her alanda dünyadaki saygınlığını artırmış bir ülke olacaktır.

22 Temmuz'da aziz milletimizden TBMM'de temsil yetkisi alan bütün siyasi partileri ve siz değerli milletvekillerini yürekten tebrik ediyor, Türkiye'ye yapacağınız hizmetlerde şimdiden başarılar diliyorum.

Değerli Milletvekilleri,

Konuşmamın başında ülkemizde seçimlerin % 84 düzeyinde bir katılım oranı ile huzur ve güven içinde geçmiş olmasından, sonuçların doğru ve hızlı biçimde açıklanmış olmasından duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum.

Bunun için hükümet olarak büyük çaba sarfettik, tüm ilgili kurumlarımız büyük bir başarı örneği sergilediler, kendilerini tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.

22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimlerinin yaz ortasında ve tatil mevsiminde yapılmasına rağmen yüksek bir katılım ile gerçekleşmesi ve milli iradenin güçlü bir biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmesi, demokrasimizin "katılımcılık" ve "temsil" niteliklerinin daha da güçlendiğinin açık bir göstergesidir.

Milletin tercihleriyle ortaya çıkan bu sonucu çok önemsiyoruz. Çünkü ülkemizde millet iradesinin oluştuğu, bütün sorunların görüşülüp farklı çözüm önerilerinin tartışıldığı ve nihai kararların alındığı yegane çatı Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

Demokrasimizin güçlenmesi için sandığa olan güven sarsılmamalı, sandığın hakemliğine olan inanç hiçbir şekilde kaybolmamalıdır.

Bu seçim sonuçları, aynı zamanda, milletimizin siyaset kurumuna duyduğu güvenin en yüksek düzeye çıktığının da açık bir ifadesidir.

Değerli Milletvekilleri,

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, ülke gerçekleri ile tutarlı, inandırıcı ve güven verici politikalarla Milletimizin huzuruna çıkmayı en önemli ilke olarak benimsedik.

Milletimizin siyaset kurumuna güveninin ancak böyle sağlanacağına inandık, inanıyoruz.

Kuşkusuz siyasetimizin öznesi milletimizdir.

Büyük reformlarla Türkiye'yi zenginleştiren, ülkemizin itibarına itibar kazandıran siyasetimiz, yeni dönemde daha güçlü bir Türkiye için milletten aldığı gücü yine milletimizin hizmetine sunacaktır.

Ülkemize kazandırdığımız başarılarla dolu beş yıllık iktidarımızın tecrübesiyle yeni hükümetimiz önümüzdeki dönemi de Türkiye'ye kazandırma kararlılığındadır.

Devamlılığı esas alan yeni Hükümet Programımız kuşkusuz pek çok yeni unsuru ve ülkemizi ulaştıracağımız yeni hedefleri de içermektedir.

Zorluklarla geçen 1990'lı yıllardan sonra 3 Kasım 2002 seçimleri, siyasi hayatımızda bir dönüm noktası olmuştur.

Milletimiz partimize ve halkımızı bir bütün olarak kucaklayan siyasetimize çok büyük destek vermiştir. Bizler de bu güvene layık olmak için beş yıl boyunca çok yoğun bir çalışma gerçekleştirdik.

Değerli Milletvekilleri,

58. ve 59. Hükümet Programları ülkemizin yıllardır bekleyen sorunlarına gerçekçi çözümler içermekteydi.

Bu çözümlerin büyük bir bölümünü hayata geçirmiş durumdayız.

Bir çok önemli reform, Hükümetimizin ve Meclisimizin yoğun çalışmaları sonucu başarı ile gerçekleşmiş; ekonomiden sosyal politikalara, sağlıktan eğitime, temel hak ve özgürlüklerden yargı sistemine, yerel yönetimlerden çevreye, toplu konuttan ulaşıma, sosyal güvenlik sisteminden yoksulluğun azaltılması ve gelir dağılımının iyileştirilmesine kadar çok geniş bir alanda önemli mesafeler alınmıştır.

Herkesin geleceğe güvenle baktığı, demokrasimizin güçlendiği, Cumhuriyetimizin tüm kazanımlarının kökleştiği ve ülkemizin itibarının arttığı bir dönem yaşanmıştır.

AK Parti iktidarı, ülkemizde refahın artmasına ve istikrarın güçlenmesine önemli katkısı olan Avrupa Birliği'ne katılım sürecini başlatarak Türkiye'yi uzun vadede çok daha "öngörülebilir" bir ülke haline getirmiştir.

Avrupa Birliği hedefi, ülkemizin demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi konularda evrensel standartlara yaklaşmasına yardımcı olmaktadır.

Ayrıca, kurumsal yapılanmalar ve sektörel politikalar gibi pek çok konuda Türkiye'nin önümüzdeki dönemde neler yapacağını da şekillendirecektir.

22 Temmuz seçim sonuçları, halkımızın tüm bu hizmetleri yakından izlediğini ve taktir ettiğini gösterdiği gibi gelecekte yürümemiz gereken yol haritasını da halkımız hür iradesiyle tayin etmiştir.

22 Temmuz seçimleri öncesinde, iktidar olma sorumluluğu içinde, dürüst, popülizmden uzak, gerçekçi vaatler içeren geniş kapsamlı bir "Seçim Beyannamesi" hazırladık ve kamuoyuna sunduk.

Şu anda sizlere sunmakta olduğum Hükümet Programımız, Seçim Beyannamemizde yer alan geniş kapsamlı taahhütlerimizi esas almaktadır.

Geride bıraktığımız icraat dönemi, ekonomide istikrarlı büyüme, kalkınma ve yapısal dönüşüm dönemi olmuştur.

Türkiye'ye, insanımızın hayat kalitesini etkileyen her alanda önemli mesafeler aldırdık, ekonomik kalkınma sürecinde kritik bir eşiğe getirdik.

Türkiye artık kalkışa hazır hale gelmiştir.

Bu programda öngördüğümüz dönem sonu hedefleriyle Türkiye'yi bu kritik eşikten geçirmeyi başaracağımıza inanıyorum.

Açıklayacağım program, istikrar zemininde ilerleyen ekomomik ve sosyal gelişme sürecimizde bir 'sıçrama dönemi' programıdır.

Bu bakımdan temel hedefimiz, Türkiye'yi take-off'a, 'kalkış'a geçirerek, daha güvenli bir hıza ve yüksekliğe taşımaktır.

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Demokratik ülkelerde, hukukun evrensel ilkelerine saygı, hak arama yollarının açık tutulması, kanun önünde eşitlik, bireysel veya örgütlü hak ve özgürlüklerin kullanılması ve idarenin hukuka bağlılığının sağlanması temel değerler arasında yer alır.

AK Parti iktidarı, demokrasinin ve hukuk devleti olma niteliğinin güçlendirilmesine öncelik vermiştir. Gerçekleştirdiği reformlarla Türk demokrasisinin evrensel standartlara ulaştırılmasında önemli ilerlemeler kaydetmiş, demokratik değerleri kendi kültür dünyamız içinde anlamlandırmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, 'demokratik', 'laik' ve 'sosyal' bir 'hukuk devleti'dir.

Anayasamızın değişmez hükümleri ile belirlenmiş olan bu nitelikler bir bütündür ve 'Cumhuriyetimizin temel değerleri'dir.

Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasada tarifini bulan ve birbirini tamamlayan bu temel değerlerin bütünlüğünün savunucusu ve bu bütünlük üzerinde yükselen Türkiye'nin güvencesidir.

Yetkisini millet iradesinden alan siyasal çoğunluğun hukuka, anayasaya, evrensel hak ve özgürlüklere bağlı kalarak, sorumluluğunu taşıdığı kararları alma yetkisi tartışılamaz.

Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken, ülkemiz sivil bir uzlaşma anayasasını hak etmektedir.

Hükümetimiz, yeni anayasanın devlet-toplum-birey arasındaki ilişkileri hak, özgürlük ve sorumluluk temelinde düzenleyen bir toplumsal sözleşme niteliğinde olmasından yanadır.

Yeni anayasa, Cumhuriyetimizin değiştirilemez temel nitelikleri olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini tam olarak hayata geçirmeli, bireylerin haklarını en etkili şekilde korumalı, temel hak ve özgürlükleri 'İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ve 'Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin getirdiği ilke ve standartlarda güvence altına almalıdır.

Hazırlanacak yeni anayasa, kısa, öz ve açık olmalı; yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkiler parlamenter sistem esas alınarak açık, net ve anlaşılabilir bir şekilde belirlenmelidir.

Yeni anayasa, olabilecek en geniş toplumsal uzlaşmayla hazırlanmalıdır.

Değerli Milletvekilleri,

İnsanlar doğuştan, devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve özgürlüklere sahiptir. İnsanlığın ortak değeri olan temel hak ve özgürlükler, devlet idaresi altında onurlu bir hayat sürebilmenin ön şartıdır.

Demokrasinin ve hukuk devletinin nihai amacı, bütün temel hak ve özgürlükleri güvence altına almak, insanların korku ve endişeden uzak olarak güven içinde yaşamalarını sağlamaktır.

Temel hak ve özgürlükler konusunda ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde belirtilen esaslar uygulanacak, özellikle Kopenhag Siyasi Kriterlerine tam uyum sağlanacaktır.

Anayasal ve yasal güvenceye alınan temel hak ve özgürlüklerin fiilen uygulanması ve siyasal kültürümüzün yerleşik bir unsuru olarak güçlenmesi sağlanacaktır.

"Sıfır Tolerans" anlayışı ile işkence, kayıp, gözaltında ölüm, faili meçhul cinayet gibi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez insan hakları ihlallerinin üzerine, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da büyük bir kararlılıkla gidilecektir.

Değerli Milletvekilleri,

Hükümetimiz, demokrasimizin daha da kökleşmesi için, sivil toplumun güçlenmesini ve etkili bir kamuoyu denetimini gerekli görmektedir.

AK Parti iktidarı döneminde bunu sağlamaya yönelik, başta Dernekler Kanununda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun olarak örgütlenme özgürlüğünün sağlanması olmak üzere, çok önemli düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.

Hükümetimiz, çoğulcu ve katılımcı demokratik siyasal sürecin sivil toplum örgütlerine daha fazla açılmasına ve siyasal karar alma süreçlerinde ilgili toplum kesimlerinin görüş ve önerilerini almaya devam edecektir.

Anayasal değişikliklerin, temel yasal düzenlemelerin ve yapılmasında mümkün olabilecek en geniş toplumsal mutabakatı sağlamaya özen gösterecektir.

Hükümetimiz, medyanın bağımsızlığına önem vermektedir.

Bireylerin doğru habere ulaşma hakkı, güçlü bir demokratik kültürün oluşması için birinci şarttır. Şeffaf bir yönetim, ancak bağımsız, tarafsız ve sorumlu bir medya ile mümkün olabilir.

Bunun için de medyanın çoğulcu, şeffaf ve rekabetçi bir yapıda gelişmesi için gerekli adımlar atılacaktır.

Değerli Milletvekilleri,

Hukuk devletinin temeli "Adalet İlkesi"dir. Demokratik bir hukuk devleti anlayışını hayata geçiremeyen ve adalete güveni tesis edemeyen ülkelerin, ekonomik kalkınmasını ve sosyal barışını sürdürmesi mümkün değildir.

Yargının görevi hukuki denetim yapmaktır.Hukuki denetim yerine yerindelik denetiminin yapılması, yargının siyasallaşması anlamına gelir. Yargı, görevini yaparken, bağımsız olduğu kadar tarafsız da olmalıdır.

Bağımsız ve tarafsız yargı, adaleti sağlamanın ön şartıdır.

Yıllarca sorunlarla, yetersizliklerle ve cezaevi isyanlarıyla kamuoyunun gündemine gelen yargı teşkilatı; Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında AB'ye uyumu sağlanan temel kanunlarla, bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkin kullanımıyla, teknik donanımlarıyla birlikte yükselen modern adliye binalarıyla, evrensel standartlara uygun hale getirilen ceza ve infaz kurumlarıyla önemli mesafeler katetmiştir.

Önümüzdeki dönemde de adalet ve yargı reformu ile ilgili çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.

İhtilafları çıkmadan önlemek amacıyla "Koruyucu Hukuk" uygulamaları daha da geliştirilecektir.

Uyuşmazlıkların hızlı, basit, az giderle ve etkin bir şekilde çözülmesini sağlamak ve böylece yargı organlarının iş yükünü azaltmak amacıyla, özellikle hukuki uyuşmazlıklarda alternatif çözüm yollarını öngören yasal düzenlemeler yapılacaktır.

AB standartlarına ulaşmak için gerekli mevzuat çalışmalarıyla adli ve idari kapasitenin güçlendirilmesi yolunda çalışmalara devam edilecektir.

Mahkemelerin elektronik arşiv imkânlarından daha verimli bir şekilde yararlanması sağlanarak gerekli bilgi ve belgeler ile emsal kararlara zamanında erişim daha etkili hale getirilecek, yargı organları arasında kurulan bilgi ağı geliştirilecektir.

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Hükümetimiz, vatandaş ile devlet ilişkilerinde güveni esas alır ve bu karşılıklı güven duygusunu güçlendirmeyi kamu yönetiminin asli görevi olarak görür.

"Devlet, millete hizmete için vardır" ilkesiyle hareket eden hükümetimizin yönetim anlayışı; vatandaşlarını karar alma süreçlerine daha etkin olarak dâhil etmek, kamunun işlemlerini vatandaşların bilgisine ve denetimine daha çok açmak ve hesap veren şeffaf bir yönetimi sağlamaktır.

Kamu yönetiminin temel amacı, halkın hayatını kolaylaştırmak, huzur, güvenlik ve refah içinde yaşam kalitesini geliştirmektir.

Kamu yönetiminin kuruluş ve işleyişinde idarenin bütünlüğü esastır; merkezi ve yerel yönetimler birbirini tamamlayarak güçlendirir.

Kamu hizmetlerinde 'beyana güven, basitleştirme ve mükerrer bilgi istememe' esastır.

'Mevzuat kirliliğinin' giderilmesi ve bürokratik işlem ve süreçlerin kolaylaştırılması kadar kamu görevlilerinin vatandaşlarımıza kolaylaştırıcı ve güler yüzlü tutum sergilemesi de büyük önem arzetmektedir.

AK Parti iktidarında, "şeffaf" yönetime doğru çok önemli açılımlar yapılmış, "Bilgi Edinme Kanunu" çıkarılmıştır. Kanun sayesinde Devlete ait birçok bilgiye vatandaşlar kolayca ulaşabilmekte ve kamuoyu denetimi yapabilmektedir.

Kabul etmek gerekir ki, Türkiye'de kamu yönetimi, tüm çabalarımıza rağmen aşırı merkezi ve hantal yapısından henüz kurtulamamıştır.

Geçtiğimiz dönemde yönetimde dağınıklığı gidermek, aşırı merkezileşmeyi önlemek ve vatandaşlarımıza daha iyi hizmet sunabilmek için önemli düzenlemeler ve uygulamalar gerçekleştirilmiştir.

Belediye ve il özel idarelerini, Anayasamızda belirtilen "yerinden yönetim" ilkesine uygun olarak yeniden ele aldık ve çok temel sorunları çözüme kavuşturduk.

Belediye, Büyükşehir Belediyesi ve İl Özel İdaresi kanunları yenilenmiş, Mahalli İdare Birlikleri Kanunu çıkarılmıştır.

Bu kanunlarla yapılan düzenlemelerle yerel nitelikli bütün müşterek hizmetler yerel yönetimlere devredilmiş, yerel yönetimler üzerindeki vesayet uygulamaları çağdaş normlara göre yeniden düzenlenmiştir. İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Köylerden oluşan yerel yönetimlerimizin hizmet kapasitesini geliştirmek ve finansman imkânlarını kuvvetlendirmek yeni hükümetimizin temel öncelikleri arasında yer alacaktır.

Bu çerçevede, geçen dönem hazırlıklarını tamamlamış olduğumuz İl Özel İdareleri ve Belediye Gelirleri Kanun Tasarısı bu dönemde çıkarılarak yerel yönetimlerimiz mali yönden de güçlendirilecek, Köy Kanunu da yenilenecektir.

Değerli Milletvekilleri,

Yolsuzluk, vatandaş ile devlet arasındaki güven ilişkisini yaralayan, kamu kaynaklarının haksızca gasp edilmesiyle ülkemize yıllarca ağır maliyetler ödeten temel bir sorundur.

Hükümetimiz döneminde, yolsuzlukların önlenmesi ve hesabının sorulması yönünde çok ciddi tedbirler alınmıştır.

Yolsuzluklar karşısında hükümetimiz tavizsiz tutumunu sürdürecektir.

Vatandaşlık hizmetlerinin en hızlı şekilde görülebilmesinde, büyük zaman ve enerji kaybına yol açan bürokratik işlemlerin en aza indirilmesinde teknolojik gelişmeler büyük imkanlar sunmaktadır.

Bize göre çağımızın "muasır medeniyet" ölçütlerinden biri, hizmetlerin hızlı olarak görülmesi için e-Devlet'e geçiş ve bunun için gerekli "e-dönüşümün" tamamlanmasıdır. Ülkemizin "bilgi toplumuna dönüşme vizyonu" doğrultusunda, halkımızın hayatını kolaylaştırmak ve üretim süreçlerini etkinleştirmek için AK Parti iktidarı e-Dönüşüm Türkiye Projesi'yle kapsamlı bir program uygulamıştır.

Önümüzdeki dönem bütün kurumların hizmetlerini elektronik ortama taşıması sağlanacaktır.

Diğer taraftan, kısa bir süre içerisinde, "Tek Kart" projesi milletimizin hizmetine sunulacaktır.

Böylece, vatandaşlarımız her kurum için ayrı ayrı kartlar taşımak yerine, üzerinde bulunduracağı tek bir kartla; hem vergi ve nüfus-vatandaşlık işlemlerini yapabilecek, hem sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanabilecek, hem de ehliyet, ruhsat, pasaport vb. işlemlerini yürütebilecektir.

Değerli Milletvekilleri,

Milletimizin demokrasi ve güvenlik taleplerini eş zamanlı olarak ve birbirini tamamlar bir şekilde karşılamak ana hedefimizdir. Gerçek anlamda huzur ve güvenlik, özgürlüğün ve adaletin tam anlamı ile yaşandığı bir toplumda mümkündür.

Geçen beş yıllık dönemde güvenliğin gerek yasal altyapısı gerekse güvenlik güçlerinin etkinleştirilmesi konusunda önemli adımlar atılmıştır.

Olaylara en kısa sürede müdahale etmek, kişi hak ve hürriyetlerini ön planda tutarak yurttaşlarımıza en hızlı ve etkin güvenlik hizmeti sunabilmek amacıyla, mobil iletişim teknolojisi kullanılarak, kentlerimizin cadde, sokak ve meydanları görüntülü güvenlik denetimine alınmıştır.

Proje, 58 il ve 36 ilçeye yaygınlaştırılmıştır.

Önümüzdeki dönemde, artan bir kararlılıkla ve etkinleştirilecek politika ve programlarla, halkımızın huzur ve güvenliğini sağlamaya dönük çabalarımız yoğunlaştırılacaktır.

Esas olan suçluların yakalanması değil, suçun işlenmesini önlemektir. Bu kapsamda, güçlü bir sosyal politika ile eş zamanlı olarak, önleyici kolluğa ağırlık verilecektir.

Genel kolluğun önleyici kolluk yetkileri, yapılacak yasal düzenlemelerle yeniden tanımlanacak, polis ve jandarma, gerek insan kaynakları gerekse teknoloji, teçhizat ve malzeme bakımından daha da güçlendirilecektir.

Değerli Milletvekilleri,

Hükümetimiz, milletimizin birlik ve beraberliğini, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü ve üniter yapımızı güçlendirecek politikaları esas almaktadır.

Ulusal güvenliğimize kastedecek her türlü oluşuma karşı tavizsiz tutumumuz kararlılıkla sürecektir.

Ulusal güvenliğimize, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne ve üniter devlet yapımıza kastedecek her türlü oluşuma karşı son derece tavizsiz tutumumuz kararlılıkla sürecektir. Türkiye'nin güvenliği için gösterdiğimiz azami dikkatin gereği olarak bütün politikalarımızın birbirini tamamlar nitelikte olmasını, istismar edilen zaaf alanlarına karşı toplumun bütün savunma mekanizmalarının güçlenmesini hayati derecede önemsiyoruz.

Hiçbir şiddet ve terör odağının nüfuz edemeyeceği en büyük gücün milletimizin birlik ve beraberlik ruhu olduğunu iyi biliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti, güvenliğine, hudutlarına ve büyük bir mücadeleyle kazanmış olduğu istiklaline ilelebet sahip çıkma kararlılığındadır.

Ülkemiz son 30 yıldır bölücü terör belasıyla karşı karşıyadır.

Bu süreçte, sosyal ve ekonomik sorunlar ile kültürel hassasiyetler sürekli istismar edilmiş ve ülkemiz ağır bedeller ödemiştir.

AK Parti iktidarı, Türkiye'nin milli güvenliğini geniş bir açıdan ele almış, güvenliğin askeri, diplomatik, ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutlarını bir bütün içinde değerlendirerek iç ve dış güvenliğimizin sağlanmasında büyük kararlılık göstermiştir.

Bütün vatandaşlarımızın ortak aidiyet duygusunu güçlendirmek ve terörün kaynaklarını kurutmak amacıyla etkin ve kapsamlı politikalar uygulamıştır.

Türkiye'nin her bir köşesinde sosyal ve ekonomik kalkınmayı hızlandırmak, hiçbir bölgemizin geride kalmamasını sağlamak amacıyla çalışmalarımız yoğunlaşarak devam edecektir.

Yıllarca ihmale maruz kalan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz başta olmak üzere ülke genelinde eğitim, sağlık, adalet, yol, içme suyu gibi alanlarda başlattığımız hizmet seferberliğimize devam edeceğiz.

Bu bölgelerimize öncelik vererek eğitim ve sağlık hizmetlerinde önceki dönemlerle mukayese edilemeyecek iyileşmeler gerçekleştirdiğimiz açıktır.

Yolu olmayan, içme suyu bulunmayan tek bir köy bile kalmasın istedik ve bunu büyük oranda başardık.

Bölge halkının umutlarını, talep ve beklentilerini azami ölçüde karşılayarak, milli birlik ve beraberliğimizi güçlendirmeye devam ediyoruz.

İktidarımız döneminde terörizmle mücadele konusunda Türkiye'nin haklı konumunu uluslararası platformlarda etkin bir şekilde savunduk ve savunmaya devam edeceğiz.

Ülkemizin uluslararası etkinliğini artırarak, terörizmle mücadelede dünya kamuoyuna ülkemizin tezlerini kabul ettiriyoruz.

Milli güvenliğimizi güçlendirmek, ulusal birliğimizi muhafaza etmek için verdiğimiz mücadeleyi, 60 ıncı hükümet döneminde de her türlü meşru aracı kullanarak devam ettireceğiz.

Değerli Milletvekilleri,

Atatürk'ün "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine uygun olarak ve ülkemizin tarihi ve stratejik konumu gereği Türkiye'nin güçlü bir milli savunma sistemine sahip olması temel politikamız olmuştur.

Bu anlayışla hem milli savunma sanayimizi güçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmiş, hem de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin her türlü ihtiyacının zamanında karşılanmasına öncelik verilmiştir.

Bu dönemde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin modernizasyonu kapsamında birçok yeni proje devreye konulmuştur.

Savunma sanayimizde yeni projelerle Türk sanayinin tasarım ve üretim payının artırılmış olması gurur kaynağımızdır.

İktidarımız döneminde yapılan çalışmalarla, 2002 yılında % 25 olan Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma payı bugün % 50'ye yaklaşmıştır.

Savunma sanayimizin uluslararası etkinliği de artırılmış, askeri hücumbot ve gemiler, silah, diğer savunma araç-gereçleri ile komuta kontrol ve elektronik harp sistemleri ihracatımız 350 milyon dolara çıkarılmıştır.

Türkiye bu dönemde, güçlü ordusu ve savunma sanayiyle başta NATO, AB ve BM organizasyonları içinde birçok ülkede barışın korunması ve güvenliğin sağlanması misyonu çerçevesinde önemli roller üstlenmiştir.

Türkiye'nin gücünü her türlü şart ve coğrafyada hissettirecek, hem konvansiyonel hem de asimetrik muharebeleri icra edebilecek, caydırıcılığı, beka kabiliyeti ve muharebe gücü yüksek bir savunma sistemi ve gücünün oluşturulması ana hedefimiz olmuştur. Olmaya devam edecektir

Dünyadaki teknolojik gelişmeleri sürekli izleyerek, ülkemizin ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin öncelik ve ihtiyaçları doğrultusunda yerli savunma sanayimizi çağdaş yöntemlerle geliştireceğiz.

Böylece, ülkemizin dışa bağımlılığının azaltılmasını sağlayacağız.

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Verimsiz koalisyon yapıları ile geçen 1990'lı yıllar, ülkemizin "kayıp yılları" olmuştur.

1994, 1999 ve nihayet 2001 krizi ile anılan bu yıllar; büyümenin durduğu, enflasyonun, faizlerin ve borç yükünün hızla yükseldiği, işsizliğin arttığı, yolsuzlukların makro dengeleri sarsacak boyutlara yükseldiği, halkımızın geleceğe dair umutlarını kaybettiği, uluslararası alanda itibarımızın yitirildiği yıllardır.

AK Parti iktidarı göreve başladıktan hemen sonra siyasi istikrar hızla güçlenmiş, seçimlerden önce partimizin tüm ayrıntılarıyla ilan etmiş olduğu çok kapsamlı bir ekonomik program uygulanmaya başlanmıştır.

2003-2007 dönemi Cumhuriyet tarihimizin en parlak dönemlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir.

Bu dönemde Türkiye, gelişen ülkeler arasında "yükselen yıldız" olarak adlandırılmış, bir "başarı örneği" olarak tüm dünyada övgüyle anılır olmuştur.

Hükümetimizin tüm politikalarının ve yönetim anlayışının ekseninde "güven" kavramı vardır.

Ekonomi alanında elde ettiğimiz tarihi başarıların en önemli sebebi de ülkemizde oluşturduğumuz güven ortamıdır.

Hükümetimiz, ekonomi politikalarında "şeffaflık", "süreklilik", "tutarlılık" ve "öngörülebilirlik" ilkelerini esas almaya devam edecektir.

İktidarımız, yapacaklarını ve ortaya çıkan sonuçları, ilgili tüm taraflarla son derece şeffaf bir biçimde paylaşmakta ve bunun yararlarını yaşayarak görmektedir.

Politikaların tüm unsurlarının birbiriyle tutarlı olmasına özen göstermekte, bütün uygulamaların ortak hedeflere ulaşma yönünde gerçekleşmesini sağlamaktadır.

Akşamdan sabaha politika değiştirmemekte, uygulamalarda süreklilik sağlayarak halkımız ve ekonomik karar alıcılar için güvenilir bir ortam oluşturmaktadır.

Ulusal ve uluslararası yatırımcıların Türkiye'yi bir yatırım yeri olarak tercih etmesinde; yatırımların, ekonomik büyümenin ve böylece istihdamın artmasında önemli bir rol oynayan AB hedefi, ekonomimizin geleceğini güçlü bir çerçeveye oturtmaktadır.

Değerli Milletvekilleri,

Sağlıklı ve işleyen bir piyasa ekonomisi, güçlü ve yerleşik bir demokratik temel üzerinde inşa edilebilir. Temel hakların korunuyor olması, temel özgürlüklere saygı duyulması, hukuk devletinin bütün kuralları ve kurumları ile varlığı, sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın ana dinamiğini oluşturur.

Bu gerçeği başından itibaren gören hükümetimiz, başarıyla uyguladığı ekonomik programını, demokratikleşme çabaları ile bütünleştirmeye ve bu iki süreci birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmeye devam edecektir.

Çağdaş normlara dayalı olarak işleyen bir hukuk düzeni, ekonomik kalkınmanın ön şartları arasında yer alır.

Can ve mal güvenliğini sağlayan, keyfiliğe kapalı, günübirlik tartışmaların ve siyasi etkilerin üstünde bir hukuk sistemi, ekonomik faaliyetlerin güven ve öngörülebilirlik içinde yürütülmesini sağlar.

Haksız rekabetin önlendiği, fikri hakların korunduğu, tüketici haklarının ihlal edilmediği, sözleşmelerin uygulandığı bir ortamda, belirsizlikler azalacak, güvenilirlik ve öngörülebilirlik sağlanacak, böylece yatırım, istihdam ve üretim artacaktır.

Değerli Milletvekilleri,

Hükümetimizin ekonomi politikalarının temel amacı insanımızın refah ve mutluluğunu artırmaktır.

Hükümetimiz ekonomik gelişmenin kaynağı ve hedefi olarak insanı esas alır.

Sosyal refahtaki artışın kalıcı bir şekilde devamı ise mal ve hizmet sektörlerindeki rekabet ortamını iyileştirmek ve böylece verimliliğin artmasını sağlamak ile mümkündür.

Rekabet ortamının iyileştirilmesindeki en önemli konulardan birisi, devletin ekonomik faaliyetlerden çekilmesi, düzenleme ve denetleme fonksiyonlarına ağırlık vermesidir.

Bu çerçevede, hükümetimiz, özelleştirme uygulamalarını sadece kamu için bir gelir kaynağı olarak görmemekte, üretimdeki verimliliğin ve istihdamın artmasını sağlayacak önemli bir politika aracı olarak değerlendirmektedir.

Ayrıca, bu konudaki çalışmalar büyük bir sosyal duyarlılıkla yürütülmektedir.

Ekonomimiz dışa açılıp uluslararası piyasayla çok daha iyi bir şekilde entegre oldukça, halkımızın refahı da artacaktır.

Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler arasında uluslararası doğrudan yatırımları daha hızlı cezbetmek konusundaki yarış giderek çetinleşmektedir.

Uluslararası bilgi birikimi ve teknoloji getiren, rekabet gücünü artıran, dış denge açısından önemli bir finansman kaynağı oluşturan, yeni pazarlara açılımı sağlayan ve en önemlisi istihdamı artıran uluslararası doğrudan yatırımların Türkiye'ye artan oranlarda gelmesini sağlamak temel hedeflerimizdendir. Küresel sermayenin özellikle mal ve hizmet üretimine yönelik yeni yatırımlara yönelmesi için gerekli ortam oluşturulacaktır.

Değerli Milletvekilleri,

Ekonomik programımızın temel unsurlarından biri mali disiplindir. AK Parti iktidarı her yıl arka arkaya ilan ettiği bütçe hedeflerini tutturmuştur. Programımızın bir diğer unsuru ise Merkez Bankamızın bağımsızlık ilkesi çerçevesinde uyguladığı para politikalarıdır.

Para politikalarının temel önceliği fiyat istikrarıdır. AK Parti iktidarı döneminde enflasyonla mücadelede büyük başarılar elde edilmiştir.

Türkiye'ye sermaye girişinin ve çıkışının serbest olması, ekonomik programımızın bir diğer temel unsurudur.

Açık bir ekonomik yapı başarımızın temel faktörlerindendir.

Programımızın bir diğer unsuru ise "serbest kur rejimidir". Kurun piyasa şartlarında oluşması, ekonomimizin iç veya dış şoklardan daha az etkilenmesini sağlamaktadır.

AK Parti iktidarı, gerçekleştirdiği yapısal reformlarla, ekonomide elde ettiği başarılara kalıcı bir zemin hazırlamıştır.

Türkiye ekonomisini iç ya da dış etkilere karşı çok daha korunaklı bir yapıya kavuşturmuştur.

Ekonomik programda öngördüğü kamu sektörü, finans sektörü ve sosyal güvenlik gibi alanlarda pek çok reformu tamamlamıştır.

Hükümetimiz önümüzdeki dönemde de yapısal reformlara kararlılıkla devam edecektir.

Değerli Milletvekilleri,

Ekonomimiz, 2002 yılından bu yana kesintisiz olarak ilk defa 21 çeyrek boyunca büyüme kaydetmiştir.

2003-2006 yılları arasında ortalama büyüme oranı yüzde 7,3 olmuştur.

2002 yılında 181 milyar dolar seviyesinde olan milli gelirimiz, 2,2 kat artarak 2006 yılında 400 milyar dolara yükselmiş ve ülkemiz dünyanın 17 inci büyük ekonomisi haline gelmiştir.

Kişi başına milli gelir 2002'de 2.598 dolar iken 2006 sonu itibarıyla 5.477 dolara yükselmiştir.

2013 yılı için hedefimiz 800 milyara yaklaşan bir milli gelire ulaşmak, kişi başına geliri 10.000 dolara çıkarmaktır.

Ekonomide hızlı bir büyüme sağlanırken, eş zamanlı olarak enflasyon düşürülmüştür.

Vatandaşımızın cebindeki parayı durduğu yerde eriten enflasyon temmuz 2007 sonunda son 38 yılın en düşük oranına inmiş, yüzde 6,9 olmuştur.

Hükümetimiz, enflasyonu kalıcı, hızlı ve adaletli bir kalkınma sürecinin önündeki en önemli engel olarak görür.

Enflasyonu tek haneli seviyelere getirmekle yetinemeyiz. Yeni dönemdeki hedefimiz fiyat istikrarını sağlayıp kalıcı hale getirmektir.

Ekonominin genelindeki fiyat artışları iktisadi kararlar alınırken ihmal edilebilir seviyelere kalıcı olarak ininceye kadar bu mücadeleye devam edeceğiz.

Bunu gerçekleştirirken operasyonel bağımsızlığını koruyacağımız Merkez Bankasına, uygulayacağımız maliye politikamızla destek vereceğiz.

Ayrıca, gerek makro düzeydeki yapısal reformlar gerekse mal ve özellikle hizmetler sektöründe rekabeti artırıcı mikro reformlar yoluyla enflasyonun düşük tek haneli seviyelere inmesi için çalışacağız.

Bu amaçla 'enflasyon hedeflemesi' rejimini geliştirmeye devam edeceğiz.

AK Parti iktidarı Türk parasına itibarını yeniden kazandırmış, başarılı bir operasyonla liradan altı sıfır atılmıştır. 2009 yılında ise "Yeni" ibaresi kaldırılacak ve paramız yeniden Türk Lirası adını alacaktır.

Dünyaya açılan ve özgüveni yükselen ülkemizin dış ticaret hacmi de çarpıcı bir büyüme göstermiştir.

2002-2006 döneminde dış ticaret hacmimiz 87 milyar dolardan 223 milyar dolara yükselmiştir.

İhracatımız 2002 yılında 36 milyar dolar seviyesinde iken, 2007 yılı Temmuz ayı itibarıyla 12 aylık ihracat rakamı 97 milyar dolara ulaşmıştır.

2013 yılında ihracatımızın 200 milyar doları aşmasını bekliyoruz.

Cari açığın finansmanında doğrudan küresel yatırımların payı önemli ölçüde artış göstermiştir.

Yıllarca ortalama 1 milyar dolar civarında seyreden doğrudan küresel sermaye yatırımları tam anlamıyla bir sıçrama göstermiş ve 2006 yılında 20,1 milyar dolar seviyesine yükselmiştir.

2007 yılının ilk altı ayında ise doğrudan sermaye girişi 12 milyar dolara yaklaşmıştır.

Merkez Bankası döviz rezervleri 2002 yılı sonunda 26,8 milyar dolar iken, 2007 yılı Ağustos ayında en yüksek tarihi seviyesine ulaşarak 70 milyar dolara yaklaşmıştır. Böylece ekonomimizin dış şoklara dayanıklılığı artmıştır.

Bütçe disiplini sağlanmış, kamu borçlarının çevrilme endişesi tarihe karışmıştır.

2002 yılında kamu açıklarının milli gelire oranı yüzde 12,6 iken, 2006 sonunda bu açık fazlaya dönüşmüş ve milli gelirin yüzde 3'ü civarında fazla verilmiştir.

Program tanımlı faiz dışı fazlanın GSMH'ye oranı 1993-2002 ortalaması olan yüzde 0,4 seviyesinden 2003-2006 döneminde yüzde 6,5 seviyesine yükselmiştir.

1985-2002 arasında 18 yılda yapılan özelleştirme tutarı sadece 8 milyar dolar iken, 2003 yılından bugüne kadar yapılan özelleştirme toplamı 33 milyar dolara ulaşmıştır. Böylece kamunun ekonomideki ağırlığı azaltılırken özel sektörün rolü artırılmıştır.

Devletin bir çok sektörde üretim ve ticaretten çekilmesi, serbest piyasa ekonomisinin gelişmesine imkan sağlamıştır.

Önümüzdeki dönemde özelleştirme programımızı kararlılıkla devam ettireceğiz.

Değerli Milletvekilleri,

Sadece gelecek 5 yılı değil, 2013 yılını ve Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı olan 2023 yılını hedefliyoruz.

17 Nisan 2007'de açıkladığımız ve Türkiye'nin AB Müktesebatına uyumu için 2013 yılına kadar uygulayacağımız program çerçevesinde, ekonomik değişim ve dönüşümü de kapsayan 200 kadar yasal düzenleme ve 600 kadar ikincil düzenlemeyi tamamlayacağız.

2023 yılında satın alma paritesine göre milli hasıla büyüklüğü bakımından ülkemizin dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer alması ana hedefimizdir.

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Kamu borç yükünün düşmeye devam etmesi, cari açığın kontrol altında tutulması ve enflasyonun daha da düşük oranlara çekilmesi ancak mali disiplinle mümkündür.

AK Parti iktidarı 2003-2007 döneminde mali disiplini sağlamada büyük başarı sağlamış ve bu disiplinin kalıcı olması için pek çok yapısal reform gerçekleştirmiştir.

Hükümetimiz, mali disiplini sağlarken aynı zamanda harcamaların da yapısını değiştirme yönünde önemli politikalar uygulamıştır. Bütçe harcamaları içinde faiz harcamalarının payı azaltırken sosyal harcamaların, yatırım harcamalarının ve personel harcamalarının payı artırılmıştır.

Eğitim, bir numaralı harcama kalemi haline gelmiştir.

Merkezi hükümet bütçe açığının GSMH'ya oranı 2003'te yüzde 14,6 iken 2006'da yüzde 0,7'ye düşmüştür. GSMH'ya oranı açısından son 30 yılın en düşük bütçe açığı gerçekleşmiştir.

Toplam Kamu Net Borç Stokunun GSMH'ye oranı ise 2002 yılı sonundaki yüzde 78 seviyesinden 2006 yılı sonunda yüzde 45 düzeyine gerilemiştir.

Söz konusu dönemde borç stoku içerisindeki döviz ve dövize endeksli borçların payı % 58'den % 19'a düşerken, Yeni Türk Lirası cinsinden borçların payı % 42'den % 82'ye çıkmıştır.

Borç stoku kur ve faiz riskine karşı daha korunaklı bir yapıya kavuşturulmuştur.

Önümüzdeki dönemde kamu borcunun milli gelire oranı daha da aşağı düşürülecektir.

Mali disiplinin doğrudan ve en çarpıcı yansıması borçlanma maliyetlerinde görülmüştür.

Türk Lirası cinsinden iskontolu Devlet İç Borçlanma Senetlerinin (DİBS) faiz oranı, 2002 yılı Ekim ayında yüzde 64 iken, 2006 yılı Nisan ayında yüzde 14'e gerilemiştir.

Son dönemlerde global piyasalardaki olumsuz gelişmelere rağmen, sözkonusu faiz oranları 2007 Ağustos ayı itibariyle yüzde 17-19 aralığında seyretmektedir.

Hükümetimizin hedefi önümüzdeki dönemde nominal faizleri tek haneye indirmektir.

2002 yılı Ekim ayında ihraç edilen iskontolu borçlanma senedinin gerçekleşen reel faiz oranı yüzde 36 iken bu senetlerin beklenen reel faiz oranı 2007 Ağustos ayı itibariyle yüzde 10 civarındadır.

Yurt dışında ihraç ettiğimiz dolar cinsinden 10 yıl vadeli tahvilin ABD hazine tahviline göre risk primi 2002 yılı Aralık ayında yüzde 7 iken, 2007 yılı Ocak ayındaki ihraçta yüzde 2'ye gerilemiştir.

Hükümetimiz makroekonomik istikrarın ve büyüme performansının sürdürülmesi amacıyla sağladığı mali disiplini devam ettirecektir.

Maliye politikalarımızın başarıyla sürdürülebilmesi için gerekli adımlar atılacak, reformlar güçlendirilecektir.

Gelecek yılların bütçeleri hükümetimizin ekonomi ve kamu maliyesi politikalarına uygun olarak tam bir kararlılık ve mali disiplin anlayışı içinde uygulanacaktır. Böylece, enflasyon oranının daha da aşağıya çekilmesi, cari açığın kontrol altında tutulması ve kamu borç stokunun milli gelire oranının daha da azaltılması sağlanacaktır.

Değerli Milletvekilleri,

Uygulayacağımız vergi politikalarının temel amacı; ekonomide kayıtdışılığın azaltılması, rekabet gücümüzün artırılması, daha basit, adil ve geniş tabanlı bir vergi sistemi oluşturmaktır.

İktidarımız döneminde kurumlar vergisini % 33'ten % 20'ye, gelir vergisinin üst dilimini % 45'ten % 35'e düşürdük.

Eğitim, sağlık, gıda, giyim gibi alanlarda KDV oranını % 18'den % 8'e düşürdük.

Önümüzdeki dönemde, öncelikle istihdam üzerindeki yükler olmak üzere vergi oranlarını indirmeye devam edeceğiz.

Damga vergisi başta olmak üzere, işlemler üzerindeki vergileri kademeli olarak kaldıracağız.

Vergi politikalarında öngörülebilirliği artıracak, vergi mevzuatını sadeleştireceğiz.

Kamu harcamalarına, bütçe dengelerini, iktisadi ve sosyal getirileri ve potansiyel büyüme üzerindeki etkilerini gözeterek öncelik vereceğiz. Bu çerçevede, sağlanan tasarrufların, üretim ve istihdam üzerindeki vergi yükünün azaltılmasında ve kamu harcama sisteminde etkinlik, şeffaflık ve hesap verebilirliğin artırılmasını sağlayacak olan yapısal reformların gerçekleştirilmesinde kullanılmasını amaçlamaktayız.

Hükümetimiz, kayıtdışılığı, işletmelerin verimliliğini azaltan, büyümesini engelleyen ve rekabet edebilirliğini azaltan bir sorun olarak görmektedir.

Önümüzdeki dönemde de kayıtdışılıkla mücadele öncelikli alanlarımızdan biri olacaktır.

Değerli Milletvekilleri,

Uygulamaya koyduğumuz ve bankacılık sektörünü yeniden yapılandırmayı amaçlayan program ile sektörün kırılganlığının giderilmesine yönelik önemli gelişmeler sağladık.

Bankacılık sistemi kur riskine karşı çok daha korunaklı bir yapıya kavuşmuştur.

Bankalarımızın sermaye yeterlilik ve likidite rasyoları da güçlendi. Şu anda yüzde 20'nin üzerinde olan bankalarımızın sermaye yeterlilik rasyosu, OECD ülkeleri arasında en güçlü durumdadır.

Bankacılık sistemimiz mali aracılık fonksiyonunu yeniden kazanmıştır. Bankalar, 2002 yılında toplam varlıklarının yüzde 23'ünü kredi olarak kullandırırken, bu oran Mayıs 2007 itibariyle yüzde 46'ya çıkmıştır.

Sağlıklı bir bankacılık sisteminin reel kesim ve ekonomik büyüme için ne kadar önemli olduğunu bilen hükümetimiz, önümüzdeki dönemde, bir yandan sektördeki rekabet ortamının gelişmesi, diğer yandan reel kesimin bankacılık sisteminden daha fazla faydalanabilmesi için gerekli her türlü önlemi zamanında ve kararlılıkla almaya devam edecektir.

Değerli Milletvekilleri,

Sanayi politikamızın temel hedefi, rekabet gücümüzü verimlilik ve teknolojik yenilik ekseninde artırmak, özel sektör öncülüğünde dışa dönük bir yapı içinde sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaktır.

Bu hedefe, piyasa koşullarında ve taraf olduğumuz uluslararası anlaşmaları gözeterek ulaşacağız.

Ülkemize döviz kazandıran, çok sayıda insanımıza aş ve iş imkanı sunan turizm sektörü, AK Parti iktidarı döneminde hızla büyümüş ve dünyayla rekabet edebilir en önemli üstünlük alanlarımızdan birisi haline gelmiştir.

2005 yılı verilerine göre ülkemiz; dünya genelinde en çok turist çeken ülkeler arasında dokuzuncu, turizmden en fazla gelir elde eden ülkeler arasında da sekizinci sırada yer almaktadır.

Türkiye'nin dünya çapında bir marka olması hedefi doğrultusunda yaptığımız çalışmalar neticesinde, ülkemize gelen turist sayısı ve gelirlerimizde önemli artışlar olmuştur.

2006 yılında ülkemize gelen turist sayısı 19 milyona yükselirken, turizm gelirlerimiz yaklaşık 17 milyar dolar olmuştur. 2013 yılında turizm gelirlerimizin 40 milyar dolara yaklaşmasını hedefliyoruz.

Değerli Milletvekilleri,

İktidarımız döneminde kamu ve özel sektör arasında sağlanan işbirliği ile yatırım ortamının iyileştirilmesinde önemli ilerlemeler sağlanmıştır.

Önümüzdeki dönemde, hukuki süreçlerin hızlandırılması ve hukuki öngörülebilirliğin artırılması yönünde başta Türk Ticaret Kanunu olmak üzere mevzuat çalışmaları tamamlanacak, idari kapasite güçlendirilecektir.

Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı aracılığıyla, plan ve programlarda belirlenen hedefler çerçevesinde oluşturulacak strateji ile büyük yatırımcılar ülkemize çekilmeye çalışılacaktır.

Yatırım teşvikleri, uluslararası anlaşmalarımız da dikkate alınarak, şeffaf ve etkin bir şekilde kullanılacaktır. Bu kapsamda, Devlet Yardımları İzleme Birimi kurulacak, devlet yardımlarının tek elden koordinasyonu sağlanacaktır.

Değerli Milletvekilleri,

Enerji politikamızın temel amacı; rekabetin oluştuğu şeffaf bir serbest piyasa mekanizması ile, artan nüfusumuzun ve hızla gelişen ekonomimizin enerji ihtiyacının sürekli, kaliteli, güvenli ve uygun maliyetlerle temin edilmesidir.

Enerji politikamızda ana unsur, enerji arz güvenliğidir. Elektrik üretim ve dağıtımında özel sektör katılımının sağlanması, rekabetin oluştuğu işleyen bir piyasanın oluşturulması, tedarikçi ülkelerin çeşitlendirilmesi ve enerji üretiminde azami oranda iç kaynak kullanarak ithalata bağımlılığın azaltılması temel önceliklerimizdir.

Talep açısından bakıldığında ise, enerji yoğunluğunun azaltılmasını, verimliliğin artırılmasını, kayıp-kaçağın makul düzeylere düşürülmesini, israfın önlenmesini, düzenlenmiş piyasa uygulamalarının yaygınlaştırılmasını ve bilinçli bir tüketici kültürü oluşturulmasını önemsemekteyiz.

Bütün dünyada enerji ve özellikle elektrik fiyatları hızla artarken, yukarıda sayılan tedbirler sayesinde, iktidarımız döneminde, konutlarda tüketilen elektriğe hiç zam yapılmamıştır.

Ayrıca, sanayide tüketilen elektriğin fiyatında % 5 indirim yapılmıştır.

Doğalgazdan faydalanan il sayısı 9'dan 47'ye çıkarılmıştır.

Yeni dönemde doğalgazı tüm şehirlerimize yaygınlaştırmayı planlıyoruz.

Önümüzdeki dönemde enerji sektöründe; yatırımcıya, tüketiciye ve ilgili kesimlere güven veren, belirsizlik içermeyen bir ortam oluşturulacaktır.

Düzenlenmiş işleyen piyasa yapısını oluşturmak için başlatılmış olan çalışmalar hızla tamamlanacak, öngörülebilirlik sağlanacak ve özel sektörün yatırım yapmasının önündeki engeller kaldırılacaktır.

İktidarımız döneminde tamamladığımız Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı örneğinde görüldüğü gibi, bölgemizde bulunan petrol, doğal gaz ve elektrik gibi enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaştırılmasında daha fazla rol üstlenerek, ülkemizin jeo-stratejik konumu güçlendirilecektir.

Ceyhan'ın uluslararası enerji piyasasında ana dağıtım noktalarından ve dünya enerji fiyatlarının teşekkülünde önemli merkezlerden birisi olması için çalışılacaktır.

Doğal gaz transit boru hatlarının yapımı tamamlanarak Avrupa'ya gaz dağıtımında Türkiye'nin etkin bir rol oynaması sağlanacaktır.

Arz güvenliğinin artırılmasına katkı yapacak olan bölge ülkeleriyle elektrik ticareti geliştirilecektir.

Hazar Bölgesi ve Ortadoğu gaz rezervlerini Avrupa pazarlarına ulaştırmayı öngören Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya (NABUCCO) Doğal Gaz Boru Hattı Projesi'nin gerçekleşmesi için çabamız sürdürülecektir.

Avrupa elektrik sistemine ülkemiz elektrik sisteminin entegrasyonuna yönelik çalışmalar en kısa sürede tamamlanacaktır.

Ayrıca, Türkiye, Yunanistan ve İtalya (Güney Avrupa Hattı) arasında, yılda 12 milyar metreküp kapasiteli Doğalgaz Boru Hattı ile elektrik iletim hattı devreye yakında alınacaktır.

Bu çalışmaların tamamlanmasıyla ülkemiz enerji geçişi konusunda önemli bir altyapıya kavuşacağı gibi, kendi arz güvenliği açısından da avantajlar elde edilecektir.

Boyabat, Deriner, Ermenek ve Ilısu Barajları bu dönemde tamamlanacak, Yusufeli barajının yapılmasına başlanacaktır.

Kamu yatırım programında yer alan hidroelektrik ve termik santral projelerinin hızla tamamlanmasına öncelik verilecektir.

Alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi için çalışılacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından azami şekilde istifade etmek ve uygulamaları yaygınlaştırmak için yapılan çalışmalara devam edilecektir.

Enerji kaynaklarımıza nükleer enerjinin de eklenmesi için gerekli hukuki çalışmalar hızla sonuçlandırılacak, özel sektörün bu alandaki yatırımları desteklenecektir.

Mevcut elektrik üretim tesislerinin rehabilitasyonu en kısa zamanda tamamlanacaktır.

Doğalgazın elektrik üretimindeki payı düşürülecek, sektörde rekabete dayalı bir piyasa oluşturulacaktır.

Doğal gazın konut ve sanayideki kullanımının yaygınlaştırılması sürdürülecektir.

Doğal gaz temininde tedarikçi firma sayısı ve depolama kapasitesi artırılacak, böylece arz güvenliği güçlendirilecektir.

Değerli Milletvekilleri,

Önümüzdeki dönemde ülkemizin altyapı ihtiyacının, ekonomik ve sosyal gelişmeyi hızlandıracak şekilde karşılanması esas olacaktır. Kentsel altyapı başta olmak üzere, üretim girdi maliyetlerinin azaltılması ve pazara erişim imkanlarının geliştirilmesi ile ekonominin büyümesi ve rekabet gücünün artırılması sağlanacaktır.

Bu çerçevede, ulaştırma, enerji, bilgi ve iletişim teknolojileri gibi altyapı hizmetlerinin sunumunda etkinlik sağlanacak ve kalite standartları yükseltilecektir.

Mal ve hizmet üretiminin en önemli ön şartı ve girdisi olan altyapı hizmetlerinin rekabetçi piyasada özel sektör tarafından sunumu esas alınacaktır.

Rekabetçi piyasanın oluşmadığı sektörler düzenlenerek, özel sektörün finansman ve işletme yeteneğinden maksimum derecede yararlanılacaktır.

Türkiye coğrafi konumu itibariyle tüm ulaşım türlerinin rahatça kullanabileceği bir ülke olmasına rağmen, geçmişte uygulanan politikalar nedeniyle neredeyse tek tür taşımacılığın yapıldığı bir ülke haline gelmişti.

Yurtiçinde karayolu taşımacılığına yüzde 90 düzeyinde bağımlı hale gelen ulaşım sistemimizin bu haliyle sürdürülebilmesi artık mümkün değildir.

Bu nedenle AK Parti iktidarı, göreve geldiğinde ilk iş olarak ulaşım sistemlerinin dengeli bir şekilde gelişimini sağlayacak bir Ulaştırma Ana Plan Stratejisi hazırlamıştır.

Bu planda hedef gelecek on yıl için; kara, deniz, demiryolu ve hava taşımacılığının birbirine paralel gelişimini sağlamak, gerçekleştirilecek projelerle deniz ve hava taşımacılığı ile demiryolu öncelikli olmak üzere tüm ulaşım türleri arasındaki dengeyi sağlamaktır.

İktidarımız döneminde Cumhuriyet tarihimizin en uzun bölünmüş yol ağı yapılmıştır.

2002 yılı sonu itibariyle bölünmüş yol ağı toplam 4.326 km. iken, sadece 4,5 yıllık dönemde 6.700 km. yeni bölünmüş yol ağı tamamlanmış, böylece otoyollar dahil bölünmüş yol uzunluğumuz 12.700 km.ye ulaşmıştır.

Şu anda yapımı devam etmekte olan bölünmüş yolların toplamı 1800 km'dir.

Hedefimiz, bölünmüş yol ağının toplam uzunluğunu 15 bin km'ye çıkartmaktır.

Ayrıca; 17 yıldır tamamlanamayan Bolu Dağı Tüneli, 29 yıldır konuşulan Muğla Göcek tüneli, 30 yıldır bitirilemeyen Karadeniz Sahil Yolu, Bursa çevre yolu ve Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun büyük bir kısmı tamamlanmıştır.

Demiryollarımıza dönemimizde yapılan yatırım miktarı, son 40 yılda yapılanın üzerine çıkmıştır.

Demiryollarında; hızlı tren çağını başlatmak, mevcut sistemi yenilemek, yeniden yapılanmayı sağlamak, özel sektörün dinamizmini demiryollarına aktarmak, işletmelerin tedarik sürecine değer katan bir anlayışa geçmek ana hedef olarak belirlenmiştir.

Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, İstanbul-Ankara-Sivas, Ankara- Afyonkarahisar-İzmir, koridorlarından oluşan ağ üzerinde hızlı tren çalışmaları süratle devam etmektedir.

Ankara-İstanbul arasında seyahat süresini 3 saate indirecek hızlı tren projesine büyük önem veriyoruz. Ankara-Eskişehir etabı bitti.

Eskişehir-Köseköy etabının ihalesi yapıldı.

Sadece ülkemizin değil dünyanın da önemli projelerinden biri olan Marmaray projesini hayata geçiriyoruz.

Önümüzdeki dönemde demiryolu ağını daha da geliştirmeyi planlıyoruz.

Günümüzün en hızlı ulaşım sektörü olan havacılık, iktidarımız döneminde çağ atlamıştır.

İç hatlarda tekel kaldırılmış, uyguladığımız teşvikler sayesinde özel şirketlerin yurdun her tarafına tarifeli sefer yapması sağlanmıştır.

Bunun sonucu olarak, 2002'de 8,5 milyon olan iç hat yolcu sayısı 29 milyona ulaşmıştır.

2002'de toplam (iç+dış hat) yolcu sayısı 33,5 milyondan 2006 sonunda 62 milyona yükselmiştir.

Bu artış bir dünya rekoru olarak kayda geçmiştir. Uluslararası havacılık kuruluşlarının Türkiye'ye öngördüğü 2015 yılı için trafik değerleri 2005 yılında aşılmıştır.

Artan yakıt fiyatlarına rağmen, serbestleşme ve rekabetle beraber uçak bilet fiyatları ucuzlamış ve uçakla seyahat imtiyaz olmaktan çıkmış, ihtiyaca dönüşmüştür.

Başkentimiz başta olmak üzere, birçok ilimiz modern terminal binalarına kavuşturulmuştur.

Yeni dönemde, havacılıkta başlattığımız serbestleşme politikası, dış hatları da kapsayacak şekilde yaygınlaştırılacaktır.

Denizcilik sektörü de iktidarımız döneminde altın çağını yaşamış, bir çok proje hayata geçirilmiştir.

Özellikle gemi inşa sanayinde büyük atılımlar yapılmış, Türkiye sayılı gemi üreticisi ülkeler arasına girmiştir.

Bu sektörlerdeki atılımlar artarak devam edecektir.

Önümüzdeki dönemde ülkemizdeki liman altyapısı gözden geçirilecek, Ege ve Marmara başta olmak üzere kamu-özel sektör işbirliğiyle, lojistik merkezlerin bulunduğu büyük kapasiteli yeni liman projeleri hazırlanacaktır.

Limanların demiryolu bağlantıları geliştirilecektir.

Ulaştırma sektöründe, özel sektör dinamizmini de içine alan politika ve atılımlara yeni dönemde hız verilecektir. Kamu kaynağını daha az, alternatif finans modellerini daha fazla kullanarak, havaalanları ve deniz yapılarında başarıyla uyguladığımız modellerin diğer altyapı projelerine de tatbik edilmesi önceliklerimiz arasında olacaktır.

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

İktidarımız döneminde, nüfusumuzun önemli bir kesiminin yaşadığı kırsal alanda tarım ve tarım dışı sektörleri bir bütün olarak ele alınmış, köklü ve süreklilik arzeden bir kırsal kalkınma programı uygulanmaya başlanmıştır.

İlk kez bir "Kırsal Kalkınma Stratejisi" hazırlanmıştır.

Bu strateji doğrultusunda kırsal kesimde iş imkanlarını çeşitlendirmek ve gelir düzeyini yükseltmek için kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi projeleri uygulamaya konulmuş, ayrıca AB fonlarından yararlanmak için Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu kurulmuştur.

Başta yol ve içme suyu olmak üzere ülkemizin her köşesinde köylerimizin ve beldelerimizin alt yapısını tamamlamak için KÖYDES ve BELDES projelerine 2 yılda toplam 4,5 milyar YTL'nin üzerinde bir kaynak tahsis edilmiştir.

2005 ve 2006 yıllarında toplam; 11.706 içme suyu projesi, 24.280 km. asfalt yol, 32.023 km. stabilize ve ham yol yapılmıştır.

2007 yılı sonu itibariyle; 21.000 içme suyu projesi, 50.000 km. asfalt yol, 45.000 km. stabilize ve ham yol tamamlanmış olacaktır.

Bu dönemde, KÖYDES projesi kapsamında köylerimizin elektrik altyapı sorunları çözülecektir.

Değerli Milletvekilleri,

Ülkemizde 6,1 milyon kişinin istihdam edildiği ve çalışan nüfusun yüzde 27'sinin geçimini sağladığı tarım sektörü, insanımızın temel ihtiyaçlarının karşılanmasındaki vazgeçilmezliği nedeniyle hayati öneme sahiptir.

Tarım sektörümüzün rekabet gücünü artırmak, sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak ve orta vadede uygulayacağımız politikaları net olarak ortaya koymak için iktidarımız, Tarım Stratejisi Belgesi'ni hazırlamış ve "Tarım Çerçeve Kanunu"nu başta olmak üzere tohumculuk, depoculuk, toprak ve arazi kullanımı, tarım sigortası, organik tarım, üretici birlikleri ve kırsal kalkınmayı destekleme alanlarında gerekli yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Önümüzdeki dönemde bu düzenlemelerin hayata geçirilmesine büyük önem verilecektir.

Tarıma verilen toplam destekler, 2002 yılında 1,8 milyar YTL iken, bu rakam 2007 yılında 5,3 milyar YTL düzeyine çıkarılmıştır. Bu destekler artarak devam edecektir.

Tarımsal ihracatımız 4 milyar dolardan 8,6 milyar dolara yükseltilmiştir.

Petrol fiyatlarında meydana gelen artışın üreticiye yansıtılmaması için çiftçilerimize ilk defa mazot desteği verilmeye başlanmıştır. Bu destek önümüzdeki dönemde de devam edecektir.

2002 yılında yüzde 59 olan tarımsal kredi faiz oranları düşürülerek, kredi türüne göre yüzde 7-13 aralığına çekilmiştir. Önümüzdeki dönemde faizler daha da aşağı çekilecektir.

2002 yılında Ziraat Bankası aracılığıyla verilmiş olan tarımsal kredi miktarı 228 milyon YTL iken, Ağustos 2007 itibariyle bu miktar 4,4 milyar YTL'ye yükselerek 19 kat artış sağlanmıştır. Tarımsal krediler yaygınlaştırılarak devam edecektir.

Tarım Bakanlığı, Hazine ve Ziraat Bankasının müşterek olarak başlattığı "yağmurlama-damlama" ile sulama projeleri yaygınlaştırılacaktır.

Tarım alanlarındaki en yeni bilgi birikimini çiftçimizin ayağına götürmek amacıyla 2.500 ziraat mühendisi ile veteriner hekimin 20 bin köye hizmet verecek şekilde merkez köylerde istihdamı ve ikameti sağlanmıştır. Önümüzdeki dönemde bu tarım danışmanlarının sayısı 10 bine çıkarılacak ve bütün köylerimize hizmet vermeleri sağlanacaktır.

Sulama projelerine öncelik vererek rasyonel hale getirecek ve bu projelere yeterli kaynak tahsis edeceğiz. Barajı bitirilen projelerin, sulama ve bakım kısmını özel sektörün yatırımına açacağız.

İthalatımızda önemli bir yer tutan yağlı tohumlar başta olmak üzere ülkemizde arz açığı olan ürünlere yönlendirme teşvikleri uygulayacağız.

Pilot uygulaması başlatılan havza bazlı teşviklerini ülke geneline yaygınlaştıracağız.

Pazar garantili sözleşmeli üretimi yaygınlaştıracak tedbirler alacağız.

Hayvancılık sektöründe büyük bir potansiyele sahip olan ülkemizin rekabet gücünü artırmak için başlattığımız zihniyet devrimini kararlılıkla sürdüreceğiz.

Dönemimizde büyük bir ivme kazanan, yerli ırklarımızın ıslah edilmesi ve mera ıslahı çalışmalarını yoğunlaştıracağız.

Değerli Milletvekilleri,

Küçük ve orta ölçekli işletmeler ile esnaf ve sanatkarımız ekonomik ve sosyal yapımızın omurgasını teşkil etmektedir. Bu kesimin güçlenmesini hayati derecede önemsiyoruz.

Ülkemizin içinden geçmekte olduğu yapısal dönüşümün sunduğu fırsatlardan bu kesimlerin azami ölçüde yararlanmalarını sağlamak ve yine bu dönüşümün olumsuz etkilerinden korunmalarına yardımcı olmak, önümüzdeki dönemde temel önceliklerimiz olacaktır.

İktidarımız döneminde, devletin borçlanma gereğindeki azalmaya paralel olarak, özel bankacılık ve finans sistemi küçük girişimcilere daha geniş imkanlar sunmaya başlamıştır.

Halk Bankası esnaf ve sanatkar kredileri 2002 yılında 154 milyon YTL iken, yaklaşık 17 kat artarak Ağustos 2007 itibariyle 2,6 milyar YTL'ye yükselmiştir.

KOBİ kredileri ise 2002 yılında 347 milyon YTL iken, Ağustos 2007'de 5,7 milyar YTL'ye yükselmiştir. 2002 yılında sadece 63 bin işletme bu imkânlardan yararlanmışken, 2007 yılında yaklaşık 600 bin işletme yararlanır hale gelmiştir.

Ziraat Bankası KOBİ kredileri 2002 yılında 22 milyon YTL iken rekor seviyede bir artışla, 80 kat artarak, Ağustos 2007 itibariyle 1,8 milyar YTL seviyesine ulaşmıştır.

Esnaf ve sanatkarlara kullandırılan kredilerin faiz oranları % 47'den % 13'e indirilmiştir.

Önümüzdeki dönemde, modern teknolojiyi takip edememeleri nedeniyle rekabet güçleri azalan KOBİ'lerin müşterek yatırımları kümelenme yaklaşımı çerçevesinde desteklenecek, OSB yönetimlerinin kümelenmede önemli rol üstlenmeleri sağlanacaktır.

Girişim sermayesi, kredi garantisi gibi uygulamaların gelişmesi desteklenecek, KOBİ'lerin finansman imkanlarının çeşitlendirilmesi sağlanacaktır.

Teknoloji Geliştirme Bölgelerine yatırım kredisi faiz desteği sağlanarak Ar-Ge çalışması yapan KOBİ'lerin sayısı artırılacaktır.

Geleneksel sektörlerde faaliyette bulunan firmalarımızın markalaşma çalışmaları ile eş zamanlı olarak teknik alt yapısından insan kaynaklarına, yönetişim sistemlerinden marka yönetimi ve pazarlamaya kadar, tüm yeteneklerini uluslararası standartlara ulaştırarak rekabet güçlerini artıracağız.

Bu amaçla kümeleme politikaları oluşturularak hali hazırda ülkemizde doğal olarak oluşmuş KOBİ kümelerinin sektörel kümeler halinde örgütlenmesini özendireceğiz.

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Bütün politikalarımızın esası başta birey ve aile olmak üzere toplumun bütün unsurlarının güçlenmesidir. Dolayısıyla ekonomik politikalarımızın sosyal politikalarımızla paralellik arz etmesi, refahın adaletle ülke sathına yaygınlaşması esastır.

Hükümetimiz, odağında insan ve insana ait değerler olan bir siyaset anlayışına sahiptir.

Politikalarımızda insanımızın adalet ve kalkınma taleplerine cevap vermek, milletin tercihlerini siyasete taşımak temel ilkemizdir.

Anayasamızda ifadesini bulan ve devletimizin temel vasıflarından olan "sosyal devlet" ilkesini en kapsamlı ve etkili şekilde hayata geçirmek, vatandaşlarımızın her konuda hizmetinde olma anlayışımızın gereğidir.

Ülkemizin imkânları ve toplumsal refahın paylaşımında sosyal adaleti gözetmek ve sosyal adaleti gerçekleştirmek partimizin ve hükümetimizin en temel kaygısı, en ileri hedefidir.

Bu inanç ve kararlılıkla iktidarımız döneminde sosyal politikalara özel bir önem ve ağırlık verilmiştir.

Toplumsal değerlerimizin özünde güçlü şekilde yer alan "Halka Hizmet Hakka Hizmettir" anlayışı ile sosyal hizmetleri aralarında hiçbir ayrım yapmadan bütün vatandaşlarımıza daha fazla ve daha adil şekilde ulaştırmaya çalıştık.

Eğitim, sağlık ve sosyal destekler gibi temel hizmet alanlarında bölgeler arası adaletsizliklerin giderilmesi için çok önemli uygulamaları gerçekleştirdik.

Ekonomik güçlenmemize paralel olarak yeni dönemde insanımızın hayat standardını yükseltecek sosyal harcamalara daha fazla kaynak ayırabileceğiz.

Yeni dönemimiz sosyal yapımızı her boyutuyla güçlendirme politikalarını artırdığımız bir dönem olacaktır.

İktidarımız döneminde iyileşme trendine giren gelir dağılımı daha dengeli hale gelecek, sosyal güvenlik- sosyal yardım-sosyal hizmet şemsiyesi merkezi bir organizasyonla bütün vatandaşlarımızı kapsayacak, eğitim ve sağlık gibi temel insan hakkı olduğuna inandığımız hizmetler daha çağdaş bir kimlik kazanacaktır.

Değerli Milletvekilleri,

Eğitim, insanımızın yaşam kalitesini yükselten, ülkemizin refah, istikrar ve rekabet gücüne katkıda bulunan ve hayat boyu süren bir faaliyettir.

Göreve geldiğimiz günden başlayarak, eğitimin en temel sorunları olarak gördüğümüz altyapı, erişim ve kalite sorunlarının üzerine ısrarla gittik.

Bu çerçevede, insan kaynağı niteliğinin yükseltilmesi ve beşeri sermayemizin çağdaş standartlara ulaştırılması amacıyla iktidarımız döneminde, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi yüzde 186 oranında artırılmıştır.

Önümüzdeki dönemde de kamu harcamalarında en büyük pay, yine eğitime ayrılacaktır.

Yedi yaşını eğitime başlamak için çok geç bir yaş olarak görmekteyiz.

Bu nedenle iktidara geldiğimizde % 11 olan okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranını, büyük bir çaba harcayarak % 25'e çıkardık, yeni dönemde bu oranı % 50'ye çıkaracağız.

Eğitim altyapımızı iyileştirmek için tüm imkan ve kaynaklar seferber edilerek 110.000 yeni derslik yapılmıştır.

Okullara 550.000 bilgisayar dağıtılmış, özel bilişim ve teknoloji sınıfları oluşturulmuş, bunlar için ADSL (hızlandırılmış) internet bağlantıları kurulmuştur.

Okula gidemeyen veya gönderilmeyen kız çocuklarımıza yönelik "Haydi Kızlar Okula" kampanyası ile yaklaşık 250.000 kızımız okula kazandırılmıştır.

Ailesi düşük gelirli olan yaklaşık 1,6 milyon evladımızın okula devamı şartı ile ailelerine eğitim ihtiyaçlarını karşılamak üzere düzenli yardım yapılmaktadır.

Hükümetimiz, özellikle ilköğretim ve ortaöğretimi, bilgi yüklemeden ziyade öğrencilere temel beceriler edinme, analiz ve sentez yapabilme, düşünebilme, sorgulama, sağlam bir karakter kazandırma dönemi olarak görmektedir.

Bu dönemi, aynı zamanda öğrencinin kendisi ve çevresiyle uyumlu, sosyal ve kültürel değerler ile toplumsal aidiyet duygusunu kazanacağı bir kimlik oluşturma aşaması olarak kabul etmektedir.

İktidarımız, ilköğretim ve ortaöğretim kademesindeki müfredatları bu yaklaşımdan hareketle değiştirmiş ve tüm okullarımızda uygulamaya başlamıştır.

Cumhuriyet tarihimizde ilk defa iktidarımız döneminde, ilköğretim ve ortaöğretimde her çocuğumuza ücretsiz ders kitabı verilmesi uygulaması başlatılmıştır.

Eğitim sistemimizin temel direği olan öğretmenlerimizin mesleki tatminlerini artıracak politikalar izlenmiştir.

Bu amaçla öğretmenlik kariyer mesleği haline getirilmiş ve yaklaşık 100.000 öğretmenimiz uzman ve başöğretmen unvanlarına kavuşturulmuştur.

Öğretmen atamaları, terfi ve tayinlerinde yıllardır şikayet konusu olan adam kayırma uygulamalarına son verilmiş, adalet ve eşitli

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber