PKK'nın derin bağlantıları ortaya çıkıyor

Kaynak : Zaman
Haber Giriş : 26 Temmuz 2008 09:15, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

PKK'nın, Ergenekon'la bağlantısına geniş yer verilen iddianamede 'Oğuz' adındaki bir özel kuvvetler görevlisi ile Öcalan'ın avukatı arasındaki konuşma aktarılıyor.

Buna göre, Öcalan yakalandığında uçakta ona 'Memlekete hoş geldin' diyen görevli 'Pilot Necati' idi. Bu isim Öcalan'ın '1970'lerde devletin kendisini kontrol etmek için görevlendirdiğini iddia ettiği kişi' olarak biliniyor. 'Oğuz', avukata, "Bu ilişkiyi kabul etmeye kamuoyu hazır değil. Örgütü kursun diye Öcalan'a 10 milyon lira verildi. Her şeyi biliyoruz." diyor.

Ergenekon terör örgütünün kabul edilen 2 bin 455 sayfalık iddianamesinde, PKK terör örgütü ve Abdullah Öcalan'ın örgütle olan bağlantısına da geniş yer veriliyor. İddianamenin 104. sayfasında 'terör örgütlerinin amaçları doğrultusunda kontrol altına alınması çalışmaları' başlığı altında, Ergenekon'un amacının PKK'yı kontrol altına almak olduğu aktarılıyor. İddianamede, 'Yine Ergenekon dokümanında gerektiğinde naylon terör örgütü kurulmalı ve yabancı istihbarat örgütlerinin kurguladıkları oyunda mutlaka yer alınmalı şeklindeki prensipleri ile de örgütün terör örgütlerinin tasfiye edilmesi değil, kontrol altına alınıp örgüt adına kullanılmasını benimsedikleri' aktarılıyor. Ele geçirilen 'Panzehir' isimli dokümama göndermede bulunularak, "Veli Küçük ve Ümit Oğuztan'dan çıkan örgütsel içerikli dokümanın içeriğinde de PKK'nin tamamen tasfiye edilmesi yerine, Abdullah Öcalan'la işbirliği yapılıp bizzat Ergenekon terör örgütü içerisinde bulunan kendilerince genç subay olarak tabir ettikleri, muhtemelen örgüt adına çeşitli askerî kurumlara sızmış örgüt üyelerinin PKK'nın üst düzey yönetici kadrolarının yerlerine getirilmesi öngörülmüş, ayrıca bu belgede Abdullah Öcalan'ın emekli olmadığı ve emekli olmayı da istemediği belirtilmiş ve örgütle arasındaki irtibatlarının boyutu açıkça anlaşılmaktadır." deniliyor.

İddianamede İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile PKK bağlantısına da dikkat çekiliyor: "Dosyamızdaki mevcut delillerden şüpheli Doğu Perinçek, Ferid İlsever ve Hayati Özcan'ın PKK'nın kamplarında PKK elebaşısı Abdullah Öcalan'la birçok fotoğrafının bulunduğu, buradan da şüpheli Doğu Perinçek'in Ergenekon terör örgütünün kararlarına göre teori ve planlama dairesi başkanlığı bünyesinde terör örgütleri ile irtibat konusunda da görevli olduğu anlaşılmaktadır. Örgütün böylelikle kime hizmet ettiği hususu da açıkça ortaya çıkmaktadır. Milletin menfaatleri için hareket ediliyor gibi bir imaj verip daha sonra devleti yıkmaya ve bölmeye azmetmiş PKK terör örgütü elebaşısıyla birlikte hareket edip, sözde milli duygularla devlete hizmet ettiklerini iddia etmeleri açıklanamayacak bir çelişkidir."

Öcalan'a para verildi PKK'ya silah satıldı

İddianamede yer alan bilgelere göre, şüphelilerden Hikmet Çiçek'in flash diski ile İşçi Partisi basın bürosundan elde edilen bilgisayar hard diski içerisindeki bir word dosyasında 2 ayrı şahsın konuşma çözümü yer alıyor. Belgede 'Oğuz' adını kullanan bir özel kuvvetler komutanlığı görevlisi ile Abdullah Öcalan'ın avukatı arasında geçen konuşmanın çözümleri bulunuyor.

İşte Özel Kuvvetler Komutanlığı görevlisi ile Öcalan'ın avukatı arasındaki konuşmanın dökümünden özet bölümler şöyle:

Oğuz: İmralı'da bir tuğgeneral arkadaşımız var. Öcalan ile sorgu şeklinde olmayan görüşmeler yapıyor. Ve Genel Komutanlık'a rapor veriyor. Öcalan, dışarıdaki arkadaşlarının bir girişim başlatmak için hazır olduğunu belirtmiş... MİT'le temasa geçmişsiniz. Ciddi bir sonuç almanız mümkün değil. Özgürel'i ciddiye almanız, devleti tanımadığınızı gösteriyor.

Avukat: Biz sorunun esas çözüm yerinin Genelkurmay olduğunu biliyoruz. Öcalan da bize, sorgusu sırasında çok birikimli, donanımlı subaylarla tanıştığını söyledi. Böyle bir güce karşı savaştığı için pişman olduğunu da belirtmiş.

Oğuz: Açıktan ilişki olmaz. Bu ilişkiyi kabul etmeye kamuoyu henüz hazır değil. Semdin Sakık'la da ilişkimiz vardı. Çok iyiydi. Yeşil kanalıyla silah alış verişi yapanlar da vardı. Öcalan sıkıştırdığı için Kuzey Irak'a geçip Barzani'ye teslim oldu. Öcalan yakalanmasaydı, TSK içinde büyük sorun çıkacaktı. Çünkü komutanlardan bir grup, PKK'ya silah sattı, uyuşturucu trafiğini birlikte yürüttü. Gece görüş dürbününe varıncaya kadar askerî malzeme satışı yapanlar ortaya çıkarıldı. Abdullah Öcalan bunları iyi bilir. Öcalan gözlerini açtığında uçakta ona 'Memlekete hoş geldin' diyen de pilot Necati idi. Başından beri girdiği ilişkileri biliyoruz. Örgütü kursun diye Öcalan'a 10 milyon lira verildi. Biz bunları bilerek konuşuyoruz. Ancak Öcalan biz ona siyasilerden elçi gönderdik onları tartakladı. Cemil Bayık'la birlikte Melik Fırat'ı küfürle, tartaklayarak geri yolladı.

Öcalan, savcıyla görüşmek istiyor

Terör örgütü PKK'nın elebaşısı Abdullah Öcalan, avukatlarına Ergenekon'la ilgili açıklamalar yaparken, Hüseyin Kıvrıkoğlu adına bir albayın kendisiyle irtibat kurduğunu ileri sürüyor. İddianamede PKK-Ergenekon ilişkisinin de yer aldığını kaydeden Öcalan, "Türkiye'nin Ergenekon'la tanışması 1952'de NATO'ya girmesiyle başlar. Benimle görüşmeye gelen albay, 'Bu sorunu kendi aramızda, biz bize çözelim. Bu alçaklar, kardeşleri birbirine boğazlatmak istiyor.' dedi. 'Evet, bu sorunu dış güçlere havale etmeden çözelim.' dedim. Ergenekon konusunda savcının gelip beni dinlemesini istiyorum. Bunları savcı ile daha ayrıntılı tartışabiliriz. Şam'da kaldığım dönemde yanıma gelen bazı kişiler, 'Biz Tansu Çiller'i öldürelim, sorumluluğu siz üstlenin' diye teklifte bulundular. Ben bu teklifi kabul etmedim." iddialarında bulunuyor. Diyarbakır, Zaman

DHKP/C ve Hizbülvahşet'le doğrudan bağlantı

Ergenekon soruşturması iddianamesinde örgütün DHKP/C ve Hizbullah terör örgütleriyle de ilişki içinde oldukları aktarılıyor. İddianamede, "Şüphelilerde ele geçirilen istihbari bilgi notlarında DHKP/C ve Hizbullah örgütleriyle alakalı notlar ve gizli bilgiler değerlendirildiğinde bu örgütlerle de şüphelilerin doğrudan bağlantılarının bulunduğu görülmektedir. Soruşturma dosyasındaki delillerden, alınan ifadelerden ve ele geçirilen dokümanlardan Ergenekon terör örgütü yöneticilerinden Veli Küçük'ün DHKP/C adlı terör örgütü ile ilişki içerisinde olduğu ve söz konusu örgütü Ergenekon terör örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda kullandığı ve kontrol altında tuttuğu anlaşılmaktadır." deniliyor. İddianamenin ilgili bölümünde ayrıca, terör örgütü Hizbullah'ın, Ergenekon tutuklusu emekli Tuğgeneral Veli Küçük tarafından kurulduğu ifade ediliyor. Ulusal Kanal'da ele geçirilen belgede, "Refet: Hizb V. Küçük kurdu." deniliyor.

Üniversite olaylarında Ergenekon imzası

Ergenekon terör örgütünün kabul edilen iddianamesinde üniversiteler içerisindeki yapıya da dikkat çekiliyor. Örgütün yöneticisi olmakla suçlanan İstanbul Üniversitesi'nin eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun önderliğinde olan bu yapılanmada, ele geçirilen delillere göre üniversitelerle Ergerekon terör örgütünün irtibatlarının bulunduğu aktarılıyor. Şüphelilerden Habip Ümit Sayın'ın Doç. Dr. Emin Gürses'in üniversitelerde görevli oldukları ve bu yapılanma içinde yer aldıkları belirtiliyor. İddianamede, "Birçok üniversitede öğretim üyeleri ve görevlilerinin fişlendiği ve bu bilgilerin Ergenekon terör örgütünün üyeleri aracılığıyla yöneticilerinde toplandığı, bu konuların da örgüte ait internet sitelerinde ve medya kuruluşlarında dezenformasyon amaçlı olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Ergenekon terör örgütünün yönetici kadrosundan en alt düzeydeki üyelerine kadar olan geniş yelpazede; örgütün, ciddi ve sistematik bir şekilde devletin her bir kademesine sızma ve ele geçirme girişimleri içerisinde olduğu tespit edilmiştir. Örgüt, kendisine hedef olarak seçtiği ideallerine ulaşma noktasında asker, yargı, bürokrasi ve üniversite gibi birçok alanda bir yapılanma, kadrolaşma faaliyetlerine ayrı bir önem vermiştir. Öncelikle sızma şeklinde başlayan ve daha sonraki aşamalarda kadrolaşma ve kendisi gibi düşünmeyen hareket etmeyenleri tespit edip, egale etme noktasına kadar varan faaliyetler örgüt tarafından sistematik bir şekilde uygulanmıştır.

'Sistemle kavgalı' öğrenciler seçiliyor

Soruşturma kapsamında ele geçirilen ve örgütün bir anlamda tüm yönleriyle deşifre olmasına sebep olan dokümanlar incelendiğinde; ülkemizdeki başta üniversiteler olmak üzere tüm eğitim kurumlarında da gizli bir yapılanma içerisine girdikleri, bu yapılanmayı da eğitim kurumlarındaki kendi ideoloji ve öngörülerini paylaşan akademisyen, öğretim görevlisi ve nihayetinde sistemle barışık olmayan ve aradığını bulamamış öğrenci kitleleri ile gerçekleştirdikleri görülecektir. Bu tespit, gerek ele geçirilen dokümanlar gerekse örgüt üyelerinin telefon görüşmeleri ve gerekse yakalanan şüpheliler içerisinde bulunan öğretim görevlilerinin örgüt içi ilişkisini gösterir diğer argümanlar tarafından desteklenmektedir." deniliyor.

Ergenekon isimli dökümanın 'Genel Durum ve Sorunlar' başlığı altında ise "'Lobi' isimli dokümana bakıldığında ise; 'Lobi'nin geniş halk kitlelerine yönelik çalışmalarında özellikle gençlerin Kemalist ideolojiye ve ülke çıkarları doğrultusunda yeniden örgütlenmelerim sağlamayı tasarladıkları, bu çerçevede üniversite gençliğinin yanı sıra büyük kentlerin varoşlarında ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde boşluğa sürüklenmiş, sahipsiz gençlerin örgütleneceğinin belirtildiği görülecektir." ifadelerine yer veriliyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber