Savunmada gizlenen ilişkiler çapraz sorguda açığa çıkıyor

Kaynak : Zaman
Haber Giriş : 21 Aralık 2008 07:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

20 Ekim'de başlayan Ergenekon terör örgütü davası ikinci ayını doldurdu. 29 duruşmada, örgütün yöneticisi olmakla suçlanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu 19 sanık savunmasını tamamladı.

Sorgulamalarda dikkat çeken en önemli noktalardan biri, sanıkların birbirleriyle olan ilişkilerini gizlemeye çalışmaları oldu. Ortada bir örgüt veya suç bulunmadığını iddia eden sanıkların birbirleriyle irtibatlarını inkar etmesi soru işaretlerine yol açtı. Söz konusu isimlerin başında Veli Küçük geldi. Çapraz sorguda emekli Orgeneral Şener Eruygur'u tanımadığını söyleyen Küçük, ajandasındaki notların hatırlatılması üzerine, orduevinde Eruygur'la değil başkasıyla görüştüğünü ileri sürdü.

Sanık Muammer Karabulut da, geçmişte basın açıklaması yapıp savunduğu Muzaffer Tekin'i tanımadı. Karabulut ayrıca, sanıklardan Sevgi Erenerol'la 2005 yılından beri tanıştığını söyleyince üye hâkim Hasan Hüseyin Özese araya girdi: "2005'ten beri tanıdığın Erenerol'la telefonda 632 kez ne konuştunuz?"

Silivri Cezaevi'nde devam eden Ergenekon davasının 1 numaralı sanığı Veli Küçük, aynı soruşturma kapsamında tutuklanan ADD Genel Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'u tanımadığını iddia etti. Savcının, sanık Küçük'ün ajandasında 'görüşülecek, görüşüldü, Fenerbahçe Orduevi'nde görüşme yapacağız' şeklinde notlar olduğunu belirtmesi üzerine Küçük, Şener Eruygur'un eski jandarma genel komutanı olduğunu söyleyerek, Fenerbahçe Orduevi'ndeki yemekte Eruygur değil bir başkasıyla görüştüğünü ileri sürdü.

Yazar Ergün Poyraz, 2007 Temmuz ayında gözaltındayken yapılan sorgusunda neredeyse her gün görüştüğü sanıklardan Muammer Karabulut'u tanımadığını söylemişti. Karabulut ise bir yazısında 'yakın arkadaşı Poyraz'ı Kandıra F tipi Cezaevi'nde ziyaret ettiğini' anlatıyordu. Karabulut da çapraz sorgusunda Danıştay saldırısında azmettirici olmakla suçlanan sanık Muzaffer Tekin'i tanımadığını iddia etti. Oysa, Karabulut 26 Mayıs 2006'da Danıştay saldırısıyla ilgili gözaltına alınan Muzaffer Tekin için basın açıklaması yapmıştı. Karabulut, sanıklardan Sevgi Erenerol'la da 2005 yılından beri tanıştığını savundu.

Sevgi Erenerol da, sorgusunda savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in "Devam eden Ergenekon soruşturması şüphelisi Neriman Aydın'la ne zaman, nasıl tanıştınız?" sorusuna, "2-3 yıl önce tanıştım, Ankara'da." cevabını vermişti. Ancak, savcının "2003 yılında Neriman Aydın ve tutuklu şüpheli kardeşi Kemal Aydın'ı kiliseye toplantıya çağırmışsınız." açıklaması üzerine, Erenerol, "Olabilir." karşılığını verdi. Erenerol, sanıklardan Kuvva-i Milliye Derneği üyesi Hüseyin Görüm'ü de tanımadığını savundu. Savcılığın, "Kilisedeki toplantılarda çekilmiş fotoğraflar var." demesi üzerine, "Kiliseye gelen herkesi tanıyamam." şeklinde cevap verdi.

Büşra Erdal


Müdahillerin varlığı neden önemli?

Silivri'de görülen duruşmalarda ilginç bir karara imza atıldı. Müdahil avukatların soru sormasına sınırlama getirildi. Çok sayıda başvuruya rağmen müdahillik taleplerinin sadece ikisini kabul eden mahkemenin, son kararı anlaşılır gibi değil.

Sanıkların eylemlerinden mağdur olanların, görülen davaya müdahil olma talebi evrensel hukukun gereği. Faili meçhuller başta olmak üzere terör ve şiddet eylemleri ile Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vurmuş bir örgüt yargılanıyor. İddianameye göre, Ergenekon terör örgütü üyelerinin PKK, DHKP-C, Hizbullah gibi örgütlerle ciddi bağlantılar var. Bu örgütlerin kanlı eylemlerinden mağdur olanların gözü Silivri'deki davada. Sanıkların savcılar ve hakimler üzerinde baskı oluşturmak için her yolu denediğini görüyoruz. Örgütün yöneticisi olmakla suçlanan Doğu Perinçek, mahkeme başkanına 'korkma' diyerek psikolojik baskı yaparken, Veli Küçük savcılara yönelik küçümseyici ifadeler kullanıyor. Bazı duruşmalarda öyle cümleler sarf edildi ki, soruşturma savcıları Silivri Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmak zorunda kaldı.

Sanıkların sözlü saldırılarından etkilenmemek mümkün değil. Yargılananların çoğu mahkeme salonları konusunda uzman. Örneğin Veli Küçük. Şişli'de görülen bir davanın duruşma salonuna silahla girmesiyle meşhur. Kemal Kerinçsiz'in mahkeme önlerindeki eylemleri malum. 'Bir emrin var mı abi?' diyen hakim arkadaşları var.

Ergenekoncular müdahil avukatları neden sevmiyor? Zira, çapraz sorguda beklenmedik sorular müdahillerden geliyor. Bunu iki örnekle anlatmak mümkün. Muzaffer Tekin, Ümraniye'deki bombaları 'süs malzemesi' olarak savunmaya çalışıyordu. 'Cumhuriyet'e atılan bombalarla tapa numaraları aynı. Buna ne diyorsun?' şeklindeki soru, Tekin'in bütün savunmasını çökertti. Tekin'in bu sorunun etkisini anlatmak için 'Aynı safta olduğumuz Cumhuriyet'in avukatlarından taarruz yedik' demesi kayıtlara geçti. Veli Küçük, müdahil avukata 'bozguncu' dedi. 3 bin lira ile geçinmeye çalıştığını anlatan Küçük, 'Madem parasız bir adamdın, ne işin var Cumhuriyet gazetesinin satışı için yapılan toplantıda?' sorusu karşısında söyleyecek söz bulamadı. Müdahillerin sorusu, çaprazdan gelen bir vuruş gibiydi. Derin bağlantıları olan örgütü, yüzeysel bir yargılama ile çözmek mümkün değil. Mahkeme heyeti buna müsaade etmeyecektir.

ALİ AKKUŞ

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber