Hayat sınavı (Bir akademisyen eşinin feryadı)

Haber Giriş : 11 Nisan 2005 14:26, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Çinliler, kopya kalemi icat etmiş. Görünmeyen, özel bir mürekkep kullanılıyormuş ve de yazılanlar ancak kapaktaki gene pek özel ışık sayesinde okunabiliyormuş.

Çoluk çocuk kapışmış, rahat rahat kopya çekebilmek için.

İnce ince, muska tipi kopya hazırlayamazdım, tembeldim. Ama bazı derslerde kopya kaçınılmazdı. Tarihte mesela, 40 dakikalık zaman diliminde kırklarca yılın eksiksiz dökümü istenirdi.

Sorular, 'Kurtuluş Savaşı'nı baştan sona anlat', 'Osmanlı'nın duraklama ve gerileme dönemini tüm ayrıntılarıyla anlat' biçiminde olurdu. Sular seller gibi de bilsen konuyu, yazma faslı bir türlü yetişmezdi.

O yüzden de belirleyici dönemleri evde aceleci bir elyazısıyla imtihanda kullandığımız türde çizgili dosya kâğıtlarına yazar, bunlardan üç-beş tanesini yanımıza yedeklerdik.

Sorulardan biri, ikisi, mutlaka bu ev yapımı sınav kâğıdındakine denk düşerdi. Bize de o kâğıdı öbürlerinin arasına ataşlamak düşerdi.

Yani bize sökmezmiş bu taze icat kopya kalemi. Evde onunla bir parti yazacaksın, sonra sınavda kalemin kapağındaki ışığa tutup üstünden geçeceksin. Duble vakit kaybı, mümkün değil...

Okul zamanında da, sonrasında da kopyanın derman olmadığı bir sürü sınavla çıkageliyor hayat. Bazıları dünyayı dar ediyor. Aşağıdaki okur mektubu onlardan birini anlatmakta:

Bir akademisyen eşinin feryadı

"İnsanın bu ülkede yaşamaktan utanç duyduğu durumlar vardır. İşte bu anlardan birisi de akademik ilerlemelerde istenen ÜDS sınavıdır. Akademisyen eşleri bilirler.
Ben bir Yrd. doçent eşiyim. Evlenirken geleceğe yönelik güzel hayaller kurardık. Ancak bu sistemde mutluluğu hiçbir zaman yakalayamayacağımızı kısa zamanda anladım.

Eşim idealist ve gayretli bir insan. Anadolu lisesi mezunu ve yabancı dili gayet iyi. Bilimsel çalışmaları bir profesörden fazla. 2 tane kitabı, 15'ten fazla hakemli dergide yayımlanmış makalesi ve 2 tane SCI kapsamında dergide çıkan makalesi var. Ancak akademik ilerlemede istenilen ÜDS sınavını bir türlü aşamıyor.

Geçen yıl altınlarımı bozdurup ve bankadan borç para alıp altı aylığına İngiltere'ye gitti. Kursu da gayet başarılı idi. Ancak iki seferdir 62.75 puanda kalıyor.

Bu durum eşimi ve dolayısıyla bütün aileyi olumsuz yönde etkiliyor. ÜDS sınavı bütün ailenin yemeği, tuzu oldu. ÜDS ile yatıp ÜDS ile kalkar hale geldik.

Eşim 30 yaşında Yrd. doçent oldu ve 5 yıldır İngilizce çalışıyor. Hayatının en verimli dönemini İngilizceye verdi. Bunun mantığını anlayamıyorum.

Eşimin günden güne psikolojisinin nasıl bozulduğunu ve ne kadar acı çektiğini gördükçe bu sisteme karşı olan nefretim ve kinim daha da artıyor. Özellikle yetkililerin bu konuya duyarsız kalması insanı çileden çıkarıyor.

Bir ülkede akademisyen olmaya niyetli insanlara bu kadar çektirmek niye?

Bilimde ilerleme eziyet çektirerek mi sağlanacak?

Stresin bu kadar yaşandığı bir ülkede bir de böyle bir uygulamaya gitmek pek iyi niyetli bir davranış değil. Eşim gibi binlerce insan bu konuda sıkıntı çekiyor. Bu stres altında nasıl bilimsel çalışma yapılabilir ki..."

1 milyara Einstein
Mektup sürüyor, kendisi de avukat olan S.I. soruyor:

ÜDS sınavına defalarca girip başarılı olmayan bir insanın ruh hali acaba ne olur? YÖK Başkanı ya da Milli Eğitim Bakanı bu durumu hiç düşündünüz mü?

Ey YÖK! Üniversite elemanlarının kalitesini yükseltmek için ne yapıyorsun? Herhangi bir planın, projen, politikan var mı?

Yrd. doçentler birer yıllığına yurtdışına gönderilemez mi? (Bildiğim kadarıyla kaymakamlar, DPT, Hazine, Rekabet Kurulu, üst düzey memurlar yurtdışına gönderilirken neden akademisyenler gönderilmiyor? Peki yurtdışına gönderilen bu kişilerden neden ÜDS istenmiyor? Bugün akademisyenin İngilizce bilmesi gerekiyorsa kaymakama da, DPT uzmanına da gerekiyor.)

Eğer bir sınava 10 bin kişi girse ve 79 kişi geçse (Referans: Abbas Güçlü) sanırım sorunu sınav sisteminde aramak gerekir.

Ayrıca bu sınav seçme sınavı değil ki. Baraj sınavı sonuçta. Belirli bir bilgisi olanın geçmesi gerekir.

Peki neden her sınavda en çok yapılan soru grubunu (Türkçeden İngilizceye, İngilizceden Türkçeye çeviriyi) azaltıp yerine daha zor bir grup ekliyorlar? Amaç İngilizce seviyesini ölçmek mi? Yoksa insanları elemek mi?

Acaba bu sınavı geçenler ne kadar İngilizce biliyor? İngilizce makale yazabiliyorlar mı?

Kurs veren İngilizce hocalarının ayda milyarlarca para kazandığını biliyor musunuz?

Acaba bu sınava doçent ve profesörler girse kaçı aşar?

Kalite diyorlar, bu ülkenin neyi kaliteli ki Yrd. doçent kaliteli olsun... Politikacısı mı? Esnafı mı? Sporcusu mu? Köylüsü mü? Profesörü mü?

50 bin profesör olsa kötü mü olur?

1 milyar maaşla Einstein, Eflatun, Keynes mi yaratacaksınız? Amerika'daki her bilim adamı dünya çapında mı?

Peki Anadolu'nun hangi lisesinde ya da hangi üniversitede ÜDS'yi geçebilecek düzeyde İngilizce veriliyor? Bu durum yabancı dille eğitim veren okullara avantaj sağlarken, Anadolu'daki okullar açısından bir dezavantaj oluşturmuyor mu? Bu adaletsiz bir uygulama değil mi?
Bu yazıyı eşim yazmadı. Yazamadı!.. Çünkü onda o cesareti de bırakmadılar. Sözde bilim adamı gerçekleri söylemekten korkmayan, yanlışların üzerine giden kişi demek... Aslında sorun sadece eşim değil, bütün ülkenin sorunu..."

Bezdiren İngilizce talebi
Bu mail'de anlatılanlar bana uzak şeyler değil; bir sınavı tekrar tekrar, üst üste verememek ne demektir bilirim. İnsanı ezer, bitirir. Kuş gibi kalırsınız. Güveniniz uçar, ezberiniz dağılır.
Birkaç telefon bağlantısı kurdum kendi çapımda, bu ÜDS (Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı) hakikaten zor işmiş. İngilizceyi erken yaşta, yabancı dille eğitim veren lisede öğrenmeyenlerin çoğu, çok acılar çekiyormuş.
Bir profesör, aylarca yıllarca Amerika'da kalıp yine de bu sınavda çuvallayanlar olduğunu anlattı. Acıklı iş özetle. Kolay gelsin.

Radikal

Nur Çintay A.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber