İDDK, yabancı uyruklu asistan doktorlara ek ödeme yapılmamasını hukuka uygun buldu

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yabancı uyruklu asistan doktor olarak tıpta uzmanlık eğitimi yapan davacı tarafından, Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğünün ''Yabancı uyruklu asistana ek ödeme yapılmaması'' konulu işlemi hukuka uygun buldu.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 30 Ekim 2025 00:10, Son Güncelleme : 27 Ekim 2025 09:38
İDDK, yabancı uyruklu asistan doktorlara ek ödeme yapılmamasını hukuka uygun buldu

Danıştay 8. Dairesi eşitlik ilkesi gereğince işlemi iptal etmiştir

Döner sermaye gelirine katkı sağlayarak, yukarıda aktarılan mevzuat gereği döner sermaye ödemesine hak kazanan yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine, döner sermaye ödemesi yapılmamasına ilişkin dava konusu işlemin, Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağına ve üst hukuk normlarına uyarlık taşımadığı gerekçesiyle Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğünün ''Yabancı uyruklu asistana ek ödeme yapılmaması'' konulu işleminin iptaline karar verilmiştir.

İDDK: Türk uyruklu ile yabancı uyruklu olanlar farklı kurallara tabi tutulabilir.

Yabancı uyruklu asistan doktorların hukuki statüleri, eğitime başlama şekilleri, finansal destek mekanizmaları (öğrenim sürecinde ücret veya katkı payı ödememeleri vs.), hizmetlerinin kamu hizmetine katkı amacından ziyade eğitimsel nitelik taşıması ve eğitim sonrası kamusal yükümlülükleri gibi hususlar, onları Türk uyruklu asistan doktorlardan farklı bir konumda konumlandırmaktadır. Bu durum, yabancı uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencilerinin, Türk uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencileriyle aynı statüde değerlendirilmelerine hukuken olanak bulunmadığını göstermektedir. Dolayısıyla, döner sermaye ek ödemelerinin düzenlenmesinde bu statü farklılığının gözetilmesi, Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmediği, çünkü hukuksal durumları farklı olanlara yönelik farklı muamele nesnel, meşru ve makul bir sebeplere dayanmakta olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu bağlamda, yabancı uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencilerinin, 1219 sayılı Kanun'un Ek 14/4. maddesi ve 657 sayılı Kanun'un Ek 33. maddesi uyarınca kendilerine yapılan ödemeler gibi döner sermaye gelirlerinden pay almalarını gerektiren herhangi bir açık yasal düzenleme bulunmamakta olup; bu kişilerin döner sermaye gelirlerinden pay almaları için Kanun'da gerekli düzenlemenin bulunmuyor olması ise yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesini zedelememekte, aksine farklı hukuki durumlara farklı kuralların uygulanmasının bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu itibarla, yabancı uyruklu asistan statüsünde uzmanlık eğitimi alanlara döner sermaye ek ödemesi yapılmayacağı, evvelce açılan ve kesinleşen davalarda verilen Mahkeme kararının ifası gereğince yapılan ödemelerin geri alınmayacağı, ancak her ay yapılan ek ödeme işlemi ayrı bir idari işlem olduğundan, bu durumda olanlara da bundan sonra ek ödeme yapılmayacağı, ancak davası derdest olanlara bu davada verilmiş/verilecek kararlara göre işlem tesis edileceği şeklinde valiliklere talimatlar içeren dava konusu işlemde mevzuata ve hukuka aykırılık görülmemiştir.

T.C.

D A N I Ş T A Y

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2023/2867

Karar No : 2025/772

İSTEMİN KONUSU:

Danıştay Sekizinci Dairesinin 24/05/2023 tarih ve E:2021/563, K:2023/2809 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

Sağlık Bakanlığına bağlı ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yabancı uyruklu asistan doktor olarak tıpta uzmanlık eğitimi yapan davacı tarafından, Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğünün ''Yabancı uyruklu asistana ek ödeme yapılmaması'' konulu, ... tarih ve ... sayılı işleminin iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Sekizinci Dairesinin 24/05/2023 tarih ve E:2021/563, K:2023/2809 sayılı kararıyla;

Anayasa'nın 10., 35. ve 153. maddeleri, 209 sayılı Kanun'un 5. maddesi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 58. maddesinin (c) fıkrası, 1219 sayılı Kanun'un ek 14. maddesinin 4. fıkrası, 657 sayılı Kanun'un ek 33. maddesi hükümlerine yer verildikten sonra,

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, "Yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ödemesi yapılabilmesi için yasal düzenleme bulunmadığından uzmanlık eğitimine devam ederken döner sermaye ödemesinden yararlanmaları mümkün olmadığı gibi, Türk uyruklu öğrencilerden farklı kontenjanlar kapsamında, farklı bir tıpta uzmanlık eğitimi sınavına girerek uzmanlık eğitimine başladıklarından Türk uyruklu öğrenciler ile aynı statüde değerlendirilmelerine de hukuken olanak bulunmamaktadır." yolundaki, ... tarih ve E:..., K:... sayılı Bölge İdare Mahkemesi Kararları Arasındaki Aykırılığın Giderilmesi İstemi Hakkındaki Kararının gerekçeleri ile,

Anayasa Mahkemesinin, Ankara'da bazı üniversitelerin tıp fakültesi hastanelerinde yabancı uyruklu kontenjanından tıpta uzmanlık öğrenimi gören bir kısım başvurucuların müracaatı üzerine verdiği, "tıpta uzmanlık öğrencileri arasında döner sermaye ek ödemesinden yararlanma bakımından Türk vatandaşı olup olmama temelinde yapılan farklı muamelenin nesnel ve haklı bir sebebinin bulunmadığı ... Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." yolundaki, ... tarih ve ... sayılı kararının gerekçeleri aktarılmış,

Anayasa Mahkemesince; aktarılan kararda, yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ödemesi yapılmaması konusunda ayrımcılık iddiasının değerlendirildiği, Anayasa'nın 10. maddesi kapsamında farklı muamelenin bulunup bulunmadığı, aynı ya da benzer durumdaki kişiler arasında mülkiyet hakkına müdahale açısından farklılığa yol açılıp açılmadığı ve farklı muamelenin objektif ve makul bir temelinin olup olmadığının irdelendiği, Tıpta uzmanlık öğrencileri arasında döner sermaye ek ödemesinden yararlanma yönünden, uyrukluk esas alınarak, farklılığa yol açıldığının belirtildiği, yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine, döner sermaye gelirinden pay verilmemesinin, hukuka uygun bulunmasının ödeme yapılmasını yasaklayan açık bir kanun maddesine dayandırılmadığı, mevzuattaki düzenleme eksikliği ile temellendirildiğinin vurgulandığı, farklı muamelenin ilgili mevzuatın anayasal hükümler gözetilmeden yorumlanmasının, mevzuat hükümlerini anayasal güvenceler ışığında yorumlama yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğinin ortaya konulduğu,

Bu çerçevede; uyuşmazlığın, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğunu kurala bağlayan ve bunun herhangi bir istisnasına yer vermeyen, yargı organları dahil hiçbir kuruma takdir yetkisi tanımayan Anayasa'nın 153. maddesininde yer alan amir hüküm dikkate alınarak, Anayasa Mahkemesi kararlarının, yasama ve yürütme organları yanında yargı organlarını da bağladığı, uygulanmasından veya gereğinin yerine getirilmesinden kaçınılmayacağı gözetilerek çözümlenmesinin gerektiği,

Bu bakımdan; dava konusu işlemin, Bölge İdare Mahkemesi kararları arasındaki aykırılığın giderilmesi istemi hakkında verilen ve yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ödemesi yapılabilmesi için yasal düzenleme bulunmaması nedeniyle, döner sermaye ödemesi yapılmasının mümkün olmadığı yönündeki yargı kararına dayanılarak tesis edilmişse de; Anayasa Mahkemesince, tıpta uzmanlık öğrencileri arasında döner sermaye ek ödemesinden yararlanma yönünden Türk vatandaşı olup olmama temelinde yapılan farklı muamelenin nesnel ve haklı bir sebebinin bulunmadığı, Anayasa Mahkemesinin anılan kararında, döner sermaye gelirinden pay verilmesini yasaklayan açık bir kanun hükmü bulunmaması nedeniyle anayasal bir görev olarak mevzuatın anayasal ilkeler uyarınca yorumlanması suretiyle Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verildiği,

Bu bağlamda; döner sermaye gelirine katkı sağlayarak, yukarıda aktarılan mevzuat gereği döner sermaye ödemesine hak kazanan yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine, döner sermaye ödemesi yapılmamasına ilişkin dava konusu işlemin, Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağına ve üst hukuk normlarına uyarlık taşımadığı gerekçesiyle Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğünün ''Yabancı uyruklu asistana ek ödeme yapılmaması'' konulu, ... tarih ve ... sayılı işleminin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Davalı idare tarafından, yabancı uyruklu araştırma görevlilerinin öncelikle öğrenci statüsünde oldukları ve hizmet sözleşmesine tabi personel olarak kabul edilemeyecekleri, 209 ve 2547 sayılı Kanunlarda düzenlenen döner sermaye ek ödemesinin, gelire ve hizmete katkıya dayalı olarak personele yapılan bir dağıtım niteliğinde olduğu ve yabancı uyruklu araştırma görevlilerinin mevcut yasal düzenlemeler kapsamında ek ödeme alabilecek personel tanımına girmedikleri, ücretlerinin 657 sayılı Kanun'un Ek 33. maddesi gibi farklı mevzuat hükümleri uyarınca ödendiği ve ek ödemenin mutlak bir hak olmadığı, dava konusu idari işlemin dayanağı olan Yönetmelik hükmünün ilgili kanunlara uygun olduğu, bu nedenlerle Daire kararının hukuka aykırı olduğu ve yabancı uyruklu araştırma görevlilerine ek ödeme yapılmasının mevzuata aykırılık teşkil edeceği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davacı tarafından, davalı idarece Türkiye genelinde tüm yabancı uyruklu sağlık çalışanlarına döner sermaye ek ödemelerinin durdurulması amacıyla bir genelge yayımlandığı ve davanın konusunun bu genelgenin iptaline ilişkin olduğu, Anayasa Mahkemesi'nin ilgili kararları ile yabancı uyruklu asistan doktorların döner sermaye ek ödemeleri konusunda mülkiyet hakkına bağlı olarak ayrımcılığa uğradıkları ve hak ihlali olduğunun hüküm altına alındığı ve bu kararlar ile döner sermaye ek ödemesi yapılıp yapılmayacağı konusunun tartışmalı olmaktan çıktığı, hukuk sistemi içerisinde varlığını devam ettiren kesinleşmiş bir mahkeme kararının idari bir tasarruf ile ortadan kaldırılamayacağı, bunun ancak yargılamanın yenilenmesi gibi yasa ile düzenlenmiş mekanizmalarla mümkün olabileceği, kesinleşmiş bir mahkeme kararına rağmen müvekkile yapılan ödemelerin kesilmesi ve buna yönelik olarak genelge yayımlanmasının, Anayasa Mahkemesinin tespitleri ışığında mülkiyet hakkının ihlali ve adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'ÜN DÜŞÜNCESİ:

Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Sağlık Bakanlığına bağlı ... Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde yabancı uyruklu uzmanlık öğrencisi (asistan doktor) olarak görev yapmakta olan davacı tarafından, döner sermayeden elde edilen gelirlerden yapılan ek ödemeden yararlandırılması, geriye dönük olarak ödenmeyen döner sermaye ödemelerinin başvuru tarihinden geriye doğru 60 gün itibarıyla tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı 30/09/2019 tarihli başvurunun reddine ilişkin davalı idare işleminin iptali ile ödenmeyen döner sermaye ücretlerinin başvuru tarihinden geriye doğru 60 günden itibaren tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açılmıştır.

Açılan davada, ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla, davacının ilgili birimde aktif olarak çalıştığından ve gelirin elde edilmesinde doğrudan katkıda bulunduğundan kanun ve yönetmeliklere göre kendisine döner sermayeden pay verilmesine engel herhangi bir durumun söz konusu olmadığı, yabancı uyruklu olup olmadığına bakılmaksızın döner sermayeden pay verilmesinin hakkaniyet gereği olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline ve 15/07/2019 tarihinden itibaren yoksun kalınan mali hakların davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

Anılan karar, davalı idare tarafından istinaf edilmiş; ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile, mahkeme kararının dava konusu işlemin iptali ile yoksun kalınan mali hakların davacıya ödenmesine ilişkin kısımlarının usul ve hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, bu kısım yönüyle davalı istinaf başvurusunun reddine, ancak mahkemece yasal faize hükmedilen kısmın taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiştir.

Davalı idare tarafından, farklı bölge idare mahkemeleri dairelerinin kesinleşen kararları arasındaki aykırılığın giderilmesi talebi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen 06/07/2020 tarih ve E:2020/98, K:2020/110 sayılı kararda, "Yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ödemesi yapılabilmesi için yasal düzenleme bulunmadığından uzmanlık eğitimine devam ederken döner sermaye ödemesinden yararlanmaları mümkün olmadığı gibi, Türk uyruklu öğrencilerden farklı kontenjanlar kapsamında, farklı bir tıpta uzmanlık eğitimi sınavına girerek uzmanlık eğitimine başladıklarından Türk uyruklu öğrenciler ile aynı statüde değerlendirilmelerine de hukuken olanak bulunmamaktadır." yolundaki gerekçelerle, yabancı uyruklu olan ve tıpta uzmanlık eğitimi alanların kendilerine döner sermaye ödenmesi istemiyle yaptıkları başvuruların idareler tarafından reddine dair işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığına karar verildiği, bu karar çerçevesinde Bakanlıkça valiliklere gönderilen ... tarih ve ... sayılı yazı ile, söz konusu karara istinaden kesinleşen davalarda verilen mahkeme kararının gereği yapılan ödemelerin geri alınmayacağı, ancak bu durumda olanlara bundan sonra ek ödeme yapılmayacağı yönünde talimat verilmiştir.

Davacı, kesinleşmiş bir mahkeme kararının idari bir tasarruf veya iç yazışma yoluyla ortadan kaldırılamayacağını, bunun ancak yargılamanın yenilenmesi gibi yasa ile düzenlenmiş mekanizmalarla mümkün olabileceğini, kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen tarafına yapılan ödemelerin kesilmesi ve buna yönelik olarak genelge yayımlanmasının, Anayasa Mahkemesinin Arif Huseynli ve diğerleri kararı (... tarih ve ... başvuru numaralı) ışığında mülkiyet hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğunu ileri sürerek, Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğünün ''Yabancı uyruklu asistana ek ödeme yapılmaması'' konulu, ... tarih ve ... sayılı işleminin iptali istemiyle temyizen incelenen bu davayı açmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Anayasa'nın "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10. maddesinde; herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı, Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları hükmüne yer verilmiştir.

Bu kuralın, aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların oluşturulmasını engellediği, aynı durumda olanlar için farklı düzenleme yapılmasının eşitliğe aykırılık oluşturacağı, Anayasa'nın amaçladığı eşitliğin, mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitlik olduğu, bir diğer anlatımla aynı hukuki durumda olanlar için aynı, ayrı hukuki durumda olanlar için ayrı kurallar öngörülmesinin Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmeyeceği anlaşılmaktadır.

Nitekim Anayasa Mahkemesinin 07/05/2021 tarih ve 31477 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 04/02/2021 tarih ve E:2019/89, K:2021/10 sayılı kararında ve istikrar kazanmış birçok kararında da;

"...Anayasa'nın 10. maddesinde ...belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı; aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, kişilere ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez..." değerlendirmesine yer verilmiştir.

Dolayısıyla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, kanunlara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamayacaktır. Kanunlar, eşitlik ilkesine uygun bir şekilde, aynı veya benzer durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranılmasını sağlayacak kurallar içermelidir.

Yabancı uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencileri, 209 sayılı Kanun'un 5. maddesinde "memurlar, sözleşmeli personel, açıktan vekil olarak atananlar" şeklinde tahdidi olarak sayılan döner sermaye gelirlerinden ek ödeme yapılabilecekler kapsamında sayılmamıştır.

Temyizen incelenen Daire kararında yollama yapılan Anayasa Mahkemesinin -bazı üniversitelerin tıp fakültesi hastanelerinde yabancı uyruklu kontenjanından tıpta uzmanlık öğrenimi gören bir kısım başvurucuların müracaatı üzerine verdiği- ... tarih ve ... sayılı kararında, "55. Somut olaydaki farklı muamelenin sebebi konusunda idarelerin işleminde ve Bölge İdare Mahkemesinin kararında bir bilgiye yer verilmediği gözlemlenmiştir. Kamu makamlarının döner sermaye gelirlerinden yararlanma koşullarının düzenlenmesi ve bu anlamda kişiler arasında farklılıklar oluşturulması konusunda belli ölçüde takdir yetkisi bulunsa da farklı muamelenin nesnel ve haklı nedenlere dayandırıldığının gösterilmesi zorunludur. Gelgelelim somut olayda başvurucuların yabancı uyruklu olduğu için maruz kaldıkları farklı muamelenin nesnel ve haklı bir temelinin bulunduğu ortaya konulamamıştır.

56. Bölge İdare Mahkemesinin İDDK tarafından da benimsenen gerekçesi gözetildiğinde başvuruculara döner sermaye gelirinden pay verilmemesinin hukuka uygun bulunmasının ödeme yapılmasını yasaklayan açık bir kanun hükmüne değil mevzuattaki düzenleme eksikliğine dayandırıldığı görülmektedir. Dolayısıyla farklı muamelenin ilgili mevzuatın anayasal hükümler gözetilmeden yorumlanması olduğu anlaşılmıştır.

57. Mahkemelerin hukuk kurallarını yorumlama yetkisi, bunların Anayasa hükümleri ışığında yorumlanması yükümlülüğünü de beraberinde getirmektedir. Buna göre mahkemeler, önlerindeki uyuşmazlığa uygulayacakları mevzuat hükümlerini anayasal ilke ve güvenceleri gözeterek yorumlama mecburiyeti altındadır. Bir mevzuat hükmünün birden farklı biçimde yorumlanmasının mümkün olduğu hallerde Anayasa'ya aykırı olan yorumun benimsenmesinden kaçınılması Anayasa'nın üstünlüğü ilkesinin bir gereğidir. Diğer bir ifadeyle Anayasa'ya uygun yorum ilkesi hakimin hukuk kurallarını yorumlama serbestisinin sınırını oluşturmaktadır.

58. Başvuruculara döner sermaye gelirinden pay verilmesini yasaklayan açık bir kanun hükmü bulunmadığına göre mevzuat hükümlerinin anayasal ilkeler gözetilerek yorumlanması derece mahkemelerinin anayasal görevidir. Bu itibarla ödeme yapılmasını öngören açık bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle başvurucuların döner sermaye ek ödemesinden yararlandırılmamasının haklılaştırılması yargı mercilerinin mevzuat hükümlerini anayasal güvenceler ışığında yorumlama yükümlülüğüne aykırı olmuştur." belirlemeleri yapıldıktan sonra, "tıpta uzmanlık öğrencileri arasında döner sermaye ek ödemesinden yararlanma bakımından Türk vatandaşı olup olmama temelinde yapılan farklı muamelenin nesnel ve haklı bir sebebinin bulunmadığı ... Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." yolunda hüküm kurulmuştur.

Anayasa Mahkemesinin anılan kararları ışığında, dava konusu işlemin incelemesinde, yabancı uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencileri ile Türk uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencileri arasında yapılan farklı muamelenin nesnel ve haklı nedenlere dayanılıp dayanılmadığının öncelikle tespiti gereklidir.

Dosya kapsamı ve ilgili mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; yabancı uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencilerinin statüleri itibarıyla Türk uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencilerinden farklı bir hukuki rejim altında oldukları görülmektedir. Şöyle ki, yabancı uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencileri Türkiye'ye sadece eğitim amacıyla gelmekte olup, bir istihdam ilişkisi çerçevesinde çalışma amacı gütmemektedirler. Buna karşılık, Türk uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencileri, eğitim süreleri boyunca Bakanlık veya üniversitelerle memur veya kamu görevlisi statüsünde bir istihdam ilişkisi kurmaktadır.

İki grup arasındaki farklılıklar, uzmanlık eğitimine kabul ve mali haklar konularında da belirgindir. Yabancı uyruklu adaylar için ayrı kontenjanlar bulunmakta ve bu adaylar kendi aralarında rekabet ettikleri bir giriş sınavı ile eğitim kurumuna yerleşmektedirler. Türk uyruklu adayların ise tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık sınavını kazanmak ve yerleşmek için çok daha fazla aday ile rekabet ettikleri açıktır. Ayrıca, yabancı uyruklu öğrencileri tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi süresince kendilerine burs verileceğini veya Türkiye'deki giderlerinin karşılanacağını belirten bir belge sunmaları zorunludur. Türk uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi gören personel ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında belirlenen mali haklara tabidir. Yabancı uyruklu uzmanlık öğrencileri, öğrenim sürecinde ücret veya katkı payı ödememekte olup, 1219 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesinin 4. fıkrası kapsamında belirli bir tutarda (13.000 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu) kendilerine ödeme yapılması öngörülmüş olup, bu ödeme, fiilen yapılan çalışmanın karşılığı değil, yabancı uyruklu asistanların desteklenmesi amacını taşımaktadır. Ayrıca yabancı uyruklu asistanlara, 657 sayılı Kanun'un Ek 33. maddesindeki değişiklik ile "nöbet ücreti" ödenmesi mümkün hale getirilmiştir.

Yabancı uyruklu asistan doktorların yükümlülükleri ve sonrasındaki statüleri de farklıdır. Örneğin, yabancı uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencileri, Türk vatandaşlığını kazanmaları halinde dahi, eğitimlerine başladıkları statüde (yabancı uyruklu) devam etmek durumundadırlar. Ayrıca, Türk uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencileri mezuniyet sonrası Devlet Hizmeti Yükümlülüğü'ne (DHY) tabi iken, yabancı uyruklu uzmanlık öğrencilerinin böyle bir yükümlülükleri bulunmamaktadır. Öte yandan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği'nin 11. maddesinin 4. fıkrasında yapılan değişiklikle, deprem, sel baskını, salgın hastalık gibi olağandışı durumlarda, yabancı uyruklu uzmanlık öğrencilerinin temel hekimlik görevlerini yürütmek üzere görevlendirilemeyecekleri açıkça belirtilmiştir.

Bu farklılıklar göz önüne alındığında, yabancı uyruklu asistan doktorların hukuki statüleri, eğitime başlama şekilleri, finansal destek mekanizmaları (öğrenim sürecinde ücret veya katkı payı ödememeleri vs.), hizmetlerinin kamu hizmetine katkı amacından ziyade eğitimsel nitelik taşıması ve eğitim sonrası kamusal yükümlülükleri gibi hususlar, onları Türk uyruklu asistan doktorlardan farklı bir konumda konumlandırmaktadır. Bu durum, yabancı uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencilerinin, Türk uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencileriyle aynı statüde değerlendirilmelerine hukuken olanak bulunmadığını göstermektedir. Dolayısıyla, döner sermaye ek ödemelerinin düzenlenmesinde bu statü farklılığının gözetilmesi, Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmediği, çünkü hukuksal durumları farklı olanlara yönelik farklı muamele nesnel, meşru ve makul bir sebeplere dayanmakta olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu bağlamda, yabancı uyruklu tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık öğrencilerinin, 1219 sayılı Kanun'un Ek 14/4. maddesi ve 657 sayılı Kanun'un Ek 33. maddesi uyarınca kendilerine yapılan ödemeler gibi döner sermaye gelirlerinden pay almalarını gerektiren herhangi bir açık yasal düzenleme bulunmamakta olup; bu kişilerin döner sermaye gelirlerinden pay almaları için Kanun'da gerekli düzenlemenin bulunmuyor olması ise yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesini zedelememekte, aksine farklı hukuki durumlara farklı kuralların uygulanmasının bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu itibarla, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen 06/07/2020 tarih ve E:2020/98, K:2020/110 sayılı Bölge İdare Mahkemesi Kararları Arasındaki Aykırılığın Giderilmesine İlişkin Kararında yer alan, "Yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ödemesi yapılabilmesi için yasal düzenleme bulunmadığından uzmanlık eğitimine devam ederken döner sermaye ödemesinden yararlanmaları mümkün olmadığı gibi, Türk uyruklu öğrencilerden farklı kontenjanlar kapsamında, farklı bir tıpta uzmanlık eğitimi sınavına girerek uzmanlık eğitimine başladıklarından Türk uyruklu öğrenciler ile aynı statüde değerlendirilmelerine de hukuken olanak bulunmamaktadır." yolundaki gerekçelere istinaden; yabancı uyruklu asistan statüsünde uzmanlık eğitimi alanlara döner sermaye ek ödemesi yapılmayacağı, evvelce açılan ve kesinleşen davalarda verilen Mahkeme kararının ifası gereğince yapılan ödemelerin geri alınmayacağı, ancak her ay yapılan ek ödeme işlemi ayrı bir idari işlem olduğundan, bu durumda olanlara da bundan sonra ek ödeme yapılmayacağı, ancak davası derdest olanlara bu davada verilmiş/verilecek kararlara göre işlem tesis edileceği şeklinde valiliklere talimatlar içeren dava konusu ... tarih ve ... sayılı işlemde mevzuata ve hukuka aykırılık; farklı değerlendirme ile anılan işlemin iptali yolunda verilen Daire kararında hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;

2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 24/05/2023 tarih ve E:2021/563, K:2023/2809 sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,

4. Kesin olarak, 09/04/2025 tarihinde, oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Sekinci Dairesinin 24/05/2023 tarih ve E:2021/563, K:2023/2809 sayılı kararının usul ve hukuka aykırılık taşımadığı, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu Daire kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.


Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber