İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Beş Yıldan Az İlksan Kesintileri De Talep Edilebilir

İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Sosyal Yardımlar Yönetmeliği hükümlerine göre ilkokul öğretmenlerinden sandığa aidat kesilmektedir. Ancak, bazen ilkokul öğretmeni olarak çalışanlar; kurum değiştirebilmekte veya branş öğretmenliğine atanabilmektedir. Bu halde Sandığa olan üyelik sona ermektedir. Ancak, bize gelen maillerde Sandığın, "beş yıl boyunca aidat yatırılmadığını" gerekçe göstererek birikmiş aidatları ödemediği belirtilmektedir. Bu konuya ilişkin hazırladığımız özel dosya için tıklayınız.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 01 Kasım 2004 08:34, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

EMSAL BİR DOSYA

Daha önce, Devlet memurlarının aylıklarından "Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun" hükümleri gereğince belirli bir oranda kesinti yapılmaktaydı. Bu Kanun daha sonra çıkarılan yeni bir Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, söz konusu bu Kanunun bir hükmü, yürürlükten kaldırılmadan önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. İptal edilen hüküm şu şekildedir: "En az 6 yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde sadece biriken tasarruf kesintileri, Bağ-Kur kapsamında olanlar bakımından tasarruf tutarları ödenir."

Bu hüküm gereğince, eğer maaştan 6 yıl boyunca kesinti yapılmamış ise tasarruf kesintileri geri alınamamaktaydı. Ancak, konunun intikal ettiği Danıştay Onuncu Dairesi bu hükmü Anayasa'ya aykırı görmüş ve dosyayı Anayasa Mahkemesine göndermiştir. Anayasa Mahkemesi 1998/71 Karar ve 1997/59 Esas sayılı kararında bu hükmü Anayasa'ya aykırı görerek iptal etmiştir.

Anayasa Mahkemesinin yukarıdaki hükmü iptal gerekçeleri şu şekildedir:
"1- Anayasa'nın 2., 5. ve 35. Maddeleri Yönünden İnceleme

Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 5. maddesinde de, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Anayasa'nın 35. maddesinde de, herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu ve bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği öngörülmüştür.
Anayasa'nın 2. ve 5. maddelerinde belirtilen ?hukuk devleti? ilkesine göre işlem ve eylemlerin hukuka uygun olması, hukukun üstünlüğü ilkesinin içtenlikle benimsenmesi, yasakoyucunun çalışmalarında kendisini her zaman Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla bağlı tutması, insan haklarına saygı göstermesi ve bu hakları korumayı, âdil bir hukuk düzeni kurarak bunu geliştirmeyi zorunlu sayması gerekir. Yasaların üstünde yasakoyucunun da uymak zorunda bulunduğu Anayasa ve temel hukuk ilkeleri vardır. Anayasa'da öngörülen devletin amacı ve varlığıyla bağdaşmayan, hukukun ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu vicdanını olumsuz etkiler. İnsanın doğuştan sahip olduğu onurlu bir hayat sürdürme, maddî ve manevî varlığını geliştirme hakkını, refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, sosyal hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak sosyal hukuk devletinin temel amacı ve görevidir.
Mülkiyet hakkı kişiye, sahibi olduğu şey üzerinde, yasalar çerçevesinde dilediği gibi tasarruf olanağı verir. Toplum yararına aykırı olmamak kaydıyla malik, sahibi olduğu şeyi dilediği biçimde kullanır. Bu nedenle, çalışanların aylık ve ücretlerinden 3417 sayılı Kanun uyarınca kesilen ve ?Tasarrufu Teşvik Hesabı?nda toplanan tasarruf tutarları üzerinde kişilerin mülkiyet hakkı bulunmaktadır.
Mülkiyet ve miras hakları Anayasa'da güvence altına alınmış, bu hakların sadece kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği kabul edilmiştir. Ancak, bu sınırlama, Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen biçimde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldüğü amaç dışında kullanılamaz. Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Özgürlüklerin yalnızca ne ölçüde kısıtlandığı değil, kısıtlamanın koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları, hep demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir. Özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilirler.
Yasa'nın 2. maddesi kapsamından çıkarılanlara kendilerinden kesilen zorunlu tasarruf kesintilerinin ödenmemesi mülkiyet hakkını ortadan kaldırmaktadır.
İtiraz konusu kural, Anayasa'nın 35. maddesiyle 2. maddesinde öngörülen ?hukuk devleti? ilkesine ve 5. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

2- Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünde İnceleme
Danıştay Onuncu Dairesi, gerçek kişilerden, ücret geliri elde edenlerle 1479 sayılı Yasa'ya tabi olanları kapsayan 3417 sayılı Yasa'nın, yasa önünde eşit olması gereken diğer gerçek ve tüzelkişileri kapsamaması nedeniyle, Anayasa'nın 10. maddesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik, eylemli değil, hukuksal eşitliktir. Bu ilke, özdeş nitelikte ve durumda olanlar arasında farklı uygulamaya engel olup, tüm yurttaşların mutlaka her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları zorunluluğunu içermez. Eşitlik kavramı öncelikle Anayasa'nın 10. maddesinin birinci fıkrasında sayılan nedenlerle yasa önünde ayırımı yasaklamaktadır. Bu nedenle, Anayasa'nın 10. maddesi kanunkoyucuya yasama yetkisini kullanırken eşitlik ilkesine uygun yasa yapma yükümlülüğünü getirmektedir.
Yasa'nın 6. maddesinin itiraz konusu üçüncü fıkrasında, en az altı yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde sadece biriken tasarruf kesintilerinin ödeneceği öngörülmüştür. Oysa, altı yıldan az tasarrufta bulunanlarla altı yıl veya daha fazla tasarrufta bulunanların hukuksal konumlarında farklılık yoktur. Aynı hukuksal konumda olanların farklı kurallara bağlı tutulması Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Kuralın iptali gerekir.

3- Anayasa'nın 18., 48., 49. ve 55. Maddeleri Yönünden İnceleme
Anayasa'nın 18. maddesinde, hiç kimsenin zorla çalıştırılamayacağı ve angaryanın yasak olduğu; şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar, olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler, ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmalarının zorla çalıştırma sayılamayacağı belirtilmiştir.
48. maddede, ?çalışma ve sözleşme hürriyeti?, 49. maddede, ?çalışma hakkı ve ödevi? ve 55. maddede de, ? ücrette adalet sağlanması?na ilişkin kurallara yer verilmiştir"


YUKARIDAKİ AÇIKLAMALAR ÇERÇEVESİNDE İLKSAN KESİNTİLERİNE GELECEK OLURSAK;

Konuya ilişkin olarak "İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Sosyal Yardımlar Yönetmeliği"nin 20 ve 22. maddelerinde şu hüküm yer almaktadır.

?Madde 20- Üyeliklerine son verilenlerden en az beş yıl aidat yatıranların birikmiş aidatları Sandık Genel kurulunca tespit edilecek usul ve esaslara göre tasfiye edilir.
Madde 22- Yardıma hak kazanan üyeler gerekli belgelerle birlikte bağlı bulundukları il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine başvururlar. Üyelere; ne zaman müracaat ederlerse etsinler, yardıma hak kazandıkları tarihteki miktar kadar ödeme yapılır.?

Yukarıdaki yönetmelik hükümleri gereğince, sadece en az beş yıl aidat yatıranlar, birikmiş aidatlarını alabilmektedir. Oysaki benzer bir konu olan ve yukarıda yer verilen dosyada da görüleceği üzere bu tür bir işlem Anayasa'ya aykırıdır.

İLKSAN Hangi açıklamayı yapıyor?

İlksan'ın yaptığı açıklama şu şekildedir: "İdari yargılama usul kanunu 13. maddesi hükmü doğrultusunda ?sandık üyeliği sona erdiği tarihten itibaren 5 yıl geçmekle bu alacak zaman aşımına uğramaktadır. Sosyal yardımlar yönetmeliğinin 22. maddesinde yer alan ?ne zaman başvururlarsa vursunlar? ibaresinin bu yasa maddesinin karşısında hukuki bir değeri bulunmamaktadır.? Bu nedenle aidat iadesi talebinde bulunan kişinin son aidat ödeme yada sosyal yardım hak ediş tarihi ile başvuruş tarihi arasında 5 yıllık süre geçmişse bu tür talepler zaman aşımı nedeniyle red kapsamına alınmaktadır. "

İlksan, yukarıda yapmış olduğu açıklamada, aidat iadesi ödeme talebinde bulunan kişinin sadece beş yıllık bir sürede bu kesintileri talep edebileceğini vurgulamaktadır. Yani bir başka deyişle, beş yıl aidat yatırmayanların kesintilerini ödememektedir.

Ancak, bir kez daha belirtecek olursak, bu tür bir işlem Anayasa'ya aykırıdır ve bu husus benzer bir dosya olan Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunun 6. maddesinin 3. fıkrasının iptal edilmesi ile de netlik kazanmıştır.

SONUÇ

1- Beş yıldan az süre bir süre de olsa maaşından kesinti yapılanlar da aidat ödeme talebinde bulunabilir. Bu talebin Sandık tarafından reddolunması halinde 60 gün içinde dava açmak gerekmektedir.

2- İdari yargılama usul kanununun 13. maddesi gereğince hakkınızın zaman aşımına uğramaması gerekmektedir. Buna göre de, hak sahibinin, hakkın oluştuğu tarihten itibaren 5 yıl içerisinde İLKSAN'a başvurarak hakkını talep etmesi, olumsuz cevap alması halinde de idari yargıda dava açması gerekmektedir.

Dosyayı hazırlayan: Ahmet KANDEMİR

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber