Memurunu atayamıyor

Haber Giriş : 19 Temmuz 2005 07:25, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Halit KAKINÇ/Star

Cumhurbaşkanı, Hakimler ve Savcılar Kanunu'nu veto etti. Bu kişilerin atanmalarının Adalet Bakanlığı'nca yapılmasının çeşitli sakıncalarını veto gerekçesinde gösterdi.

Cumhurbaşkanı'nın bu konuya ilişkin veto gerekçeleri, hukuksal deyimi ile doyurucu olmaktan çok uzak. Veto ettiği diğer kanunların gerekçelerinin tutarlılığı ve temelliliğinin yanında, bu gerekçeler bilimsel olarak tatmin edici değil. Bu nedenle olayı irdelemekte fayda görmekteyim.

Savcılar ve hakimler, adaletin gerçekleşmesine hizmet eden kişilerdir. Hukuk eğitimi görürler. Birbirlerinden bağımsızdırlar. Ancak, eş düzeydedirler. Savcılar, görevlerini yerine getirirken, mahkemelerden bağımsız çalışırlar.

Adalet Bakanlığı ise ülkede adli hizmetleri yürütmekle görevlidir. Adalet Bakanı, Bakanlar Kurulu içinde yer alır. Adaletin gerçekleşmesi için çalışan bu kişinin siyasi sorumluluğu vardır. Adalet Bakanı'nın yaptığı ?Yürütme Organı' görevidir. Adalet Bakanı, Yürütme içinde yer alır.

Savcılar da adaletin gerçekleşmesine çalışırlar. Savcı, Yürütme Organı içinde yargılama evresinde iddia görevini yapar. Bu temel dikkate alınırsa, Adalet Bakanı ile savcılar arasında bir hizmet ilişkisi söz konusudur.

Sanki muhalefetler...

Savcı, Adalet Bakanlığı'nın emrinde bir memurdur. Savcı, Adalet Bakanı'nın emirlerine uymak zorundadır. Bunun aksi düşünülemez. Savcılar, hakimler gibi bağımsız değildirler. Çünkü, savcının yaptığı iş, yargı değildir. Bu temel ilke, yasanın 148-3 maddesinde yansımasını bulur. Doğrusu da budur.

Savcının daha iyi çalışması için Adalet Bakanlığı bünyesinden alınıp bağımsız hale getirildiğinde, bundan toplum fayda yerine zarar görür. Suçların kovuşturulmasında ileri değil geri gidilmiş olur. Hukuk uleması tarihsel süreç içinde ittifakla bu görüştedir. Hukuk doktrini de bu yöndedir.

Ancak; barolar vesaire gibi ülkemizde her konuda kendini söz sahibi zanneden kuruluşlar vardır. Bu kuruluşlar, kendi mensupları arasında dayanışma ve iyileştirme sağlayacak yerde, sanki muhalefetteki bir siyasi parti gibi hükümeti ve işlerine gelmeyen icraatı tenkit etmekte kendilerinde hak görürler. Oysa; kanunlarla bu kuruluşların görevleri belirlenmiştir. Siyasete atılarak halkın itimadını kazanıp seçilme olanağı olmayan kişiler, bu kurumlarda yer almak ve siyasi düşüncelerini açıklamak için didişirler.

Yetkisiz sorumluluk

Barolar Birliği Başkanı beyanat verdi. ?Biz görevlerimiz dışında hiçbir şeye karışmayız' dedi. İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu, kendi baro bölgesi dışında Mekeke Tren İstasyonu'nda tren kazası konusunda incelemeler yapmıştı. Baroların tren kazalarını inceleme konusu yapmaları kanuna uygun ve baroların görevi miydi?

Cumhurbaşkanı'nın, söz konusu kanunu veto ederken atamaların Adalet Bakanlığı dışında müstakil bir kuruma yetki devrine ilişkin gerekçesi, hukuka çok yönlü aykırı görülmektedir. Adalet Bakanı, kendi emri altındaki savcıyı dahi tayin etme konusunda yetkisiz kalmaktadır. Ancak, yetkileri alınmış Adalet Bakanı, yine de ülkenin adalet işlerini yürütmenin siyasi sorumluluğunu taşıyacaktır.

Cumhurbaşkanı'na Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanvekili Ergün Güryel'in gazetelerden kamuoyuna akseden görüntüsünü hatırlatalım. Aynı şeyi Adalet Bakanı yapsaydı, Meclis içinde ve ülke genelinde durumu ne olurdu? Siyasi hayatı devam edebilir miydi?

Sorumluluk verdiğimiz kişiye yetki vermeyi de esirgememeliyiz. Akıl ve yönetim bilimi bunu gerektirir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber