Türkiye'de mesleki teknik eğitim ve YÖK

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 09 Ağustos 2006 17:37, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
TÜRKİYE'DE MESLEKİ TEKNİK EĞİTİM VE YÖK

GİRİŞ

Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile uygulanan eğitim politikaları arasında doğrusal bir ilişki söz konusudur. Günümüzde mesafelerin anlamını kaybetmesi sonucu büyük bir rekabetin yaşandığı dünyamızda bilgi ve teknolojiyi üretip, zamanında ve doğru bir şekilde pazara sunabilmek önemli bir gelişmişlik kriteri kabul edilmektedir. ?Gelişmiş? diye nitelendirilmiş ülkelere baktığımızda bu ülkelerin bilgi ve teknolojiyi endüstride kullanabilmeleri iktidarlara göre değil, ancak teknolojik gelişmelere göre değişebilen nitelikli bir mesleki ve teknik eğitim politikası ile mümkün olabilmektedir.

AB kriterlerinin sorgulandığı bu günlerde ülkemizin artık tarım ürünlerinin yanı sıra daha fazla katma değer sağlayan yüksek bilgi ve teknolojiye dayalı nitelikli mal ve hizmet üretebilmesi önem arz etmektedir. Bu da ancak nitelikli mesleki ve teknik eğitimli ara elemanların yetişmesi ile mümkün olabilecektir. Ancak, bugün söz konusu ara elemanların yetiştirildiği (ya da yetiştirilemediği) meslek liselerindeki öğrencilerin üniversiteye girişlerinde karşılaştıkları haksız katsayı engeli mesleki ve teknik eğitimi kesintisiz bir şekilde engelleyen önemli bir sancı haline gelmiştir.

Devlet Planlama Teşkilatının üzerinde çalışarak hükümetlere sunduğu beş yıllık kalkınma planlarının hemen tamamında ülkemizdeki mesleki ve teknik orta öğretim düzeyinin % 65'ler seviyelerine (genel liseler % 35) çıkartılması öngörülmesine rağmen bu rakamın bu gün tam tersine bir hal alması sorunun büyüklüğü kadar tehlikesini de gözler önüne sermektedir.

Ülkemizdeki mesleki ve teknik eğitim uygulama oranlarındaki katsayı adaletsizliğine bağlı düşüklük en önemli sorun olmak ile birlikte tek sorun değildir. Diğer önemli bir konuda ?nitelik? konusudur. Mesleki ve teknik eğitimde uygulanan ?ölçme değerlendirme sisteminin objektif kriterlere dayanmaması? sonucu rakamlar (Öğretmen, öğrenci, çırak öğrenci, kalfalık ve ustalık belgesi sayıları..) bakımından oldukça nicelikli gözüken mesleki eğitim sistemimiz, mezunlarının özel sektörde rağbet görmemesi bakımından oldukça verimsizdir. Bu sorunu bir konuşmasında özetleyen bir siyasetçimiz [97], ??Sistemden mezun olanların istihdam yaşamında yer bulamadığı, eğitim faaliyetleri sonucunda verilen diploma ve belgelerin kişilerin sahip oldukları bilgi ve becerileri yeterince ve güvenilir biçimde yansıtmadığı ve kişinin istihdam şansını artırmadığı yönündeki kanıya dayanmaktadır? şeklinde değerlendirmiştir. Bu nedendendir ki; ulusal ve uluslararası meslek standartlarını temel alarak, teknik ve meslekî alanlarda ulusal yeterliliklerin esaslarını belirlemek, bu yeterlilikleri kazandıracak eğitim kurumlarını ve programlarını akreditasyon, denetim, ölçme ve değerlendirme, belgelendirme ve sertifikalandırmaya ilişkin faaliyetleri yürütmek yeterlilik esasları ile uyumlu olacak şekilde tasarlanan ve ilk, orta ve yüksek öğretim dâhil, tüm teknik ve meslekî eğitim/öğretim programları ile örgün, yaygın ve ilgili kurumların iznine dayalı programlarla kazandırılan yeterlilik esaslarının belirlenmesi amacıyla Ulusal Mesleki Yeterlilik Sistemi uygulaması planlanmaktadır. ?Ölçülemeyen hizmet geliştirilemez ve yönetilemez? temel felsefesini eğitim sistemimize uyarlayacak olursak; verilen eğitim hizmetlerinin planlama ve uygulama safhalarında verimliliğinin objektif olarak ölçülebilmesi ve ayrıca Hükümet Programında yer alan ?Kamuda verimliliğin artırılması ve şeffaflığın sağlanması? prensibi problemlerin çözümünde yer almak isteyen aktörlere büyük fırsatlar getirmektedir. Tasarının yasalaşıp uygulanması ile birlikte Mesleki ve Teknik Eğitimde akreditasyon, eğitim, ölçme, değerlendirme ve belgelendirme konularında nitelik artışı ve uluslar arası kabul görme mümkün olabilecektir.

[97] (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başeskioğlu İşveren Dergisi, Aralık 2003).

1- ÜLKEMİZDE MEVCUT DURUM

Ülkemizde mesleki ve teknik eğitim yapısı incelendiğinde oturmuş bir sistemin varlığından bahsetmenin oldukça güç olduğu görülecektir. OSANOR, LİMME, METEP gibi ?denemeler? ile sürekli bir arayış içersinde bulunan süreç, ?Reform? kabul edilen 3308 sayılı Mesleki ve Teknik Eğitim Kanunu ile iş piyasasının globalleşen dünya pazarlarında rekabet edebilmesine cevap verebilecek nitelikli ara eleman gücünün yetiştirilmesini gerçekleştirememiştir. Yasa, daha önce meslek odalarınca yürütülen sınavların, disipline edilmeye çalışılarak, eğitim kurumu çatısı altına alınmasını ve sisteme dahil öğrencilerin sigorta primlerinin devlet tarafından ödenmesini temin etmiş ancak, eğitim, ölçme, değerlendirme ve belgelendirmenin objektif ve şeffaf kriterler ile yürütülme standardını sağlayamamıştır. Mevcut uygulamada meslek lisesi diploması, kalfalık ve ustalık belgesi başarı kriteri olarak kabul edilmiş, sisteme giren hemen herkesin bu belgelere sahip olması ile ?nicelik? elde edilmiş ancak ?nitelik? ihmal edilmiştir. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink mesleki eğitim reformunun gerekliliğine işaret edip ?Türkiye'de işgücünün, sanayileşmiş AB ülkelerine göre daha ucuz, ancak yeteri kadar eğitim ve donanıma sahip olmadığının altını çizerek Türkiye'de eğitim için tüm gerekli şartlar var; ancak net bir eğitim stratejisi yok? değerlendirmesinde bulunmuştur. Bundan dolayıdır ki MEGEP vasıtası ile mesleki eğitim reformu ve ?Ulusal Mesleki Yeterlilikler Kurumu? yasası [Bölüm x'te] ihtiyacı hasıl olmuştur.

Mesleki ve teknik orta öğretim sisteminden genellikle ?vasıfsız? şekilde mezun olan bu kesime, nitelikli mal ve hizmet üretimi hedefleyen iş piyasası -doğal olarak- beklenen ilgiyi göstermemektedir. Mezunlar çoğunlukla branş dışı alanlarda asgari ücret ile değerlendirilmekte ya da eksiklikleri hizmet içi ile tamamlanmak üzere bazı firmalarda şans bulabilmektedirler. Kaybolan umutlarını üniversite kapılarında arayan Meslek Liseliler, alanlarında mühendislik eğitimi almak istediklerinde teşvik göreceklerine karşılarında katsayı engelini görmektedirler. Meslek Lisesi mezunları 4702 Sayılı Yasa ile Meslek Yüksek Okullarına (MYO) sınavsız şekilde kayıt yaptırabilmekte ise de öğrenci kapasitesi, öğretim elemanı ve eğitim materyalleri gibi alt yapı eksikleri nedeniyle, öğrenci niteliğinin artması yerine ancak ?beklentiler? artmıştır. MYO'ların yetersizliği ile ilgili olarak Milli Eğitim Bakanı'mız: ??Ve meslek yüksek okullarına sınavsız geçiş meselesi, meslek yüksek okullarını adeta katletmiştir. Oradaki kaliteyi dibe vurmuştur. Birçok yerde meslek yüksek okulları, bizim endüstri meslek liseleri ve diğer meslek liseleri bünyesinde eğitim yapmaktadır? [1], diyerek niteliksizliğin boyutlarını ortaya koymuştur. Yine altyapı ile ilgili olarak konu uzmanları; ?Türkiye'de yaklaşık 650 MYO var. Bunlardan belki kırk elli tanesinin altyapısı yeterli. (diğerlerinin) ne hocası, ne laboratuarı, ne de fiziki mekanı var.? [2]? şeklindeki beyanları, sorun çözerken, sorun üretmenin esas sorun olduğunun altını çizmişlerdir. Bütün bu etkenler dolayısıyla meslek liseleri atelye ve dersanelerinin boş kalması sonucu kaynak israfının had safhaya ulaştığı da unutulmamalıdır.

Esasen mesleki ve teknik eğitimde nitelikli ara eleman yetiştirilmesi fen ve matematik temeli yüksek öğrenciler ile mümkün olabileceğinden, genellikle üniversiteyi kazanma şansı ?katsayı adaletsizliğinden dolayı- zayıf olan öğrencilerin bu okulları tercih etmiş olması, sanayi toplumu sürecini geliştirmeye çalışan ülkemiz için yürürlükteki sistem, ancak verimsizlik örneği olabilir.

Bütün bu olumsuz parametreler, hedefler ile gerçekler arasında derin bir uçuruma neden olmuş, DPT nin 8. Beş yıllık kalkınma planında % 65 mesleki eğitim hedefi öngörülmesine rağmen, yukarıdaki etkenlerin bir sonucu olarak bu gün bu oran % 23 düzeyine gerilemiştir [3].

2-AB ÜLKELERİNDE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM

AB ülkelerinde mesleki ve teknik eğitim yapıları incelendiğinde, eğitim programlarının iş piyasası ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde dizayn edildiği ve en önemlisi fen ve matematik temelli olduğu görülmektedir. Mesleki ve teknik eğitim öğrencilerinin, fen ve matematik düzeylerinin yüksek olması eğitim, ölçme, değerlendirme ve belgelendirmenin objektif şeffaf kriterler ile standart şekilde sağlanması sistemin başarısını da beraberinde getirmektedir. Müfredatın iş piyasasının beklentilerini karşılamaya yönelik dizayn edilmiş olması, istihdam sorununu çözmekte, mezunların büyük bir kısmı okul bitiminde alanlarında hemen iş bulabilmekte ya da haklarını yüksek öğretimde teknik alanlarda (fen, mühendislik eğitimi vb.) devam ettirebilmektedirler. Mezunların nitelikli olmaları ve nitelikli üretimin ancak nitelikli teknik elemanlar ile mümkün olabileceğini öngören AB ülkeleri, sisteme çift yönlü talep ortamını sağlayarak, mesleki ve teknik eğitimin % 65-70'ler seviyesine yükselmesi, doğal arz talep dengesini ortaya çıkarmıştır. Birlik ülkeleri, işgücünün ortak mesleki standartlara sahip olmalarıyla, elde edecekleri Euro Pass sertifikalarının, tüm üye ülkelerde geçerli olmasının, rekabeti de geliştireceğini hedeflemektedirler. AB'nin mesleki ve teknik eğitimdeki en önemli sorunu yaşlanan nüfus yapısıdır. İstatistiki veriler 2020'li yıllarda AB nüfusunun maksimum düzeyde yaşlanacağını ortaya koymaktadır. Bu durumun sosyal güvenlik dengeleri konusunda büyük mali açıklar meydana getirebilecek olmasının yanında mevcut genç nüfusun arzu edilen bilgi toplumu hedeflerinin gerçekleştirileceği alanlarda değerlendirilecek olması AB'nin gelecekte mal ve hizmet üretiminde nitelikli ara eleman sıkıntısı çekeceğini göstermektedir. AB gelecekte ihtiyaç duyacağı nitelikli işgücünü üye veya aday doğu bloğu ülkeleri ile (muhtemelen) Türkiye'den karşılama yoluna gidecektir.

3-MESLEKİ EĞİTİMİ GELİŞTİRME PROJESİ (MEGEP)

2002'de gerçekleşen Kopenhag Deklarasyonu'nda ?AB'nin mevcut ilerlemeler ve gerçekleşmeler ışığında 2010 yılına kadar dünyanın en rekabet edebilir ve en çok sosyal uyum yaratan bilgi ekonomisi olma hedefine ulaşılması? stratejik hedef kararı alınmıştır [xx]. Buna göre gerçekleştirilmesi düşünülen proje ortakları; Birliğe üye olmayan Avrupa ekonomik alanı ülkeleri, Türkiye dahil birliğe üye olmak üzere olan ülkeler, AB üye ülkeleri ve ilgili ülkelerdeki iş piyasası, sivil toplum örgütleri gibi sosyal ortaklardır.

Süreç, Avrupa'nın dünyadaki en rekabetçi ve dinamik bilgi tabanlı ekonomi ve toplumlardan biri haline getirilmesi için gerekli olan yüksek düzeyde mesleki eğitimli işgücünün yetiştirilmesini öngörerek yeterliliklerini ?gerçek bir geçerlilik? olarak kullanabilen vasıflı, uyum sağlayabilen ve mobil bir işgücüne sahip olunmasını hedefler. Bu hedefin gerçekleşmesi için AB'nin kurmuş olduğu fondan Türkiye'nin yararlanması Ulusal Ajans Programları ile mümkün olmaktadır. Projeye ülkemiz ;

a. Socrates (Genel Eğitim)

b. Leonardo da Vinci (Mesleki Eğitim)

c. Youth (Gençlik)

Programları ile Nisan 2004 tarihinden itibaren resmen dahil olmuştur. Mesleki Eğitimi Geliştirme Projesi (MEGEP) tarafından yürütülen Leonardo da Vinci programıyla ülkemiz şu an teknik ve mali destek, program çalışmaları ve üye ülkelerin ortak eğitim projeleri şeklinde değerlendirilmektedir. Halen kullanılan eğitim hibelerinin yanında, kullanım (proje) bekleyen kaynakların varlığı bilinmektedir.

MEGEP'in uygulanması yoluyla mesleki eğitim reformunun yürütülmesi konusunda ve özellikle de pilot eğitim kurumları düzeyinde yürütülen faaliyetler konusunda tavsiyeler ve öneriler getirme amacıyla istişare toplantıları yapılmaktadır. Bölge Danışma Kurulu adı altında yapılan bu toplantılarda Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi (MEGEP) kapsamında mesleki eğitim hizmetlerinin yaşam boyu öğrenme perspektifiyle iş piyasasının ihtiyaçlarına daha iyi karşılık verir hale getirilmesi hedeflenmektedir. Bölgelerdeki uygulamaların değerlendirmesinde genellikle sivil toplum kuruluşlarının aktif katılımlarının önemine dikkat çekilmektedir.

4-YÖK'ÜN MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİME BAKIŞI

Meslek lisesi mezunları da doğal olarak mevcut sistem içerisinde üniversiteyi kazanıp (az ihtimalde olsa), tercih ettiği alanlarda öğrenim görerek, toplumda daha rahat yaşama ve sosyalitelerini artırma ulusal ve uluslar arası hakları vardır. Fakat Üniversiteye girişte Meslek Lisesi öğrencilerinin sınavda almış olduğu ham puana ilave edilen Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanının hesaplanmasında 0.8 katsayı yerine, alan dışı ya da devamı niteliğindeki lisans programlarını tercih edilmesi durumunda (Mühendislik, Hukuk; Siyasal, İşletme ve Tıp Fakültesi gibi) 0.3 katsayı ile çarpılmasıyla ortaya çıkan puan kaybı adaletsiz, çarpık bir sonuç ortaya çıkarmakta, öğrenci ve velileri mesleki ve teknik eğitimden uzaklaştırmaktadır.

Gelişmiş ülkelerin, mesleki ve teknik eğitim alanında ileri seviyedeki ülkeler olması veya mesleki ve teknik eğitimde ileri ülkelerin aynı zamanda sanayileşmiş ülkeler olması, bir tesadüf değil, sonuçtur. % 65 mesleki ve teknik eğitim düzeyi hedefi bulunan ülkemizde bugün bu oranın % 30'lar düzeyinde kalması uygulanan kesintisiz yanlışların bir sonucudur. İşte bu çarpıklık; Türk mesleki ve teknik eğitiminin önündeki en büyük engeli teşkil etmektedir.

14-16 Aralık 2004 Mastriht'de 32 ülkenin Eğitim Bakanları'nın, Avrupa Sosyal Ortaklarının ve Avrupa Komisyonu'nun katılımı ile ?Mesleki ve Teknik Öğretimde Avrupa'daki İyileştirilmiş İşbirliği Kapsamında Gelecekteki Öncelikler? konulu toplantıda Lizbon Hedefleri'ne vurgu yapılarak; Açık öğrenme yaklaşımlarının geliştirilmesi ve uygulanması, bu şekilde kişilerin bireysel öğrenme yollarının izlemeleri uygun rehberlik ve danışma sağlanarak desteklenmelidir. Bu, mesleki eğitim ve genel eğitim arasındaki engellerin kaldırılması amacıyla mesleki eğitimde esnek ve açık çerçevelerin oluşturulması ve temel eğitim, sürekli eğitim ve yüksek öğretim arasında geçişler artırılarak tamamlanmalıdır. Ek olarak, temel ve sürekli eğitimde hareketlilik entegre edilmelidir [5]. İfadeden de anlaşılacağı üzere mesleki eğitim ve genel (Lise) eğitim arasındaki engellerin kaldırılması ve geçişlerin artırılması hususlarına öncelik verilmesi kararlaştırılmıştır.

5-SONUÇ

Bütün bu iyi niyetli yatırım ve çabaların, hedeflenen başarı için yeterli olması YÖK'ün uyguladığı katsayı ayrımcılığı nedeniyle mümkün görülmemektedir. Mevcut uygulamalar dolayısıyla;

a. Genel olarak Meslek Liselerine öğrenci akışının azalması,
b. Öğrenci akışının azalmasıyla fen ve matematik temeli güçlü öğrencilerin bu okullara ilgi duymaması,
c. Fen ve matematik temeli düşük öğrenciler nedeniyle meslek liselerinden niteliği düşük öğrencilerin mezun olması,
d. Alanlarında çalışma şansı bulamayan meslek lisesi mezunlarının diğer iş sahalarına kaymasıyla meslek lisesini tercih edecek öğrencilere kötü örnek olması,
e. Reel sektörün niteliksiz ara eleman gücüne ilgi göstermemesi sonucu nitelikli ara eleman eksikliğinden dolayı reel sektörün iç ve dış pazarlarda rekabet gücünün zayıflaması,
f. AB hedefleri bulunan ülkemizin mesleki ve teknik eğitim alanındaki bu eksikliğinin tarama sürecine olumsuz etki yapması,
g. DPT'nin % 65 mesleki eğitim hedefinden uzaklaşılması,
h. Öğrenci potansiyelinin meslek liselerinden kaçmasıyla genel liselere öğrenci yığılması ve liselerde öğretim kalitesinin düşmesi,
i. Ülke kaynaklarının israf edilmesi ve verimliliğin düşmesi,
j. Niteliksiz ara eleman gücünün üretim maliyetine olumsuz etkisi ile oluşan istihdam sorununun artması,
k. Mevcut parametrelerin bileşkesi olarak Teknik Öğretmenlerin kalitesi de düşüş göstermektedir. AB'nin finanse etmiş olduğu Erasmus Yüksek Öğretim Programı'na dahil Mesleki ve Teknik Eğitimin Modernizasyonu Programı ile Teknik Eğitim Fakültelerinin donanımlarının güçlendirilmesi çabalarına rağmen, sistemdeki tıkanıklık, Teknik Eğitim Fakültelerinin plansız çoğalması (23 Adet) ve mezun öğretmenlerin atamalarının yapılamaması, fakülteye kaydolan öğrenci profilini şekillendirdiğinden, modernizasyon programını da olumsuz etkilenmektedir.

Sonuç olarak;

Bir ülkenin gelişmesi, sanayisinin gelişmesi, sanayinin gelişmesi, mesleki ve teknik eğitimin gelişmesi, mesleki ve teknik eğitimin gelişmesi ise meslek liselilere üniversiteye girişte uygulanan katsayı engelinin kaldırılmasıyla mümkün olabilecektir. Dolayısıyla, Avrupa Birliği stratejilerinin gerçekleştirilmesi için, üye ve aday ülkeler mesleki ve teknik eğitim sistemlerinde öngörülen, ortak standartların yükseltilmesi hedefine yönelik olarak, ülkemizde de uygulanmaya çalışılan mesleki eğitimi geliştirilmesi projesinin başarılı olması, yürürlükteki katsayı ayrımcılığı nedeniyle mümkün görülmemektedir.

Haber gönder yoluyla haberi yazan: ekovat

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber