Başbakan son anket sonuçlarını açıkladı

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, katıldığı bir TV programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 06 Mayıs 2015 22:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Başbakan son anket sonuçlarını açıkladı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu'nun o vaatlerinin veya başka şeylerinin ötesinde; halk bir gerçeklik istiyor ve aslında o sosyal devlet olgusu ilk defa AK Parti ile hayata geçirildi, bunu görmek lazım" dedi.

Davutoğlu, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesindeki İshak Paşa Sarayı'nda, Kanal 7 ve Ülke TV ortak canlı yayınında soruları yanıtladı.

İshak Paşa Sarayı hakkında bilgi veren Davutoğlu, sarayı inşa edenlerin, tabiatla mimari arasındaki ilişkiyi böylesine güzel tasavvur etmelerinin etkileyici olduğunu dile getirdi.

Sarayın özgünlüğünün diğerlerinden farklı olduğuna işaret eden Davutoğlu, İshak Paşa Sarayı'nda, bir geçiş coğrafyası olduğu için Selçuklu, Osmanlı, Kafkas, İran kültürlerinin etkilerinin görüldüğünü anlattı.

Taş işlemelerinin her yere nakşedildiğini söyleyen Davutoğlu, "Bu tür mekanları saygı gösterilmesi gereken mekanlar olarak gördüğüm için onların yanına yaklaştığım zaman mutlaka ziyaret ederim. Yirmi miting oldu. Buraya gelip, bu havayı teneffüs etmek, başlı başına dinlendirici bir imkan" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, seçim meydanlarındaki atmosferi nasıl bulduğunun sorulması üzerine, meydanların çok canlı olduğunu söyledi. Tamamladığı mitingleri sayan Davutoğlu, "Olağanüstü bir heyecan var" ifadesini kullandı.

Başbakan olarak ilk defa miting meydanlarına çıktığını hatırlatan Davutoğlu, mitinglerde üç kritere önem verdiğini dile getirdi. İlk olarak katılımın önemine işaret eden Davutoğlu, "Şu ana kadar katılım konusunda, beni sukutuhayale uğratmayı bırakın, vasat olan bir katılım bile görmedim, muhteşemdi" dedi.

Başbakan Davutoğlu, mitinglerin ikinci boyutunun coşku olduğunu belirterek, "Mitinglere katılmak, gelip orada ayak üstü durmak değil. Bazı mitingleri seyrediyorum televizyonda. Esasında katılmak, mitingin havasını paylaşmak, o mitinge gelmiş liderle hareketli bütünlük arz etmek. Bu anlamda da son derece memnuniyet verici bir tablo" değerlendirmesinde bulundu.

- "Bir derse hazırlık gibi"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bu, sizin tekniğinizle ilgili. Çünkü siz anlatırken birden kitleye soru soruyorsunuz. Yani interaktif bir yöntem" denilmesi üzerine de şunları kaydetti:

"Bu biraz yeni bir yöntem gibi gelebilir ama benim hocalıktan gelen bir şeyim. Ders anlatırken bir tür göz temasım olmazsa, bir tür iletişim kuramazsam rahatsız olurum. Üç, önümde bir metin ya da çok zihnimi dağıtacak bir şey olduğu zaman rahatsız olurum. Mitingler bir derse hazırlık gibi. Gelmeden o ilin tarihi, kültürel özelliklerini, yapılan, yapılacak yatırımlar, o günkü gündeme göre söylenecekler, bunu zihnimde kurmadan çıkarmazsam bir eksiklik olarak addederim. Derste de ben öyle yaparım, burada da yapmaya çalışırım. Doğal seyrine bırakmak lazım. 'Üçüncü dakikada şunu, 17. dakikada şunu söyleyeyim, sonra böyle bitireyim' dediğiniz zaman işin zevki kalmaz açıkçası, mekanik bir hale dönüşür. Bir de benim akademik hayatta da hiç hoşlanmadığım bir şey vardı, o zaman bazı hocalar bir ders alır, 7 kere anlatır. Ben ise 7 dersi ayrı ayrı anlatmayı severim. Birincisi ezberlersiniz ve tekrar edersiniz. Tekrar etmek çok hoş değil ama belli temel meseleleri ve belli sloganları tekrar ettirerek zihinlere yerleştirmek gerekiyor."

- "Şehirdeki hava da önemli"

Davutoğlu, mitinglere başlarken böyle bir yöntem yapmayı düşünmediğini, bunun kendi doğası içinde geliştiğini söyledi.

Mitinglerde bir başka önemli konunun şehirdeki hava olduğunu belirten Davutoğlu, şu ana kadar vasat denilebilecek bile bir miting yaşanmadığını dile getirdi.

Başbakan Davutoğlu, özellikle şu an bulunduğu bölgede vatandaşın en çok ne istediğinin sorulması üzerine de daha iki gündür Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde olduğunu belirtti.

Mitinglerden sonra halkın içine karıştığını, vatandaşla doğrudan temas imkanı bulduğunu anlatan Davutoğlu, bazen sürpriz ev ziyaretleri yaptığını söyledi. Rastgele bir eve girip sohbet ettiğini, böylece halkla temas ederek, o hissiyatı alabildiğini dile getiren Davutoğlu, "Burada dikkatimi çeken, herkesin Çözüm Süreci'ni ne kadar sahiplenmiş olduğu. Bir elektrik var orada ortaya çıkan. Hitap ederken, mümkün olduğu kadar karşımdaki topluluğu, şahsı manevi, tek bir anonim şahıs gibi düşünüyorum. Bu anonim şahıs bana ne demek istiyor" diye konuştu.

- "Ortak ses diyor ki, konuya devam et"

Çözüm Süreci, çözüm ve kardeşlik gibi konuların yanı sıra AK Parti'den bahsettiğinde insanların kardeşliğe önem verdiğini hissettiğini söyleyen Davutoğlu, "Ortak bir ses diyor ki, bu konuya devam et. Onu hissediyorsunuz" dedi.

Konya Ereğli'de yerel seçim sırasında gittiği bir mitingde yaşadıklarını anlatan Davutoğlu, teşkilatın Ereğli'de sulama konusunu dile getirmesini istediğini belirtti. Konuyla ilgili aldığı bilgileri zihninde kurduğunu ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Zihnimde kurdum, bir yere getireceğim, 'sulama' diyeceğim. 'Demokrasi' dedim, Türkiye'nin itibarından bahsettim, tüm sulamaya geldiğimde, onun öncesinde Filistin ve Suriye'den bahsetmiştim, halk 'Somali, Somali' demeye başladı. Ben 'sulama' diyorum, onlar 'Somali'. Bu millet şunu istiyor; 'Bu insanlar iyi niyetli ve benim meselelerimle ilgileniyor, çözebildiği kadar çözer'. 'Ben gurur duyabileceğim bir ülke istiyorum'. Bu o kadar önemli bir şey ki; ait olmaktan gurur duyacağı bir ülke, büyük bir ülke. Bu bölgede de ben bunu hissediyorum. Mesela dün, Iğdır'da bayrak üzerine konuştuğumda müthiş bir fotoğraf vardı. Bugün de dikkat ederseniz Muş'ta millet kavramı etrafında milleti İbrahim ve bu millet kavramına niçin biz tek millet diyoruz, neden vatan tek diyoruz? Çünkü hepimizin dedesi bu topraklarda şehit oldu. Kimsenin değil bu vatan; hepimizin bu vatan. Ne Sünnilerin, ne Alevilerin, ne Kürtlerin, ne Çerkezlerin, hepimizin vatanı.

Niye tek Bayrak diyoruz; Bu bayrağı öyle bir hale getirdiler ki maalesef bayrağımızı... Tabii bunda 12 Eylül'ün yanlış uygulamalarının, milleti soğutan, uzaklaştıran, yabancılaştıran uygulamalarının tesiri var. Yani al bayrağın altında bu ülkenin çocuklarına şu veya bu şekilde yanlış iş yapılamaz ama bir taraftan da terör örgütü, bölgede verilen havayla sanki al bayrak, bizim bayrağımız; üzerinde kan olan, hilal olan bayrak yabancı gibi gösterilmeye çalışıldı ama benim gördüğüm, heyecan duyduğum; millet birlik istiyor ve ondan memnun. Kaygılı bir hayat istemiyor. Ne istiyor ayrıca; kamu düzeni istiyor. Burada baskı olmayacak dediğimde 6-7 Ekim olaylarını hatırlattığımda bu sokakları, 'bu şehirleri bir daha bu vandallara teslim etmeyeceksiniz değil mi' dediğimde müthiş bir şey alıyorsunuz. Orada yaşanmış olanların nasıl derin bir iz bıraktığını... Tabii bunun yanında hepsi müreffeh bir hayat istiyor."

- "İnsanlar artık devlete güveniyor ve çıtayı yükseltmiş"

Gittikleri mitin alanlarında vatandaşların hepsinin artık hızlı tren istediğine değinen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kars'ta da anlattım, Sivas-Erzincan-Kars hattından Iğdır sonra da Bakü-Tiflis-Kars'a gidecek. Mesela Ağrı'da da hızlı tren isteniyor. Muş'ta bugün zikretmedim ama Erzincan'dan Muş'a bir bağlantı düşünüyoruz. İnsanlar artık devlete güveniyor ve çıtayı yükseltmiş. Daha azına razı değil. Bugün engellilere yaptığımız yardımlardan bahsettim orada en ön safta bir engelli varmış. Orada bütün gönlüyle, eliyle destek verdi. Muş'ta da bir kardeşimiz geldi ve 'AK Parti iktidarına kadar biz engelliler evden dışarı çıkmaya utanıyorduk' dedi. 'Siz bir kere bize itibar kazandırdınız ve ayrıca imkan getirdiniz' dedi. Basketbol takımı kurmuşlar Muş'ta. Sponsorluk bazında destek istediler 'Ne ihtiyacınız varsa karşılayacağız' dedik. Şimdi bunları gördüğünüzde mesela Kılıçdaroğlu'nun o vaatlerinin veya başka şeylerinin ötesinde halk bir gerçeklik istiyor ve aslında o sosyal devlet olgusu, ilk defa AK Parti ile hayata geçirildi, bunu görmek lazım. Bu talepleri karşılamak ta bizim görevimiz."

- MHP'nin seçim bürosu ziyareti

Seçim tansiyonunun barışçıl ve düşük bir ortamda seyretmesi gerektiğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Doğrusu ben seçim tansiyonunun barışçıl bir ortamda ve düşük olması gerektiğini düşünüyorum ama meydanların tansiyonu yüksek olabilir çünkü herkes meydanda kendi derdini anlatacak, anlatmalı. Özgürce, istediği coşkuyla... Fakat meydan dışında herkes birbirine saygıda kusur etmemeli. Dikkat ederseniz Osmaniye'de sayın Bahçeli'yi yuhalamaya kalktıklarında durdurdum, samimi bir örnek teşkil etti. Kılıçdaroğlu da onu devam ettirdi başka bir yerde. Hep bunu yapmalıyız. Dün Iğdır'dan ayrılırken tam da halkı selamlarken oradaki arkadaşlar, 'efendim MHP'nin seçim bürosu var' bir aksilik olmasın diye uyardılar. 'Aksine MHP seçim bürosunu gidelim' dedim. Milletvekili adaylarımızı gönderdik önden, onlarda büyük bir nezaketle otobüse kadar geldiler. 'Çayınız var mı' dediğimde 'memnuniyetle sayın başbakanım' dediler. İçeri girdik ve bir çay içtik. O sırada milletvekili Sinan Ogan'ın annesinin vefatını öğrendim. Onun üzerine telefonda kendisine taziyede bulunduk, o da daha sonra geldi.

Bunlar insani boyutu bu işlerin. Dolayısıyla hepimiz buna dikkat edersek... Şunu söyleyeyim; başbakan olarak Kılıçdaroğlu'nun da, Bahçeli'nin de başbakanıyım. Yani bu ülkenin başbakanıyım. Onların kılına gelecek bir zarar benim için en büyük zillet olur. Çünkü bu ülkenin kamu düzeninden hükümet olarak biz sorumluyuz. Dolayısıyla tansiyon ne kadar düşük olursa, gerilim ne kadar az olursa, ben o kadar memnun olurum başbakan olarak. AK Parti Genel başkanı olarak çıkar meydanlara tansiyonu yüksek konuşmalar yaparım ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak benim görevim, bu ülkeyi suhuletle seçime götürmek. Bunlar kayıt olarak tarihe geçecek hususlar hepimizin buna itina göstermesi durumunda tepede liderler belli bir düzeyde davranırsa aşağı doğru toplum katmanları bunu benimserler ve genel olarak bir yumuşama hakim olur."

Ağrı mitinginde konuştuğu sırada HDP'li belediye başkanı Sırrı Sakık'ın da bir kattan kendisini izlediğini belirten Davutoğlu, "Telefon da etmiş ama o sırada ben meşguldüm, buradaki programın bitiminde onunla da görüşeceğim" dedi.

Tanzimattan bu yana Türk siyasi hayatına bakıldığında iki temel eğilim gördüğünü ifade eden Davutoğlu, bunlardan birini tarihi sürekliliğe önem veren siyasi hareketler diğerini ise tarihi kopuşu eksen alan siyasi hareketler olarak değerlendirdi. Başbakan Davutoğlu şunları kaydetti:

"AK Parti tarihi sürekliliğe önem veren bir siyasi harekettir. Yani ben İshak Paşa Sarayı'na geldiğimde huzur buluyorum ama modern yapılan Konya'daki bilim merkezinde de huzur buluyorum. Bu tarihi süreklilik bizi ortak bir paradigma, ortak bir kültürel kimliğe götürüyor. Tarihi kopuşlar ise kimlikleri parçalıyor. Şimdi ulusalcılık, modern Avrupa'da ulusları birleştirdiği yani İtalya birliği ulus birliği olarak kuruldu. Almanya'da onlarca küçük feodal devletten hatta yüzlerce daha önceki dönemlere kadar; bir Almanya kurulması için ulusalcılığa ihtiyaç vardı. Bizde ise ulusalcılık çok büyük bir milleti içinde onlarca etnik ve mezhebi, dini grubun olduğu bir milleti parçaladı ve bu çok acı bir serüven olarak yaşandı. Buna Ermenileri de katarak söylüyorum. 'Millet-i sadıka' deniyor bir dönem. Bunu Osmancılık bağlamında söylemiyorum iki kültür anlamında.

Bu dinde; ya da Saray Bosna'da yaşayan biriyle Yemen'de, Bağdat'ta Kahire'de yaşayan biri aynı büyük bütünlüğün parçası olduğu hissini yaşıyor. Onun için de birbirine düşman olmuyordu. Ulusalcılık öyle bir tohum ekti ki; önce gayri müslim unsurlar sonra Arnavutlar, Araplar ve diğer unsurlar yavaş yavaş büyük millet kimliğini parçaladı sonra yetmedi geldi devletleri parçaladı yetmedi şehirleri parçaladı, aileleri parçaladı. Bakın Irak'ta olanlara o Bağdat; Harun Reşit döneminde dahi 7 iklime başkent olmuş Bağdat şimdi Sünnilerle Şiileri barındıramıyor. Yan yana barındıramıyor. Ya da Kerkük; asırlarca Türkmenlere, Araplara, Kürtlere beşik olmuş Kerkük; şimdi parçalanıyor. Bizim özelliğimiz ne; Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu sürekliliğin devamı olan bir devlet. Yani biz devlet sürekliliğini hiç kaybetmedik."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Benim HDP'ye tavsiyem Türkiyeleşsinler ama sakın ha CHP'lileşmesinler. CHP'lileşmek demek, CHP'nin altı okunu benimsemek değil, altı oku Kürt versiyona çevirmek demek" dedi.

Davutoğlu, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesindeki İshak Paşa Sarayı'nda, Kanal 7 ve Ülke TV ortak canlı yayınında soruları yanıtladı.

Türk ulusalcılığına ilişkin değerlendirmede bulunan Başbakan Davutoğlu, "Yani CHP'nin tek parti zihniyeti, bir ulus inşa edebilmek için 'bütün farklılıkları yok edeyim, öyle bir şey ben tanımlayayım, sen şusun, sen de şusun, sen gayrimüslimsin diyip mallarına el koyayım, sen Kürtlüğü bırak' bunun son miyadı 12 Eylül ile yaşandı ve bitti sonraki artçı şoku da 28 Şubat'ta. Sen iyi vatandaş mı olacaksın başını açacaksın, iyi memur mu olacaksın hanımına başını açtıracaksın, iyi Türk mü olacaksın şu andı içeceksin, Kürtçe konuşmayacaksın, iyi Müslüman mı olacaksın, şöyle olacaksın. Devletin tanımladığı kimlikler üzerinden bir ulusalcılık" diye konuştu.

Geçmişte bütün parçalayıcı kimlikleri yapanların büyük acılar çektiğini, şimdi Kürtlere aynı acıların çektirilmeye çalışıldığını dile getiren Davutoğlu, CHP ve HDP'nin Diyanete, imam hatipe karşı olduğunu söyledi.

İki partinin de Selçuklu ve Osmanlı'yı yok saydığını anlatan Davutoğlu, bunu yaparak modern ulus oluşturulmaya, kültürel kopuşun yaratılmaya çalışıldığını belirtti.

- "Bir anda o eski ideolojik kültürel bilinçaltı kendini gösteriyor"

Aynı kültürel kopuşun Kürt vatandaşlar üzerinden ve Orta Doğu'daki Kürt unsur üzerinden yürütüldüğünü, "din özellikle 70'li yıllardan itibaren afyondur, sizi ayağa kaldıracak şey etnik kimliğinizdir" çizgisinin benimsendiğini belirten Davutoğlu, bunun parçalayıcı olduğunu ve kopuşu getirdiğini kaydetti.

CHP ve HDP'nin oy alabilmek için dine karşı daha hoşgörülü göründüklerini belirten Davutoğlu, "Bu güzel, o kopuştan ne kadar uzaklaşırlarsa ben memnun olurum ama bir bakıyorsunuz hiç olmadık bir yerde bir anda o eski ideolojik kültürel bilinçaltı kendini gösteriyor, saklayamıyorlar. 'Taksim bizim için Kabe'dir', Kudüs Yahudilerin kutsal mekanıdır' diyebiliyor. Çünkü kültürel kodları bizim kodlara uygun değil. Doğu'da Güneydoğu'da, Irak'taki Kürtler eskiden beri İslam kimliğiyle o kadar hemhaldiler ki Kudüs dediğinizde her şeylerini ortaya koyacak bir kültürel geçmişten geliyor. Aramızdaki en önemli fark bu. Benim HDP'ye tavsiyem Türkiyeleşsinler ama sakın ha CHP'lileşmesinler. CHP'lileşmek demek, CHP'nin altı okunu benimsemek değil, altı oku Kürt versiyona çevirmek demek."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2 milyona yakın mülteciyi geri göndereceğini söylediğini anımsatan Davutoğlu, "Bahçeli'den ses yok, 'Türkmenleri nereye gönderiyorsun' yok, Demirtaş'tan ses yok, 'Kobani'den gelen Kürtleri IŞİD'e mi teslim edeceksin, nereye göndereceksin' demek yok ama olaylar olduğunda, MHP 'Türkmenleri alın' diye onlar adına konuşuyordu, HDP Kobani'den gelen Kürtleri almış olmamıza rağmen, 6-7 Ekim'de bunu bahane ettiler. İşte parçalayıcı kimlik bu. Yani bizim AK Parti çizgisi bütünleştiricidir. Tarihi sürekliliğe atıfta bulunur" diye konuştu.

Davutoğlu, bütün şehirlerde önden tarihi bir arka plan verdiğine, kültürel tepeyi inşa edici bir güç olarak kullanmak gerektiğine dikkati çekti.

- "Diyanete saldırı tesadüfi değil"

"HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyaneti kaldıracağını söylüyor, aynı noktada paralel yapıda Diyanet İşleri Başkanı üzerinden diyanet camiasını yıpratmaya çalışıyor. HDP ile paralel yapı aynı noktada aynı hedefe paslaşıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu Davutoğlu, "Diyanete saldırı tesadüfi değil. Sadece seçim nedeniyle değil" diye yanıtladı.

Diyanetin dört kez önemli bir değişim geçirdiğini, kurulduğu dönemde ve tek parti döneminde Diyanet'e biçilen rolün denetleme ve tek partinin ön gördüğü din anlayışını topluma yayma ve dini hayatı tanzim etme olduğunu ifade eden Davutoğlu, bu misyonun din adamları üzerinde büyük bir ağırlık oluşturduğunu vurguladı.

Davutoğlu, Diyanet'in Demokrat Partiyle ve imam hatiplerin kurulmasıyla ikinci bir değişim geçirdiğini, üçüncü dönüşümün ise Soğuk Savaş'ın bitmesiyle başladığını belirterek, Diyanet ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk defa yurtdışındaki Müslüman toplulukların kaderiyle ilgilenmeye başladığını, Avrupa'ya giden vatandaşlar için ise Türkiye dışında bir misyon üstlendiğini söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Biz, bu kadar kapsamlı bir misyon yüklemişken, birileri Diyanet'e saldırıyorsa, bu, Diyanet İşleri Başkanı'na, Diyanet'e yapılan bir saldırı değildir, bize, hükümet olarak yapılan bir saldırı değil. Tam da İslam'ın terörle özdeşleştiği bir dönemde, yanlış Şii ve Sünni, ifrat, tefrit gerilimlerinin yaşandığı bir dönemde, Türkiye'den yükselen makul sese, o geleneği de temsil eden sese yönelik bir saldırıdır" dedi.

Davutoğlu, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesindeki İshak Paşa Sarayı'nda, Kanal 7 ve Ülke TV ortak canlı yayınında soruları yanıtladı.

Muhalefet partilerinin Diyanet İşleri Başkanlığına yönelik eleştirileriyle ilgili bir soru üzerine Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili dördüncü büyük dönüşümün hükümetlerinin döneminde yaşadığını belirterek, hükümetlerinin THY ve TİKA gibi Diyanet'in de önünü açtığını söyledi.

Afrika İslam Şuraları ile Latin Amerika İslam Şuralarının İstanbul'da düzenlendiğini anımsatan Davutoğlu, "Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanı herhangi bir bürokrat konumundan çıktı, İslam dünyasında geleneği olan, bir ilmi geçmişin temsilcisi oldu. İslamı parçalamam hiçbir şekilde ama son rafine İstanbul İslamı'nın ve herkesin referans olarak gördüğü İstanbul'a dönük ilgi, İŞİD'e karşı da bir panzehirdir. Yanlış etnik ve mezhebi yaklaşımlara da bir panzehirdir" diye konuştu.

-"Bu, Diyanet İşleri Başkanı'na yapılan bir saldırı değil"

Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanı'nın konumunun farklı bir noktaya taşındığına dikkati çeken Davutoğlu, "Şimdi bunu görmeden bu saldırıları görmeden, bu saldırıları anlayamazsınız. Bunu görmek lazım. Bu çerçevede bizim Diyanet'e yüklediğim misyon. Siyasi olarak demiyorum ülke olarak. Ben yurtdışına giden Diyanet mensuplarına hep söylerdim. Beş odaklı çalışacaksınız. Bir, yurt dışındaki vatandaşlarımızın dini ihtiyaçları. İki, Türkçe konuşulan ve gönül coğrafyamızın parçası olan yerlerdeki dini ihtiyaç. İşte Balkanlar ve Orta Asya gibi. Üç, Orta Doğu'da yükselmeye başlayan bu mezhep çatışmalarına karşı Müslümanlığın kalbi olan Şam, Bağdat, Kudüs ve Mekke gibi merkezlerde üstleneceğiniz misyon. Dört, bizim yeni açılım bölgelerimiz olan Afrika ve Latin Amerika gibi yerlerde üstleneceğiniz misyon. Beş, diğer dinlerle ilişkiler tanzim edecek şekilde insanlara verilecek mesajlar. Biz, bu kadar kapsamlı bir misyon yüklemişken, birileri Diyanet'e saldırıyorsa, bu, Diyanet İşleri Başkanı'na, Diyanet'e yapılan bir saldırı değildir, bize, hükümet olarak yapılan bir saldırı değil. Tam da İslam'ın terörle özdeşleştiği bir dönemde, yanlış Şii ve Sünni, ifrat, tefrit gerilimlerinin yaşandığı bir dönemde, Türkiye'den yükselen makul sese, o geleneği de temsil eden sese yönelik bir saldırıdır" ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile HDP Genel Başkanı Selahatin Demirtaş'ın bilerek ya da bilmeyerek Diyanet İşleri Başkanlığının evrensel misyonundan rahatsız olan çevrelerin sözcüsü durumuna düştüğünü ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Paralelciler ise Diyanet'ten bunun için rahatsızlar. Onlar ise kendilerinin İslam anlayışını aynı coğrafyada yayma iddiasında taşıdıkları için Diyanet'in bizim dönemde böyle bir rol üstlenmesini ve devletin dini alanı kısıtlamadan bu dini alanın önünü açmasından rahatsız oldu. Şunu söyleyeyim. Dışişleri Bakanı olduğumda yayınladığım ilk genelgelerinden bir tanesi şuydu, 'bütün büyükelçilere bana Dışişleri Bakanı olarak gösterdiğiniz hürmet ve protokol neyse aynısını Diyanet İşleri Başkanımıza uygulayacaksınız. Havaalanında karşılayacaksınız ve protokolü aynen uygulayacaksınız. Aynı şekilde Fener Patriği ile ilgili de O'na da ihtiram göstereceksiniz' dedim."

-"Millet buna prim vermez, biz de izin vermeyiz"

Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın direkt Başbakanlığa bağlanmasının kurumu farklı bir konuma getirme çabasından kaynaklandığını ifade ederek, bunu yapacaklarını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Diyanet İşleri Başkanının protokoldeki yeriyle ilgili düzenlemenin yapıldığını anımsatan Davutoğlu, "Bütün devlet memurlarının veya protokolün Diyanet İşleri Başkanımıza göstereceği saygı, milletimizin dine gösterdiği saygının bir yansımasıdır" dedi.

"Papa ile ilgili Katolik camiasında Demirtaş'ın ya da Kılıçdaroğlu'nun kullandığı tarzda bir üslup kullanabilir mi?" diye soran Davutoğlu, "İnsanların hürmet gösterdiği bir makama hürmet göstermek öncelikle siyasilerin görevidir. Bir teklifiniz varsa görüşelim. Bütün dünyada önemli konuma gelmiş ve misyonu yüklenmiş bir kurumu yıpratmaya kalkarsanız millet de buna prim vermez, biz de izin vermeyiz" ifadelerini kullandı.

-"Hükümet genelgeyle asgari ücreti ilan etmez"

Muhalefet partilerin seçim vaatleriyle ilgili bir soru üzerine Davutoğlu, AK Parti'nin vaatler konusunda muhalefet gibi afaki bir perspektiften bakmadığını söyledi.

Kendilerinin seçmene ne vereceğinin verdikleri ile ispat edildiğini ifade eden Davutoğlu, muhalefetin birçok vaadini hükümet olarak halihazırda uyguladıklarını belirtti.

Başbakan Davutoğlu, önceki seçim dönemlerinde kendilerini "Halka sadaka vermek" ile suçlayan muhalefet partilerinin sahip oldukları sosyal politikaları örnek aldığına işaret ederek, şöyle devam etti:

"Bunun dışında ekonomik rasyonalitesi olmayan bir takım vaatlerde bulunuyorlar. Geçen TOBB'un Genel Kurulu'nda asgari ücretten bahsettim. Son kur artışlarından önce Türkiye'de asgari ücret 400 avro civarında ise bu asgari ücret şuanda Polonya, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk ve Çek Cumhuriyeti'nden daha yukarıda bir asgari ücrettir. Şu anki haliyle diyelim biz bunu bin 500 liraya çıkardık, bütün Doğu Avrupa ve Orta Avrupa ülkeleri bizden daha maliyetsiz emek kullanır hale gelecek. Türkiye'deki yatırımlar oraya kayacak. Sonuçta asgari ücretin yarısına bile iş arayanlar, iş bulmaz hale gelecek. Esas yanıltma ve aldatma şurada, asgari ücret Türkiye'de nasıl tespit edilir biliyor musunuz? Hükümet bir genelge ya da yönetmelikle asgari ücreti ilan etmez. Asgari ücretin belirlenmesi için, işçi, işveren ve kamudan beşer kişi oturup görüşür. Kamu buna bir anlamda aracılık yapar. Biz belirlemeyiz yani."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Biz eğer çok basiretle davranmamış olsaydık 2007 Dağlıca baskınından sonra Türkiye de Kuzey Irak bağlamında Türk- Kürt çatışmasının merkezine itilecekti" dedi.

Davutoğlu, Doğubayazıt'taki İshak Paşa Sarayı'nda, Kanal 7 ve Ülke TV'nin ortak canlı yayınında soruları yanıtladı.

"Çeyiz Hesabı"nın çocuk evlendirecekler için bir tasarruf olduğunu belirten Davutoğlu, "Bunun bir rasyonalitesi var. Çocuk doğdu, yirmi yaşına kadar biriktiriyor, tasarrufa teşvik ediyoruz ve sonunda yüzde 20 prim veriyoruz. Bunun çıktığı günlerde kartel medyası, açık söyleyeyim, isimlerini dahi verebilirim" ifadesini kullandı.

Üç yıllık ustalık belgesi alan esnafa faizsiz kredi vereceklerini de açıkladıklarını anımsatan Davutoğlu, "Onların yeni teklif ettiklerini, biz hayata geçirdik. Şu anda üç yıllık ustalık belgesi olan esnaf, faizsiz kredi alır" diye konuştu.

Bu gibi çalışmaları hayata geçirdiklerinde bazı medya kuruluşlarından eleştiriler geldiğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bunları yaptığımızda, bu medyada ekonomi yazarlığı yapıp da 'Çok fazla ekonomi bildim' diye yazanlar, 'Hükümet seçime giderken seçim popülizmine yöneliyor' diye bizi eleştirdiler. Şimdi, bizi halka, esnafa, çiftçiye primlerin oranlarını yüksek tuttuk diye eleştiren aynı medya, Kılıçdaroğlu'nu parlatabilmek için 'Halka dokunan vaatler' diye manşetle çıktı. O kadar ilginç birşey ki, o kadar ilginç bir koalisyonla karşı karşıyayız ki, 'AK Parti gitsin de ülkenin ekonomisi batarsa batsın', 'AK Parti gitsin de Çözüm Süreci biterse bitsin', 'AK Parti gitsin de özgürlüklere ne olursa olsun, AK Parti gitsin de kamu düzeni kalmasa bile olur' diyen bir kesim var Türkiye'de.

Onun için, bakıyorsunuz o medya; açık söyleyeyim madem Doğan Medya... Bizim açıkladığımız paketleri ki hepi bütçe hesabı içinde açıklanmış ve bütçe açığımızı bir milim oynatmamış paketler. Şu anda Türkiye'nin bütçe açığı yüzde 0,7'dir. Avrupa'da en iyilerden biridir. OECD'de en iyilerden biridir. Bütün bu paketler, bütçe açığında hiçbir şeye yol açmadı. İnşallah 2017'de bütçe fazlası vereceğiz. Biz devraldığımızda ekonomiyi 2002'den itibaren o dönem bütçe açığımız yüzde 10,7 olmuştu. Biz, bunu 10 misli aşağıya çektik. Şimdi, bu vaatleri toplasanız 150 milyarı tutuyor asgarisinden. Hesapladık, tekrar 2002'deki bütçe açığını yüzde 10,7'ye getirir.

Ne olur peki bütçe açığı bu olduğunda? Karşılıksız para basmaya başlanır, enflasyon birkaç ay sonra çift rakamlara, bir yıl sonra da yüzde 20-30'lara tırmanır ve bir müddet sonra 'Emekliye verdim' dedikleri bu para, aynen 90'lı yıllarda olduğu gibi para da değerini kaybettiği için bir müddet sonra 2 değil 6 tane daha ek maaş verilse, onu karşılayacak denge sağlanamaz."

Davutoğlu, medyanın yaklaşımına ilişkin, "Bize bu şekilde yaklaşıp Hükümeti eleştirmeye kalkan medya, bu vaatlerin arkasında duruyor" ifadesini kullandı.

-"Bir taraftan Kılıçdaroğlu'nu parlatıyorlar, bir taraftan da HDP'yi parlatıyorlar"

Başbakan Davutoğlu, iş çevreleri ve TÜSİAD'ın Hükümete eleştirilerine yönelik de şu değerlendirmeyi yaptı:

"TÜSİAD çıksın ve yarın desin ki 'Asgari ücret 2 bin lira olsun' desin. Kılıçdaroğlu'nun arkasında duruyorlar şimdi. Doğan Medyanın ekonomi yazarları desin ki 'Akılcıdır 2 bin lira olsun, 5 bin lira olsun. TÜSİAD açıklama yapsın 'Bunlar gayet akılcı politikalardır' diye. Niye yapmıyorlar? Ama şunu da demiyorlar. 'Bunlar akıl dışı' demiyorlar. Bizim yaptığımız şeye, 'Popülizme düşmeyin' diye çağrıda bulunanlar, halka, esnafa, çiftçiye verdiğimiz faizsiz krediye, 'Vereceğimiz' demiyorum bakın 'verdiğimiz'. Bunlara karşı çıkanlar, şimdi sesleri çıkmıyor. Bir taraftan Kılıçdaroğlu'nu parlatıyorlar, bir taraftan da HDP'yi parlatıyorlar.

Açık söylüyorum; biz eğer çok basiretle davranmamış olsaydık 2007 Dağlıca baskınından sonra, Türkiye de Kuzey Irak bağlamında Türk- Kürt çatışmasının merkezine itilecekti. O zaman Erbil'in bombalanması gerektiğini manşete taşıyanlar, şimdi HDP'ye sahip çıkıyorlar. Bu dikkate şayandır. Bunlar gözümüzden kaçıyor değil. Bunları takip ediyoruz. Milletimizin de takip etmesi lazım. Bunların bütün meselesi, bir şekilde AK Parti'yi ve AK Parti'nin getirdiği istikrar döneminin sonunu getirmek. Sonunda ne olursa olsun... Getiremezler tabi Allah'ın izniyle..."

Davutoğlu, AK Parti mitinglerinde meydanların dolduğunu anlatarak, Kılıçdaroğlu'nun Niğde mitingiyle kendisinin aynı ilde yaptığı mitingin fotoğraflarının bulunduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu'nun birkaç gün önce yaptığı miting fotoğraflarına bakılarak katılımın ne kadar olduğunun görülebileceğini dile getiren Davutoğlu, "Niğde halkına kaçık uçuk şeyleri söyledi. Topladığı kalabalık o, hitap ettiği kitle o. Bir de bizim hitap ettiğimiz. Birkaç gün önce Iğdır ve Ardahan'daydı. Niye Kılıçdaroğlu'nun hiç miting resmi yok? Çünkü, yüzlerle ifade ediliyor katılımlar" dedi.

Davutoğlu, "Benim Anadolu'da gördüğüm şey, insanlar elinin altındaki sahip olduğu değeri, ilerde olabilecek bir muhayyel vaatten daha önemli görüyor" değerlendirmesinde bulundu.

Öğrenci bursları hakkında da bilgi veren Davutoğlu, şunları belirtti:

"İstanbul Büyükşehir Belediyesi burs verecekti öğrencilere. Gitti Anayasa Mahkemesine iptal ettirdi. Şimdi, eğer gücün yetiyorsa daha fazla burs vermek gerektiğini düşünüyorsan, İzmir Belediyesine verdir. Bizim birçok sosyal faaliyeti belediyelerimiz yapıyor. İzmir Belediyesi yapsın, Eskişehir Belediyesi yapsın. Niye yapmıyor? Niye bu sosyal destekleri orada uygulamıyorlar.

Eğer HDP'nin çok parlak bir Türkiye ideali, anlattığı vizyonu varsa Diyarbakır Van, Ağrı belediyeciliğini görüyoruz. Buralara giden her hizmet, bizim Hümüket olarak götürdüğümüz hizmet. Onun dışında taş üstüne taş koymuyorlar. Birileri bu anlamda da HDP ve CHP ve dahi MHP, Türkiye'ye çok büyük hizmetler yapmış ve yapabilecek potansiyeldeymiş gibi bir koalisyonun ülke içinde ülke dışında bütün bu 'halka dokunan ama dokunduğu zaman da yakacak olan' bu tür irrasyonal, akıl dışı yaklaşımların propagandasını yapıyor."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber